Murat Sevinç
Bizim alanlarda çalışanların başına sık geldiğini tahmin ediyorum; karşılaştığınız ve pek ya da hiç tanımadığınız, ayak üstü sohbet ettiğiniz biri, ne iş yaptığınızı öğrenince genellikle Türkiye’de olup bitenlerden açıyor konuyu. “Ne olacak memleketin hali?” nevi bir girişle. Sizin o esnada ne düşündüğünüz, sohbet edip etmek istemediğiniz gibi, daha ziyade ‘özel’ alana ilişkin konular o kişiyi ilgilendirmiyor. Çünkü zihninde, konuşmanın ‘iradi’ olduğuna ilişkin bir mefhum yok.
Her neyse, ‘başlangıç’ işin ilk adımı ve en önemsiz yönü. Ardından, sohbet açanın derdini anlama aşaması başlıyor. Hakikaten bir şey öğrenmek ya da kendi düşüncesini paylaşmak için mi, yoksa kanaatlerini ‘tebliğ’ etme amacıyla mı soruyor? Bu aşama, konuşmanın devamı açısından son derece kritik! Bugüne kadarki kişisel deneyimim, hemen hiç tanımadığınız insanların ‘sohbet’ girişiminin, büyük ölçüde ‘tebliğ’ amaçlı oluşu.
Tebliğci ile zoraki sohbetin birkaç biçimi var:
Eğer hoşuna gidecek yorum yaparsanız mutlu oluyor, sizi takdir ediyor ve konu hakkındaki bilginize güveniyor. Yok eğer hoşuna gitmeyen ifadeleriniz olursa katılmıyor, sinirleniyor ve yanıtı bilmediğinize kanaat getirip size ‘doğrusunu’ anlatmaya girişiyor. Yani, ‘yardım etme/el uzatma’ ve ‘sizi bulunduğunuz bataktan çıkarma’ aşaması. Ona göre, aslında kötü biri olmayabilirsiniz ama ne yazık ki yanlış şeyler öğrenmişsiniz.
Bu ‘tespit’ herhangi bir alandaki ‘doğru’ bilginin sahipliği iddiasına dayanıyor kuşkusuz. Ya dininizi bilmiyorsunuz (malum, dindarlık bir önkoşul), ya önyargılısınız (ama siz önyargılısınız, o değil), ya ideolojik saplantılarınız var (onun bir ideolojisi olmadığını düşünüyor) ya da bazı milli ve manevi duygulardan (tek millet, tek maneviyat) yoksunsunuz. Bu insan tipi, örneğin radikal görüşleri olan bir İslamcı olabileceği gibi, yaşamını tebliğciliğe vakfetmişçesine geçiren bir Perinçekçi de olabiliyor.
Üçüncüsü, dile getirdiklerinizin bir kısmına katılıp diğerlerine katılmaması hali! Zor bir durum tebliğci açısından ve yaklaşımı, genellikle: “Aslında bir şeyler biliyor ama ne yazık ki bazı eksikleri var, biraz da kandırılmış gibi!” Hüzünlü ve müşfik bir tavırla bakıyor yüzünüze. Onun için, ‘kaybedilmemesi’ gereken birisiniz, eğitilmeniz gerekiyor.
Tebliğcilerin en ‘acayip’ türüyse, sorduğu soru hakkında az ya da çok bir fikri dahi olmayanlar. Siz bir şeyler söylemeye başlar başlamaz, daha ikinci cümlede sözünüzü kesip, yok o öyle değil, yanlışın var, diyorlar. Doğrusu ne peki? Bir kez daha, yok o öyle değil, yanıtını alıyorsunuz. Onun öyle olmadığından emin ama, ne olması gerektiğini bilmiyor!
Yukarıdaki karakterleri çeşitlendirmek mümkün kuşkusuz. Önemli olan, söz konusu vahim durumun ortalamayı temsil ediyor oluşu. Genel geçer, yaygın tavır bu. Öyle bir tavır ki, herhangi bir konunun sağlıklı bir biçimde konuşulmasını dahi imkânsızlaştırıyor. Çünkü kişisel tanıklık denilen, eninde sonunda bir bütünü oluşturan, genel kabul görmüş ve yadırganmayan davranışların bizim küçük dünyalarımızdaki karşılığı. Hepimiz az çok aynı davranışları sergiliyor, hem fail hem mağdur oluyoruz. Dinlemeyerek ve anlamaya çalışmayarak sergilediğimiz davranış, bize yönelip ‘toplumsal’ bir niteliğe büründüğünde yaşamımızı katlanılmaz hale getiriyor.
Oysa klasik demokratik sistemlerin ‘ortak’ yanlarından biri, iyi kötü ‘uzlaşmacı’ kültürün yerleşmiş olması. Farklı siyasal ideoloji mensuplarının, hem oyunun kuralları hem de o kuralların değiştirilme yöntemleri üzerinde anlaşabilmiş olmaları. Milyonlarca ‘farklı düşünce’ sahibi, bu sayede birbirini boğazlamadan yaşayabiliyor ‘Batı’ adını verdiğimiz uygarlıkta. Bunun nedenleri elbette o uygarlığın kendine özgü tarihinde, o tarihin ürünü olan insanda. Hatta belki yaygın kabul görmüş dinin, mezheplerin niteliklerinde, ‘itiraf etme’ ve ‘günah çıkarma’ pratiklerinde. Er ya da geç ‘olanı’ kabullenmenin, o kabullenmenin ‘gereklerini’ yerine getirmenin, bazen son derece riyakârca da olsa ‘özeleştiri’ yapabiliyor, yapmak bir yana, özeleştirinin bir değer olduğunu düşünmenin tarihi. Tabii bu hale gelebilmek için öncelikle sorgulayıcı, merak eden bir yurttaş tipinin doğuşu. Eğitimin bu yönde örgütlenişi.
Türkiye milli eğitimi 1920’lerden bugüne, Sünni-Türk’lük üzerine inşa edilen ulus devlet ideolojisinin önce yeşertilip ardından olgunlaştırılması üzerine kuruldu. ‘Milli eğitimin’ her dönemi aynı değil kuşkusuz. Çok daha nitelikli (Batılı kavramlara aşina) insan, kuşak yetiştirmeyi hedefleyen yıllar olduğu gibi; bu hedefin terk edildiği dönemler de var. Örneğin 1930’ların müfredatındaki bazı çok ‘gerekli’ konular (Zafer Toprak, çalışmalarında bunu gayet güzel anlatıyor), benim ortaokul-lise okuduğum 1980’lerin programında yoktu. Buna mukabil, farklı dönemlerin bir ortak özelliğinin, ‘soru soran’ bireyden olabildiğince sakınmak olduğu söylenebilir.
İktisadi sistem tercihinin, ailenin, Diyanet eliyle örgütlenen dinin, okulun, mahallenin vs. ürünü olan yurttaş ortalamasının ortak niteliklerinden biri, sorgulamamak. Sorgulamanın, soru sormanın, merak etmenin başlı başına bir ‘değer’ olduğunu bilmemek, bilmeyi istememek. Kafa karışıklığının verimli, insanı geliştiren yönünden mahrum kalmak. Konforunu bozacak her ne varsa reddetmek. Yine aynı yere varıyoruz: Eşit ve çoğunluğu haklarının bilincinde yurttaşlardan oluşan toplum idealine bazen isteyerek, çoğu zaman farkında olmadan ‘mesafe’ koymak. Bir ‘idealden’ bir ‘ilkeden’ mahrumiyet.
Örneğin, Türkiye’de hak, hukuk ve adaletten söz edenler, çok doğru bir şey yaptıkları zannıyla ‘bir gün size de gerekebilir’ diyorlar. Oysa ‘adalet’ bir ilkedir. İdealdir. Ancak, kendisine hiç bir zaman gerekmeyeceğini, amiyane tabirle ‘mahkemeye’ düşmeyeceğini bilenler tarafından savunulduğunda tam anlamıyla gerçekleşebilir.
Türkiye’de yalnızca şu son birkaç haftada yaşananlara bakıldığında dahi, demokrasinin olmazsa olmaz ölçütü ‘uzlaşma’ çabasından, bunun için gerekli olan ‘dinleme’ ve ‘anlamaya çalışma’ niyetlerinden nasıl uzak olduğumuzu kolaylıkla görüyoruz.
Kürtleri dinlemeden Kürt sorunu, Ermenileri dinlemeden Ermeni sorunu konuşuluyor. Konuşulmuyor tabii; gevezelik ediliyor ve yüz yıllık kavgaların alevlenmesine neden olan yanlış tarihsel kabuller, biraz daha güçleniyor. Kadınların olmadığı yerde kadın sorunu ‘konuşuyor’ sevimsiz herifler. Konuşanlar, konuşma eyleminin gerektirdiği birikimden ve konunun hakkıyla ele alınması için gereken cesaretten yoksunlar. Zaman öldürüp zevzeklik yapıyorlar TV ekranlarında.
Ne oldu bu kadar insana? Ermeni’ye? Gayrimüslime? İttihatçılar ne yaptı? Hangi suçları işledi? Ben o İttihatçıların yediği haltların avukatı mıyım? Neden olayım? Sonrasında bitti mi? İki gün önce sokaklarda Kürtler aleyhine yürüyüş yapanlar, sağa sola “Ermeni dölü” diyerek sövenler, kim? Daha bugün İYİP’li bir profesör, “Çatlı’yı” rahmetle anmış. Demokrasi bloku? 2019’da böyle işler yapanlar, yüz yıl önce neler yapmıştır? Bir kez olsun ‘sormaya’ değmez mi şu soruyu?
Ya da, Aslı Erdoğan’a yönelik linç girişimine bakalım bir an. Dün okuduğum bir habere göre, yazarın sağlığı kötülemiş ve bunda o sosyal medya lincinin de payı varmış. Peki, yalan yanlış haber üzerine hiç duraksamadan, hiçbir kafa karışıklığı yaşamadan ‘saldırıya geçen’ utanmazlar, herhangi bir pişmanlık hissetmiş midir? Bundan sonra daha edepli davranırlar mı sizce? Ne pişmanlığı ulan?!
Kafası karışmayan, hiç karışmamış insandan, çok korkmak gerekir. Ya alıktır, ya alçak, ya da yalancı. Hepsi birbirinden beter!
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
1.06.2025
18.05.2025
10.05.2025
1.05.2025
22.04.2025
24.03.2025
20.03.2025
18.02.2025
13.02.2025
10.02.2025