Mustafa ARMAGAN
Bir belge düşünün: Tam ortasından üç sayfası yırtılmış… Bir belge düşünün: Önemli yerleri kalemle çizilmiş, bazı kelimeleri karalanmış, bazıları çizilip yeniden yazılmış…
Bir belge düşünün: Orijinali temizlenerek itinayla yeniden kurgulanmış… Artık o kesilmiş, “düzeltilmiş”, temizlenmiş belgelere güveniniz kalır mı? Türkiye’de kalıyor maalesef.
Amasya denilince hep ünlü Genelgesi’ni hatırlarız ama Amasya Mülakatı’ndan pek dem vurulmaz. Oysa özellikle tartışmakta olduğumuz Türk-Kürt kardeşliğinin tarihin derinliklerine nasıl gömülmek istendiğini gösteren çarpıcı bir örnek sunar 2 No’lu gizli Amasya Protokolü.
Heyet-i Temsiliye Reisi Mustafa Kemal Paşa ile İstanbul’da Bahriye Nazırı olan Salih Paşa arasında 20-22 Ekim 1919 tarihlerinde Amasya’da Tümen Komutanı Cemil Cahit Toydemir’in karargâh olarak kullandığı evde yapılan müzakereler dönemin ruhunu anlamak bakımından son derece önemli. Damat Ferid Paşa 20 gün önce istifasını vermiş, Padişah da Ali Rıza Paşa’ya kabineyi kurma görevi vermişti. Yeni kabinenin görevi, Kuva-yı Milliye ile ilişkileri tamir etmekti.
1. Amasya Protokolü’nü imzalayanlardan Bahriye Nazırı Salih Paşa (sağda). 2. Amasya Protokolü’nün eksiksiz hali. 3. Mithat Sertoğlu’nun yayınladığı kesilmiş Amasya Protokolü.
Salih Paşa, hükümetten ne istediğini sordu Mustafa Kemal Paşa’ya. O da Barış Konferansı’na kendilerinin de katılmasını, adaylarının meclise girmesini, genel af ilan edilmesini, kabinede Kuva-yı Milliye’ye karşı olanlara yer verilmemesini, dış politikada Sivas Kongresi kararlarına uyulmasını, Bozkır ve Aznavur isyanlarının bastırılmasını istiyordu.
İlginç olan nokta, İstanbul hükümetinin isteklerin bir kısmını kabul, diğer kısmını reddetmiş, üçüncü bir kısmın kararını ise Meclis’e bırakmış olmasıydı. Üstelik Meclis açılıncaya kadar Müdafaa-i Hukuk temsilcilerini danışman olarak tanıyacağını bile bildirmişti.
Oldukça ılımlı bir havada geçen görüşmeler sonunda ikisi gizli olmak üzere 5 protokol imzalandı (gizli 4. protokol ise imzasızdır).
Hele bir 2. Protokol var ki, ilk maddesi bizi bugün de yakından ilgilendiriyor. Zira Kürt meselesine ciddi bir vurgu yapıyordu. Önce orijinal metninde ne yazdığını okuyalım:
‘Kürtlerin serbestçe gelişmeleri’
“Beyannamenin birinci maddesinde Devlet-i Osmaniye’nin tasavvur ve kabul edilen hududu Türk ve Kürtlerle meskûn olan araziyi ihtiva eylediği ve Kürtlerin camia-i Osmaniye’den ayrılması[nın] imkânsızlığı izah edildikten sonra bu hududun en asgari taleb olmak üzere temin-i istihsali lüzumu müştereken kabul edildi. Maahaza Kürtlerin serbesti-i inkişâflarını temin edecek vech ve surette hukuk-i örfiye ve ictimâiyece mazhar-ı müsâedat olmaları dahi tervîc ve ecânib tarafından Kürtlerin istiklali maksad-ı mahsusu altında yapılmakta olan tezviratın önüne geçmek için de bu hususun şimdiden Kürtlerce malum olması tensib edildi.”
Erzurum ve Sivas kongrelerinde de Türk-Kürt kardeşliğine vurgu yapılmıştı ama “anâsır-ı İslamiye” (Müslüman milletler) gibi üstü örtülü bir ifade kullanılmaya dikkat edilmişti. 2. Amasya Protokolü’nün ilk maddesi bunu açmakta ve Osmanlı Devleti’nin tasavvur ve kabul edilen sınırının Türk ve Kürtlerin oturduğu araziyi içerdiği, dolayısıyla Kürtlerin Osmanlı camiasından (“Türk camiasından” değil) ayrılmasının imkânsız olduğu vurgulanmaktadır.
Bununla birlikte Kürtlerin serbestçe gelişmelerini temin edecek şekilde örfî ve sosyal hukukumuz tarafından ayrıcalıklara mazhar olmaları desteklenecekti. Ayrıca Türkler ve Kürtlerin yaşadığı topraklardan oluşan sınırın taviz verilebilecek son hat olduğu ve bu toprakların kazanılması gerektiği üzerinde durulduktan sonra İngilizler kastedilerek, yabancıların görünüşte Kürtleri bağımsızlıklarına kavuşturacakları vaadiyle yaptıkları tezvirlerin önüne geçmek maksadıyla Türk-Kürt ayrılmazlığının Kürtlere bildirilmesinin uygun görüldüğü belirtilmekteydi.
2. Protokol’ün ilk maddesini Kürt meselesinin oluşturması, konunun o tarihteki aciliyet ve önemini göstermesi bakımından dikkat çekicidir. Yani İstanbul hükümeti olsun, Heyet-i Temsiliye olsun yeni ve küçük bir “Osmanlı vatanı” tasavvur ediyor ve bunun asgari sınırını Türklerin ve Kürtlerin oturduğu bölgeler olarak belirliyordu. Bu son derece önemli bir noktadır.
Ancak bir o kadar dikkat çekici olan nokta, protokolün tarihçilerce kesilip biçilerek sunulmuş olmasıdır. Nasıl mı? Şöyle:
Kopuk üç yaprak nerede?
Prof. Dr. Şerafettin Turan, tam 7 ciltlik “Türk Devrim Tarihi”nde maddeyi ustaca budayarak şu hale getirmiştir: “Kürtlerin Osmanlı topluluğundan ayrılmasına olanak yoktur. Ancak onlar görünüşte kendilerine bağımsızlık verilmesi yolunda yabancıların giriştikleri hareketlere karşı uyarılmalıdır.”
Tarihe böyle yalan söyletiliyor işte. Üstünü özetle, altını kes, olsun sana “Kız gibi tarih”! (Malum, İsmail Habib Sevük, Mustafa Kemal Paşa’nın 1923’te emrine itaat edecek bir Meclis arzusunu “Kız gibi Meclis yapacağım” sözüyle ifade ettiğini aktarır.)
Tarihe yalan söyletenlerin soyuna kıran girmiş de değil. Bakın, bir başka “prof.”, Bekir Sıtkı Baykal güya “Heyet-i Temsiliye Kararları” adı altında Türk Tarih Kurumu’ndan bir kitapçık yayınlıyor. Sayfa 25’e de yukarıdaki maddenin baş tarafını yazıyor. Fakat “…kabul edildi”den sonra bir yıldız koyarak şu notu düşüyor: “Defter, buradan itibaren üç yaprak kopuktur. Bu yüzden tutanak, yine aynı arşivde bulunan orijinal metninden tamamlandı.”
İsmail Beşikçi’nin “Bilim-Resmi İdeoloji, Devlet-Demokrasi ve Kürt Sorunu” (1990) adlı kitabında belirttiği gibi “Yalan söylenerek okuyucu yanıltılıyor. Böylece insanların bilincine bazı sorunların çarpmasına engel olunmaktadır. Okuyucunun doğruyu araştırmasının önüne geçiliyor”.
Suna Kili, Enver Ziya Karal, Afet İnan ve diğer proflar Amasya Mülakatı’nda gerçekte nelerin görüşüldüğünü gizlemek için ellerinden geleni yapmışlar. Daha fenası, Mithat Sertoğlu gibi “üstad” kabul edilen bir uzmanın “Belgelerle Türk Tarihi Dergisi”nde belgenin orijinalinden Kürtlere ayrıcalıklar verileceğine dair kısmı fotoşopla temizletmiş olması. Neden mi? Malum madde “Nutuk”ta da sansürlenmiştir da ondan.
Mesele netleşiyor sanırım: “Nutuk” tarihe uymuyorsa tarihi “Nutuk”a uydur: İnkılap tarihlerimizin neden bir türlü sağlıklı yazılamadıklarının anahtarı burada gizli.
Biz de böyle bir ülkede şimdiye kadar yakın tarih yazıldığını zannediyoruz ya, asıl ona şaşıyorum.
Yazarlar
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA“Masada Milyonlar Var” 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
16.04.2017
9.02.2017
26.03.2017
19.03.2017
12.03.2017
26.02.2017
5.02.2017
29.01.2017
22.01.2017
15.01.2017