Nabi YAĞCI-Taraf Yazıları
Umutlu olmak insana özgü bir haslet. İnsanların, tarih denen, “yaşadığı ânı fark etmeyi” keşfedeli takvimsel-zaman açısından çok zaman geçmiş olsa da insanlar hâlâ “tarih-öncesi zamanı” yaşıyor, henüz zamanının efendisi olamadı. Zira insanın insan üstünde kurmuş olduğu tahakküm ilişkileri sürüyor. Sömürü, eşitsizlik, adaletsizlik doğuran türlü çeşitli tahakküm ilişkileri zamanını yaşıyor ve hâlâ onun, savaşlar, işkenceler, terör, hapishaneler, yıkımlar, çevresel felaketler, kitlesel açlık, kitsel işsizlik, kitlesel hastalıklar tarihini anlatıyoruz. Bunun için tarih-öncesi dedim.
Buna rağmen tarih-öncesinden tarihe geçişi zorlayan güçlü insanî eğilimler de bu gidişe eşlik etti hep, bunun sonucudur ki, insanlar “bir başka dünya mümkündür” umudunu dile getirdi, bu umudun manifestosunu yazdı, kırık dökük, kör topal da olsa bu umudu hayata taşıdı.
En kötü durumlarda bile insanlar insana yakışır iyi geleceği mümkün gördüğü içindir ki geleceğe dair bu umuda yaslanarak dünyayı değiştirmeyi becerebildi; nükleer bir savaşın eşiğinden dünyayı çekip çıkarabildi, soğuk savaşı sonlandırdı vs. Ve bugün dünyamızı yeni arayışlar zamanına sokabildi.
Demem o ki, “başka bir dünya mümkündür” düşüncesi artık olgularla desteklenen bir eğilim halini aldı, nesnel bir karakter kazandı. Yani kötüye karşı iyinin yalnızca idesini öne sürmekle yetinmeyip bu iyinin pratiğinin ürünü somut olguları tartışabiliyoruz.
Dolayısıyla boş umutlarla olumsallığa (mümkün olanı mümkün kılmaya) dayalı umut arasındaki farkı teorileştirmemiz artık mümkündür. Solun oturacağı yer de tam olarak burasıdır. Yani, “başka bir dünya mümkündür” fikrini, tarihsel pratiğin somut olgularını anlamlandırarak, başka deyişle teorileştirerek tarih öncesine son verecek eğilimleri yeni olgularla hayata geçirebiliriz.
Böyle baktığım için modern zamanların tarih-öncesini belirleyen şeyin “ulus-devlet milliyetçiliği” olduğunu görüyorum. Ne var ki, bizzat devlet olma olgusunun mantığı gereği her ulus-devletin kendine özgü bir tarihsel gelişim çizgisi var, güçlü ortak noktaları, güçlü benzerlikleri olsa bile hiç biri diğerinin kopyası değil. Köklü değişimci politikaları belirleyecek olan karakteristik çizgiler de ayrıntı gibi görünen bu farklı yapılanmalara dayanmakta.
Bizim topraklarımızın tarih-öncesini belirleyen karakteristik ise, daha Osmanlı’dan başlayan asker-sivil devlet bürokrasisi sınıfına dayalı olarak yapılanan “devlet-ulus”tur. Bu somut gerçeği merkeze koymayan bir bakış açısı veya bu gerçeği paradigma olarak almayan teorileştirmeler ülkemizdeki gelişmeleri doğru anlamamıza imkân vermediği gibi aktif değişimci politikalar üretmeye de yol vermiyor. Özellikle sol, bütün özverili mücadelelerine rağmen değişimci bir güç olarak ortaya çıkamadığı gibi kendini de değiştiremiyor. Oysa:
Umutlu olma zamanı içindeyiz...
Bir kez daha kendi umutlu olma halimi tanımlarsam, boş umutlar değil, “başka bir dünya mümkündür” eğiliminin artık “olgularla” desteklenen gelişme tarihinden beslenen gerçekçi umutlar benimkisi.
Bu nedenle ülkemiz somutunda tarihsel değişimin kırılma noktasını Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanlığına aday olmasını almış ve bundan sonraki siyasi gelişmeleri ilgilerimin tepe yaptığı bir dikkatle izlemiştim. 27 Nisan muhtırasına direnmeyi fay hattının kırılma noktası olarak yazmıştım. Zira Çankaya tepesi askerî-bürokratik militarist rejimin müstahkem mevkii idi. Arkasının geleceğinden doğrusu kuşkum yoktu. Ama iki türlü gelebilirdi arkası, 12 Eylül rejiminin tahkim edilmesine dönük gerici bir restorasyon veya sivil demokrasiye doğru açılım.
Hangisinin olacağı bizlere, demokrasi güçlerine bağlıydı.
Nitekim iki yol bir süre at başı gitti. 28 Şubat’ın devamı olarak Ergenekon örgütlenmesi geldi ve AK Parti’yi kapatma davası bunu izledi. Sonuçta birinci yol başarı kazanamadı, 27 Nisan e-muhtırasının geri tepmesiyle birlikte geleneksel hegemonya sarsılıp çözülme sürecine girdi.
12 Eylül’ün yargıya taşınması ve arkasından 28 Şubat’ın askerî kanadının soruşturulması, Meclis’in daha da gerilere gidip 27 Mayıs askerî darbesini de soruşturmaya dâhil etme iradesini göstermesi, bütün bu yeni gelişmeler gelecek için umutlu olmayı mümkün kılan, dünyada ulus-devlet zamanının dolması eğilimiyle sınırlı kalmayan bizdeki somut, “olgusal” nedenlerdir.
Şimdi önümüzde bizim kendi tarih-öncemizi belirleyen devlet-ulus modelini yapısal bir değişime uğratacak iki büyük proje duruyor, hatta buna iki değil tek proje de diyebiliriz; Kürt sorununun çözümü ve yeni ve demokratik sivil Anayasa.
Elbette umut, tek başına geleceğin nasıl olacağını garantilemez. Bu doğru... Ama umutsuz hiçbir mücadele de sonucu tayin edici enerjiyi yaratamaz, halkı mobilize edemez.
Yazarlar
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları













































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
7.05.2012
3.05.2012
30.04.2012
28.04.2012
26.04.2012
23.04.2012
21.04.2012
19.04.2012
16.04.2012
14.04.2012