Mustafa ARMAGAN
Tarihin yanlış yazılması kuraldır bizde, istisna değil…
Bundan 100 yıl önce bugün Katya'daki Osmanlı birlikleri İngilizlere karşı taarruza geçti ve Sina cephesinde başarı hanemize bir puan daha yazıldı. Daha Bağdat cephesindeki Kutu'l-Amare zaferimize bir hafta var ve vatanımıza göz dikmiş düşmanımızla –ki o tarihte dünyanın süpergücü, yani ABD'siydi- başa baş bir mücadele yürütüyorduk. Yeniyor ve yeniliyorduk ama pes etmiyorduk.
Kutu'l-Amare zaferi bu pes etmeyen iradenin Çanakkale'den sonraki şanlı durağıdır ve gelecek hafta 100. yıldönümünde ilk kez büyük törenlerle kutlayacağız.
“İlk kez” ve “100 yıl” biraz garip durdu, kabul ediyorum ama ne yapalım ki bizde tarihin yanlış ve yalan yazılması kuraldır, gerçeği istisna demiştik.
Bugüne kadar kutlamadığımız, adeta utandığımız bu zafer hakkında tek bir pul bile çıkarmamışız. Nihayet bu yıl harekete geçen PTT ilk kez bir Kutu'l-Amare pulu çıkarıyor ve bir asırlık ayıbın gölgesinin daha ziyade uzamasına mani oluyor.
Zararın ve hatamızın neresinden dönersek kârdır diyoruz ve sırada diğer zaferlerimiz var diyoruz! Gazze muharebeleri, Karabekir'in Kafkasya'daki zaferleri ve Bakü'nün özgürlüğüne kavuşturulması vs.
Bunları zamanı geldiğinde hafızası silinmiş milletimize hatırlatmak da bizim boynumuzun borcu olsun.
Savaşlar bir yerde hikâyelerle elle tutulur hale gelir. Seyyid Onbaşı, Kınalı Hasan gibi tipler yüzbinlerce şehid ve gazimizin yerine konuşmakta değil midir?
Aslında Kutu'l-Amare zaferi Çanakkale'nin devamıdır ve hafıza dolabımızda hemen onun yanındaki gözde muhafaza edilmelidir. İtinayla…
Sadece Kâzım Karabekir gibi her iki cephede birden savaşmış komutanlarımız açısından değil, birinden diğerine kendilerini helak edercesine koşan Mehmetçiğimizin açısından da Çanakkale ile Kutu'l-Amare arasında müthiş bir devamlılık vardır.
Yüzbaşı Mehmed Muzaffer örneği bunlardan sadece biridir ve yürek yakan bir finali vardır. Birkaç hafta önce özet olarak yazmıştım Mehmed Muzaffer'in yanık hikâyesini. Şimdi hiç beklemediğimiz bir kalemden aktaracağım onu. Kimden mi?
Cumhuriyet'ten sonraki “dönekler”den birinden. Şu Çankaya adlı Kemalist klasiğin yazarı Falih Rıfkı Atay'dan söz ediyorum. Tabii ki bu yazıyı yazdığı tarihte hâlâ kendisini “Osmanlı” hissettiğini ve sonradan hafızasındaki “vatan” kavramından tasfiye ettiği Irak cephesinden söz etmekte, oradaki “ebedi kahraman” dediği Mehmed Muzaffer Yüzbaşı'nın hikâyesini yazmaktadır.
Metni Harb Mecmuası'nın 12. sayısından aynen aktarıyorum. Bakın Cumhuriyet devrinin “laik” Kemalisti 1915 yılında din, iman, vatan, Osmanlılık vurgularını nasıl seferber etmiş satırlarına. İbretle okuyalım:
Ebedî Kahraman
Benim neslimin büyük günahı, tarihini bilmemek, tarihine inanmamak ve bilhassa tarihinden kendinde bir şey devam ettiğine inanmamaktır. Gördüğümüz feci terbiyenin tesiri altında tarihi bir mezar ve vekâyii (olayları) birer cesed gibi düşünüyorduk. Mazimiz bir dağdı: Onu çıkmıştık, şimdi inmekle meşguldük; ve talihin bizi iniş tarafında dünyaya getirdiğine kızmaktan başka yapacak bir şeyimiz yoktu. Kendimizle mağrur olmaktan utanıyor gibiydik; fakat bunlar öyle cürümlerdi ki, eğer bu harb olmasaydı belki yokuşu tamamlamakla cezasını görecektik.
Denebilir ki, bu millet hakikaten bir harbe muhtaçtı. Fakat buna arazi kazanmak, fazla bulduğu birtakım insanları feda etmek için değil, sadece kendisine inanabilmek için ihtiyacı vardı. Hiçbir şey bu zamanda Çanakkale kadar, Irak kadar mukaddes, Kafkasya müdafaası kadar bize faydalı olamazdı. Şimdi tamamen mağrur olarak söyleyebiliriz ki, bütün dünya bize inandı, ve biz de kendimize inanıyoruz.
Bittabi bu neticeyi yalnız Çanakkale, Irak, Kafkasya hududu gibi üç yuvarlak kelimeden çıkarmıyoruz; aynı zamanda o korkunç günlerin binlerce teferruatını, asil sevgiler için bî-kayd u pervâ ölen insanları ve bu insanların kudsî mertebelerini düşünüyorum. İşittiğimiz menkıbeler bize anlatıyor ki, yalnız tarih değil, esâtir (efsaneler) bile henüz ölmemiştir. Filhakika harp hududlarında çarpışan ordunun öyle vekâyii var ki, bir şairin dediği gibi tarihi aşıp esâtire karıştı.
28 Haziran 332 tarihli Tanin gazetesini alınız, onun yarım sütunla, sade cümleler ve basit kelimelerle anlattığı bir menkıbe var: Harp saflarında kurşunla vurulup düşen bir zâbitin (subayın) son nefesini anlatmaktadır. Bu zâbit hayatla, insan ve dünya ile veda dakikasında olduğunu hissetmişti. Bu his korkunçtur. Maddi ıztırap yanında bütün manevi ıztıraplar, aile, çocuk ve geride bırakılan şeylerin ızdırapları duyulur. Fakat o zâbit bütün melekelerini, bütün neş'elerini ve ızdıraplarını yalnız iki noktaya saplamıştı: DİN ve VATAN. Zaten kahraman olmak için bu lâzımdı, maksad uğruna ölmek için her şeyden evvel bütün ölümlerin yekûnunu (toplamını) maksada mağlup olmak acısının yanında hiçe saymak ve bütün düşüncelerini, duygularını, ümid ve ihtiraslarını bu maksad etrafında toplamak lazımdı. İstanbullu Muzaffer Beğ böyle bir insandı, son nefesinde sesinin artık çıkmadığı, gözlerinin bir şey anlayamadığı dakikada cebinden bir zarf çıkardı ve üzerine yazdı: “KIBLE NE TARAFTA?” Evvela Beytullah ile, dini ve mukaddesatıyla karşı karşıya kalmak istiyordu.
Kıbleye çevirdileri sonra yazmaya devam etti: “BÖLÜK İNTİKAMIMI ALSIN.” Şimdi gözümün önünde vatan, ona son nefesini bile ateşle, duman ve kanla boğulmuş havasında veren toprak vardı. Bu zabitte en büyük kahramanların en büyük kuvveti olan feragat ve feda duyguları yaşıyordu, o maksad için ölüyordu. Ve ölürken dünyadan bir insanın çekildiğini düşünmüyordu, mukaddes gayenin müdafaasız kalmasından korkuyordu ve devam etti: “BÖLÜK İNTİKAMIMI ALSIN!...” O zaman bölük ateşler içine, ayakları kana saplanmış ve alnı dumanla kararmış, Onun cesed olmaya başlayan vücudu etrafında çarpışıyordu. Üçüncü cümlesini imzalamak isterken İstanbullu Muzaffer Bey hayata veda etti.
Muzaffer Bey'in son nefesiyle bu toprağın tarihine, yaşayan nesle ve yaşayacak nesillere yaptığı hizmet milyonlarca insanın bütün hayatlarıyla yapacağı hizmetten büyüktür. Bir çocuğunda bu kadar asil heyecanlar yaşatmaya muvaffak olan bir tarih devam etmek, mazisi ile istikbâli arasında kazılmış uçurumları hiç endişe ve müşkilat hissetmeden anlamak hakkını ve kuvvetini kazanmış demektir.
Irak'ın âteşîn semâsı altında son nefesini vatan ve maksad-ı hicranıyla teneffüs eden bu genci ve Çanakkale'de, Kafkasya'da aynı duygu ve emekle fedâ-yı nefs eden vatan gençlerini unutmayalım. Onlar kendi fedakârlıklarıyla bizim fani insanlığımızı, şu toprağı, şu tarihi ve çok, pek çok ağlayan millî tarihi kurtarıyorlar ve ebedileştiriyorlar.”
**
Falih Rıfkı'nın yazısı burada bitiyor. Bitiyor mu acaba? Aynı Falih Rıfkı'nın Cumhuriyet devrinde bu değerlerin tam tersini nasıl da yüzü kızarmadan yazabildiğini düşününce bitmiş sayamıyoruz…
Yazarlar
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA“Masada Milyonlar Var” 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
16.04.2017
9.02.2017
26.03.2017
19.03.2017
12.03.2017
26.02.2017
5.02.2017
29.01.2017
22.01.2017
15.01.2017