Nadi ÖZTÜFEKÇİ
Şöyle bir düşünelim.
Türkiye'de demokrasi mücadelesinin temel amacı CHP’ye alternatif yaratmak mı olmalı?
Yani CHP'den rol kapmak Türkiye demokrasisinin önünü açacak mı?
Son zamanlarda herkesin derdi Türkiye’nin Sosyal Demokrasi açığını kapatmak üzerine.
Böyle olunca “Burjuva Demokrasisi” tamamlanmış olacak.
Hani ufakça bir sosyalist veya komünist parti de yerleştirdik mi bir köşeye, şöyle konsepte uygun cinsinden… Dekor neredeyse tamam oluyor.
Başkanlık sistemi, federal sistem falan derken tastamam Küçük Amerika...
Eh..! Biraz Osmanlı tarzı tabii….
Nasıl desem; “Velet-i Amerikan Tarz-ı Osmanlı” gibi bir şey.
Amerika’daki iki parti üzerine kurulu demokrasinin(!) ikinci sınıf imitasyonunu Türkiye’de oluşturmak gibi bir takıntı var. Cumhuriyetçi Parti ve Demokratik Parti karikatürlerinden oluşmuş bir demokrasi maketi…
Gelgelelim bir türlü istendiği gibi olmuyor.
Bir ayağına bir türlü uygun format verilemiyor.
Hadi Cumhuriyetçi Parti ayağı uzun denemelerden sonra oluşturuldu diyelim.
Yani şu yeni Türkiye’nin kurucu partisi olan AKP’den söz ediyorum.(*)
ANAP’tan başlayan denemeler; Cem Boyner’li YDH girişimleri; Deniz Baykal’ın birinci misyon dönemi eşliğinde CHP’yi dönüştürme çabaları; “bir umut” denemesi olarak Refah Partisi ve nihayet 28 Şubat Büyük Algı Operasyonu sayesinde, Gülen Cemaati katkıları ile uygulamaya konan AKP projesiyle nihayet hayata geçirebilmiştir.
Sancılı ve uygun konjonktür kollamaktaki sabır ve dikkat gerektiren bir süreçten sonra ve bir dolu sofistike girişimden sonra bu partinin Osmanlı konseptine uygun Cumhurpadişahı da hazır…
İşte, demokrasi maketinin “gelgelelim” kısmı da burası...
Cumhuriyetçi Parti maketi AKP’nin yanına şöyle uygun bir Demokratik Parti maketi kondurulamadı bir türlü…
Eski “Çay Parti” adayı CHP’nin “iktidar özürlü” hali ve geçmişiyle olan bağları, DNA’larındaki bir türlü ayıklanamayan bazı kodlar, Küresel Sermayenin kafasındaki “Çay Partisi” standartlarına uymayınca, B planı olarak ”CHP’den Demokratik Parti oluşturma” hevesi de, yine bu kodlar yüzünden hüsranla sonuçlandı.
CHP bir türlü gerekli kıvama getirilemedi.
Hayır..! Yöneticilerinin istemediğinden değil.
Çünkü CHP’nin yönetici kadroları büyük ölçüde kıvamdalar. En azından kıvam konusunda hevesliler. Ancak kendi kıvamlarını tabana yansıtamıyorlar. Bünyesi müsait değil. Sorunun kaynağı, bütün o kodlar falan CHP’nin tabanında...
Sinir bozucu bir damar var bu ülkede…
Kemalizm mi desek, ulusalcılık mı desek, solculuk mu desek, antiemperyalist bir gelenek mi desek yoksa hepsi mi desek, ya da hepsinden öte bambaşka bir şey mi, bir türlü adı konamıyor. Aslında hemen her partinin tabanın da bu damarın kılcal uzantıları var
Sadece komünistler açısından değil, Küresel Sermaye ve Türkiye’deki misyonerleri açısından da karmaşık ve sinir bozucu…
Bu sinir bozucu damar; önce 2 Eylül faşist darbesinin mimarları tarafından ustaca kullanıldıktan sonra, darbeden sonraki ilk genel seçimlerde bu defa kullanışlı bir enstruman olarak değil, ayak bağı olarak kendini göstermişti.
Bütün Partilerin bizzat faşist cunta tarafından dizayn edilip seçmen önüne çıkarıldığı bu seçimlerin öksüzü Halkçı Parti’ydi.
MDP (Milliyetçi Demokrasi Partisi), Faşist Cunta tarafından; ANAP (Anavatan Partisi) 12 Eylül Darbesinin arkasındaki belirleyici güç olan yeni yetme Küresel Kapitalizm tarafından destekleniyordu.
HP (Halkçı Parti) ise başındaki, etrafına “sakın bize oy vermeyin” mesajı veren başkanıyla sadece köstekleniyordu.
Seçim sonuçları ortaya çıktığında; yeni yetme Küresel Sermayenin yeni yetme yıldızı ANAP, 12 Eylül Darbesinin arkasındaki asıl gücün kim olduğunu açığa çıkartarak birinci parti oldu. MDP de kendini ahir zaman peygamberi sanan Kenan Evren’in aldığı ilk ders olarak en az oyu almıştı. Halkçı Parti ise bir acuze başkanlığında, olabildiğince iddiasız olarak girdiği seçimlerden ikinci parti olarak tahminlerin çok üzerinde oy çıkarmıştı.
Son Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde CHP’nin gösterdiği adaydan tutun, yaptığı “adayımı seçmeyin” çalışmasına kadar gösterdiği performansı(!) görünce bu olayı hatırlamış OTUZBİR YIL ÖNCEKİ GIRGIR KAPAĞI… adlı yazımda bundan söz etmiştim.
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde CHP ve MHP’nin ortak adayı tıpkı 1983 seçimlerindeki Halkçı Parti Başkanı Necdet Calp gibi bir portre çiziyordu. Kırk yıllık CHP’lileri partisinden küstürmek üzere tezgahlanmış bu operasyon sonucu, CHP adeta bile isteye, seçmen tabanının önemli bir kısmını sandık başına getirtmemiş, yine önemli bir kısmını HDP’ye hediye etmişti. MHP’liler ise yaptıkları ittifak nedeniyle tabanın büyük çoğunluğunun Erdoğan’a oy vermesini sağladı.
HDP; CHP tabanına yönelik çalışmış; ustaca bir taktikle CHP’yi yıpratma işini HDP içindeki sol bileşenlere, sosyal medyadaki trend delisi holigan taraftarlarına devrederken, Demirtaş da adeta “Kuvayi Milliyeci” kesilerek Türkiyeli imajı çizmiş, -yani o sinir bozucu damarı kullanarak- CHP tabanından önemli oranda oy toplamıştı.
Müzmin acemi, gemi aslanı sosyal demokratlar partisi CHP, 12 Eylül sonrasında mantar gibi biterek ekranlara doluşan medyaşorların etkisiyle şaşkın ördek atasözünü hayata geçirdi.
Liberal parantezine bilumum vasıfları (İslamcı, sosyalist, komünist, muhafazakar) sığdırmakta maruf 12 Eylül mamülü medyaşorlar CHP’yi; “Oyunu artırmak istiyorsan, mütedeyyin muhafazakar kesimlere şirin gözükmelisin” telkini ile gaza getirdiler.
CHP’de vur denileni öldür anladı, tuttu isminden, cismine İslami bir adayla yarışa girdi.
CHP’nin terk ettiği Laiklik kozunu HDP devraldı.
Özellikle HDP içersinde, kendi görevlerini Kürt Ulusal Hareketine ihale etmekten dolayı işsiz güçsüz kalmış Türkiye Sosyalistleri, holigan amigolar gibi bu göreve şevkle talip oldular.
CHP tabanının daha önce şiddetle eleştirdikleri ulusalcı ve laikçi tabanına çalıştılar.
Birlik beraberlikten, Türkiyelilik, laiklik üzerinden, adeta ulusalcı propaganda yürüterek bu tabanın kayda değer bir kısmını HDP’ye kazandırdılar.
Ama çok daha önemli bir kısmının CHP’ye küserek sandık başına gelmemesini sağladılar.
Cumhur Başkanlığı seçimlerini üç kişi arasında oynanan tek kale maça benzetirsek, maçı şöyle özetleyebiliriz. CHP İhsanoğlu’nun ayağından topu kale önüne ortalamış, HDP’li Demirtaş topu göğsüyle yumuşatıp, AKP’den Erdoğan’ın önüne yuvarlamış, Erdoğan’a da topu kaleye yuvarlamak kalmıştı.
Kale zaten bomboştur.
Kalede olması gereken demokrasi güçleriyse; maçı türbinlerden izlemeyi yeğlemiştir. Hatırı sayılır bir kısmı da stada kadar gelmeye bile tenezzül etmeyip, yazlıklarda televizyonlardan izlediler.
Yine kayda değer kısmı da maç boyunca CHP aleyhine tezahürat yaptıktan sonra, maçın sonunda Demirtaş’ı yaptığı asistten dolayı alkışlamışlar, akşamına da bu ‘pirus zaferi’ni fener alayları ile kutlamışlardır.
Skorboarddaki karmaşık rakamlarla süslenip, pazarlanmaya çalışılan sonucun aslında kısa bir açıklaması vardı; “Demokrasi yine kaybetti”
Ancak dönüp dolaşıp yukarıda sözünü ettiğimiz “gelgelelim” durumuna geri dönülüyor.
Yani bu üçlü “Puppet Soccer” gösterisinin senaryosunda bizzat yazılı olan bu skorun bile sinir bozmaya devam etmesi durumuna...
Çünkü skorboarddaki süslü rakamları sadeleştirdiğimizde ortaya çıkan seçim sonuçlarının “Demokrasi yine kaybetti” açıklamasının yanında, o sinir bozucu damarın iliştirdiği bir not vardı.
Görmezden gelinemeyecek bir not…
O notta;”Her şey o kadar da kolay değil!” diyordu. İmza; İşte o "sinir bozucu damar"...
Bu not, seçim sonuçları tablosunun bütünün verdiği en önemli mesajdı aslında. Erdoğan her türlü iktidar avantajı ve yaygın medya desteği, yavru muhalefet(!) lerin, gizli ve açık desteği ve bizzat ana muhalefet yönlendiriciliğinin ayna tersi desteğine ve çok avantajlı görünen sonuç rakamlarına rağmen, gözlenen bir mesajdı bu.
Bu mesajı en iyi okuyanlar da bu üçlü Puppet Soccer gösterisinden tutun, bu ülke ve bu coğrafyada binlerce puppet showa imza atmış küresel ve ulusal yapımcılardı.
Onlar biliyorlardı ki İhsanoğlu’na verilen yaklaşık 15,5 milyon oyun büyük kısmı kerhen verilmişti.
Sandık başına gelmeyen ya da geçersiz oy veren 15 milyonun çoğu bunu CHP’nin adayına gösterdiği tepkiden dolayı yapmıştı.
Selahattin Demirtaş’a verilen 3,9 milyon oyun yaklaşık 1 milyonu da benzer tepkinin sonucuydu.
Gelelim Erdoğan’a verilen 21 milyon oya; bu oyun kayda değer bir kısmı Erdoğan’ın takındığı maskeye verilen oylar. Hani Erdoğan’ın bir iki defa çıkarmayı denediği ve bir türlü çıkaramadığı maskeden söz ediyorum. Hatırlarsınız; “velev ki…” ya da “Milliyetçiliği ayaklar altına aldık” diye başladığı bir türlü arkasını getiremediği maske çıkarma girişimleri… Apar topar tekrar kuşanmıştı maskelerini.
İşte “Velet-i Amerikan Tarz-ı Osmanlı” demokrasi maketinin istenildiği gibi monte edilememesinin arkasındaki etmen de Erdoğan’ın maskesini apar topar o tekrar takmasın neden olan da o sinir bozucu damardı.
Yani CHP’nin bu maketteki Demokratik Parti kıvamına gelmesine engel olan, o uyumsuz DNA’ları besleyen damar.
Bu damar CHP’den Amerikanvari bir Demokratik Parti çıkarmasına engel olduğu gibi, bilimsel anlamda Sosyal Demokrat bir Parti çıkmasına da engel olan damar aslında.
Seçim sonuçlarının, genel, yerel, referandum hepsinin tahlilinin altından çıkan mesajın özeti şu; bu damar öyle yüzde otuz, elliye değil çok daha fazlasına karşılık geliyor. CHP, MHP, AKP ve hatta HDP tabanını bile besleyen ve beslenen bir damar.
Bu damarı başbelası, sürekli sorun yaratan, varisli bir damar olarak da değerlendirebilirsiniz, yaşamsal öneme sahip şah damarı olarak da…
Ama asla yok varsayamazsınız.
Hegomanya bu damarı yıllarca kendi beslenmesi için kullandı.
Her ne kadar bugün bu damarı baş düşman ilan etseler de liberalinden tutun, sosyalist, komünist, ümmetçi, mütedeyyin, muhafazakarına kadar herkes bu damardan beslendi, kullandı.
Bu damar yukarıda sözünü ettiğim gibi CHP'den oy devşirme operasyonunda bile kullanıldı, kullanılıyor, kullanılacak.
Yukarıda yaptığım benzetmelerin hiçbirine katılmasanız bile, Sosyal Demokrasi konusunda bir arayış olduğu konusunda aynı düşücede olduğumuzu sanıyorum.
CHP’nin bu konuda kendisinden beklenen performansı gösteremeyeceği de değişik bakış açılarından bakılsa bile, hem fikir olunabilir bir düşünce.
Yazının başında açtığım uzun parantez boyunca söylediklerim ve yaptığım benzetmelere kesinlikle katılmayacağını sandığım birçok kesim, parantezi kapatırken söylediklerime katılacaktır diye düşünüyorum.
Yani Türkiye Demokrasisinin Sosyal Demokrasiye ihtiyacı olduğunu düşünenler, aynı zamanda bu ihtiyacın CHP ile giderilemeyeceğini de düşünüyorlar.
Kesinlikle kendileriyle aynı fikirdeyim. CHP’den sosyal demokrat bir parti çıkmaz.
Ayrıca CHP’den böyle bir beklentim de yok. Esasen başka bir beklentim de…
Ben sadece böyle bir ihtiyacın peşinde koşmanın anlamsız olduğunu düşünüyorum.
Burjuva demokrasinin bütün enstrümanlarının yer aldığı görsel bir mükemmelliğin, gelişmiş bir demokrasi olduğuna dair bir inancım yok.
Bu yüzden bir “CHP’ye alternatif” peşinde koşmak da anlamsız geliyor.
Türkiye’de demokrasi mücadelesinin acil gereksinimi, AKP rejiminin yıkılmasıdır.
Evet, AKP rejimi…
Yaşadığımız güncelliği ve işleyen süreci AKP rejimi olarak adlandırabiliriz.
Küresel bir vahşi kapitalizm eşliğinde, dinci, gerici, ümmetçi ve faşist gibi tanımlamaların hepsini içinde barındırabilen bir rejimden söz ediyorum.
Üstelik uzun erimli hiçbir beklentiye tahammül edemeyeceğimiz bir tehlikenin aciliyetini yaşatıyor bizlere.
Bu aciliyet bu seçimlerin temel hedefini kendiliğinden belirliyor aslında.
Demokrasi güçlerinin Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde atladığı seçmek ya da seçilmekten daha çok “seçtirmemek” hedefini kast ediyorum. Bkz: ( Kimi seçeceğin mi yoksa kimi seçtirmeyeceğin mi..? , Hadi gelin "Suçlu Kim" oynayalım. )
Demokrasi güçleri bu hedefe odaklanabilir mi? Seçilmek değil de seçtirmemek için akıllı ve sorumlu bir seçim çalışması yürütebilir mi?
Yoksa; Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde yaptığı gibi, bir iki puan artışının sevdasıyla ülkenin yaşadığı en önemli tehlikeyi, köleci düzene, dinsel karanlık eşliğinde tam gaz alınan yolculuğu görmezden mi gelir?
Sosyal medyada ki paylaşımlara baktığımızda bu karanlık yola hevesli meczupların, başka meczupları da yanlarına yol arkadaşı yapmak üzere şimdiden bilet sattıklarını görüyoruz.
Diğer yandan ana akım medyanın tercihinin cumhurbaşkanlığında oynanan tezgahın daha büyük ölçülerde yeniden kurgulanmasını istediğini gözlemek mümkün.
Ana akım medya “ikinci parti” hedefine odaklanmış görülüyor.
Birinci parti meselesi çoktan halledilmiş, belli olmuş, tartışılmıyor bile. Her türlü telkine rağmen bir türlü kıvama getirilemeyen CHP yerine trendlere uygun, kıvamı baştan ayarlı “sosyal demokrat” formunda bir ana muhalefet yaratma peşinde.
Tartışma programlarının Şirin mi şirin, Ballı çiçekli sunucuları bembeyaz porselen dişlerini göstererek adres gösteriyorlar.
Bunca zamandır AKP’yi destekleyen, AKP’den demokrasi bekleyen, Ergenekon ortaoyununu alkışlayan, yetmez ama evet soytarılığının misyonerliğini üstlenen akademisyen, yazarçizer takımı, hepsi ana akım medyada toplaşıp cehenneme yolculuğunun son durağına beş kala ‘konsepte uygun muhalefeti nasıl oluştururuz’u tartışıyorlar.
Her şey muhalefetten muhalefete transfer üzerine odaklı…
Yani bu seçimlerde de muhalefetin muhalefete muhalefet yapmasının ilginç, dramatik ve o ölçüde komik örneklerini göreceğimiz anlaşılıyor.
Oyların bir muhalefet partisinden, diğer muhalefet partisine geçişinin bilgisayar ortamında yapılabildiği gibi “kes-yapıştır” şeklinde olmadığını hesaba katmak lazım.
Esasen bu tür aktarmalar bir havuzdan bir havuza kovayla su aktarmaya benzer. Bu aktarma esnasında yere dökülen su çok olur. Özellikle aradaki mesafeyi giderek açarken…
O suların bir kısmı buharlaşır bir kısmı da bu kaygan zeminde üçüncü havuza gider.
Örneğin CHP’nin tabanına yönelik yapılacak çalışma sonucu diyelim ki HDP’ye 2 milyon oy aktarıldı. CHP’nin kaybı 2 milyondan çok fazla olacaktır.
Bir o kadar da ya küskünlerin ya da AKP’nin havuzuna akacaktır. Yani sonuçta AKP karşıtı oyların sayısında önemli oranda düşüş olacaktır. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de yaşanan budur.
Sonuç olarak muhalefet cephesi küçülecektir.
Bu kolayca tahmin edilebilecek bir sonuçtur.
Zaten ülkede ve coğrafya da oynanan oyunlar da bu sonuçların üzerinedir.
Ancak bu tür oyunların gedikli jokerleri, 12 Eylül darbesinden sekelli “sol” bir güruh, özellikle 2000’lerden beri bu tuzağa her defasında düşüyor.
Bu jokerler; hayati noktalarda seri tamamlayıp, iktidarın el açmasına yardımcı oluyor, masanın hesabını da ülkemiz emekçi ve yoksullarının üzerine yıkılmasına katkı koyuyorlar.
Oysa muhalefet birleşsin ya da birleşmesin muhalefetlerinin hedefi iktidar olmalıdır.
Birlikte hareket edilmesi başarılır ya da başarılmaz.
Ancak söylemlerin hedefi şaşırılmamalı.
AKP iktidarının muhalefet edilecek bu kadar uygulamasına rağmen sanki muhalefeteymişçesine eleştiriden muaf olabilmesi Türkiye’ye özgü bir garabet.
Esasen muhalefetimiz 12 Eylül’den bu yana bütün renkleri ile garabet üzerine kurulmuş.
Ana muhalefet partisinden başlarsak; CHP’nin bunca zamandır hegemonyanın yönlendirmesiyle yaptığı muhalefetin tek tanımı var. Garabet…
Bunca zamandır “ortada kuyu var yandan geç” tarzında asıl muhalefet edilecek konuların hep civarında dolaşarak AKP’yi pompaladı.
Ancak CHP’nin bu durumu, ayna tersinden aynı garabeti sürdüren, kendini sosyalist, komünist, radikal demokrat olarak tanımlayan, 12 Eylül darbesinden sekelli “sol” muhalefeti aklamıyor.
Ezilen bir kimlik üzerinden siyaset yapan, önderliğinden, üst karar merciinden tutun, militan kadrolarına kadar tamamıyla bu mücadele üzerinden yapılandırılmış bir hareketi Türkiye’nin demokratikleşmesi ile görevlendirmek ne kadar mantıklı?
Salt bu garabeti “mümkün” kılmak adına hegemonyanın muhalefet dizaynına katkıda bulunmak akıllıca mı?
Peki, iktidarın ana muhalefete saldırdığı noktaların aynısı üzerinden, üstelik aynı tarz ve söylemlerle, muhalefete muhalefet yapmanın ‘garabet’ten başka tanımı olabilir mi?
Ana akım medyanın, CHP üzerindeki yönlendirici etkisinin bu kadar güçlü olması CHP’nin bir zaafıdır. Kendisini CHP’nin ilerisinde gören bu sekelli sol, kendisinin de aynı yönlendirilme etkisi altında olduğunu görmüyor mu?
Örneğin bu yönlendirmenin etkisiyle; bir zamanlar “likidasyonun bir parçası”, liberal, reformist dedikleri kişi, kurum ve kesimlerle birlikte hareket etmeye başladıklarının farkında değiller mi?
Laçkalaştığı ve etki değeri azaldığı için ben dahil artık fazla kullanılmayan, ama hala geçerli bir kavram var. Yetmez ama evet süreci…
Bu süreç giderek güçlenerek işliyor. Bu seçimler aslında 12 Eylül referandumunun bir uzantısı. Yetmez ama evet süreci de bu referandumun “sol” içinde giderek kapsayıcı bir hal alan aynılaştırma operasyonu, dillendirilmese de bu seçimin temel sloganıdır.
12 Eylül Referandumu sırasında birbirleriyle paylaşımlı, yorumlu, küfürlü, engellemeli klavye tuşlaşanlar yetmez ama evet sürecinin şemsiyesi altında buluştular.
Hep birlikte yetmez kısmını yetirmeye, yani Velet-i Amerikan Tarz-ı Osmanlı inşaatı için anayasal ruhsatın bir an önce çıkmasına çalışıyorlar.
Aslında bu inşaat gecekondu tarzında da olsa çoktan başlamış durumda. Anlaşmalar, pazarlıklar falan çoktan tamamlandı. Sadece ruhsatın çıkması, yani anayasanın kabulü gerekli…
Osmanlı Tarzı Küçük Amerika devletinin anayasası için yeni bir referandumu riskli görüyorlar kendileri için. Zira o zaman ruhsatın ne mene bir şey olduğu açığa çıkacak ve tartışılacak.
Bu defa 12 Eylül referandumunda olduğu gibi bir tabak deve pisliğinin üzerine birkaç çilek koyup millete yedirmek mümkün olmayabilir.
Zira o tabağa koyacaklarını birkaç çilekle örtmek mümkün değil. Ve onları kendi tabanları da yemeyebilir.
Hani şu “sinir bozucu damar” meselesi…
O yüzden “ruhsatı onaylatmak” yerine “ruhsatı onaylama yetkisi” almak istiyorlar.
Böylece ruhsatı kimseye göstermek zorunda kalmadan onaylayabilirler.
Yani anayasayı istedikleri gibi çıkarabilirler.
Şu sıralar; kendimizle ilgili sonsuza dek geçerli bir ruhsatı biri(leri)nin eline verip vermeyeceğimizin kararı aşamasındayız.
En azından bu ruhsatın ne mene bir şey olduğunu görmek istediğimiz ya da istemediğimizle ilgili bir karar bu…
Şu sıralar derken tam da “şu sıralar” diyorum. Yani şu an…
7 Haziranı kastetmiyorum.
Ben bugünlerde göstereceğimiz tavırdan söz ediyorum.
Hedefimize AKP iktidarını mı koyacağız yoksa muhalefeti mi?
AKP karşıtı cepheyi büyütmeye mi çalışacağız, yoksa küçültmeye mi?
Önemli olan şu günlerde göstereceğiniz tavır
7 Hazirana gelindiğinde artık zaten her şey varacağı yerde olacak.
Eğer 7 Hazirana kadar karanlık yolculuğa bilet sattıysanız, kendiniz ve yakınlarınızla ilgili karar verme yetkisini biri(leri)ne vermeyi tercih ettiyseniz, karanlığın içine düşüp aklınız başınıza geldiğin de, sakın ”tarih benden hesap soracak” diye kaygılanmayın.
Çünkü o gün zaten tarih bitecek.
Yani kimse sizden hesap falan sormayacak.
(*) Cümlenin son kelimesi okunur okunmaz yükselebilecek itirazların telepatik frekanslarını bütün şiddetiyle hissedebiliyorum.
Çünkü yaygın(laştırılan) algının Cumhuriyetçi Parti ve içindeki “Çay Partisi” kanadının CHP ile özdeştirdiğini biliyorum. Ben bunun; bir algı yönlendirmesi olduğunu iddia ediyorum
Ancak bu itirazların ve bu benzetmeyi neden yaptığımın yanıtını -akışı bozmamak için- yazının sonundaki notta vermek istedim
Amerikan Çay Partisi Cumhuriyetçi Partinin içinde bir kanat olduğu ABD kurucu iradesini temsil ettiği doğrudur. Bu haliyle CHP’nin bu parti ile eşleştirilmesi daha mantıklı gibi gözükse de güncel durumda. CHP’nin Ülke yönetimi üzerindeki etkisi bu kanatın ABD üzerindeki etkisiyle kıyaslanamaz.
Ayrıca benzetme; AKP muhafazakarlığı ve artık bir aşama kaydeden “Yeni Türkiye” adı altındaki despotik, faşist dinci devlet yapısının kurucu önderliği üzerinden yapılmıştır.
Yazarlar
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKBACAKİZMİT KÖRFEZİ YAKIN, DENİZ BİZE ÇOK UZAK! 17.03.2021 Tüm Yazıları
-
Ural ATEŞERANADİL... 21.02.2021 Tüm Yazıları
-
Demir Küçükaydınİki Devrimci – Türeci ve Şahin 4.01.2021 Tüm Yazıları
-
Perihan MAĞDENHayaller: ETHOS, Gerçekler: BİR BAŞKADIR BENİM MEMLEKETİM 18.11.2020 Tüm Yazıları
-
Talat ULUSOY9 Eylül 1922, İzmir’in “KURTULUŞ” Günü’nde… 9.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mahmut ÖVÜRAK Parti mi “İhvan’cı” siz mi operasyon çekiyorsunuz? 8.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mustafa Yurtsever2010 YILI REFERANDUMU’NUN BİTMEYEN HİKAYESİ 29.08.2020 Tüm Yazıları
-
Hilâl KAPLANİstanbul Sözleşmesi yaşatır mı? 7.08.2020 Tüm Yazıları
-
Eşref ÇAKARKonca Yazışmaları... 5.08.2020 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunOsmanlı Kudüs’ü 4.06.2020 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANÜmitliyim, çünkü… 26.05.2020 Tüm Yazıları
-
Kadri GÜRSELTürkiye’de darbe mi olacak gerçekten? 16.05.2020 Tüm Yazıları
-
Sinan ÇİFTYÜREKTürbülanstan mayın tarlasına dalış yapan AKP! 13.05.2020 Tüm Yazıları
-
Yaşar YAKIŞTürkiye’nin iktidar partisi yardımlaşmayı da tekeline almak istiyor 25.04.2020 Tüm Yazıları
-
Orhan PamukEski salgınlar ve bugün biz 24.04.2020 Tüm Yazıları
-
Bejan MATURÖlüm hangi boşluğu doldurur? 12.04.2020 Tüm Yazıları
-
Umut ÖZKIRIMLIKorona ve milliyetçilik 8.04.2020 Tüm Yazıları
-
Raffi Hermon Araks‘ARTSAX (Dağlık Karabağ) MESELESİ, NEDİR VE NE DEĞİLDİR? 1.04.2020 Tüm Yazıları
-
Serdar KAYAİslam, Bilim, Virüs, Kumaş 24.03.2020 Tüm Yazıları
-
Markar ESAYANKarantina günlerinde yalnızlık... 20.03.2020 Tüm Yazıları
-
Eyüphan KAYACorona Virüs bir musibettir 19.03.2020 Tüm Yazıları
-
Merve Şebnem OruçSürreel bir devrim: Gezi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Metehan DemirMoskovanın samimiyet testi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Tayfun AtayGoebbels korosu söylüyor: "Her şey mükemmel efendim!" 18.02.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın AKDOĞANBirilerini suçlama yarışı 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Hüseyin GÜLERCECHP, şimdi de İlker Başbuğu alet ediyor 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Ufuk COŞKUNCemevleri için Cumhurbaşkanı’na Çağrı! 20.01.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın ERGÜNDOĞANGökdelen hançeri tam İzmir’in kalbine saplanıyordu ki… 16.12.2019 Tüm Yazıları
-
Nihat Ali ÖzcanOrtadoğu’nun karmakarışık halleri 22.10.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TenekeciDün ve bugün 11.09.2019 Tüm Yazıları
-
Haşmet BABAOĞLUİçerisini iyi anlamak için dışarıya bak! 9.09.2019 Tüm Yazıları
-
Esat KORKMAZYOLDAŞIM YAVUZ ÇANAK 29.08.2019 Tüm Yazıları
-
Ali KİREMİTCİDÜNYADA VE TÜRKİYE’DE SİYASET YENİDEN ŞEKİLLENİYOR 13.07.2019 Tüm Yazıları
-
Tayfun TURANAYILANA GAZOZ, BAYILANA LİMON. 11.07.2019 Tüm Yazıları
-
Mustafa DAĞCIÖTEKİLEŞTİRMENİN ÖTESİ= DÜŞMANLAŞTIRMAK 3.07.2019 Tüm Yazıları
-
Gürkan-Zengin23 Haziran seçimleri: Bir vak’ayi hayriyye 25.06.2019 Tüm Yazıları
-
Celal DENİZIRKÇILIĞIN TEDAVİSİ VAR MIDIR? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Serdar ESEN"Herşey Çok Güzel Olacak" mı? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet AY14 Mayıs güzellemelerinin anlamı 15.05.2019 Tüm Yazıları
-
Salih TunaZincir sesleri 23.04.2019 Tüm Yazıları
-
Beril DEDEOĞLUİflas eden tüccar, eski defterleri karıştırırmış 27.02.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TığlıBu ne iki yüzlülük!... 26.02.2019 Tüm Yazıları
-
Nermin ALPAYİNSAN VE EKONOMİK DEĞERİ 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
Ümit FıratBir mahalli seçim hatırası 15.01.2019 Tüm Yazıları
-
Murat AKSOYUnutmayalım yerel seçime gidiyoruz 11.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ekin GÜNBİR… İKİ… İZMİR MARŞIYLA KOŞ! 4.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet SeverTürkiye bu kadar tehdit ve hakaret eden bir Cumhurbaşkanı görmedi 18.12.2018 Tüm Yazıları
-
İbrahim SEDİYANİKirletme 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
Nadi ÖZTÜFEKÇİUlusal mı Ulusalcılık mı? 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
M.Şükrü HANİOĞLUDünya “biz”i parçalamak için mi savaştı? 26.11.2018 Tüm Yazıları
-
Cemil ERTEMEkonominin geleceğini simgeler anlatır! 31.10.2018 Tüm Yazıları
-
Amberin ZAMANCemal Kaşıkçı ve Türkiye’nin itibarı 10.10.2018 Tüm Yazıları
-
Mete YararCastle International 28.09.2018 Tüm Yazıları
-
Mehmet CANFilistin ulusal sorunu-II 25.09.2018 Tüm Yazıları
-
Leyla İPEKCİAile içi eğitimin maneviyatı (1) 18.09.2018 Tüm Yazıları
-
Ümit KurtTarihçi Kieser: Modern Türkiye'nin eş kurucusu Talat Paşa 17.09.2018 Tüm Yazıları
-
Güngör UrasABD’DE BORÇ KRİZİ 10.08.2018 Tüm Yazıları
-
Serpil Çevikcan24 Haziran sonrasındaki şema 30.05.2018 Tüm Yazıları
-
Hüseyin ÇAKIRVaatlerinizi sözleşme olarak imzalayın… 27.05.2018 Tüm Yazıları
-
Kürşat BUMİNLGS Türkçe: Çocuklarla dalga mı geçiyorsunuz? 7.02.2018 Tüm Yazıları
-
Aslı AydıntaşbaşYaklaşan facia 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Özgür MumcuTutuklu yargı 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Yusuf Ziya DÖGERTürkiye Seçimlerinin Kilidi Kürdler 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Güldalı COŞKUNSeçim kritiği desem de…. 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Arife KÖSEHawaii’den sonra nükleer savaş tehdidini yeniden düşünmek 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Ergün Diler23 gizli toplantı. 8.01.2018 Tüm Yazıları
-
Ceren KENARMusul sonrası DEAŞ 14.07.2017 Tüm Yazıları
-
Okay GÖNENSİNSertleşme mi normalleşme mi? 11.07.2017 Tüm Yazıları
-
İhsan ELİAÇIKDini çoğulculuk gereği kadından imam olabilir 23.06.2017 Tüm Yazıları
-
Adil GÜRHay Allah yine çenemi tutamadım! 16.04.2017 Tüm Yazıları
-
Hüseyin SARIBAŞHAYIR, YETER ARTIK! 18.02.2017 Tüm Yazıları
-
Mustafa ARMAGANÇankaya’nın karakutusu Latife Hanım mı? 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
İlhan ÇETİNFiliz 22 gündür hayata tutunmaya çalışıyor... 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
Süleyman YAŞARVatandaşın dövizini devlete dört katı faizle satıyorlar 26.07.2016 Tüm Yazıları
-
A.Turan ALKAN40 $, hem de ‘döge döge’ 15.07.2016 Tüm Yazıları
-
İhsan YILMAZÜmmetin ortak dili: İngilizce 13.07.2016 Tüm Yazıları
-
Bülent KORUCUÖzel haber bayramı 11.07.2016 Tüm Yazıları
-
Gökhan ÖZGÜNBen HDP’ye oy veriyorum… 28.06.2016 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLUYazmaya kısa bir mola veriyorum 17.04.2016 Tüm Yazıları
-
Cemil KOÇAKVe Türkiye ‘hayır’ diyor! 16.04.2016 Tüm Yazıları
-
Sema İZOLCennette de hendek var mı anne? 15.02.2016 Tüm Yazıları
-
Lale KEMALMİT-Mossad kırılganlığı, Rusya ile IŞİD gerilimi 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Birgül HAKANAli Demirsoy 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Sanem ALTANAcılar usta, bizler çırağız.. 6.02.2016 Tüm Yazıları
-
Hadi ULUENGİNOtoriterlik yükselirken 4.02.2016 Tüm Yazıları
-
Demiray ORAL‘Serbest kötülük ortamı’nı icat ettik / Hep birlikte - Tev bi hev re* 2.02.2016 Tüm Yazıları
-
Enver SEZGİNEkrem Sezgin 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARANSUYasadışı dinleme suç değilmiş! 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Gülay GÖKTÜRKAYM’den AİHM’e cevap 12.01.2016 Tüm Yazıları
-
Yasemin YILDIRIMSayın Kılıçdaroğlu elinizi yükseltin ve “Demirtaş 15 Temmuz gecesi neredeydi?” diye sorun 5.01.2016 Tüm Yazıları
-
Ayhan BİLGENYalanın gücü tükenir, onur kavgası tükenmez 30.12.2015 Tüm Yazıları
-
Zeliha AKPINARNefretiniz elektriğe dönüştürülebilseydi bütün dünyayı aydınlatırdı 29.12.2015 Tüm Yazıları
-
Abdülkadir Küçükbayrak“Analar ağlamasın”dan “Analarını ağlatacağız”a nasıl gelindi! 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Umur COŞKUNSöz Geçmez, Top Mermisi İşlemez 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Ekrem DUMANLIGeç kaldın ey Müslüman 17.11.2015 Tüm Yazıları
-
Semra POLATFransa'nın mülteci ayarlı bombaları 14.11.2015 Tüm Yazıları
-
Ferdan ERGUTHDP içi bir PKK eleştirisi mümkün müdür? 12.11.2015 Tüm Yazıları
-
Nejat ERDİMIŞİD,KÜRTLER VE KAPIMIZDAKİ TEHLİKE! 22.07.2015 Tüm Yazıları
-
Mazlum ÇETİNKAYAEşitlik yoksa kardeşlik de yok! 26.06.2015 Tüm Yazıları
-
Hakan DEMİRCANKoalisyon hava durumu 3 21.06.2015 Tüm Yazıları
-
Tuncay TOPCamide propaganda ve ucuz taşra siyasetçiliği 27.05.2015 Tüm Yazıları
-
Mithat SANCARİnkarın bedeli 30.04.2015 Tüm Yazıları
-
Bülent KARATAŞBirol Başören 28.03.2015 Tüm Yazıları
-
Hasan ÖZTÜRKİLMİK İLMİK 26.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kelemet Çiğdem TÜRKMUNZUR’UN ŞİFASI 6.02.2015 Tüm Yazıları
-
Gürbüz Çimen2 Dil 1 Bavul 2.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kerem ALTANHayaller duşakabin 20.01.2015 Tüm Yazıları
-
Mehmet YILDIZEnseyi karartmamalı ama nasıl? 8.01.2015 Tüm Yazıları
-
Eylem YILMAZDemokratı az olan toplumlar az demokrasi ile yönetilirler! 3.01.2015 Tüm Yazıları
-
Muhteşem ÖZDAMARHDP'yi BEKLEYEN TEHLIKE 29.12.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet DOĞANHADİ KALK 7.08.2014 Tüm Yazıları
-
Haydar TOPAYSevgili Yoldaşımız, ağabeyimiz Burhanettin Çetinkaya... 13.07.2014 Tüm Yazıları
-
Erdal TALUPolitikada Yeni Paradigmanın Doğuşu 7.06.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet KIRARSLANHalklar nasıl karar verir? 20.04.2014 Tüm Yazıları
-
Yasemin ÇONGARKiev’den notlar: Avrupalılaşmak ile güdülmek arasında… 4.02.2014 Tüm Yazıları
-
Zülfikar ÖZDOĞANTarih, Tarih Olalı... 2.01.2014 Tüm Yazıları
-
Neşe DüzelHata ve devlet gazetecileri 11.12.2013 Tüm Yazıları
-
Selçuk UZUN1915/16´da Erzurum Vilayeti Valisi Tahsin Uzer (1) 25.07.2013 Tüm Yazıları
-
Dr.Sivilay GENÇSibirya ablası 2.05.2013 Tüm Yazıları
-
Nihat TAŞTANBU GÜNÜN MÜŞRİKLERİ MEKKE MÜŞRİKLERİNİ ARATMIYOR 16.03.2013 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCI-Taraf YazılarıBelirsizlikler zamanı ve ütopya zamanı 21.10.2012 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLU-Taraf yazılarıESAT’IN YENİ HAMLESİ.. 8.10.2012 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜR-Taraf yazıları1922’de Güzelim İzmir’e Kimler Kıydı? 9.09.2012 Tüm Yazıları
-
Cevdet AŞKINŞiddetli çatışma dönemi başladı 22.05.2012 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
27.05.2018
18.04.2018
7.02.2018
9.02.2017
15.02.2017
27.01.2017
22.01.2017
4.02.2016
11.03.2016
20.11.2015