Neşe Düzel

“AK Parti’nin ‘ben sisteme hâkimim’ demesi çok büyük bir yanılgı. Eğer askerî vesayet bittiyse ve sistemde tek hâkim sensen neden Genelkurmay’ı Milli Savunma Bakanlığı’na bağlamıyorsun peki?”
“AK Parti, demokrasi ve hukuk devleti inşa etme iddiasından vazgeçti. AK Parti kendisi statükocu bir güce dönüşüyor. Acaba Başbakan, bu vaatlerden vazgeçmenin karşılığında başkanlık rejimi mi istiyor?”
“Fenerbahçe Orduevi’nde başka adlar altında generaller için apartmanlar, beş yıldızlı oteller yapılıyor. Böylece bu beş yıldızlı otellerin parası bütçeden çıkıyor ve oraya denetim için girilemiyor.”
***
NEDEN ÜMİT KARDAŞ
Türkiye’de olaylar son dönemde adeta bir ters bir yüz örülüyor. Önce hesap sorma, temizlik adına operasyon yapılıyor insanlar içeri alınıyor. Sonra bir büyük operasyon daha yapılıyor aynı insanlar tahliye ediliyor. Sistemdeki suç çeteleriyle mücadele etmek için önce bir kanun çıkarılıyor, bu kanun uyarınca yargı harekete geçiyor soruşturmalar yapıyor, iddianameler hazırlıyor, sonra hemen bir kanun daha çıkıyor, yapılan soruşturmalar, hazırlanan iddianameler adeta çöpe gidiyor. Vesayet sistemini bitirmek için referandum yapılıyor, Anayasa değiştiriliyor, ardından hiçbir yasa değiştirilmediği için ve daha da önemlisi siyasi iktidarın vesayet sistemiyle sorunu bittiği için vesayet geri geliyor. Siyaset-asker-yargı ilişkilerinde neler oluyor? Peş peşe gelen tuhaf yargı kararları ne anlama geliyor? Cinayetle suçlanan Özel Harekâtçı polisler hukuksal nedenlerle mi tahliye edildiler? Mehmet Ağar’ı mahkûm eden hâkimi kim, niye görevden aldı? Hrant Dink’i tehdit eden MİT’çiler zamanaşımıyla nasıl kurtuldular? Referandum yaptık, Anayasa’yı değiştirdik ama yargının bağımsızlığını ve tarafsızlığını sağlayabildik mi? AKP’nin yargı üzerinde bir ağırlığı var mı? Ergenekon’un üstü kapatılıyor mu? Terörle Mücadele Kanunu neden değiştirilmiyor? Neden bir hukuk reformu yapılmıyor? Bütün bu soruları Fatih Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Ümit Kardaş’a sorduk. Güvenlik sektörü konusunda çalışmaları olan Emekli Askerî Hâkim Kardaş’ın şiir kitaplarının yanı sıra “Hukuk Devlete Sızabilir mi”, “Demokrasi ve Hukuk Krizi” isimli kitapları var.
***
NEŞE DÜZEL: Adalet sistemimizde birçok değişikliği gerçekleştiren referandumdan sonra biz bugün nasıl bir yargıyla karşı karşıyayız?
ÜMİT KARDAŞ: Yargı sistemimizin referandumdan sonra düzeldiğini söyleyemeyiz. Çünkü adalet sisteminde yapılması gereken değişikliklerin devamı gelmedi. Biz hâlâ adil yargılanma hakkının uygulanmadığı bir sistem içindeyiz. Özel yetkili mahkemeler ve askerî yargı gene yerinde duruyor. Askerî yargının yetki genişliği sürüyor. Askerî Yargıtay, Askerî Danıştay devam ediyor.
Vatandaş açısından bu nasıl bir sonuç yaratıyor?
Demokrasilerde, vatandaş suç işlediğinde hangi mahkemede yargılanacağı bilir. Bizde bilmiyor. Ceza mahkemesine mi, özel yetkili mahkemeye mi yoksa askerî mahkemeye mi gidecek bilmiyor. Oysa hepsinde farklı bir hukuk ve farklı usuller uygulanıyor. Bu ne demek?
Ne demek?
Bizde hukuk yok demek bu. Kabul edelim! Hukukun askıya alındığı, kurmaca bir hukukun yaratıldığı bir sistem içindeyiz biz. Bu sistemin yargısı da kurmaca, hukuku da kurmaca. Yani yargı da sanal, hukuk da sanal bizde. Hukuka bağlı, hukukun üstünlüğü prensibine dayalı demokratik bir rejimimiz yok bizim.
Referandumdan evet oyu çıkmasının sonucunda Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun yapısı değiştirildi. HSYK hâkim ve savcıları atayan ve onlara terfilerini veren çok önemli bir kurum. Bu değişiklikle yargının bağımsızlığını sağlayabildik mi peki?
Referandumda “evet ama yetmez” derken umudumuz buydu. HSYK’nın tepesindeki yedi kişinin birbirini belirlediği sistemin daha demokratik hale gelmesini istiyorduk. HSYK üyelerinin seçilmesi daha demokratik bir hale geldi ama bu kurulun uygulamalarının nasıl olacağını süreç içinde göreceğiz. Yalnız şu âna kadar ortaya çıkan bazı ipuçları, HSYK hükümetin etkisinde kalıyormuş gibi bir izlenim yaratıyor.
Bu ipuçları neler?
Deniz Feneri Davası’nda yaşananlar... Özel Harekâtçı polislerin tahliyesinin nöbetçi hâkim tarafından yapılması. Bunlar, yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığıyla ilgili soru işaretleri yaratıyor. Şu ortaya çıkıyor ki, yargıda köklü bir değişiklik gerekiyor. Birtakım değişikliklerle sistem değişmiyor. Hâkimlerimizin ve savcılarımızın zihniyeti aynen sürüyor. Kendilerini hukukla bağlı hissetmiyorlar.
Eskiden bir “yargı vesayetinden” söz ediyorduk ve yargı 28 Şubat gibi süreçlerde hep darbecilerden yana çıkıyordu. Bu yargı vesayeti kırılmadı mı?
Kırılmadı. Statüko yerinde olduğu gibi duruyor. Vesayetçi rejim bütün kurumlarıyla, zihniyetiyle, uygulamalarıyla, yaptıklarıyla duruyor yerinde.
Siz de bahsettiniz. Arka arkaya tuhaf kararlarla karşılaşıyoruz. Örneğin geçen gün nöbetçi mahkeme, haklarında cinayet dâhil çok ciddi suçlamalar bulunan eski Özel Harekâtçı polisleri tahliye etti. O polislerin suçlarını ortaya çıkaran Ayhan Çarkın tutuklu ama diğer polisler serbest. Bunu nasıl açılıyorsunuz?
Yargıda hâlâ, cinayetleri devlet adına yapılmış fiiller olarak görüp, bunları cezalandırmayan, bunları meşrulaştıran zihniyette ve tutumda insanlar var demektir bu. Biz, Kürt işadamlarının ölüm listelerinin Milli Güvenlik Kurulu’nda Cumhurbaşkanı Demirel’in önünde, bu ülkenin başbakanlarının önünde konuşulduğunu biliyoruz. Düşünün, Cumhurbaşkanı Demirel, “Devlet rutin dışına çıkabilir” diyor. Bu fiilleri meşrulaştırma işte buralardan geliyor. Nitekim Mehmet Ağar ne diyor? “Biz devlet için yaptık, biz devlete hizmet ettik” diyor.
Peki, o Özel Harekât polisleri saf hukuksal nedenlerle tahliye edilmiş olabilirler mi?
Gazetelere yansıdığı kadarıyla hukuksal bir neden gözükmüyor ortada...
Bunlara yurtdışına çıkma yasağı da konulmadı... Tahliye edilen polislerin, kaçması halinde onları tahliye eden yargıcın hukuki bir sorumluluğu olur mu?
Tabii ki olur. Bir müfettiş gönderilir ve o tahliyelerin mevcut dosyadaki delillere uygun olup olmadığı ortaya çıkarılabilir. Çünkü o tahliyelerden sonra, yurtdışına çıkma yasağı gibi mutlaka adli kontrol tedbirlerinden birinin mutlaka uygulanması lazımdı. Bunun araştırılması lazım. Görevi ihmal ve kötüye kullanma gibi suçlar işlenmiş olabilir.
Peki, bu suçun gereği yapılır mı?
Bizim yargıda bu suçlar sık sık işlenir ama gereği yapılmaz.
Mehmet Ağar’ı mahkûm eden ve bu polisleri tutuklayan yargıcı da görevden aldılar. Bunu nasıl izah etmek gerekir?
Aslında bu, müthiş bir iktidar mücadelesi. Mehmet Ağar faktörünü iyi değerlendirmek lazım. Ağar herhangi biri değil. Mehmet Ağar meselesi nereye uzanıyor çok önemli. Çünkü Ağar’ın karakutu olduğu söyleniyor. Onun söyleyeceği şeyler dönemin Cumhurbaşkanı’nı ilgilendiriyor. Milli Güvenlik Kurulu’na kadar gidiyor iş. O kurulda cumhurbaşkanı, başbakan, genelkurmay başkanı, kuvvet komutanları ve bakanlar var. Oralara kadar gitmesi gereken bir soruşturma bu. Bu soruşturmayı hangi noktada kesmeye çalıştıklarının soru işareti var şimdi burada.
Yargıcı görevden alarak, soruşturmayı Özel Harekâtçı polislerde mi kesiyorlar?
Bizde hep öyle olmuştur. Soruşturmalar hep en altta kullanılan insanda kesilmiştir. Eğer en alttaki de “ben bildiklerimi söylerim ha” diye imalarda bulunursa, onları da kurtarma yönünde bir şeyler yapılır ve bu en alttakiler de tahliye edilir. Sistem böyle işler. Şimdi bir ölçüde bunu yaşıyoruz.
Mehmet Ağar’ı mahkûm eden ve Özel Harekâtçıları tutuklayan yargıcı HSYK mı görevden aldı?
Evet. Biraz önce, mesele bir yerlere gidiyor ve belki bu engellenmek istiyor diye bir saptama yaptık ya... Acaba HSYK’ya etki eden bir güç var mı? Şimdi bütün mesele budur.
Vesayet sistemi dediğimiz ve referanduma “evet” diyerek değiştirmeye çalıştığımız tam da bu sistem değil miydi bizim? Yargıdaki vesayet sistemi bitmedi mi?
Tabii bitmemiş oluyor. Netice itibarıyla vesayet sistemini yürütenin illa asker olması gerekmiyor. Sivil bir kurum ya da organ da, sivil bir kişi de vesayet sistemini sürdürebilir. Türkiye artık bu tekçi felsefeden çıkıp çoğulcu felsefeye geçmeli. Demokrasiyi sıfırdan inşa etmeli. Ama bu konuda hiçbir işaret yok. Daha önce ne deniyordu? “HSYK, statükonun vesayeti altında” deniyordu.
Şimdi ne deniyor?
Şimdi hangi eleştiri yapılıyor? “HSYK, hükümetin etkisinde” deniyor. O zaman da mesele şu noktaya gelip dayanıyor. “Hükümet belli soruşturmalarda nereye kadar gitmek istiyor” sorusuna varılıyor. Mesela Susurluk soruşturmasını üç beş Özel Harekâtçıyla mı kapatmak istiyor yoksa o dönemin kudretlilerine kadar mı gitmeyi planlıyor? Hükümet hakikaten Ergenekon soruşturmalarını bir sonuca ulaştırmak istiyor mu, istemiyor mu?
Susurlukçuları tahliye ederek, Ergenekon soruşturmalarını sonuca ulaştırabilir mi? Ergenekoncuları içeride tutabilir mi?
Şike soruşturmasında da aynı şey yaşandı. O zaman şöyle düşünebilirsiniz. Siyasi otorite, bütün bu soruşturmaları belli bir zaman içinde belli bir noktada afla veya zamanaşımıyla ortadan kaldırmak mı istiyor? Böyle tahliyelerle yargılama sürecini sulandırmayı mı arzuluyor?
Bu soruları sizin cevabınız nedir?
Adalet ve Kalkınma Partisi, yeni bir felsefeyle yeni bir demokratik rejim kurma arzusundan, hukukun üstünlüğüne bağlı bir hukuk devleti inşa etme iddiasından vazgeçmiş gözüküyor. Ak Parti statükocu bir güce dönüşüyor ve büyük bir fırsat kaçırılıyor. Çünkü bugünkü Türkiye hiçbir sorununu statükocu anlayışla çözemez. Kürt sorununu da, Alevi meselesini de çözemez. Karşılıklı tavizler vererek, rejimi kıyısından köşesinden düzelterek yola devam edemezsiniz. Tabii bu noktada Başbakan’ın beklentileri de çok önemli.
Başbakan’ın beklentileri ne olabilir sizce?
AK Parti bir değişim rüzgârıyla ve değişim vaadiyle iktidara geldi Sorunları çözeceğini vaat etti. Topluma yeni sivil bir anayasa vaat etti. . Eğer Başbakan’ın kendisi için bir beklentisi olmasaydı, bu yolda ilerlenirdi. Acaba Başbakan, bu vaatlerden vazgeçmenin karşılığında başkanlık rejimi mi istiyor? Tayyip Erdoğan 2014’te etkili bir cumhurbaşkanı mı olmak istiyor? Erdoğan’ın, cumhurbaşkanının bugünkü yetkileriyle tatmin olması mümkün değil.
Yargıda son yaşananlar ve yapılan tahliyeler, Erdoğan’ın başkanlık sistemi için belli kesimlerle girişebileceği olası pazarlıkların ve uzlaşmaların bir sonucu mu sizce?
Biraz öyle gözüküyor. Oysa başkanlık sistemi Türkiye açısından sakıncalı. Bu sistem, Amerika’da federatif yapı üzerinde uygulanıyor. Bizde de Kürt sorununun çözümü için merkezin bazı yetkilerini yerele devretmesi gerekiyor. Bu yapısal değişikliği gerçekleştirmeden, merkezde, başkanlık sistemine gittiğiniz takdirde, bu değişiklik Türkiye’yi otoriter bir rejime götürür. Başbakan Türkiye’nin büyük meselelerini çözerek tarihe geçebilirdi ama bu büyük fırsat kaçıyor.
Hrant Dink, tehdit eden MİT’çiler de zamanaşımı nedeniyle kurtuldular. Bunu nasıl açıklamalıyız?
Sistem böyle işliyor. Kurtarmak istediklerini kurtarıyor. Yargı da bağımsız değil zaten. Konunun üzerine gidemiyor. Hükümet Hrant Dink davasında hakikaten gerekeni yapmadı. Kolluk ve MİT, hükümetin elinde. Hükümet istediği görevli hakkında soruşturma başlatabilir ama başlatmıyor. Mesela vali muavininin ve o iki MİT görevlisinin soruşturma kapsamına baştan girmeleri gerekiyordu. Dönemin İstanbul Emniyet Müdürü de sorumluydu ama bu kişi sonra vali oldu. Çünkü hükümetin eski statükoyla uzlaşarak devam ettirdiği bir vesayet rejimi var bugün. Biz yanılgı içindeyiz.
Hangi konuda yanılıyoruz?
“Üç, beş general içeri girdi. Askerî vesayet bitti. Artık tamam bu iş” diye kamuoyunda yanlış bir algı oluştu. Oysa vesayet kurumları duruyor. Kaldı ki içeride yatan generallerin ve askerlerin şartları orayı orduevine çevirecek kadar fevkalade iyi. Vesayet rejiminde hiçbir değişiklik yok. Siyasi iktidarın gücü yargının ve Silahlı Kuvvetler’in üzerinde bir ölçüde arttı, o kadar. 30 ağustosta dört general gitti, hiç şansı olmayan bir general Genelkurmay Başkanı oldu. Bu general diğerlerine göre daha ılımlı olabilir ve siz bu konjonktürde vesayet rejimine hâkim gözükebilirsiniz ama yarın konjonktür değiştiğinde, değiştirmediğiniz bu vesayet sistemi sizi eskisi gibi gene mağdur eder. Üstelik sadece sizi değil bütün Türkiye’yi mağdur eder. Bu yüzden AK Parti’nin “ben sisteme hâkimim” demesi çok büyük bir yanılgı. Çünkü o zaman sorarlar ona.
Ne sorarlar?
Eğer askerî vesayet bittiyse ve sistemde tek hâkim sensen neden Genelkurmay’ı Milli Savunma Bakanlığı’na bağlamıyorsun? 1324, 1325 sayılı iki kanun var. Biri, Genelkurmay’ın, diğeri Milli Savunma Bakanlığı’nın yetkilerini ve görevlerini düzenliyor. 1970’te Milli Savunma Bakanlığı Kanunu’nun içi boşaltıldı ve terfiler dâhil her konuda Genelkurmay Başkanlığı yetkili kılındı. Kendi bütçesini yapıyor, her türlü makamla yazışabiliyor. Yani özerk!
Demokrasilerde bu mümkün mü? Silahlı bir güç bizde hâlâ özerk, öyle mi?
Evet, özerklik devam ediyor. Kendi mahkemesi, danıştayı, hastanesi, imtiyazları var. Sayıştay Kanunu değişti ama Genelkurmay’ın özerkliği sürüyor. Bu özerk yapıyı Sayıştay denetleyemiyor. Yaptığı harcamalarla ilgili yerindelik denetimi yapamıyor, Genelkurmay’ın kapısından dönüyor. Kamuoyunun savunma harcamalarıyla ilgili bilgilenme hakkına da sınırlama getirildi. Silahlı Kuvvetler’in kantin gelirleri ve harcamaları var. Bunun kontrolü bile yapılamıyor. Kantin harcamalarını kendisi denetliyor. Devletin içinde adeta devlet gibi yapı var. Mesela generallere beş yıldızlı oteller, lojmanlar yapılıyor. Hiçbir şey denetlenemiyor.
İstanbul’da Deniz Kuvvetleri, Beylerbeyi’nde Boğaz’ın dibine Belediye’nin ve vatandaşların gözü önünde dev gibi bir kaçak bina yaptı, o da denetlenmedi.
Fenerbahçe Orduevi’nin içinde de generaller için apartmanlar, beş yıldızlı oteller yapılıyor. Oraya da denetim için giremezsiniz. Bunlar başka adlar altında yapılıyor ve bu beş yıldızlı otellerin parası bütçeden çıkmış oluyor. Söylediğim korkunç bir şey aslında! Oranın ruhsatını denetleyemiyorsunuz. Anlayacağınız apayrı, özerk bir yapı bu. Bu kurumun silah alımlarını da denetleyemiyorsunuz. Bu alımlar hâlâ parlamentonun denetim ve gözetiminin dışında. Sürekli askerî operasyonlar yapılıyor, sürekli silahlar alınıyor. Bu silahlar ne kadar gerekli hiç denetlenmiyor, harcamalar bilinmiyor. Üç-beş generali emekli edip, 30-40’ını da darbe girişiminde bulundular diye içeri attınız diye askerî vesayet hiç biter mi? Bitmez. Arkadan gelenler kimler? Bunlar nasıl geliyorlar?
Nasıl geliyorlar?
Genelkurmay bütün bu özerk yapılanmasıyla, yetkileriyle, imtiyazlarıyla ve denetimsizliğiyle duruyor. Hiçbir şeffaflık yok. Türkiye her an geçmişe dönebilir. Bir bunalım olur ve o gün Amerika’nın işine otoriter bir rejimi desteklemek gelir ve Türkiye tekrar otoriterliğe kayar. Çünkü AK Parti yapısal değişiklik yapmıyor. Biz demokrasi ve hukuk varmış, askerî vesayet bitmiş gibi yaparak kendimizi kandırıyoruz. Türkiye bir an önce sıfırdan bir demokratik rejim inşa etmek zorunda.
Yargı bağımsız mı peki?
Hayır, bağımsız da değil, tarafsız da değil.
Ergenekon operasyonları durdu. Bu, Ergenekon tümüyle açığa çıktığı ve bütün sorumlular yakalandığı için mi oldu yoksa birisi bu soruşturmanın yolunu mu kesti sizce?
Ergenekon ulaşması gereken yere gitmiyor, ilerlemiyor. Son yaşananlardan ve Şike Kanunu’ndaki değişikliklerden sonra Ergenekon’da çok fazla bir şey beklememek lazım.
Çeşitli suçlardan sanık olan askerlere doğru hukuk kararlı bir şekilde ilerliyor ama konu polis ya da MİT olduğunda bir duraklamayla karşılaşıldığı söyleniyor. Bu, doğru bir gözlem mi sizce?
Doğru. MİT ve polis doğrudan hükümete bağlı. Onu koruma refleksi gösteriyor.
Tutukluluk süreleri çok uzun ve iktidar bu süreyi kısaltmıyor. Niye kısaltmıyor sizce?
Adalet Bakanı’nın gerekçesi şu. “Kamu vicdanını rahatsız edecek bir çok suçlu dışarıya çıkacak” diyor..
Kamu vicdanını uzun tutukluluk süresinin de rahatsız ettiğini düşünmüyor mu siyasi iktidar?
Öyle düşünüyor. Ayrıca eğer tutukluluk süresi kısaltılırsa, eşitlik ilkesi gereğince KCK’da tutuklu olanlar da bundan yararlanacak ve tahliye olacaklar. Bunu istemiyorlar. Çünkü siyasi iktidar, siyaseten çözemediği bir sorunu yargıyı kullanarak çözmeye çalışıyor. Meseleye güvenlik konsepti içinde bakıyor. Başbakan, KCK operasyonları hakkında, hâkim ve savcıları etkileyecek, yargı üzerinde baskı oluşturacak şeyler söylüyor. Siyaseten çözmeniz gereken sorunları çözemeyip, bu sorunları yargının önüne hadi sen çöz diye çöplük gibi dökemezsiniz. Yargı bunun altından kalkamaz. Kürtlerin, Alevilerin, gayrımüslimlerin, Türkiye vatandaşlarının hak, hukuk, özgürlük sorunlarını siyasi olarak tartışıp çözeceksiniz. Kürt sorununu sadece yargıyı kullanarak çözemezsiniz. Yargı, zihniyetiyle devleti koruyor.
Terörle Mücadele Yasası evrensel hukuka uygun mu?
Tabii ki uygun değil. Aslında bütün sorun Terörle Mücadele Kanunu’ndan çıkıyor. TMK, Türk Ceza Kanunu’nun içini boşaltan ve sistemde paralel bir özel ceza kanunu yaratan bir düzenlemedir. Muğlâk bir terör tanımı yaparak insanları örgüt üyesi gibi yargılıyor ve cezalandırıyor bu kanun. Bu AK Parti hükümeti çıkardı. O sırada Adalet Bakanı Cemil Çiçek’ti.
TMK ile ne yapılmak istendi?
Bir, cezalar arttırılmak istendi. Oysa Ceza Kanunu’ndaki cezalar zaten yeteri kadar ağırdı. TMK, cezaları bir bölü iki oranında arttırdı. İki, her şey terör örgütünün propagandası yapmak suçuna sokulamıyordu. Şimdi propaganda dendi mi bitiyor iş. Çocukların pankart açmasından gazete röportajına kadar her şey bu maddeye sokuluyor ve insanlar örgüt üyesi olmadıkları halde örgüt üyesi olarak çok ağır cezalandırılıyor. Üç, savunma aşamasında avukatın dosyayı alıp inceleyebilmesi hâkim kararıyla yasaklanabiliyor. Dört, ayrı bir infaz rejimi ve tecrit uygulanıyor. Hapishanede tutuklu ve hükümlü haklarınız ihlal ediliyor. Korkunç disiplin cezaları verilerek, koşullu salıverme hakkı ortadan kalkabiliyor.
AK Parti TMK’yı niye değiştirmiyor?
Hükümet Kürt sorununun çözümünde de başka bir eksene kaydı. Meseleye sadece güvenlik boyutundan bakar hale geldi. Başbakan’ın askerî bürokrasinin ve askerî vesayetin zihniyetini tercih etmesi çok ilginç. Güvenlik konsepti askerî operasyonların yanı sıra polis, kolluk ve yargı operasyonlarını da kapsar. Sıkıyönetim dönemlerinde de konsept hep böyleydi. Türkiye’de şimdi yaşanan bu. Biliyorsunuz... TMK, CMK ve TCK’daki antidemokratik değişikliklerin tümü Cemil Çiçek’in adalet bakanlığı döneminde yapıldı. Şimdi de Meclis Başkanı oldu ve yeni anayasayı yapacak olan uzlaşma komisyonunun başına geçti!
Türkiye, AİHM’de en çok mahkûmiyet alan ülkelerden biri. Evrensel ölçülere sahip bir hukuk sistemi kurabilmek için ne tür reformlar yapmak gerekiyor?
Terörle Mücadele Kanunu’nu kaldıracaksınız. Ceza ve Ceza Muhakemeleri kanunlarında ne kadar antidemokratik hüküm varsa atacaksınız. Ama AK Parti bunu yapmıyor. Çünkü sorunları siyasi yoldan çözemiyor. Çözemeyince de Terörle Mücadele Kanunu’na (TMK) ihtiyaç duyuyor. Siyaseten çözemediği sorunu güvenlik sorunu olarak görüyor ve TMK’ya havale ediyor. Sorunu, insanları içeri atarak, hırpalayarak çözmeye çalışıyor. AK Parti, demokratikleşme iddiasından vazgeçmiş gözüküyor. Statükoyla belli bir biçimde uzlaşıyor. AK Parti’nin kendisi statükocu bir güç haline geliyor. Konjonktür Türkiye’nin gerçek bir demokrasiye geçmesi için müsaitti ama görülüyor ki, AK Parti bu fırsatı heba edecek.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKBACAKİZMİT KÖRFEZİ YAKIN, DENİZ BİZE ÇOK UZAK! 17.03.2021 Tüm Yazıları
-
Ural ATEŞERANADİL... 21.02.2021 Tüm Yazıları
-
Demir Küçükaydınİki Devrimci – Türeci ve Şahin 4.01.2021 Tüm Yazıları
-
Perihan MAĞDENHayaller: ETHOS, Gerçekler: BİR BAŞKADIR BENİM MEMLEKETİM 18.11.2020 Tüm Yazıları
-
Talat ULUSOY9 Eylül 1922, İzmir’in “KURTULUŞ” Günü’nde… 9.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mahmut ÖVÜRAK Parti mi “İhvan’cı” siz mi operasyon çekiyorsunuz? 8.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mustafa Yurtsever2010 YILI REFERANDUMU’NUN BİTMEYEN HİKAYESİ 29.08.2020 Tüm Yazıları
-
Hilâl KAPLANİstanbul Sözleşmesi yaşatır mı? 7.08.2020 Tüm Yazıları
-
Eşref ÇAKARKonca Yazışmaları... 5.08.2020 Tüm Yazıları
-
Kadri GÜRSELTürkiye’de darbe mi olacak gerçekten? 16.05.2020 Tüm Yazıları
-
Sinan ÇİFTYÜREKTürbülanstan mayın tarlasına dalış yapan AKP! 13.05.2020 Tüm Yazıları
-
Yaşar YAKIŞTürkiye’nin iktidar partisi yardımlaşmayı da tekeline almak istiyor 25.04.2020 Tüm Yazıları
-
Orhan PamukEski salgınlar ve bugün biz 24.04.2020 Tüm Yazıları
-
Bejan MATURÖlüm hangi boşluğu doldurur? 12.04.2020 Tüm Yazıları
-
Umut ÖZKIRIMLIKorona ve milliyetçilik 8.04.2020 Tüm Yazıları
-
Raffi Hermon Araks‘ARTSAX (Dağlık Karabağ) MESELESİ, NEDİR VE NE DEĞİLDİR? 1.04.2020 Tüm Yazıları
-
Serdar KAYAİslam, Bilim, Virüs, Kumaş 24.03.2020 Tüm Yazıları
-
Markar ESAYANKarantina günlerinde yalnızlık... 20.03.2020 Tüm Yazıları
-
Eyüphan KAYACorona Virüs bir musibettir 19.03.2020 Tüm Yazıları
-
Merve Şebnem OruçSürreel bir devrim: Gezi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Metehan DemirMoskovanın samimiyet testi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Tayfun AtayGoebbels korosu söylüyor: "Her şey mükemmel efendim!" 18.02.2020 Tüm Yazıları
-
Hüseyin GÜLERCECHP, şimdi de İlker Başbuğu alet ediyor 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın AKDOĞANBirilerini suçlama yarışı 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Ufuk COŞKUNCemevleri için Cumhurbaşkanı’na Çağrı! 20.01.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın ERGÜNDOĞANGökdelen hançeri tam İzmir’in kalbine saplanıyordu ki… 16.12.2019 Tüm Yazıları
-
Nihat Ali ÖzcanOrtadoğu’nun karmakarışık halleri 22.10.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TenekeciDün ve bugün 11.09.2019 Tüm Yazıları
-
Haşmet BABAOĞLUİçerisini iyi anlamak için dışarıya bak! 9.09.2019 Tüm Yazıları
-
Esat KORKMAZYOLDAŞIM YAVUZ ÇANAK 29.08.2019 Tüm Yazıları
-
Ali KİREMİTCİDÜNYADA VE TÜRKİYE’DE SİYASET YENİDEN ŞEKİLLENİYOR 13.07.2019 Tüm Yazıları
-
Tayfun TURANAYILANA GAZOZ, BAYILANA LİMON. 11.07.2019 Tüm Yazıları
-
Mustafa DAĞCIÖTEKİLEŞTİRMENİN ÖTESİ= DÜŞMANLAŞTIRMAK 3.07.2019 Tüm Yazıları
-
Gürkan-Zengin23 Haziran seçimleri: Bir vak’ayi hayriyye 25.06.2019 Tüm Yazıları
-
Celal DENİZIRKÇILIĞIN TEDAVİSİ VAR MIDIR? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Serdar ESEN"Herşey Çok Güzel Olacak" mı? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet AY14 Mayıs güzellemelerinin anlamı 15.05.2019 Tüm Yazıları
-
Salih TunaZincir sesleri 23.04.2019 Tüm Yazıları
-
Beril DEDEOĞLUİflas eden tüccar, eski defterleri karıştırırmış 27.02.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TığlıBu ne iki yüzlülük!... 26.02.2019 Tüm Yazıları
-
Nermin ALPAYİNSAN VE EKONOMİK DEĞERİ 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
Ümit FıratBir mahalli seçim hatırası 15.01.2019 Tüm Yazıları
-
Murat AKSOYUnutmayalım yerel seçime gidiyoruz 11.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ekin GÜNBİR… İKİ… İZMİR MARŞIYLA KOŞ! 4.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet SeverTürkiye bu kadar tehdit ve hakaret eden bir Cumhurbaşkanı görmedi 18.12.2018 Tüm Yazıları
-
Nadi ÖZTÜFEKÇİUlusal mı Ulusalcılık mı? 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
İbrahim SEDİYANİKirletme 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
M.Şükrü HANİOĞLUDünya “biz”i parçalamak için mi savaştı? 26.11.2018 Tüm Yazıları
-
Cemil ERTEMEkonominin geleceğini simgeler anlatır! 31.10.2018 Tüm Yazıları
-
Amberin ZAMANCemal Kaşıkçı ve Türkiye’nin itibarı 10.10.2018 Tüm Yazıları
-
Mete YararCastle International 28.09.2018 Tüm Yazıları
-
Mehmet CANFilistin ulusal sorunu-II 25.09.2018 Tüm Yazıları
-
Leyla İPEKCİAile içi eğitimin maneviyatı (1) 18.09.2018 Tüm Yazıları
-
Ümit KurtTarihçi Kieser: Modern Türkiye'nin eş kurucusu Talat Paşa 17.09.2018 Tüm Yazıları
-
Güngör UrasABD’DE BORÇ KRİZİ 10.08.2018 Tüm Yazıları
-
Serpil Çevikcan24 Haziran sonrasındaki şema 30.05.2018 Tüm Yazıları
-
Hüseyin ÇAKIRVaatlerinizi sözleşme olarak imzalayın… 27.05.2018 Tüm Yazıları
-
Kürşat BUMİNLGS Türkçe: Çocuklarla dalga mı geçiyorsunuz? 7.02.2018 Tüm Yazıları
-
Aslı AydıntaşbaşYaklaşan facia 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Yusuf Ziya DÖGERTürkiye Seçimlerinin Kilidi Kürdler 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Özgür MumcuTutuklu yargı 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Arife KÖSEHawaii’den sonra nükleer savaş tehdidini yeniden düşünmek 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Güldalı COŞKUNSeçim kritiği desem de…. 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Ergün Diler23 gizli toplantı. 8.01.2018 Tüm Yazıları
-
Ceren KENARMusul sonrası DEAŞ 14.07.2017 Tüm Yazıları
-
Okay GÖNENSİNSertleşme mi normalleşme mi? 11.07.2017 Tüm Yazıları
-
İhsan ELİAÇIKDini çoğulculuk gereği kadından imam olabilir 23.06.2017 Tüm Yazıları
-
Adil GÜRHay Allah yine çenemi tutamadım! 16.04.2017 Tüm Yazıları
-
Hüseyin SARIBAŞHAYIR, YETER ARTIK! 18.02.2017 Tüm Yazıları
-
Mustafa ARMAGANÇankaya’nın karakutusu Latife Hanım mı? 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
İlhan ÇETİNFiliz 22 gündür hayata tutunmaya çalışıyor... 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
Süleyman YAŞARVatandaşın dövizini devlete dört katı faizle satıyorlar 26.07.2016 Tüm Yazıları
-
A.Turan ALKAN40 $, hem de ‘döge döge’ 15.07.2016 Tüm Yazıları
-
İhsan YILMAZÜmmetin ortak dili: İngilizce 13.07.2016 Tüm Yazıları
-
Bülent KORUCUÖzel haber bayramı 11.07.2016 Tüm Yazıları
-
Gökhan ÖZGÜNBen HDP’ye oy veriyorum… 28.06.2016 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLUYazmaya kısa bir mola veriyorum 17.04.2016 Tüm Yazıları
-
Cemil KOÇAKVe Türkiye ‘hayır’ diyor! 16.04.2016 Tüm Yazıları
-
Sema İZOLCennette de hendek var mı anne? 15.02.2016 Tüm Yazıları
-
Lale KEMALMİT-Mossad kırılganlığı, Rusya ile IŞİD gerilimi 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Birgül HAKANAli Demirsoy 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Sanem ALTANAcılar usta, bizler çırağız.. 6.02.2016 Tüm Yazıları
-
Hadi ULUENGİNOtoriterlik yükselirken 4.02.2016 Tüm Yazıları
-
Demiray ORAL‘Serbest kötülük ortamı’nı icat ettik / Hep birlikte - Tev bi hev re* 2.02.2016 Tüm Yazıları
-
Enver SEZGİNEkrem Sezgin 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARANSUYasadışı dinleme suç değilmiş! 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Gülay GÖKTÜRKAYM’den AİHM’e cevap 12.01.2016 Tüm Yazıları
-
Yasemin YILDIRIMSayın Kılıçdaroğlu elinizi yükseltin ve “Demirtaş 15 Temmuz gecesi neredeydi?” diye sorun 5.01.2016 Tüm Yazıları
-
Ayhan BİLGENYalanın gücü tükenir, onur kavgası tükenmez 30.12.2015 Tüm Yazıları
-
Zeliha AKPINARNefretiniz elektriğe dönüştürülebilseydi bütün dünyayı aydınlatırdı 29.12.2015 Tüm Yazıları
-
Abdülkadir Küçükbayrak“Analar ağlamasın”dan “Analarını ağlatacağız”a nasıl gelindi! 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Umur COŞKUNSöz Geçmez, Top Mermisi İşlemez 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Ekrem DUMANLIGeç kaldın ey Müslüman 17.11.2015 Tüm Yazıları
-
Semra POLATFransa'nın mülteci ayarlı bombaları 14.11.2015 Tüm Yazıları
-
Ferdan ERGUTHDP içi bir PKK eleştirisi mümkün müdür? 12.11.2015 Tüm Yazıları
-
Nejat ERDİMIŞİD,KÜRTLER VE KAPIMIZDAKİ TEHLİKE! 22.07.2015 Tüm Yazıları
-
Mazlum ÇETİNKAYAEşitlik yoksa kardeşlik de yok! 26.06.2015 Tüm Yazıları
-
Hakan DEMİRCANKoalisyon hava durumu 3 21.06.2015 Tüm Yazıları
-
Tuncay TOPCamide propaganda ve ucuz taşra siyasetçiliği 27.05.2015 Tüm Yazıları
-
Mithat SANCARİnkarın bedeli 30.04.2015 Tüm Yazıları
-
Bülent KARATAŞBirol Başören 28.03.2015 Tüm Yazıları
-
Hasan ÖZTÜRKİLMİK İLMİK 26.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kelemet Çiğdem TÜRKMUNZUR’UN ŞİFASI 6.02.2015 Tüm Yazıları
-
Gürbüz Çimen2 Dil 1 Bavul 2.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kerem ALTANHayaller duşakabin 20.01.2015 Tüm Yazıları
-
Mehmet YILDIZEnseyi karartmamalı ama nasıl? 8.01.2015 Tüm Yazıları
-
Eylem YILMAZDemokratı az olan toplumlar az demokrasi ile yönetilirler! 3.01.2015 Tüm Yazıları
-
Muhteşem ÖZDAMARHDP'yi BEKLEYEN TEHLIKE 29.12.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet DOĞANHADİ KALK 7.08.2014 Tüm Yazıları
-
Haydar TOPAYSevgili Yoldaşımız, ağabeyimiz Burhanettin Çetinkaya... 13.07.2014 Tüm Yazıları
-
Erdal TALUPolitikada Yeni Paradigmanın Doğuşu 7.06.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet KIRARSLANHalklar nasıl karar verir? 20.04.2014 Tüm Yazıları
-
Yasemin ÇONGARKiev’den notlar: Avrupalılaşmak ile güdülmek arasında… 4.02.2014 Tüm Yazıları
-
Zülfikar ÖZDOĞANTarih, Tarih Olalı... 2.01.2014 Tüm Yazıları
-
Neşe DüzelHata ve devlet gazetecileri 11.12.2013 Tüm Yazıları
-
Selçuk UZUN1915/16´da Erzurum Vilayeti Valisi Tahsin Uzer (1) 25.07.2013 Tüm Yazıları
-
Dr.Sivilay GENÇSibirya ablası 2.05.2013 Tüm Yazıları
-
Nihat TAŞTANBU GÜNÜN MÜŞRİKLERİ MEKKE MÜŞRİKLERİNİ ARATMIYOR 16.03.2013 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCI-Taraf YazılarıBelirsizlikler zamanı ve ütopya zamanı 21.10.2012 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLU-Taraf yazılarıESAT’IN YENİ HAMLESİ.. 8.10.2012 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜR-Taraf yazıları1922’de Güzelim İzmir’e Kimler Kıydı? 9.09.2012 Tüm Yazıları
-
Cevdet AŞKINŞiddetli çatışma dönemi başladı 22.05.2012 Tüm Yazıları












































































































































































































































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
6.12.2013
15.09.2013
23.04.2013
22.04.2013
15.04.2013
25.03.2013
18.03.2013
11.03.2013
10.12.2012
4.12.2012