Murat Sevinç
Bu kez sonda söyleyeceğimi başa alayım: Parlamenter sistem ve parlamenter demokrasi, farklı kavramlardır. İkincisi, ilkini zorunlu olarak takip etmeyebilir ya da uzun zaman alabilir.
Bir önceki yazıda, bıkkınlık veren ‘yeni anayasa’ söyleminin neden olduğu ‘tartışamama’ durumu ve bunun asıl sorunların üzerini örtücü işlevi üzerinde durmaya çalışmıştım. Yürürlükteki anayasanın en temel ilkeleri dahi her Allah’ın günü ihlal edilirken ve toplum-siyaset anayasasına sahip çıkmıyorken, yeni bir anayasa üzerine konuşmanın gereksizliğini hatırlatmak istedim.
Bazı yalın gerçeklerin altını bir kez daha çizmek gerekli sanırım:
Anayasalar yüz yıllar içinde yazıldı, yazılır. Gerek güçler ayrılığı ilkesi uyarınca örgütlenen hükümet sistemleri, gerekse temel hak ve özgürlükler rejiminin anayasa metinlerinde yer alması, kuşkusuz çok önemli. Ancak bir o kadar önemli olan, o ilkelerin doğru dürüst, demokratik sistemlerdeki gelişmelere/yeniliklere uygun biçimde yorumlanıp uygulanması.
Aksi halde siyasal gerçeklikle hukuksal/anayasal gerçekliğin örtüşmediği bir düzen doğar. Halihazırda Türkiye’de olduğu gibi. Anayasa’nın değiştirilmesi teklif dahi edilemez ikinci maddesinde, demokratik ve laik hukuk devleti ilkeleri yer alır; buna mukabil ne demokrasi, ne laiklik ne de hukuk devletinden layıkıyla söz etmek mümkün olur.
Anayasa’da kadın erkek eşitliğinin sağlanması devlete ‘görev’olarak verilir, ancak hiç bir devlet organı bu buyruğa uymaz. Bir başka maddesinde temel hakların ancak ‘kanunla’ sınırlanacağı hükmü yer alır, ne idare ne yargı ciddiye alır. Toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkınız olduğunu düşünerek bir basın açıklaması yapmak istersiniz, gözaltına alınırsınız. Anayasaya göre, suçluluğunuz mahkeme kararıyla saptanıncaya dek suçlu sayılamazsınız, ancak koca koca adamlar her gün terörist olduğunuzu söyler yüzünüze, öylece seyredersiniz. Sayfalar boyu saymak, örnek vermek mümkün.
Temel haklar rejimine ilişkin bu değerlendirmenin benzeri, hükümet biçimi tercihi için de yapılabilir. Kabul edilen hükümet sisteminin de kâğıt üzerinde kalma ihtimali her zaman var. Örneğin 2016 değişikliği öncesinde parlamenter sistemle yönetiliyorduk. Oysa yönetenler, o sistemin temel ilkelerine, gereklerine, geleneklerine uymuyordu. Sonunda anayasaya uygun davranmak yerine, kendilerine uyan bir anayasa ve hükümet sistemi yarattılar.
Bunu yaparken, hükümet sistemleri tartışılmadı Türkiye’de. Hiçbir zaman hiçbir şeyin tartışılamaması gibi! Yıllardır propagandası yapılan ve tarihsel-bilimsel gerçeklerle bağdaşmayan bir takım ezberler tekrar edildi. AKP’nin 17 yıldır en büyük başarılarından biri, ‘koalisyon hükümetlerinin istikrarsızlık getirdiği’ zırvasını belletmek oldu. Bu propagandaya göre, ekonomik gelişme istikrar gerektirir ve istikrar ancak tek parti iktidarında mümkündür. Eğer istikrardan, bir siyasal hareketin (gerektiğinde) hukuk tanımaz uygulamalarını her şartta sürdürebilmesi için gerekli koşulların oluşturulması anlaşılacaksa, evet, tek parti iktidarı bir avantajdır kuşkusuz. Yok eğer istikrar, demokratik sistemin çizdiği kurallar içinde kalarak yönetmeyi başarmaksa, bu amaca varmak için tek parti iktidarı bir şart olmadığı gibi, çoğu zaman istikrarsızlık nedeni olabilir.
Ancak bu klişeler, özellikle bizimki gibi, soru sormanın pek adetten olmadığı bir siyasal kültürde son derece işlevsel olabilir. Örneğin, “Eğer koalisyon hükümeti istikrarsızlık anlamına geliyorsa, nasıl oluyor da batı demokrasilerinde bu denli yaygın?” sorusu muteber değildir burada. Ya da Türkiye tarihinin deneyimlerine bakıp koalisyonları yerin dibine batıranlara, “İyi hoş da çok partili yaşamda tek parti iktidarlarının hemen hepsinde, başarılı ya da başarısız askeri darbe girişimleri yaşandı,” yanıtı verilmez. Öyle ya… Türkiye tarihine bakıp “Tek parti iktidarı her durumda askeri darbe girişimine neden olur” demek ne denli anlamlıysa, “Koalisyon hükümetleri mutlaka istikrarsızlık yaratır” demek de o kadar mantıklıdır. Ne askeri darbeler tek parti iktidarlarının zorunlu sonucudur, ne de istikrasızlık, koalisyon hükümetlerinin. Her ikisi de, yalnızca hükümet sistemiyle açıklanamayacak başkaca dinamiklerin, koşulların çıktısıdır.
Hal böyleyken, hiçbir anayasal sistem değerlendirmesi, o anayasanın toprağının ‘nitelikleri’ göz önünde bulundurulmadan yapılamaz. Yapılırsa doğru sonuç verme ihtimali yoktur.
Örneğin, eğer ABD’deki başkanlık sistemi üzerine konuşulacaksa; ABD tarihi, siyasal parti yapıları, anayasa yapım süreci, federal sistemi, yerel yönetimleri, siyasal-toplumsal kültürü, seçim sistemi, yargı organları göz önünde bulundurulmalıdır. Bu yapılırsa, başkanlık sisteminin neden yalnızca ABD’de demokratik sonuçlar verdiği de rahatlıkla anlaşılabilir. Orada demokratik sonuçlar vermiştir, çünkü oraya özgüdür. O toprakta filizlenmiştir. Böylece, Türkiye ile ABD’nin temel ‘siyasal düzen’niteliklerini karşılaştırmak da mümkün hale gelir.
Diyelim ki, Türkiye bir kez daha sistem değiştirdi ve ABD tipi başkanlık sistemini olduğu gibi benimsedi. Bu, hallice bir burjuva demokrasisine dönüşeceğimiz anlamına gelmez. Bu, diğer tüm değişkenler farklıyken, ABD hükümet sistemini kopyaladığımız anlamına gelir. Daha Türkçe bir örnek olsun: Ben, mavi lens takarsam Kıvanç Tatlıtuğ’a benzemem; mavi lens takıp ona benzemeye çalışan bir Murat olur ve gülünç duruma düşerim. Çünkü aramızdaki tek fark göz rengimiz değil. Sanırım daha anlaşılır olmuştur!
Türkiye, parlamenter sistemin ana ilkesini 1909 yılında yapılan anayasa değişiklikleriyle benimsedi. Neydi bu ana ilke? Bakanların parlamentoya karşı tek başlarına ve toplu sorumlulukları. 1924 Anayasası ile (sistem her ne kadar karma bir yapı olsa da) parlamenter sistem kabul edildi ve 1961 Anayasası ile saf haline geçildi. Demek ki bir asırlık gelenek ve deneyim söz konusu.
Fakat yazının ilk cümlesinde söylediğim gibi, ‘parlamenter sistemi’ benimsemek, ‘parlamenter demokrasiye’ geçmek demek değildir. İşin demokrasi kısmını güçlendirmek çok uzun yıllar alabilir. Başka bir mücadelenin yürütülmesi gerekir. Örneğin, 1920’lerde vekillerden oluşan İstiklal Mahkemeleri kurulabilmişken, 1960’ta vekillerden oluşan Tahkikat Komisyonu tepkiyle karşılanmıştır. Arada geçen yıllarda değişen hükümet sisteminin kendisi değil, demokrasi anlayışıdır.
Özetle, ne başkanlık ne yarı başkanlık be de parlamenter sistem, tek başına demokrasinin güvencesi olabilir. Sistem açısından asıl güvence, güçler ayrılığı ve bağımsız yargının varlığıdır. Söz konusu iki temel ilke, başkanlık sistemi ya da parlamenter sistemde mümkün olabileceği gibi, ülkedeki demokrasinin gelişmişlik seviyesine göre, imkânsız hale de gelebilir. Mesele, demokrasinin niteliğidir. Bunun için, teknik sistem tartışmaları dışında bir şeyler üzerinde konuşmak gerekir.
‘Demokrasi,’ devlet ile yurttaş arasındaki ilişkinin kurulma biçimine dair bir kavramdır. Hükümet sistemi ise o devlet iktidarının nasıl örgütlendiğiyle. İkisi birbirine karıştırıldığında, kolaylıkla belli bir hükümet sisteminin ‘zorunlu olarak’ demokratik sonuçlar vereceği yanılgısına düşülebilir.
Türkiye, bir asırlık gelenek ve birikiminin devamı niteliğinde, saf parlamenter sistemi kabul etmelidir. Koalisyon hükümetleri bir uzlaşma-birlikte yönetme fırsatı olarak görülmelidir.
Halihazırda, tek vaadi ‘yönetilemezlik’ olan bir sisteme sahibiz. Cumhurbaşkanı kim olursa olsun, sonuç değişmez. Eğer yarım asırdır yaşadığım ülkeyi çok yanlış tanımadıysam, önümüzdeki aylar ve yıllarda muhtemelen bazı ‘ara formlar’ denenir, işler daha da içinden çıkılmaz hale gelir, sonunda er ya da geç parlamenter sisteme dönülür. Toprağımızda eziyetsiz gelişme olmuyor ne yazık ki!
Türkiye’de yanlış olan, bir asır önce tercih edilen parlamenter sistem değildir. Demokrasinin temel ilke ve teamüllerinin kabullenilmemiş olmasıdır. ‘Parlamenter demokrasinin’ tam anlamıyla yerleştirilememesidir. İktidar gücünün hukuksal ve geleneksel sınırlarını kabul etmeye yanaşmayan otoriter bir zihniyetin, hangi hükümet sistemini benimsediğinin pek bir önemi yok. Her tercih, kâğıt üzerinde kalmaya mahkûm olabilir.
Yönetenler, kişisel fantezileriyle tarihsel gerçekleri ve sistemlerin kendi mantığının olağan sonuçlarını birbirine karıştırmamalıdır. Aynı dilek, muhalefet için de geçerlidir!
Yazarlar
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları












































































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
7.12.2025
23.11.2025
21.11.2025
14.11.2025
30.10.2025
26.10.2025
12.10.2025
3.10.2025
14.09.2025
11.09.2025