Mustafa Öztürk
Memlekete Ramazan geldi, hoş geldi safa geldi. Ama uzaktan bakınca görünen o ki Ramazan bu sene biraz neşesiz, biraz kekremsi bir atmosfer içinde geldi. İhtimal ki bunun bir sebebi, bütün ülke gündemini domine eden siyaset arenasında, iktidarından muhalefetine hemen herkesin adeta burnundan soluması, bir diğer sebebi de milletin korona virüs sebebiyle çok bunalması ve bu bunalma duygusunu her geçen gün daha da ağırlaşan ekonomik şartlara direnip ayakta kalma mücadelesi verirken de yaşamasıdır. Bu ciddi sıkıntıların Ramazan vesilesiyle elleri göğe kaldırıp, “Ya Rab! Şu mübarek Ramazan’ın hürmetine kovid 19 belasını defeyle, ekonomik sıkıntılarımıza karşı büyük bir ferec bahşeyle, Türk liramıza kıymet lütfeyle” diye yakarmakla veya hadis otoritelerince de zayıf kabul edilen bir rivayetteki “evveli rahmet, ortası mağfiret” ifadesiyle dinî dilek ve temennide bulunmakla bertaraf olmayacağı aşikârdır.
Şimdi birilerinin, “Sana ne memleketten; sen gittiğin yer hakkında yaz çiz” demek için huysuzlandıklarını görür gibiyim. Elbette Almanya hakkında da yazarım; hatta geçen hafta “Havadan Sudan Havadis” diye de yazdım, fakat hepi topu bir köşe yazısı kadar yazdım. Çünkü burada yazıp çizmeye değer denebilecek türden pek bir şey yok; her şey adeta “mâ-i râkid” gibi durgun ve suskun hâlde… Gerçi Almanya bağlamında birkaç mesele var yazmaya değer, fakat -ilginçtir- bunlar da yine bizim memleketle ilgili… Mesela, Almanya’daki önemli düşünce kuruluşlarından biri olarak kabul edilen Bilim ve Politika Vakfı’nın (SWP) kırk küsur sayfalık yeni/yepyeni Türkiye raporu önemli; ama bu rapor çerçevesinde yazılacak her şey sırf bizimle ilgili… Keza şimdilik “haber-i vâhid” durumunda olan ama ilerleyen günlerde “mütevatir” derecesine çıkacağı umulan bir siyasi rivayete göre Malatya Yeşilyurt Belediyesi’nin organizasyonuyla 45 kişi Almanya’ya gönderilmiş, fakat “çevreye duyarlı bireyler yetiştirme” eğitimi -ki şaka gibi- için buraya gelen 45 kişiden sadece ikisi (belediye başkan yardımcıları) Türkiye’ye dönerken, diğer 43 kişi Almanya’da sırra kadem basıvermiş… Gördüğünüz gibi, olayın son kertesinde ismi anılan ülke, Almanya; fakat ilçe belediyesinden organize heyetine, yani öznesinden nesnesine kadar olayın tüm bileşenleri yine bizimle ilgili… Bu yüzden, tüm denizlerimiz mürekkep, tüm ormanlarımız kalem olsa, bunların hepsi biter, ama bizde yazılacak mevzu bitmez…
Ramazan konusuna dönersek, bu sene Sultanahmet meydanında lebâleb dinî panayır kuruldu mu, bilmiyorum; ama korona virüs tedbirleri kapsamında panayıra izin çıkmadıysa, bazılarının “Ramazan’da dünyayı unutun” diye vaaz ü nasihat ederek epeyce bir dünyalık kotardığı bu panayırın kesada uğramasından derin üzüntü duyduğunu düşünüyorum. Fakat korona virüs sıkıntısı bu sene sona erdiği takdirde, gelecek Ramazan’da bu seneki kayıplarını fazlasıyla telafi edeceklerini ümit ediyorum. Çünkü bizim halkımız, konar göçer kültürden tevarüs ettiği genetik alışkanlıklardan ötürü dinî konularda hayli pratikçidir; bu yüzden, sağlam teorik bilgiyi veya bu bilgiyle gündelik yaşam pratiği arasındaki çelişkiyi pek önemsemez. Hâliyle, Orta Asya’dan yola düştüğü günden beri hafızasında saklı ve canlı tuttuğu türbe, yatır kültü ile sır, hurafe, menkıbe edebiyatını İslam’a ulayarak oluşturduğu folklorik din anlayışının icabını gelecek sene de büyük bir şevkle yapmaya devam edecektir.
Ramazan demişken, İstanbul’daki bazı selâtîn camilerinin minarelerine asılan mahyalardaki “vakit dua vakti” yazısına dair de birkaç kelam etmek gerekir. Dua çoğunlukla Allah’a el açıp lisân-ı kâl ile O’ndan istekte bulunmak diye telakki edilir ve bu yüzden de dua denince kulun Allah’tan sürekli bir şeyler istemesi akla gelir. Hatta bizim yaygın dua pratiğimiz, Mehmed Âkif’in şu dizelerindeki anlayıştan pek farklı değildir: “Hüdâ, vekîl-i umûrun değil mi? Keyfine bak! O’nun hazîne-i in’âmı kendi veznendir! Havale et ne kadar masrafın olursa, verir! (…) Başın sıkıldı mı, kâfi senin o nazlı sesin: “Yetiş!” de kendisi gelsin, ya Hızır’ı göndersin! Evinde hastalanan varsa, borcudur bakacak; şifa hazinesi derhal oluk oluk akacak. Demek ki her şeyin Allah... Yanaşman, ırgadın O; Çoluk çocuk O’na ait, lalan, bacın, dadın O; Vekîl-i harcın O; kahyan, müdîr-i veznen O; Alış seninse de mes’ul olan verişten O…”
Muhtemelen böyle bir sakat anlayışla ilgili olsa gerek, İslam geleneğinde duanın anlamsız ve faydasız olduğundan bile söz edilmiştir. Fahreddîn er-Râzî’nin Bakara 2/186. ayetin tefsirinde “kimi cahiller der ki” ifadesiyle aktardığına göre dua ile talep edilen şeyin vuku bulacağı Allah nezdinde biliniyorsa bunun için zaten duaya gerek yoktur; çünkü o şey nasıl olsa vuku bulacaktır. Yok eğer vuku bulmayacağı Allah tarafından biliniyorsa, bunun için dua etmek faydasızdır; çünkü vukuu imkânsızdır. Allah’ın meydana geleceğini ezelde takdir ettiği şeyin vukuuna engel olmak, takdir etmediğinin meydana gelmesini sağlamak mümkün olmadığına göre dua takdiri değiştirmez. Allah nezdinde her şey malum olduğuna göre dua ile ihtiyaçlarımızı O’na hatırlatmak, kulluğa yakışmaz…
Buradaki eleştirinin mantığı, en azından bir yönüyle, duanın Allah’tan sırf sözlü olarak hep bir şeyler istemek şeklinde telakki edilmesiyle alakalı görünmektedir. Oysa dua, istenen şeyin peşinde koşma iradesi sergilemektir. Yani dua etmek, her şeyden önce edip eylemek, çalışmak, didinmektir. Evet, Mü’min 40/60. ayette, “Bana dua edin, size karşılık vereyim” denilir; fakat bu beyan “Siz yeter ki isteyin, ben vereyim” demek değildir. Burada dua, ayetin devamında geçen “ibâdetî” (bana ibadet, kulluk) kelimesinin de işaretlediği gibi, fiilen müslüman olmaya, yani imanıyla, ameliyle ve tüm ahlâkî bileşenleriyle müslüman olma çabasına karşılık gelir. Bu çaba içerisinde kuşkusuz dille de niyazda bulunulur ve dilden dökülen ile fiilî olarak edip eylenen şey aynı noktada buluştuğunda, işte bu bütünlüklü dua -sünnetullah (Allah’ın değişmez tarih, toplum ve insan yasası) gereği- er ya da geç karşılık bulur. Kur’an’da “rabbi/rabbenâ” hitabıyla başlayan ve birçoğu peygamberlerin dilinden aktarılan mübarek dualar, fiilin/eylemin/didinmenin kavlî/lisani/sözlü isteğe eşlik ettiği dualar olarak anlaşılmalı ve böyle okunmalıdır.
Not: Gerek Çukurova gerek Marmara Üniversitesi’nde çalıştığım yıllarda, hemen her dönem başı, öğrencilere, “Rabbi veya Rabbenâ lafzını içeren 15-20 dua ayetini ezberleyip Tefsir dersi sınavında mealleriyle yazın, böylece hazır 20-25 puan kazanın” derdim. Bu şekilde verdiğim tüm puanlar helâl-i hoş olsun…
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları

















































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
22.05.2021
15.05.2021
8.05.2021
1.05.2021
24.04.2021
17.04.2021
3.04.2021
20.03.2021
14.03.2021
27.02.2021