Nadi ÖZTÜFEKÇİ
Trump'ın görevi devraldıktan sonraki konuşmasını dinlediniz mi?
Tıpkı Erdoğan'ın konuşmalarına benziyor.
O da tek yürek, tek vatan ve tek kader gibi kavramlardan söz ediyor.
O da tıpkı Erdoğan gibi yeni Amerika’dan söz ediyor.
Yeni otoyollardan, yeni havaalanları, tünellerden söz ediyor.
Bu arada, “İstihdamı, zenginliğimizi, düşlerimizi, hayallerimizi geri getireceğiz" falan derken araya “sınırlarımızı” kelimesini de sokuşturuyor.
Hangi sınırları geri getirmekten söz ediyor acaba? ABD’nin hangi sınırı değişmişti ki?
Sakın kıtalar arası sınırlar olmasın? İsrail-Filistin topraklarındaki, Suriye’de şimdilik kaydıyla durdurdukları bizim güney sınırlarımızdaki Irak-Akdeniz koridoru gibi, yani tüm Dünyadaki hükümranlık sınırlarını geri almaktan söz ediyor olabilir mi?
Erdoğan’ın misakı milli sınırlarımızı tartışmaya açması ile ne kadar benzer bir durum değil mi?
Tıpkı onun gibi kaybedilmiş(!?) sınırlar üzerine tehlikeli laf cambazlıkları yapıyor.
Tek benzerlik o değil. Tek vatan, tek yürek gibi söylemler de çok benziyor. Otoyollar, havaalanları tüneller…
Hele o “Amerikan malı alıp Amerikalıları çalıştıracağız” söylemi, tıpkı Erdoğan’ın Türk parası üzerine yaptığı hamasi, kof laf kalabalığına benziyor.
Ama Trump’ın Erdoğan’la benzerlikleri sadece söylem bazında değil. Asıl dehşet verici benzerlik bu söylemlerin arka planında gizli.
Bir kere çoğunluğu yalan… Trump’ın öyle Amerika sınırları içerisinde kalan, vatanseverlik, milli irade ve tek kader gibi ülküleri yok… Tıpkı -yakın zamanda bunu bizzat dile getirerek ikrar eden- Erdoğan gibi...
Trump’ın tek kaygısı kendisinin de bir parçası olduğu Küresel Sermayenin çıkarları, yaşadığı kronik kriz ve bu krizin nasıl ötelenebileceği…
Trump da biz de biliyoruz ki bu krizin ötelenebilmesinin yolları ABD sınırları içinde dolanmıyor. Çünkü kriz ABD sınırları içerinde değil ve ABD’nin ekonomisi de ulusal bir ekonomi değil.
O yollar Kapitalizmin varlığını sürdürdüğü her yerden geçmezse, Trump’ın gerçek kaygısını, yani Küresel Sermayenin krizinin ötelenmesi sorununu gideremez.
Trump seçimleri kazanabilmek için Amerikan emekçi ulusunun hamasi duygularına oynadı.
Ancak o duyguların oluşmasındaki etmenler oyun değil, Amerikan ulusunun somut sorunlarının yansımasıydı. Amerikan ulusu emekçileşiyor, yoksullaşıyor.
Onlar da Küresel Kapitalizmin emekçi ve yoksullara küresel çaptaki saldırısından etkileniyorlar.
Trump bunu ustalıkla ABD'nin tüm dünya ülkelerine yönelik özverili politikasının sonucu olduğuna inandırdı seçmenleri.
Böylece bu oyun tuttu, işe yaradı.
Peki Trump’la Hillary Clinton arasında fark var mıydı?
Ya da şöyle soralım Hillary Clinton seçilseydi farklı bir yol mu izleyecekti. Hiç sanmıyorum.
Değil Hillary Clinton, eğer Barack Obama bile bir dönem daha seçilseydi, bir şey değişmeyecekti. Çünkü Barack Obama’nın izlediği ekonomik politika Trump’ın izleyecek olduğu arasında öz olarak fark yoktu.
Sadece, yoksullara pahalı tedavi gerektirmeyecek hastalıklara yönelik yüzeysel sağlık hizmetleri (ObamaCare), evsizlere bedava yemek gibi, “Sosyal Sadaka” diye tanımlayabileceğimiz bir iki göstermelik uygulama Obama’ya, Trump’tan farklı bir özellik kazandırmaz.
Trump’ın seçim propagandaları sırasında bu uygulamalara karşı tavrı tüm dünyadaki sosyal hizmetlere yönelik Küresel Çapta bir mesaj içeriyordu.
Bu mesajı daha önce Çay Partisi kliği Amerikan devlet sisteminin bazı kurumlarını kilitleyerek vermişti.
Trump bu desteği almak için bu uygulamalara karşı çıkmıştı. Yoksa o kadarlık bir sosyal(!) uygulamayı o da bir süre sonra yapacaktır.
Ayrıca Trump’ın “Tek Vatan” söylemi de tam bir demagoji…
Bugün ABD’nin ön ayak olduğu TTIP anlaşmasıyla uygulamaya konmaya çalışan proje ABD devletinin ayağına kurşun sıkması gibi bir şeydir.
Devletin yerine Küresel Kapitalizmin organlarının geçirilmesi projesidir.
Trump aslında emekçileşen Amerikan ulusunun aleyhine olan bu politikaları büyük ustalıkla, ulusalcı bir tarzla Amerikan seçmenine sunarak ön aldı. (7 Kasım seçimlerinde Erdoğan'ın kullandığı yöntem)
Yetki devrine yaklaşan günlerden itibaren başlayan Trump’a karşı yapılan göstericilerin temel kaygıları ile Trump’ı seçenlerin büyük kısmının oy verirken ki kaygıları aslında aynı.
Kısa süre sonra bu gösterilere bugün şenlik yapanlar da katılacaktır.
Aslında bir kısmı da 8 Kasım 2016'da verdikleri kararın pişmanlığının bir yansıması belki de...
Trump’ın izleyeceği dış politika da Obama’ın izlediği politikadan farklı olmayacaktır. Bill Clinton zamanında da uygulanan “Barış İhracı” ( peace maker) politikasının devamı olan Obama’nın dış politikasını, daha bir şahin kılığında izleyecektir.
Obama’nın yarım bıraktığı Irak’tan Akdenize uzanan koridorun inşasını kaldığı yerden, bir iki nüans farkıyla devam ettirecektir.
O yüzden kimse; -özellikle Erdoğan’a antiemperyalist misyon yükleyen şoven ulusalcılar gibi- Kürt meselesi konusunda Türkiye açısından umutlanmasın.
Ayrıca kimse de; Obama ABD’sine özgürlük hamisi misyonu yükleyen, liberaller ve Kürt Hareketi sempatizanları gibi Ulusal mağduriyet pozlarına girmesin.
ABD, Ortadoğu’daki çıkarları gözetirken Küresel Kürt Hareketiyle ilişkilerini kesmeyecek ve Kürt Meselesini elverişli bir araç olarak kullanmaya devam edecektir.
Sadece “Biji Obama” söylemi “Biji Trump”a dönüşecektir.
ABD’nin izlediği politikayı, -özellikle dış politikayı- başkan değişiklikleri belirlemez.
Başkan değişikliklerini konjonktür belirler.
Yani 8 Kasım 2016 Amerikan seçimlerini farklı bir anlayış kazanmış olmadı.
Obama ve Trump arasında, sadece görsel ve kullandığı dil açısından bir fark vardır. Yaptıkları ve yapacakları açısından öz olarak farkı yoktur. Birbirinin devamı olacaktır.
Tıpkı 7 Haziran 2015 seçimleri öncesi Erdoğan’la ve sonrası Erdoğan arasında fark olmadığı gibi…
Amaç ve yüklendiği misyon açısından, bu iki Erdoğan arasında da hiç fark yok. Sadece yöntem ve kullandığı dil açısından olan bu göstermelik fark, özde bir değişmeyi göstermiyor.
Erdoğan 7 Haziran öncesinde kullandığı dilin ve politik yöntemlerin üstlendiği misyonu yerine getirmekte zorluk yaşayacağını, Küresel danışmanlarının(!) da uyarısı yardımıyla sezdi.
Yine bu Küresel danışmanların uyarısı ve gözetimi ile söylem ve tarzını değiştirdi.
Akil adamlar, çözüm süreci politikaları ve "analar ağlamasın" söylemleri ile yapamadığını bu defa çok daha tehlikeli bir şekilde, savaş ve şiddet politikaları ve çarpıtılmış milliyetçi söylemler ile yerine getirmeye çalışıyor.
Böylece izlediği ulusal çıkarlara aykırı politikalara karşı gelişecek ulusal tepkilerinin önünü alırken, hamaset ve şovenizmi yükselterek Küresel yönlendirmelerle girdiğimiz Ortadoğu bataklığında verdiğimiz kayıplara da 'haklılık' kazandırmaya çalışıyor.
Aslında Obama’yı 7 Haziran öncesi Erdoğan’a benzetirsek, Donald Trump’ı da 7 Haziran sonrası Erdoğan’a benzetebiliriz.
Söylemler şimdiden aynı, uygulamalarının da aynı olacağı Trump'ın seçtiği yardımcılardan belli oluyor.
Tek fark var. 8 Kasım 2016'da Amerikan seçimleriyle Küresel Kapitalizmin politikasını uygulayacak kişi değişmiş oldu.
Ama 7 Haziran seçimleri kişiyi değiştiremedi.
Donald Trump dün (20 Ocak 2016) Barak Obama’dan yetkiyi devralırken, Erdoğan 7 Kasım 2015’te iktidarını daha da pekiştirmiş oldu.
Obama’nın bir daha seçilme hakkı yoktu. Ancak olsaydı bile, Erdoğan gibi aniden söylem ve tarz değiştirmesi Amerikan seçmenince kabul edilmezdi.
Nitekim Hillary Clinton da Obama’dan çok farklı bir dil kullansaydı çok daha az oy alırdı.
Erdoğan'ın bu ani değişiminin bizim seçmenimizden sorgulanmadan kabul görmesi Türkiye’deki seçmen bilinci ile ilgili bir durum.
Sağcısı ve solcusu, mütedeyyini, laiki, Kemalisti, ulusalcısı, liberali ile seçmen bilincimizin, gündemi okumakta, okuduğunu anlamaktaki düzeyinin hangi irtifada olduğu ile ilgili bir durum bu.
Son günlerde olumlu olumsuz, yapıcı yıkıcı mealinde yürütülen dil tartışmaları da bu toplumsal disleksi sorununu çözemez.
Eğer yaşadığımız güncelliği okuyamazsak, kullanacağımız dil, bu güncelliği bizim yerimize okuyanların bize empoze ettiklerini anlatmaktan başka bir işe yaramaz.
Önce güncelin bize sunduğuna hatır, gönülden bağımsız mantık ve vicdanımızla bakarak okumayı ve bunu en açık ve somut şekilde, hatır gönül gütmeden, mahalle trendlerimize endekslenmeden anlatmalıyız.
Eğer bunu başarırsak meclisten geçen anayasa değişikliği ile bize dayatılan ile Trump'ın başkanlığı devralması arasındaki organik ilişkiyi doğru kavrar önümüzde referandumda oy verecek geniş yığınlara da doğru anlatırız.
Dil gerçekleri anlatığı ölçüde olumludur, pozitiftir.
Geri kalan her şey bu ilkenin üzerinde yükselmelidir
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
27.05.2018
18.04.2018
7.02.2018
9.02.2017
15.02.2017
27.01.2017
22.01.2017
4.02.2016
11.03.2016
20.11.2015