Mustafa ARMAGAN
İsmet Bey, İsmet Paşa, İsmet İnönü veya sadece Paşa ve İnönü…
Dışişleri Bakanlığı’na getirildiği 1922 yılından 1973’teki ölümüne kadar tam 51 yıl Türkiye’deki siyaseti birinci dereceden yöneten, etkileyen ve muhalefetteyken bile gündemi belirlemeyi bilen tek başına bir ‘parti’ gibiydi o. Düşünün ki, 1954 seçim hezimetinin ardından partisinin elinde kalan 31 milletvekiliyle bile 502 milletvekili çıkaran Demokrat Parti’yi korkutabilmiş, gerginliklerin tetiğini çekebilmişti.
Velhasıl ‘Mareşal’ denildi mi nasıl akla Fevzi Çakmak gelmişse ‘Paşa’ denilince hemen sadece İsmet İnönü gelecekti.
Cumhuriyetin ilk 50 yılındaki inkılaplar ve icraatın kilit taşı bu bakımdan İnönü sayılmalıdır. Nitekim Bediüzzaman Said Nursi de “İnnâ A’taynâ Risalesi”nde bu dönemdeki “1017 hisse-i hatâdan, icrââtçi olmak cihetiyle en büyük hissenin” 600 hisseyle ona nasip olduğunu belirtmek ihtiyacını duyacaktır.
Bu uzun siyasi hayatında birçok ilginçliğe de imza atmıştır İnönü. Mesela en uzun başbakanlık yapma rekoru kendisine aittir ve cumhurbaşkanı olduktan sonra başbakanlık da yapan tek siyasetçi olma özelliğini hâlâ korumaktadır. Siyasî rakipleri arasında ise Kâzım Karabekir, Fethi Okyar, Celal Bayar, Adnan Menderes, Süleyman Demirel ve kendisini kendi partisinde deviren Bülent Ecevit ilk akla gelen isimlerdendir.
Askeri olarak harp sahasında bir başarısı olmamasına rağmen stratej olarak tek kelimeyle mükemmeldir ve masa başındaki entrika ve planlarıyla ekarte edemeyeceği rakip neredeyse yoktur. Nitekim 1958-60 dönemindeki yıkıcı siyasetiyle Adnan Menderes’i nasıl paniklettiğini ve nasıl peş peşe hatalar yapmaya zorladığını biliyoruz.
Amerikan Başkanı Johnson’ın sert muhtırası elbette kolunu kanadını kırmıştır ama orada da “Yeni bir dünya kurulur, Türkiye onun içinde yerini alır” diyerek Sovyetler kartını oynamış, bunun üzerine Washington’a görüşmelerde bulunmak üzere davet edilmiştir.
Bu rekor sayılabilecek süredeki siyasi kariyeri boyunca bıraktığı miras, Amerika’nın zorlaması olmasa Tek Parti yönetiminden vazgeçmemek ve darbeleri desteklemek gibi olumsuz mahiyettedir. Özellikle 27 Mayıs’tan hemen sonra darbenin başına geçen Orgeneral Cemal Gürsel’in, “Emirleriniz bizim için daima peygamber buyruğudur sayın Paşam” jestine şu jestle karşılık vermiş olması Paşalık dürtüsünün hâlâ ne denli canlı olduğunun göstergesidir:
“Memleket ve millet için hayırlı bir iş yaptınız. Büyük iş yaptınız. Mutlu ve uğurlu olmasını dilerim. Başarınız için asıl ben sizin emrinizdeyim. Ne zaman bir arzunuz olursa emrinize amadeyim.”
Şöyle ya da böyle tarihe geçti İnönü. Bir seçim gününde yazılabileceklerin sınırı içerisinde onun belki bir kısmını ilk kez okuyacağınız sözlerinden bir demet yaptım. Bu arada bunları daha önce kaleme aldığım Adnan Menderes’in 10 sözüyle birlikte okumanızda fayda var: http://www.zaman.com.tr/mustafa-armagan/menderesi-ipe-goturen-10-konusma_1029199.html)
Amerika ile ilişkiler
1. Ağustos 1919: “Bütün memleketi parçalamadan bir Amerikan murakabesine (denetimine) tevdi etmek (bırakmak), yaşayabilmek için yegâne ehven çare gibidir. Fakat bugün bu kanaatin faydası, onun izharındadır (açığa vurulmasındadır). Avrupa’nın, Amerika’nın pazarlık ettikleri bir zamanda Amerika lehine bir koz göstermektedir” (Kâzım Karabekir “İstiklâl Harbimiz”, I, YKY: 2008, s. 193-195).
2. 25 Şubat 1960: “Biz CHP, Amerika ile münasebetlerin 15 sene evvelki kurucusu ve 15 seneden beri sadık taraftarıyız. ABD ile dostluğu hükümetten hükümete olmanın ötesinde, milletten millete bir münasebet kaidesinde sağlam olarak muhafaza etmek lazımdır” (TBMM).
27 Mayıs’a giden yol
3. 18 Nisan 1960: “Eğer insan hakları yürütülmez, vatandaş hakları zorlanırsa, baskı rejimi kurulursa ihtilâl behemahal (kaçınılmaz) olur. Böyle bir ihtilâl dışımızda, bizimle münasebeti olmayanlar tarafından yapılacaktır. Bu yolda devam ederseniz ben de sizi kurtaramam. Şimdi arkadaşlar, şartlar tamam olduğu zaman milletler için ihtilal meşru bir haktır. İhtilal niçin yapılır? Eğer ihtilal vatandaş için başka çıkar yol yoktur kanaati zihinlere ve bütün müesseselere yerleşirse meşru bir hak olarak kullanılacaktır. Bundan içtinap kabil değildir (kaçınılamaz)” (TBMM)
4. 1960: “Biz ihtilalin ne içindeyiz, ne dışındayız.”
Birinci İnönü Muharebesi
5. “Atatürk Birinci İnönü Muharebesi’nin neticesine çok önem vermiş görünmektedir. Aslında Birinci İnönü Muharebesi askeri bakımdan mütevazı ölçüde bir muharebedir. Yunanlılar taarruz etmişler, bizim mevzileri söktürmüşler, bundan sonra hazırlıksız geldiklerini, ilerisinin daha çok tehlikeli olduğunu anlayarak kendileri çekilip gitmişlerdir.” (İsmet İnönü, Hatıralar, Bilgi: 2009, s. 233.)
6. “Padişah düşmanınızdır. Yedi düvel düşmanınızdır. Kimse duymasın, millet düşmanınızdır.” (Hatıralar, s. 239.)
Harf İnkılabı neden yapıldı?
7. “Harf inkılabı bir okuma yazma kolaylığına bağlanamaz. Ama harf inkılabının bizde tesiri ve büyük faydası, kültür değişmesini kolaylaştırmasıdır.” (Hatıralar, 485.)
Said Nursi’yi 1908’de görmüş
8. 6 Ocak 1960: Soru: “Saidi Nursî seçimde bir vazife almış mıdır?”
İnönü: “Öyle görünüyor.”
Soru: “Saidi Nursî’yi hiç gördünüz mü?”
İnönü: “Meşrutiyetin ilanı sıralarında İstanbul’da dolaşırken görmüştüm. Başka bilmem. Hiç temasım yok. Demek 52 yıl önce.” (Bilecik)
Allahaısmarladık!
9. Şubat 1939: “Son seneleri Atatürk’ün çok zor olmuştu. Gece alkol tesiri ile alınan teşebbüsleri ertesi gün daima iptal etmek eski adetimiz idi. Son senelerde bu adet kalkmaya başladı. Sıhhatinde ve alkolün tesiratında bu tebeddülü (değişmeyi) fark ettiğim andan itibaren korkum çok arttı. Hulasa, Eylül 1937 kavgası oldu. Bu kavgada haksızlık, esasında Atatürk’ündü.”
10. “Bir gün kendisinden Allahlı konuşma yapmasını isteyen Kayserili bir arkadaşına nutkundan sonra gülerek, “Nasıl, memnun oldun mu? İstediğini yaptım.” dedi. Adam şaşırdı: “Ne yaptınız Paşam? Ben farkına varmadım.” İnönü: “Allahaısmarladık dedim ya!”
Yerde duran haysiyeti kaldırmak istiyorsanız size bir cihâd yaraşır. Öyle bir cihâd açmalısınız ki, onda disiplin şuursuzluğa, huzur ihtirasa feda edilmesin. Ahlâk kaidesizlikle, Allah ümitsizlikle çiğnenmesin. Vicdanlar kin ve gayza hasret çekmesin.
Bu cihâdın ilk şartı: Birleşin ve bir kılıcın üzerine yemin ediniz. Bu kılıç imanla irfandan yapılmış olsun! Bu kılıç elinizde olduğu halde Hakk’a saldıranlara yürüyün! Mesuliyetsiz vicdanlara, hayâsız alkışlara doğru yürüyün! Hesapçı korkulara, yalancı maskelere doğru yürüyün! Yürüyün, bunlar yıkılsın artık! Yürüyün, putlar kırılsın artık!
Ancak o zaman benim ve şerefli evladımın çocukları denmeye hak kazanacaksınız! Kılıcım size emanet olsun!”
Yazarlar
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları






































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
16.04.2017
9.02.2017
26.03.2017
19.03.2017
12.03.2017
26.02.2017
5.02.2017
29.01.2017
22.01.2017
15.01.2017