Neşe Düzel
“Türkiye soykırım demek zorunda değil. Ama 1915’in insanlık suçu olduğunu kabul etmek ve özür dilemek zorunda. Ermeni olayında Atatürk büyük şansımız. O, 1915’e katılmadı. İttihatçı önderlere de ‘katiller’ dedi.”
“M. Kemal, Ermeni katliamını fazahat (utanılacak olay) diye tanımladı. Türk hükümeti de ‘utanılacak eylem’ desin, başlangıç olur. Ermenilerin yüzde 90’ı ‘Büyük ayıp işlendi, kusura bakmayın’ cümlesini bekliyor.”
“İttihat-Terakki ile Ergenekon arasında süreklilik var. Anti-Ermeni kampanyanın Talat Paşa-Rauf Denktaş ekseninde yürütülmesi tesadüf değil. Cumhuriyetin kurucularının önemli kısmı 1915’e katıldılar ya da o süreçte zenginleştiler.”
***
NEDEN TANER AKÇAM
Türkiye’nin gündemi öyle hızlı yürüyor ki, pek çok konu derinlemesine yorumlanmadan bir ötekine zıplanıyor ve bir süre sonra üzerinde yeterince durulmamış olan konu, karşımıza bir sorun olarak çıkıyor. Mesela İçişleri Bakanı’nın da katıldığı Hocalı mitinginde, “hepiniz Ermenisiniz, hepiniz piçsiniz” diye pankartlar açıldı. Toplumun içinden böyle ırkçı bir anlayışın çıkması acaba neyin işaretiydi? İçişleri Bakanı’nın böyle bir mitinge katılması nasıl yorumlanmalıydı? Türk toplumunda ırkçılık geniş bir taraftar mı toplamaya başladı? Hükümet milliyetçiliğe ve ırkçılığa ılımlı mı bakıyor? Bu pankartların yurtdışında bir yansıması oldu mu ya da olacak mı? Türkiye demokratikleşme yolunda hızla ilerlerken birden niye durdu? AKP demokratikleşmeden niye vazgeçti? PKK’yla müzakerelerin kesilmesinin bunda rolü oldu mu? PKK ne istiyor? Kürtler niye demokratik bir hareket yaratamıyor? Türkler ve Kürtler aşırı milliyetçi tutumlarıyla birbirlerini kilitleyip, demokratikleşmenin önünü birlikte mi kesiyorlar? 24 Nisan yaklaşıyor. Ermeni meselesinde Amerika bu yıl ne yapacak? Türkiye niye Ermeni meselesini çözemiyor? Çözememesinin nedeni Azerbaycan’la ilişkiler mi? Türk toplumu neden Ermeni meselesiyle yüzleşemiyor? Bütün bu başlıkları, Türkiye’de artan milliyetçi havayı anlamak ve Türkiye’yi içte hem dışta kilitleyen Ermeni ve Kürt meselesinde nereye doğru yol alındığını kavramak için Ermeni meselesi üzerine çok çarpıcı araştırmalar yapan, kitaplar yazan tarihçi Taner Akçam’la konuştuk. Yıllardır Amerika’da Clark Üniversitesi’nde ders veren tarih profesörü Taner Akçam, 1970’lerin öğrenci liderlerinden biri olarak Türk solunu ve Kürt siyasetini çok iyi bilen, Apo’yu iyi tanıyan ve PKK’nın kuruluşunu ve büyümesini yakından izlemiş olan biri.
***
-3-
Taner Akçam’la yaptığımız ve önceki gün birinci dün de ikinci bölümünü yayımladığımız konuşmayı bugün tamamlıyoruz.
***
24 Nisan yaklaşıyor. Ermeni meselesi dünyada yeniden gündeme gelecek mi?
Fazlasıyla gelecek. 2015’e doğru, herkes kılıç biliyor.
Amerika bu yıl ne yapacak sizce Ermeni meselesinde?
Herhalde çok değişik bir tavır takınmaz. Türkiye’ye eskiden yüklendiği kadar yüklenir. Çünkü 2012’nin sonunda ABD’de seçim var. Obama seçilmeden önce bir tavır değişikliğine gitmez. Ama 2015’te, Obama’nın soykırım diyeceğini tahmin ediyorum ben.
Amerika soykırım derse ne değişir?
Çok şey değişir. Amerika, İngiltere ve İsrail, Türkiye’nin uluslararası düzeyde şimdi böyle fazla dans etmesine ve dolaşmasına müsaade ediyorlar. Bu üçlü soykırımı kabul ettiği takdirde, Türkiye artık uluslararası planda dans edemez. Türkiye inkârcı tutumuyla dünyada izole bir rejim haline gelir. Bir zamanların ırkçı Güney Afrika’sına döner. Bugünkü Kuzey Kore olur. Bakın... Türkiye’nin soykırım demesi şart değil. Ama 1915’in büyük bir insanlık suçu olduğunu kabul etmek ve özür dilemek zorunda Türkiye.
Bu topraklarda, servet hep büyük katliamlarla el değiştirdi. Özür dileme halinde, Ermeni mallarının iadesi ve tazminat meselesi ne olacak?
Atatürk, Samsun’a çıktığında Kürt ağalarına yazdığı mektupta, “Ermeniler gelip mallarını sizden alır” dedi. Ermenilerin gelip mallarını alacağı korkusu, Türk Kurtuluş Savaşı’nda da önemli bir motivasyon görevi gördü. Ama şimdi böyle bir problem yok, olmaz. Malların geri verilmesi mümkün değil. Bununla kimse Türk insanını kandırmasın. Bu konuyu insanları korkutmak için milliyetçiler kullanıyor.
Peki, tazminat meselesi nasıl çözülür?
Tazminat meselesi iki hükümet arasında zamana yayılarak konuşulur. Bu konuda kural şudur. Her iki toplumun da vicdanen ben tatmin oldum demeleri gerekir. Bunu da iki hükümetin kuracağı ortak komisyonlarla toplum önünde tartışarak yaparsınız. Çünkü tazminat moral bir kategoridir ve sadece parayla ölçülmez!
Tazminattan ne anlamalıyız?
Özür dilemek, Anadolu’daki Ermeni izlerini açığa çıkarmak, vatandaşlık hakkı vermek, Ermenistan’a sosyal yardım yapmak, Trabzon Limanı’nı ihracata açmak gibi pek çok şey yapılabilir. Hrant’ın önerdiği gibi, sorun, Ermenistan’la Türkiye’nin AB’ye ortak girmesi sürecinde de ele alınabilir.
Türkiye niye Ermeni meselesini çözemiyor? Bunun topluma görünür bir maliyeti yok. Çözememesinin nedeni Azerbaycan’la ilişkiler mi?
O da bir parçası ama birkaç neden daha var. Eğer bir konuda 90 yıl yalan söylersen, 91. yıl çıkıp doğruyu söylemezsin. Türkiye’nin böyle bir psikolojik handikabı var. Devlet, bize 90 yıl yalan söyledi. Beyinler, yoğun bir milliyetçi eğitimle yıkandı. İnsanlara şimdi çıkıp “ben yalan söyledim” dersen, bu insanlar “niye beni 90 yıl adam yerine koymadın? Niye beni kandırdın?” diye sana öfke duyarlar. Ben hatırlıyorum... 1960’larda ortaokuldayken, bize Kürtleri, “dağda gezen Türkler” diye anlatırlardı. “Karda yürürken kart, kurt diye ses çıkarıyorlar, onun için onlara Kürt denir” diye bize broşürler dağıtırlardı. Senin, vatandaşına yalan söylemek üzerine oturan böyle bir devletin var işte. Ayrıca...
Evet ayrıca...
Ayrıca, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucularının önemli bir kesimi de maalesef 1915’e ya katıldılar ya da o süreçte zenginleştiler.
Bu ülkede, dünün ve bugünün pek çok büyük zenginin servetinin kaynağının Ermeni malları olduğunu biliyoruz. Milli mücadeleyi yapanlar arasında Ermeni mallarıyla zenginleşenler önemli bir yer tutuyor mu?
Evet. Esas olarak İttihat-Terakki kadroları bunlar. Biliyorsunuz... Rumeli ve Anadolu Müdafaa-i Hukuk cemiyetleri adıyla Anadolu’da oluşturulan direniş örgütleri büyük ölçüde İttihat-Terakki tarafından kuruldu ve örgütlendi. Falih Rıfkı’nın Çankaya kitabındaki deyişiyle, Ermeni katliamını yapan kadrolar o sırada iki şıkla karşı karşıya kaldılar. Ya İstanbul’da kalacak ve işgal gücü tarafından 1915 nedeniyle yargılanacaklardı. Ya da Anadolu’ya geçip, milli kurtuluş kahramanı olacaklardı.
Ne yaptılar?
İkinci şıkkı tercih ettiler. Ama burada ayırım yapmak lazım. Çünkü bu söylediklerim, milli mücadelenin önünde yer alan insanların tümünü suçlamak ve karalamak olarak anlaşılmamalı. Her ulus sonuçta ulusal kahramanlara sahiptir ve kendisine göre bir ulusal kurtuluş mücadelesi vermiştir. Türkiye’ninki de bu anlamda ötekilerinkine göre ne aşağıdadır ne de yukarıdadır. Fakat bu hareketin içinde, 1915’e ya doğrudan katılmış ya da 1915’ten zenginleşmiş, nemalanmış önemli bir kesim var. Zaten şu anda 1915’le yüzleşmekte yaşanan zorluk da budur.
Hâlâ mı?
Evet. Fakat artık Türkiye’de herkes biliyor ki, M. Kemal bizim bu noktada büyük bir şansımızdır. M. Kemal ne 1915’e katıldı, ne de bunu tasvip etti. O, yargılanmalarını istedi. Hatta M. Kemal, İttihatçı önderleri “katiller” diye tanımlar. Onlarla arasına ciddi bir mesafe koyar.
1915 katliamcıları, Osmanlı Meclisi’nde yargılandılar. Cumhuriyet döneminde ise bu konuda hiç yargılama olmadı. M. Kemal, 1915’e katılanların yargılanmalarını istemekten niye vazgeçti?
Vazgeçti, çünkü Batılı güçler, Türk milliyetçilerinin teklifini kabul etmediler. Ankara’daki milliyetçi hareket, İttihatçıların, Ermeni soykırımı katillerinin ve suçlularının yargılanmasını, Misak-ı Milli için ödenmesi gereken bir fiyat olarak gördü ve yargılamayı destekledi. Ama 1920 nisanında Sevr Antlaşması ortaya çıktı. Yani Misak-ı Milli kabul edilmedi, Sevr, Anadolu’yu parçalara böldü. Sonuçta bugünkü sınırlarımız ancak savaşarak elde edildi. İşte Sevr’le birlikte, Ankara, 1915’in yargılanmasından vazgeçti. Bu fiyatın ödenmesinin gereksiz olduğunu düşündü. Aslında Anadolu’da, 1918’den 1923’e dek beyhude kan döküldü.
Ne yapılabilirdi?
Dediğim gibi... Eğer Misak-ı Milli İngiltere tarafından 1918-19’da baştan kabul edilseydi... Ve kabul etmenin şartı olarak da, bizden İttihatçıların yargılanmasını isteseydi... Zaten Anadolu’daki milliyetçi hareket, İttihatçıların yargılanmasından yanaydı. İşte o zaman biz bugün gençlerimize başka bir tarih anlatıyor olacaktık. Biz de bugün tarihimizi Almanlar gibi konuşuyor olacaktık. Ama bu konunun tıkanmasında Batılı güçlerin de büyük sorumluluğu var. Bakın... Atatürk 1920 ağustosunda İstanbul’a bir mektup yazıyor.
Atatürk, 1915’in yargılanmasıyla ilgili ne diyor?
O sırada Sevr belli olmuş ve İstanbul’da yargılamalar sürüyor, Ermeni soykırımından ötürü insanlar asılıyor. Atatürk, “Artık” diyor, “beyhude hale gelmiş bu vatan evlatlarını asmaktan vazgeçin. Bu lüzumsuz idamları durdurun!” Sevr’den önce ise aynı Atatürk, gene İstanbul’a bir mektup yazıyor. “Yargılanmalar kâğıt üstünde kalmamalı. Dosta ve düşmana adaletin nasıl gerçekleştiğini gösterecek tarzda olmalı” diyor. Açıktan cezalandırılmalarını savunuyor.
Atatürk, Misak-ı Milli kabul edilseydi, İttihatçıların milli mücadeleye katılmış olanlarını da 1915’ten ötürü yargılayacak mıydı?
Ankara, İstanbul’da yakalanmış olanlarla sınırlı bir yargılamayı yeterli görüyordu. Zaten o dönemde iki temel soru vardı. Osmanlı egemenliği tanınacak mı, tanınmayacak mı? Tanınmayacaksa, Osmanlı toprakları üzerinde kaç tane devlet kurulacak? Ve bu devletlerin sınırı nereden geçecek? Bu konuda iki farklı görüş vardı. Türk milliyetçileri, “Osmanlı egemenliği tanınsın, devletler kurulmasın, Misak-ı Milli sınır olsun” diyorlardı. Batılılar ise Sevr’de açığa çıkan devletlerin kurulmasını istiyorlardı. Yani Ermenistan, Kürdistan olsun. İzmir ve civarı Yunanlılara verilsin. İtalyan ve Fransız nüfuz bölgeleri oluşsun. Boğazlar uluslararası bölge olsun.
İkinci temel soru neydi peki?
İkinci temel soru da şuydu. Savaş sırasındaki cinayetler konusunda ne yapılacak? İngilizler de, Türkler de 1915 katliamını yapanların, Yunanlılara ve Araplara karşı cinayet işleyenlerin yargılanmalarını istiyorlardı. Aralarındaki fark yargılamanın boyutuyla ilgiliydi. Ankara, yargılamaların sınırlı bir İttihatçı çevreyi içermesini istiyordu. “Yargılamalar, bütün bir İttihat-Terakki hareketine yaygınlaştırılmasın” diyordu. İstanbul’daki İngiliz İşgal Kuvvetleri Komutanlığı ise yargılamanın mümkün olduğu kadar geniş tutulmasına taraftardı.
Peki, gerçek nedir? Bütün İttihatçılar Ermeni katliamına katıldı mı?
Bu katliama karışmamış insanlar vardır ama bu sonuçta bir siyasi partinin sorumluluğunda olmuş bir iştir bu. Ama tabii ki bu konuda bir ayırım yapmak gerekir. Mesela Mehmet Emin diye Trabzon milletvekili bir Türk milliyetçisi vardır. Onun, Meclis-i Mebusan’da yaptığı konuşma mükemmeldir. Bir Türk milliyetçisi olarak Ermeni katliamını kınar.
Bu Cumhuriyet’i İttihatçılar kurmadı mı?
Kurdu. Mesela Atatürk İttihat-Terakki içinde muhalefeti temsil ediyordu. Kısacası, İttihat-Terakki’de bu katliama karışmamış insanlar vardı. Aslında, Cumhuriyet’in kurucu kadrolarının, M. Kemal’in kişiliğinde sembolize edilecek bir biçimde Ermeni konusunda açılım yapabilecek şansları vardı.
Tam olarak nasıl bir şans bu?
Aslında biz şu anda da Atatürk’ün izinden gidebiliriz. Atatürk, 24 Nisan 1920’deki Meclis konuşmasında, bu olayı geçmişteki bir “fazahat” (ayıp olay, shameful act) yani “utanılacak bir olay, bir eylem” diye tanımladı. Dolayısıyla bugün Türk hükümeti de bu olaya “utanılacak bir eylem” derse, bu bir başlangıç olur.
Türk toplumu neden Ermeni meselesiyle yüzleşemiyor?
Toplum yüzleşiyor. Devlet yüzleşemiyor. Ermenilerin yüzde 80-90’nının beklentisi, “Kusura bakmayın, büyük bir ayıp işlendi” cümlesidir. Önemli olan, Türk insanıyla Ermeni insanının acıyı ortak paylaşabilmeleridir.
Türk milliyetçiliğinde, Ermeni meselesinin yeri nedir?
Türk milliyetçiliğinin ötekisi büyük ölçüde gayrımüslimlerdir. Ermeniler gayrımüslimlerin içinde önemli bir yer tutarlar.
Hrant’ın, 1915’in mimarlarından Talat Paşa gibi arkadan bir kurşunla sokakta öldürülmesi sizce neyin mesajıydı?
İttihat-Terakki ile Ergenekon arasında ciddi bir süreklilik var. Anti Ermeni kampanyanın Talat Paşa ekseninde yürütülmüş olması ve Talat Paşa Komitesi’nin Rauf Denktaş ekseninde kurulması tesadüf değildir. Nitekim bu komitenin üyelerinin çoğu Ergenekon sanığı bugün. Ben, Ergenekon bağlantısı nedeniyle Rauf Denktaş’ın, Hrant Dink’in manevi katillerinden biri olduğuna inanıyorum. Ama çok ilginçtir, Hrant’a sahip çıkanlar bunu fark etmiyorlar.
Neyi fark etmiyorlar?
1915 ile Hrant’ın öldürülmesi arasındaki bağı fark etmiyorlar. Hrant’ı savunmak isteyenler, 1915’le aradaki bağı keserek bunu yapamazlar. 1915’in gündeme getirilmesine kızarak Hrant’ı anamazlar.
Türkiye’nin hiçbir meselesini kalıcı biçimde çözememesini nasıl açıklıyorsunuz siz?
Kültürle ilgili bir problem bu. Öyle bir devlet geleneği var ki, ancak zihniyet devrimi yapılarak meseleler çözülebilir. Düşünün... “Türkiye’de herkes eşittir, vatandaştır” demek bir zihniyet devrimini gerektiriyor bu ülkede. Çünkü hâlâ Hıristiyan, ötekidir burada. Bu yüzden de, Lozan Antlaşması’ndaki azınlık haklarıyla ilgili maddeleri ve saçmalığı artık kaldırmak lazımdır.
Biz, yüz yıl önceki sorunları aynen yaşamaya devam ediyoruz. Toplumsal bir sorun mu var ortada? Yoksa yeterli, güçlü, cesur siyasetçiler mi çıkartamıyoruz biz?
Biri, ötekini tetikliyor. Bu ülkede cesur bir siyaset karşılığını bulur ama bunu yeteri kadar seslendiren çevre ve insan yok Türkiye’de.
Türkiye sorunlarını nasıl çözer?
Dünyada orta büyüklükteki ülkeler, sorunlarını esas olarak dış koşulların kendilerine yaptığı olumlu dayatmalarla aşabiliyorlar ancak. Türkiye için bu dinamik AB sürecidir. O süreç durduğu için Türkiye tekliyor şimdi.
Yeni bir anayasa, bu ülkede sorunları çözmeye ne kadar yardımcı olur?
Çok büyük bir yardımı olur. Herkes vatandaştır ve eşittir zihniyeti, bu ülkeye yeni anayasayla getirilebilir ve yerleştirilebilir. Niye Türkiye, demokratikleşmesini sağlayacak güçlü iç dinamiklerden yoksun diye bana sorarsanız... Türkiye iç dinamikten yoksun, çünkü Türkiye kendi modernizmini yaratacak devrimci dinamiklerini, reformistlerini hep imha etti. Bunlar, Hıristiyanlardı! Bunların yerini doldurmak yüzyıl aldı.
Hıristiyanların yerini kim dolduruyor sizce şimdi?
AKP yavaş yavaş Hıristiyanların yerini almaya çalışıyor. Zaten bu yüzden Müslüman kesimin hesaplaşması çok önemli ve tarihî bir olay! Müslüman kesim bu hesaplaşma sayesinde demokratikleşecek ve özgürleşecek. Müslüman kesimin oluşturduğu bu güçlü iç dinamik de sonuçta Türkiye’yi özgürleştirecek. Nitekim Müslüman kesimin Ergenekon’la hesaplaşmada ve yüzleşmede önemli bir payı oldu. Eğer bugün biz, Türkiye’nin demokratikleşmesinde, AKP'nin girişimlerini birinci büyük dalga olarak tanımlarsak... Demokratikleşmede ikinci büyük dalga da, eğer tarihle yüzleşme cesaretini gösterirse, gene İslami kesim içinden çıkacak!..
Yazarlar
-
Eser KARAKAŞŞimşek, ÖTV, cari açık ve gümrük birliği 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasBakü ve Erivan başardı, Türkiye kazandı 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİYargıda yine mi temizlik başlamış? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUŞakülünden çıkmış bir ülke: Türkiye 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazBöyle mahkemenin hükmüne adalet denir mi? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTürkiye terörsüz olacak, bölünmeyecek.. Amenna.. Ya Suriye’den gelecek tehdit? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Karamsarlık yaymak’ 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm süreci komisyonuna dair 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÜzgünüm, kimse Türkiye’yi bölmek istemiyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
6.12.2013
15.09.2013
23.04.2013
22.04.2013
15.04.2013
25.03.2013
18.03.2013
11.03.2013
10.12.2012
4.12.2012