Nabi YAĞCI-Taraf Yazıları

Nabi YAĞCI-Taraf Yazıları
Nabi YAĞCI-Taraf Yazıları
Tüm Yazıları
Sol’un zamanı geliyor mu? Yazdır
16.04.2011
2059

Soğuk Savaş’ın bitimi ve Berlin Duvarı'nın yıkılışından sonra dünyada olduğu gibi bizde de sol teorik ve pratik derin bir krize girmişti. Aslında bu krizin kökleri çok daha gerilere gider ama şimdi oralara girmeyeyim.

Halil Berktay dostum arada bir Marx'tan söz etmeme takılmış. Gazete yazılarımda Marksizm gibi kapsamlı anlatım gerektiren konulara ve tartışmalara girmem pek, çünkü konunun hakkı verilemez. Başka yerlerde yazıyorum, konuşuyorum. Onları okumuş olsaydı, anlıyorum ki, görüşlerime yine katılmayacaktı fakat en azından arada bir Marx'tan söz etmemin damarımın kabarmasıyla, yani inatla hiçbir ilgisinin olmadığını anlayabilirdi.

Sol görüş diğerlerinden, yalnızca değiştirmek için değil dünyayı anlamak için de teorik düşünceye verdiği önemle ayrılır. Yanlışları olmayan bir teori ise gerçek dışıdır, çünkü dışımızdaki gerçek tamamlanmış bir bütün değildir, değişerek, dönüşerek kendini sürekli açmakta. Bu nedenle dünyayı açıklama iddiasındaki her teorinin, her bilimsel tezin eksikli olması ve yanlışları da içinde barındırması kaçınılmazdır. Şaşmaz yanılmaz doğrular aramakla yanlış çıktı diye bir teorik yaklaşımı ve bir pratiği toptan kenara koymak da aynı anlama gelir bence.

Sol bir dergi dendiğinde bir şablon akla gelir hep; klasik lafla, meleklerin cinsiyetini tartışan, hayattan, somuttan kopuk, uzun, sonu gelmez yazılar, tiratlar, sözde tartışmalar… Geçen yazımda çıkışını duyurduğum Altüst Dergisi’ni elime almazdan önce doğrusu bu kaygı içimde vardı. Ama öyle olmadığını görerek rahatladım.

Altüst'ün amacı,

Ferhat Kentel ve Roni Margulies'in kaleminden şöyle açıklanmış :" Derginin amacı, ulusalcı/Kemalist/milliyetçi/İslamofobik olmayan solun memleketteki ve dünyadaki gelişmeler karşısında yaklaşımını tartışmak, oluşturmak, pekiştirmek."

"Son yıllarda Türkiye'de iyice derinleşen yarılmanın enternasyonalist/özgürlükçü/anti-militarist kanadına, "Yetmez ama Evet" kampanyasıyla belki de en netçe ortaya çıkan tabanın tümüne hitap eden, tümünü yansıtmaya çalışan ve tüm çeşitliliğini kapsayan bir dergiye ihtiyacımız var. "

"Bu dergi, o dergi olmayı amaçlıyor."

Bu amacı doğru buluyorum. Derginin içeriği de bu amacı yansıtıyor. Derginin kapağının ortasında "Arap Devrimleri" manşeti yer alıyor. "Arap isyanları yeni bir devrimler çağını müjdeliyor" denmiş. Manşet üstünde: "Krizin Faturasını Biz Ödemeyeceğiz/Kürtler İtaat Etmiyor/Büyük Felaket" başlıkları yer alırken altta: "Din Halkın Afyonu mu?/Solun Dini İslamî Hareketin Solu/Cinselliğin Metalaşması/İklim Adaleti İçin Mücadele/Yüzleşme Mekânları/Özgürlük Pratiği başlıkları yer alıyor. (Dergi 63 sayfa.)

Şöyle düşünüyorum;28 Şubat'ta askeri vesayetçilik tepe yaparken sol ise "ne şeriat ne darbe" diyerek dibe vurdu. Bu diplenme aynı zamanda ayrışma ve solun uyanışını da beraberinde getirdi. Devamında Ergenekon davaları konusunda takınılan tutumlar demokrat çevrelerde olduğu gibi solda da ayrışmayı derinleştirdi ve netleştirdi. Ve nihayet bu ayrışma kuvveden fiile yükseldi, "Yetmez ama evet" kampanyası ile artık yalnız sol'dan değil, yalnız demokrat çevrelerden değil demokrat ve sol hareketten söz eder olduk.

Demir tavında dövülmeli.

Solun zamanının gelmesi elbette yalnızca sola bağlı değil, zamanın da solu çağırması gerek. Bu bir momentumdur yakalayabilmek çok önemli. Bu açıdan Altüst Dergisi kanımca tam zamanında çıktı.

Durup dururken yeni anayasa tartışmıyoruz, Türkiye radikal demokrasi ihtiyacı içinde. On yıldır süren demokratik reformların vardığı nokta bu kanımca. Seçim sonrasında bu ihtiyaç ve onun somut ifadesi olan yeni anayasa siyasi gündemi belirleyecektir. Belirlemelidir de. Ama anayasaya her sorunumuzu çözecek sihirli bir değnek de değil, gördüğüm kadarıyla biraz öyle bakılıyor. Yeni anayasa sivil demokrasi için vereceğimiz mücadelenin sonucunu, bu mücadelenin yaratacağı hegemonya değişimini ifade edecek.

12 Eylül dikta anayasasının başlangıç ve değiştirilemez denilen maddeleri üstüne kıyamet koparılmasının nedeni de bu. Halk oylamasıyla askersel-bürokratik vesayet rejiminin kalbine dokunuldu ama "yasak hemşerim"e dokunmadan hegemonya değişimi tamamlanmış olmayacaktır.

Gelişmenin gelip dayandığı bu noktada ne AKP ne de CHP demokratik cumhuriyet anlamına gelen bu köklü siyasi rejim değişikliğine gönüllü olacaktır. CHP yeni şeyler söylemeye başlamışsa da bunlar CHP'nin Türkiye'yi değiştirecek bir dinamiğe sahip olduğu anlamına gelmiyor. AKP ise kendisinin de belirleyici katkısı olduğu yükselen demokratik değişim çıtasının gerisinde durakladı ama değişim potansiyelini hâlâ içinde taşımakta.

İşte bu noktada sürece ivme verecek yani bardağı taşıracak son damla etkisi yaratacak olan demokratik-sol muhalefete ihtiyaç çok açık.

[email protected]
 

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yorumlar (2)
  • Murat

    Murat

    14.11.2012 14:51

    Siradaki oyalayici kim onu soyleyin bakalim. Bu adamdan memlekete bir hayir gelmedi hic ama siz yeni yeni oyunbozanlik etmeye basladiniz. Basbabakanla beraber kendisini bugunlere getiren herkesin, basta taraf vb.i yetmez ama evtciler olmak uzere, bir an once siyaset, gazetecilik gibi alanlardan cekildigini gormek kismet olacak mi?

  • ab

    ab

    15.11.2012 15:45

    basarilar

Yazarlar