Mustafa Öztürk
Şükürler olsun, Türkiye’den ayrılırken, yine din mafyasının, mesela din-iman aşkına “na’l-i şerif” (peygamber terliği) pazarlayan malum şahsın ”Vatanımıza bakışı bu olan Mustafa Öztürk gibilerden din ilmi nasıl alınabilir? Rabbim, diğerlerinden de acilen kurtarsın. Âmin” şeklindeki dualarıyla(!) uğurlandık. Almanya’da ise FETÖ mensuplarının “Öztürk’ten intikam; Öztürk yargılansın” diye özetlenebilecek tweetler ve hashtaglarıyla karşılandık. Aynı gün içinde yağmurdan kaçarken doluya tutulunca, Meclis Darbe Komisyonu’nda vaktiyle yaptığım konuşmada, “Kanserli hücre gibi devletin tüm dokularına yayılan sözde dinî yapılardan birini güç bela yakamızdan silkiyoruz; ama çok geçmeden bir diğeri paçamızdan asılıyor. Devlet ve siyaset bunlara yüz vermekten artık vazgeçmeli; her seçimde hazır oy depoları olarak görülen bu yapıları milletin ve memleketin başına bela etmemeli” mealinde dile getirdiğim serzenişi hatırladım ve o gün Komisyon’da hazır bulunan bazı zevatın abdestini daraltan bu serzenişimde ne kadar haklı olduğumu bugün bir kez daha anladım.
Evet, birkaç gün önce memleketten ayrılırken “milli ve yerli tımarhanede herkese ruh sağlığı dilerim” demiştim. Bu ifadedeki maksat ve muradı Marmara Üniversitesi’ndeki akademisyenlik görevimden ayrıldıktan birkaç gün sonra bu köşede yazdığım “Yekfî” başlıklı yazıda şöyle dile getirmiştim: “Badecilik, çocuk tecavüzcülüğü, yanmaz kefen satıcılığı, na’l-i şerif pazarlamacılığı gibi rezilliklerle gündeme gelen karikatürümsü tiplerin lince uğramak şöyle dursun, sayısız insan tarafından kellifelli şeyh/mürşid muamelesi görüp sahih Ehl-i Sünnet akidesinin en güvenilir temsilcileri olarak takip edildiği bu memlekette yapılacak en doğru şey, sağlığı, özellikle de ruh sağlığını korumaktan başka bir şey değildir.”
Evet, din adamı kisvesiyle her türlü şarlatanlığa imza atan, özel TV kanallarında ve sosyal medya mecralarında “na’l-i şerif” gibi sembolik sermayeleri keş paraya dönüştürmeyi başaran müptezellerin “Gerçek İslam’ın temsilcileri biziz” söylemiyle ortalıkta ali kıran baş kesen gibi dolaştıkları ve sözü dinlenesi din-ahlak adamları prezentasyonuyla hemen her TV kanalında saatlerce konuşturuldukları bir sosyal vasattaki genel idrak ve şuur hali sizce neye karşılık gelir ve böyle bir vasatta ruh sağlığını korumak elzem değil midir? Tam da bu müptezelliklerin ülke sathında neşvünema bulmasına hayret ve şikâyet babında söylenen “tımarhane” sözümüzü mâbadinden yorumlayarak bu sözden hareketle bizim vatan sevgimizi ölçmeye kalkanları bir kenara koyup aklıselim sahibi herkese soruyorum:
Kendi medya kanalında kâh “sümük ü şerif” üzerinden peygamber anlatan, kâh 130 TL'ye (Not: Bu eski fiyattır) na’l-i şerif pazarlayan birisinin, “Din ilmi Mustafa Öztürk gibilerden değil, bizden alınır?” demesine veya hurafe sahnesindeki melodramatik konuşmalarına “Ağlıyordu Peygamber…” gibi ajitasyonlarla başlayıp sözde din namına bitmez tükenmez masallar anlatarak, “Din kitlelerin afyonudur” sözüne mâsadak olan bir şahsiyetin İslam, Bilim ve Teknoloji üniversitesinde rektörlük makamıyla taltif edilmesine karşı söyleyecek bir tek sözünüz yoksa, o zaman ben de “sözün bittiği yerdeyiz” demekle yetiniyorum. Lakin ne maksatla söylediğimi gayet sarih şekilde açıkladığım “tımarhane” sözünden hareketle yeni bir Aziz Nesin hikâyesi oluşturmak gibi bir çirkefliğin de hiç âlemi yok diyorum. Bu arada “Hoca kaçtı, Almanlar kucak açtı” gibi pespaye manşet atanlara da hiçbir yere kaçmadığımı, bilakis aylar önce Wilhelm Üniversitesi’nden aldığım davet üzerine belli bir süre memleketten ayrıldığımı, vakti zamanı gelince de inşallah sılaya döneceğimi ilan ediyorum. Bu mesele bir kenara, siz kimsiniz ki kendi siyasi görüşünüze muhalif olan herkese “vatan haini” damgası vurabiliyorsunuz? Siz kimsiniz ki ötekinin berikinin vatan sevgisini ölçmeye kendinizi yetkili görebiliyorsunuz? “Vatan babamızın çiftliğidir, üzerinde istediğimiz gibi tepiniriz” diye mi düşünüyorsunuz? Siz fikrini zikrini beğenmediğiniz herkese hakaret etmeyi vatanseverlik mi zannediyorsunuz?
Türkiye’den bizi “Vatikan’a git, ölünce oraya defnedilmeyi vasiyet et” diye uğurlayan faşizan müptezeller ile Almanya’da bizi “Hizmet hareketini itibarsızlaştırdığı için Alman polisine suç duyurusunda bulunalım, hakkında dava açıp nefret suçundan yargılatalım. FETÖ başlıklı kitabı ile Yeni Şafak gibi gazetelerde yayımlanmış röportajlarını da Avrupa’daki yargının önüne delil olarak koyalım” diye karşılayan FETÖcülerin müşterek hedefi olmak, benim için çok büyük bir şeref ve onurdur. “Bir FETÖ gitsin, hiçbir FETÖ gelmesin” diyerek kendimi yırttığım için herhalde suçluyum ama bu da benim için gururdur. İster geri döndüğümde müptezeller çetesinin şikayetleri üzerine geçmiş yıllardaki konuşmalarım ve/veya yazdıklarımdan ötürü memlekette yargılanayım, ister FETÖcülerin kışkırtmalarıyla gurbette yargılanayım, “Bir FETÖ gitsin, hiçbir FETÖ gelmesin; memleket tımarhaneye dönüşmesin” gerekçesiyle yargılanmak benim için ne ayıptır ne kusurdur; bilakis dört dörtlük onurdur.
Bu vesileyle gerek FETÖ’ye gerekse onun boşalttığı yeri dolduran tüm yeni FETÖcüklere hitaben diyorum ki cümleniz birden çamur atsanız, hep birlikte tempo tutup tehditler savursanız dahi size eyvallah deyip boyun eğersem namussuzum. Birkaç gün önce memleketteki tetikçi bir internet haber sitesinde bizimle ilgili yayımlanan bir sözde haberin altına “Erenimo” isimli bir kullanıcı tarafından “Sıkın kafasına gitsin, kim vurduya gitsin” şeklinde yazıldığı gibi, yarın bir gün kafamıza da sıkılabilir; ama hiç dert değil, bana asıl dert olan şey, şu ifademde mündemiçtir: 1960’lı yıllardan bu yana ucuz politik hesaplar ve çıkarlar uğruna FETö’yü ve diğer bütün FETÖcükleri memleketin başına bela edenlerin cümlesinden ebedi billah müştekiyim.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
22.05.2021
15.05.2021
8.05.2021
1.05.2021
24.04.2021
17.04.2021
3.04.2021
20.03.2021
14.03.2021
27.02.2021