Nadi ÖZTÜFEKÇİ
- Oynat bakayım... Yürüt, yürüt, devam, devam dur! Çok gittin gel geri, biraz daha hah tamam. Şimdi pozisyona bakın, Şimdi sarılı futbolcunun ayağı nerede? Topa mı vuruyor yoksa siyahlı oyuncunun ayağına mı?
Tıpkı o eski hakemlerin, emirlerine sunulmuş, kesilip biçilerek paket haline getirilmiş o görüntülerle maç kritiği, hakem eleştirisi yaptıkları gibi; bu trend avcısı yeni türedi tarihçi(!)ler de zihinlerine tutuşturulmuş kavramlar,önlerine sunulmuş, "önemli satırların" altları fosforlu kalemlerle hazır çizilmiş belgeler(!)le tarihimize ışık(!) tutuyorlar.
Aşağıdaki alıntı "Aidiyetler üzerinden kendini pazarlama" adlı yazımdan, giriş bölümü... Devamı, bu konunun genelinden daha çok yazıldığı tarih itibarı belli bir kişiye yönelik olarak ilerliyor. Yani o güne özgü ve sözünü ettiğim bu "pazarlama" faaliyetinin geçici de olsa "başarıya" ulaştığı bir durumu anlatıyor. Bu yazımda bu faaliyeti genel olarak ele almanın yanında daha değişik bir durumu, "ayağa düştüğü" halleri de ele almaya çalışacağım.
Önce ki yazım şöyle başlıyordu.
"Çok genel geçer yöntemdir. Hele öncelikli amacın kendini pazarlamaksa... Ucuzundan, hemen kısa yoldan "doğru söylüyor" , "helal olsun" gibi övgülere ulaşmak istiyorsan en kestirme yoldur.
Örneğin spor yazarısın, önce tuttuğun kulübü açıklarsın. Diyelim ki Galatasaraylı olduğunu söylersin. İlla da o takımı tutman gerekmez. Örnek üzerinden gidersek, Galatasaraylı da olmayabilirsin üstelik. Ama öyle olduğunu söylersin ya da öyle görünürsün. Arkasından ver yansın Galatasaray'a... Oynadığı oyunun beş para etmez olduğundan başlar, zaten oyuncuların ruhsuz olduğuna varır, oradan yöneticilerinin beceriksizliği ile tamamlarsın. Hesapta Galatasaraylısın ya, söylediklerinin iler, tutar yanı olmasa da Galatasaray'a yüklendiğin için kısa yoldan "ne kadar doğrucu" nitelemesini kazanırsın. Aklıma ilk gelen örnek Hıncal Uluç'tur. Galatasaraylı kimliğiyle bütün gücüyle Galatasaray'dan "Hınç al"ır. Hesapta nesnel bir yazardır. Öyle ya "adam Galatasaraylı ama bak ne biçim eleştiriyor" oluverir.
Örneği spordan verince aklıma önce -nedense- Galatasaray geldi. Aynı şeyler başka kulüpler için de geçerli aslında. Örneğin Fenerbahçe içinde aynı durum geçerli…
Bu davranışın bence en uygun tanımı aidiyetin üzerinden kendini pazarlamaktır. Şu sıralar en sık örneği de sola karşı olmakta. Bildiğiniz gibi günümüzün trendi solu dövmek... Büyük, çılgın bir yarış halinde herkes sola yüklenmekte... Doğal olarak bu yarışa soldan katılmanın büyük avantajı var. Rakiplerine göre birkaç adım öne geçiverirsin. "Bak bak kendileri bile..." başlığı altında yazılarınız alıntılanır, nesnel, "özeleştiri mekanizmasını işleten" solcular(!) olarak sahiplenilirsiniz. Hatta söyledikleriniz sola kayda değer zararlar veriyorsa bir anda popüler olabilirsiniz. Artık sizinle röportajlar mı yapılır, televizyon yayınlarına mı çıkarsınız, köşeler mi edinirsiniz, önünüz açılmıştır bir kere."
Yazım bu minvalde gidiyor. Yukarıdaki linkten devamını okuyabilirsiniz. Tabii hikaye herzaman mutlu devam etmeyebilir. Üstelik öyle pek fazla yetenekli de değilseniz, örneğin araştırma yeteneğinizin sınırı ‘trend olanı bulmak’tan öteye gitmiyorsa, yazdıklarınız girmeye can attığınız "o camia" için bir başvuru CV sinden öteye bir değer kazanmaz.
Yani önünüz öyle pek açılmayabilir. Çoğu kez de bir zamanlar ait olduğunuz hareketin geçmişine, bu arada kendi geçmişinize de küfür ettiğinizle kalırsınız. Yukarıda ki yazımda anlattığım başarı hikayesi bu durumda acıklı bir ayağa düşme hikayesine dönüşür.
Devşirildiğinizle kalır, papaz bile olamazsınız.
En fazla olabileceğiniz zangoçluktur.
O yüzden bize düşen de papaza kızıp zangoçu dövmemektir.
http://nadioztufekciyazilari.blogspot.com/2013/11/oynat-bakaym-ya-da-aidiyetler-uzerinden.html
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- TÜRKİYE.!! TAMAMSIN..?
27.05.2018 - KAPİTALİZM: DOLANIN KURALLARA BAĞLANMIŞ HALİ....
18.04.2018 - TARİHSEL TKP ELEŞTİRİLERİNDE EZBERDEN 'AMENTÜ'YE GEÇİŞ...
7.02.2018 - Başörtüsü bir özgürlük aracı mı, yoksa baskı aracı mı? ya da her ikisi mi?
9.02.2017 - Dışarıda Kar Yağıyor
15.02.2017 - Bu tasfiye anayasasına hayır derken evet dememek için..?
27.01.2017 - 7 Haziran öncesindeki Erdoğan-Obama ve sonrasında Erdoğan-Trump arasındaki söylem benzerliği…
22.01.2017 - DIŞ TEHLİKEDEN DIŞ UMUDA
4.02.2016 - 'Vazgeçilmez ve Kaçınılmaz'ı 5 geçe...
11.03.2016 - Roma dönemi arenalarından günümüz arenalarına....
20.11.2015
Yazarlar
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
Ad Soyad Giriniz...
Emrecim, bunlar guzel seyler ama yetersiz. Veriyoruz adama parayi ama adam mesela yine gidip BDPye oy veriyor. Acaba bunu engellemenin bir yolu yok mu? Bir de bunlarin kadinlari ustunde biraz daha calismak gerekmez mi? Rizeli belediye baskaninin onerisi gibi mesela buranin kadinlarini Turk es secmeye ozendirecek seyler olabilir, mesela baslik parasini devletin karsiladigi bir sistem? Basarilar diliyorum...