Murat Sevinç
650 bin civarında genç yurttaşın ‘bedelli askerliğe’ başvurduğu Türkiye’de bir kez daha ‘savaş-fetih’ güzellemesi başladı. Yaklaşık yetmiş yıldır ABD desteği olmadan evinin yolunu bulmaktan aciz memleket sağı ve en güçlü müttefikleri ‘ulusalcılar’ adetleri olduğu üzere riyakâr ve süfli ‘emperyalizm’ eleştirisine koyuldular. Her şey olması gerektiği gibi!
Kuşkusuz, ABD Başkanı Donald Trump ırkçı ve dengesiz müteahhitin kendine yaraşır cahil ve küstah ‘tweetleri’ uygun zemini hazırladı. Oysa Kürtleri ve Türkleri aynı anda aşağılayan satırları, herkesin birlikte hareket etmesi için fırsat olabilirdi. Ama… Türkiye… İşte… Bizi bozar… Ne yazık ki…
Dün gece, Suriye ve Irak’a sınır ötesi operasyon konusunda cumhurbaşkanına verilen iznin bir yıl uzatılmasına ilişkin tezkere, TBMM Genel Kurulu’nda kabul edildi.
Anayasa değişikliği ardından işlevini kaybeden parlamentonun, herhangi bir etkilerinin kalmadığının farkında olup bunu belli etmemek için mütemadiyen boş konuşmayı sürdüren muhalefet vekilleri, pek bir şey tartışamadan, konuşmanın yararsızlığından emin, ‘evet’ oyu verdi. Bir partinin milletvekilleri dışında.
“Evet” dediler, çünkü tarihsel misyonları ve yetenekleri başka bir şey yapıp söylemelerine engel. Bu kadarlar. Onlar da, bizler gibi farkında ne olduklarının. Zaten AKP bu nedenle 18 yıldır iktidarda. Zira en iyi iktidar biliyor muhalifin kumaşını, çapını, sınırlarını.
Had safhada İyi Parti genel başkanının, tarihsel bağlamından kopuk atıflarla süslü malum konuşmasıyla ilgilenmiyorum bir yurttaş olarak. Milliyetçi sağ işte. Zamanında bir hocamızın, saçma konuşan bir profesör için dediği gibi, “Her kahvede bunlardan üç beş kişi vardır!”
Asıl sorun, tabanının ‘sol’ yanının taleplerine inatla direnen ve buna karşın ‘solculuk’ iddiasından vazgeçmeyen ana muhalefet partisi liderinin ifadeleri.
Önce internette okudum açıklamasını. Yanlış anladığımı düşünerek bir kez daha okudum. Farklı sitelere baktım. Her yerde aynı sözler. Ne olur ne olmaz diyerek görüntüsünü seyrettim. Şöyle demiş Kılıçdaroğlu:
“Orada askerlerimiz var. O askerleri korumamız lazım. O askerlerin burnunun kanamaması lazım. O nedenle bu tezkereye, askerlerin hatırı için, oraya oğlunu gönderen askerlerin annelerinin hatırı için, o çocukların burnu kanamasın diye, bu tezkereye içimiz yana yana evet diyeceğiz.”
Birkaç kez dinledim. Yoruldum ve söylediğinin mantığını anlamaya çalışmaktan vazgeçtim. Aptal muamelesi yapmanın yalnızca iktidardakilerin hevesi olmadığını kanıtlamak ister gibiydi.
Konuşmayı yapan ve bizler, hepimiz biliyoruz neden “Evet” dediğini. Hepimiz farkındayız ‘gerçek’ nedenin. Yalnızca Kürt antipatisiyle açıklamanın yetersiz kalacağı, daha basit ve görünür bir gerekçeyle: Siyaseti, her şeye rağmen Erdoğan yapıyor. Muhalefetin sınırlarını çizen de o. Erdoğan’ın ‘izin verdiği’ alanda at oynatabiliyorlar yalnızca. Kürtlerle yan yana gelme ve Erdoğan/AKP tarafından ‘itham edilme’ ihtimalinden ölesiye korkuyorlar. Siyaset dediklerinin merkezinde, “Aman fırsat vermeyelim” var. Çapları, güçleri, yetenekleri bu kadar.
Ve kuşkusuz siyasetten başka her şeye benzeyen bu tavırlarını eleştirenleri, müstehzi bir gülümsemeyle karşılıyorlar. Bir ‘ölümlüyle’ karşılaşan ‘seçilmişin’ anlayışlı görünmeye çabalayan küçümser gülümsemesi. Her niteliksizin dudağının kenarına ilişmiş kibirle maluller.
Kendilerine, 80 milyonda bir ve başkaca hiçbir şey olmayan bir yurttaş olarak, Sebastian Haffner’in (1920-30’lara ilişkin gözlemlerini yazan Alman hukukçu) olağanüstü güzellikteki ‘Bir Alman’ın Hikâyesi’ adlı kitabının, 1930’lar Alman sol muhalefetinin ‘aptallığını’ betimlediği sayfalarından kısacık bir alıntıyla yanıt vermek isterim:
“…Sosyal demokratlar 1933’teki seçim mücadelesini dehşet verecek kadar aşağılayıcı bir tarzda, Nazilerin sloganlarının arkasına takılıp kendilerinin de ne kadar ‘milli’ olduklarını vurgulamaya çalışarak geçirmişlerdi.”
O sosyal demokratlar da, elbette siyaset yaptıklarını ve çok haklı olduklarını düşünüyorlardı, diğerleri gibi.
Muhterem Türkiye sosyal demokratları,
İktidarın dış siyasetine yönelttiğiniz onca itiraz ve eleştirinin ardından, o ‘evet’ oyunu neden verdiğinizi, bilip anlamak isteyen herkes biliyor, anlıyor. ‘Anayasa aykırı anayasa değişikliğini’ desteklediğinizde ne olacağını, kimlerin dokunulmazlığının kaldırılacağını biliyordunuz. Bizler de, sizlerin bildiğini biliyorduk!
Aklı başında insanların sizlerden başkaca bir beklentisi yok.
Hiç olmazsa, “İçimiz yana yana” demeyin.
İçiniz yanmıyor. O koltuklarda oturan hiç kimsenin, içi yanmıyor.
Yalan söylüyorsunuz.
Söylemeyin…
Yazarlar
-
Bahadır ÖZGÜRLaleli Çamaşırhanesi -3- Videoya çektiler: ‘Cırt’ sesi geldikçe bağırıyor! “Maşallah, Maşallah!..” 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKandil’in polemikçisi şampanya sosyalistlerine karşı 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın ötesi… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEABD, Suriye için neye karar verdi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluBüyük sorunları çözememe serisi bu kez bitecek mi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidarın ağzındaki bakla!... 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALEş Şara’dan yeni bir Esad çıkarmak mı? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERHarakiri Bütçesi 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKaçıncı CHP? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürt Sorunu 2.0’a Hazır mıyız? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÖcalan’ın mektubu üzerine bazı gözlemler 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZÖzel’in bütçe konuşmasında sürece dair mesajları 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanAmerika çökmekte olan bir uygarlık mı? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolAK Partili bir okurla sohbet 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuCeylanpınar cinayeti… 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSeçime henüz vakit varken sandık hesabı 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilTürkiye neden sanayileşemiyor: Sermayenin, güvenin ve kurumların zayıflığı öyküsü 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAJohn Holloway ; Abdullah Öcalan’ın Kuramı Devrim İhtimali Fikrini Yeniden Düşünülür Hale Getiriyor! 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENFeti Yıldız kime sesleniyor? 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciEn büyük tehlike NÜFUS yokluğu 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTElveda Lenin ve Düzce Belediyesi… 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSuriye bir kere daha çözümü bozabilir mi? 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalHay'at Tahrir el-Şam'ın Evrimi ve Suriye'nin Geleceği 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSokak çeteleri devlet kurumlarına karşı 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNStratejik illüzyon! 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEÇıkış yolu 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞAYM BAŞKANI AĞLIYORSA… 8.12.2025 Tüm Yazıları





































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
23.11.2025
21.11.2025
14.11.2025
30.10.2025
26.10.2025
12.10.2025
3.10.2025
14.09.2025
11.09.2025
9.09.2025