Murat AKSOY
Başbakan Erdoğan'ın başlatmış olduğu, kızlı-erkekli öğrencilerin aynı evde birlikte kalmaları konusunda 'valiliklere yetki verdik, gerekirse konuyla ilgili yasal düzenleme de yaparız' çıkışı, farklı açılardan tartışılmaya, konuşulmaya devam ediyor.
Aslında bu tartışmanın farklı düzlemlerde iki boyutu var.
Bu çıkış münferit, gündem değiştirmeye yönelik bir çıkış olarak mı okunacak yoksa son yıllarda partinin kendi siyasal kimliğini inşa etme ve bunu kamusallaştırma yönünde attığı bir adım olarak mı?
2011'DEN SONRA AK PARTİ
Başbakan Erdoğan'ın son çıkışı, 2011 yılından itibaren yaptığı üzere, AK Parti'nin siyasal kimliğini inşa etme yolunda attığı tutarlı bir adımdır. Ancak bu AK Parti, 2011 öncesinde olduğu gibi Türkiye'yi kucaklayan değil, kendi kültürel ve ahlaki değerlerini biricikleştiren bir parti olmaktadır.
AK Parti'nin bu siyasal tercihleri, meşruiyetini toplumdan alan, temsil ettiği kültürel kodları itibariyle, muhafazakâr siyasal değerler çizgisindedir.
Milletvekili listesi ile başlayan AK Parti'nin kendi kimliğini inşa süreci, içki tüketiminden çocuk sayısına, kürtajdan doğum yöntemine kadar bir dizi siyasal çıkış ile kendini kamusal alanda var etti. Kamusal alanda ifade edilen tüm bu siyasal söylemler, klasik muhafazakâr değerler üzerinden siyaset yapan bir partinin tercihleridir.
Herhangi bir siyasi partinin bu değerleri savunması haktır. Ama sorun, bu hakkın tek doğru, tek biçim olarak tüm topluma empoze edilmesi ve gerektiğinde bunun için kamu gücünün kullanılmasıyla başlamaktadır. Nitekim Başbakan'ın son çıkışı, bu siyasal tercih ve yönelimi başka bu aşamaya taşıyor.
18 yaşını geçmiş, seçme-seçilme hakkı olan bireylerin özel hayatlarında kimlerle, ne yaşadığı, nasıl giyindiği, nasıl oturup kalktığı konusundaki tercihlerin devlet eliyle denetlenmesi demokratik bir hukuk devletinde kabul edilebilir değildir.
Devletin vatandaşlarını korumasıyla ilgili Anayasa'da yazılı maddeler olabilir. Ama onların hiç biri, hiç bir siyasiye ve kamu görevlisine kamuya açık yerlerde 'genel kamu düzenini' bozacak eylemler hariç özel hayata müdahale etme hakkını vermez. Temel hak ve özgürlükler, özel hayat hiçbir zaman toplumsal çoğunluğun tercihlerine kurban edilmeyecek kadar değerlidir. Bu konuda sorumluluk bireyin kendisinde ve ailesindedir. Özgürlüklerini engellemediği sürece kimsenin özgürlüğü kimseyi ilgilendirmez.
Bir siyasi iktidarın, devlet eliyle kendi kültürel ahlaki değerlerini toplumsal norm olarak empoze etmesi demokratik bir ülkede kabul edilebilir değildir.
Bu anlayış toplumu, tek kalıba dökme, onu biçimlendirme ve tek tipleştirme amacının yansımasıdır.
Türkiye'nin geçmişte bu deneyimi yaşadığı tek parti dönemi vardı. Kemalizm tam da bunu yaptı. 21. yüzyılda, demokratikleşen Türkiye'de 'Yeni Kemalizm'e benzer bir kimlik dayatmasına ihtiyacımız yok.
AK PARTİ'NİN KAÇIRDIĞI FIRSAT
AK Parti'nin 11 yıllık iktidar deneyimi makro düzlemde yani siyasetin meşruiyetinin devletten topluma geçmesi, toplumsal taleplerin siyasallaşması açısından Türkiye'nin normalleştiği, sivilleştiği bir dönem oldu. Türk siyasi tarihinde istisna yılları kenara bıraktığımızda bu dönem, demokrasinin kurumsallaşması bağlamında bir ilktir.
Yine biliyoruz ki, bu kurumsallaşma çeşitli darbe girişimleri ile önlenmek istendi ama çok şükür başarılı olmadı.
Makro düzlemde kazanılan bu demokratikleşmenin, mikro düzlemdeki değer temelli kültür, kimlik gibi tercihlere kurban edilmesi, AK Parti'nin, 1920'lerde CHP'nin sahip olduğu kurucu parti olma şansını, Tek Parti olmayı seçerek kaybetmesinin tekrarıdır.
CHP, kurucu parti olma şansını, toplumu tek kimlik, tek doğru, tek ahlak, kısaca toplumu tek tipleştirip homojenleştirme peşinden gittiği için kaybetti.
AK Parti ise bu şansı yeniden yakalamış bir parti idi.
21. yüzyılda, katılımcı demokrasinin giderek yükseldiği, çoğulculuğun vaz geçilmez evrensel bir değer olarak kabul gördüğü bir dönemde, AK Parti, CHP ile aynı hataları tekrarlarsa kendisine de, Türkiye'ye de yazık eder. Kaynağı dinsel olan bir siyasal tercihin, ahlaki anlayışın, topluma kamu gücü ile empoze edilmesi, siyasal araçlarla yapılsa da, siyasetin alanının daralmasıdır.
Bu tür çıkışlar yerel seçimler öncesi tabanı konsolide etmek açısından bir manevra ya da gündem değiştirmek olarak değerlendirenlere şunu söylemek durumundayız. Bu tür çıkışlar, toplumsal gerilimi arttırmakta ve toplumu kutuplaştırmaktadır. Bunun bir sonucu siyasal tabanın konsolide edilmesi olabilir. Bu, belki bir partiye seçim kazandırabilir ama Türkiye'ye kaybettirmektedir.
Umarız bu hatadan kısa sürede dönülür. Aksi daha önce da yazdığımız gibi AK Parti'yi Türkiyelileştirmez; siyasal ve ideolojik olarak yalnızlaştırmaya devam eder.
twitter.com/murataksoy
Yazarlar
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları






























































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
8.02.2019
23.11.2018
20.11.2018
16.11.2018
13.11.2018
10.11.2018
6.01.2018
3.01.2018
30.10.2018
26.10.2018