Murat Sevinç
Son beş yılda 67 bin sağlık çalışanı saldırıya maruz kalmış. Son üç yılda 431 çalışan intihar etmiş. Yalnızca bir yılda (2017), Sağlık Bakanlığı’na yapılan şiddet konulu şikâyet 13 bin 545. Ve bir hekimin günde baktığı hasta sayısı ortalama 80’miş!
Bu rakamlar istatistiklere girenler. Kim bilir ‘sayılmayan vaka’sayısı nedir. Örneğin, sağlık çalışanlarının gün içinde uğradığı hakaretler, aldıkları tehditler vesaire.
Kişisel hikâye anlatmadan rahat edemiyorum! 1970’lerin sonu, 80’lerin başında Cerrahpaşa’da öğrenciydi ablam. O dönem, büyüdüğüm evde arkadaşları eksik olmazdı. Yıllarca o insanların nasıl çalıştıklarına, hekimlik eğitiminin ağırlığına, daha öğrenciyken çektikleri çileye tanık oldum. Her konuda bilgi ve fikir sahibi olan sayın halkımızın, zaman zaman ‘iki tık tık yapıyorlar’ diyerek özetlediği ‘muayene aşaması’ için, ‘iki tık tık’tan biraz daha fazlası gerektiğini gördüm!
Biri, bir meslek grubuna destek çıkmak istediğinde, bir diğeri mutlaka söze ‘ama onlar da’ diye başlar. Kuşkusuz aynı eğilim hekimler açısından da geçerli. Ama kimi hekimler hastaya kötü davranıyor… Ama hekimler paragöz oluyor… Ama insanın yüzüne dahi bakmıyorlar doğru dürüst… Ama yanlış teşhis koymuş…
Eleştirilerin hiç olmazsa bir kısmına, hekimler dahil herkes hak verebilir. İşini kötü yapan elbet vardır. Kötü eğitim almış olanı da. Yeteneksizi de. Çok para kazanmak isteyeni de… Kaytaranı da… Üçkâğıtçısı da…
Herhalde her meslek grubunda olduğu kadardır! Ezcümle, hekimler içindeki üçkâğıtçı sayısının siyasetçilerden çok olduğunu sanmıyorum. Hekimler içindeki para severlerin, hukuk camiasından fazla olduğunu kim söylemiş? İşini iyi yapmayan yargıç sayısı, işini iyi yapmayan hekimden az mıdır? Hastanede karşılaşılan tatsız muamele ile ‘emniyette’ karşılaşılanı, karşılaştıralım mı?
Peki siz, adliye ya da karakolda tepesi atan bir yurttaşın yargı ve emniyet mensuplarına yumruk attığına ya da genel siyasetten memnun olmayanların bir bakana hakaret ettiğine tanık oldunuz mu? Olmadınız muhtemelen. Olmayın da zaten. İçinde doğup büyüdüğümüz koşullar ve dillendirmekten helak olduğumuz ‘eşitlik ilkesinden habersizlik’, ortalama yurttaşın güç karşısında boyun eğip o eğdiği boynun tüm hıncını daha korumasız görünenden çıkarmasına neden oluyor.
Bir sağlık çalışanı, muhatap olduğu açısından en kolay ulaşılabilir ve tepki gösterilebilir ‘hedef’ konumunda. Ve hedefe koyanın, onları hedefe koymuş olmaktan kaygılanması için gerekçesi yok, cezasızlık kültüründe. Bir kez daha: Cezasızlık kültürü, bir toplumun başına gelebilecek en büyük felaketlerdendir. Eyleminin bir bedeli olmayacağını düşünen insan kadar tehlikelisi zor bulunur.
Hasta ve hasta yakınlarının karşılaştığı sorunların önemlice bir kısmı, sağlık çalışanlarının kişilikleri ya da mesleki yeterlilikleriyle değil, içinde yer aldıkları sistemin işleyişiyle, kuruluşuyla ve özenle yaratılan koşullar ile ilgili.
AKP iktidara geldikten sonra sağlıkta reform başlattı ve bazı uygulamalar doğal olarak yurttaşı memnun etti. Farklı sağlık kurumlarında muayene olabilmek, randevu sistemi (yani kuyruk beklememek) gibi avantajlar. Diğer yandan, her konuda olduğu gibi, sağlık siyaseti de ‘piyasa’ mantığı üzerine kuruldu. Hani, ‘vin vin’ diyorlar ya; işte o mantıkla hem hasta, hem hastane sahipleri, hem sağlık çalışanları memnun olacaktı.
Gel gör ki, ‘vin vin’ sohbetleri, işler iyi gittiği sürece çekicidir. Piyasa ideolojisi üzerine kurulan, sırtını kapitalizmin temel ilkesine (kâr) yaslayan her siyaset, eninde sonunda çöker. Daha doğrusu ‘çökme ihtimali’ni içinde barındırır. Son 15 yılda, insana müşteri gözüyle bakan sağlık kuruluşları pıtrak gibi çoğaldı. Sağlık çalışanlarının performans sistemi ise sağlık çalışanları ile hastalar arasında büyük sorunların doğmasına yol açtı.
Burada hekimlerin sorumluluğuna değinmek herhalde gerekli. Hiçbir sistem, onu destekleyen kitleler olmadıkça ayakta duramaz. Ya da bir süre ‘zor’ ile denenir ve biter. Akla fikre aykırıdır. Performans sistemi, yani bir hekimin bakacağı hasta sayısı oranında gelir elde etme imkânı, eğer hekim ‘çoğunluğu’onaylamasaydı, işlemezdi. Böyle bir sistemin, çoğu insana cazip gelmemesi de pek güçtür.
Hepimiz insanız. İsteklerimizin bir kısmını karşılamak için, mümkünse daha yüksek gelire ihtiyaç duyuyoruz. Birileri çıkıp diğer meslektaşlar ile fark yaratacak bir ‘ölçüt’ koyduğunda çok sayıda çalışanın ‘hoşuna’ gitti.
Bunu kendi alanımdan da biliyorum. Atılmadan bir yıl kadar önce (‘kısa adam’ dönemiydi) akademisyenlere performans kriteri getirdiler. Vallahi, romantizmin aşırısı da zarardır elbet, ancak bu mesleğe başlarken, ‘Bir akademisyen, ne yapıldığında çok kötü hissetmeli?’ sorusunu yöneltselerdi, herhalde ‘taksimetre takıldığında’ derdim! Akademisyenlere ‘yayın metre’ taktılar, bunu ‘daha çok üretenin karşılığını görmesi’ ifadeleriyle pazarladılar ve çoğu akademisyen de o ‘yayın metre’leri bir güzel kabullendi. Düşünsenize, yazıyorsunuz, ıvır zıvır konferanslara katılıyorsunuz ve tık tık tık rakam artıyor, ne eğlenceli ve cazip. Allah başka keder vermesin, ne diyebilirim!
Diyeceğim, kapitalizm koşullarında doğup büyümüş insanoğluna,‘daha çoğunu’ vadederseniz, ikna etmek pek zor olmaz. Herhalde hekimlerin de ‘çoğunluğu’na cazip geldi ki performans sistemi varlığını sürdürüyor. Mümkün mü, içinde nefes almaya çalıştıkları yapıda sağlık çalışanlarının huzurlu olması, kendi sağlıklarını koruyabilmesi, herkesin işini hakkıyla yapabilmesi ve hastalarla karşı karşıya gelmemesi?
Tabip odaları, tercih edilen sistemin sakıncalarına sürekli olarak dikkat çekti ve çekiyor, yıllardır ve yıllardır. Tabii ki haklı çıktılar. Buna mukabil tabip odaları seçimle oluştukları ve genellikle iktidar yanlılarının adayları kazanamadığı için, eleştirileri çoklukla dikkate alınmıyor. Kendi ‘millet’ini seçen bir iktidarın, kendi hekimlerini seçmeyeceğini tahayyül etmek mümkün mü? İTO (İstanbul Tabip Odası)’nun açıklamasına bakarsanız, Sağlık Bakanı’ndan randevu alamadıklarını ve AKMHP’nin kendilerini dinleme eğiliminde olmadıklarını okuyabilirsiniz.
Hekim sorunlarına ve yaşananlara ‘dışarıdan bakan’ biri olarak, sürdürebileceğim tartışma kuşkusuz sınırlı. Ancak eğer yeri gelseydi (!), kimi hekimlerin berbat tavrını, tıp fakülteleri ve meslekteki katı hiyerarşiyi; tababet dilini (karşınızdaki Yozgatlı abinin aniden Latince konuşmaya başlaması gibi!); uluslararası nitelikteki tıp eğitiminin yayın politikasını; tıp fakültelerindeki asistanların yıllarca şikâyet ettikleri ne varsa, kadro alır almaz kendi asistanlarına yapmaya başlamalarını ve tabii yıllarca Ankara Üniversitesi’ni yöneten ‘hekimler’ ile yaşadıklarımızı da anlatırdım ama konu bunlar değil şimdi! Malum, AÜ’de o kadar insanı işinden atılmasını sağlayan ‘ibiş’ de, bir hekim. Hekimlerin yerinde olsam, Erkan İbiş’in de bir hekim olduğunu, hiç aklımdan çıkarmazdım!
Haliyle, yaşananlar sanırım ancak var olan ve dayatılan sistemin aksaklıkları, o sistemin içeriden ve dışarıdan sürdürücüleri ve siyasetin/iktidar ilişkilerinin etkisi ‘karmaşık ağı’ içinde ele alınırsa anlaşılabilir.
Buna mukabil, sağlık çalışanlarına yönelmiş çıplak ve ahlaksızca şiddetin gerekçesi, diğer sorunlardan daha kolay kavranabilir. Yıllardır topluma sayısız kanaldan zerk edilen ve böylesi rejimlerin alameti farikası olan ‘maçizm’ ve ‘cezasızlık kültürü.’
Yaşadığı sorunların kaynağını yanlış yerde arayan ve ona, hıncını ‘en korumasız’ olandan almasını salık veren ahlaksızlıkla malul geleneğin/kültürün ürünü olan, saldırganlar. O it kopuk, sağlık personeline saldırdığında başına pek bir şey gelmeyeceğini ve hatta belli kesimlerde ‘takdir’ göreceğini biliyor. Asıl eleştirmesi gerekenleri eleştirebilecek bilinç ve cesaretten yoksun. Kaba kuvveti, münferit filan da değil. Attıkları yumruklar ve sıktıkları kurşunlar, iliklerine kadar politik/sınıfsal hınç barındırıyor. Haliyle, her şey gibi, sağlık personeline yönelik saldırılar da politiktir.
Hâl böyleyken, sağlık çalışanlarının talep ettikleri ‘yasa’ her ne kadar çok önemli olsa da, kabul edilebilir ki temel sorun şiddeti engelleyecek bir yasanın yokluğundan ziyade, o şiddeti teşvik eden koşullar içinde yaşıyor oluşumuz. Anlayacağınız, yasalar gerekli, ancak yasa fetişizmi hiç gerekli olmadığı gibi, genellikle hayal kırıklıklarıyla malul.
Konu çok kapsamlı, karmaşık, uzun.
Başta söylemek istediğimi sona bıraktım:
Sağlık çalışanları, meslek odaları; bana kalırsa harika bir iş yapıp ‘yurttaşla bir araya gelme’yi seçmiş. ‘Geleceğin yönetim biçimi’olacağından zerre kuşku duymadığım ‘forum’ yöntemine başvurmuş. Böylece hem kendi seslerini duyurabilmek hem de yurttaşı tartışmaya katmak istemişler. Şahane.
Ben dün bir fırsat yaratıp Kadıköy’e, Beşiktaş İskelesi karşısındaki toplanma alanına gittim ve konuşmaları dinledim. Son derece içten, eleştirel ve dengeli konuşmalardı. Sosyal bilimcilerden farklı olarak hekimler sözü uzatmamayı biliyor, ki bu bir avantaj hakikaten!
Arada bir kimi okur arkadaşlarımdan ‘İyi de biz ne yapalım?’şeklinde sorular/tepkiler geliyor. Muhterem okur, örneğin şu bir hafta içinde (İstanbul’daki etkinlik aynı yerde her akşam saat 18.00-20.00 arasında olacakmış) birkaç akşam, kendi şehirlerinizde, bu barışçıl ‘hak arama’ ve ‘iletişim kurma’etkinliğine katılabilir, sağlık çalışanlarına destek verebilir, eğer eleştirileriniz varsa açık yüreklilikle yöneltebilirsiniz. Harika olur.
Sağlık personeline yönelik eleştiriler baki ve son derece gerekli. Hepsi ve her şey bir yana, ‘dürüst’ sağlık çalışanları da başımızın tacı. Şiddetle mücadele ise bir yurttaşlık görevi…
Sayfa önerisi: TTB’nin ve İTO’nun internet sayfalarında, olup bitene ilişkin derli toplu bilgi var. Okumak isteyenler için İTO’nunkini buraya bırakıyorum https://www.istabip.org.tr/
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
1.06.2025
18.05.2025
10.05.2025
1.05.2025
22.04.2025
24.03.2025
20.03.2025
18.02.2025
13.02.2025
10.02.2025