Neşe Düzel
“Küçük adımlarla başlayalım. İlk adım, yasal değişiklikler yapılsın, tutuklananlar serbest bırakılsın. İki, Öcalan’ın konumu değişsin. Üç, diyalog mekanizması kurulsun. Bu süreçte Öcalan, PKK’ye sınır dışına çıkma talimatı verir.”
“Kürt denklemi artık “Biz Kürt realitesini tanıyoruz. Kürt kardeşlerim, canlarım, ciğerim” demenin çok ötesine geçti. Kürtler artık Ortadoğu’da siyasete yön veren güç. Bölgede siyaset hesaplayan herkes Kürtleri hesaba katmak zorunda.”
“Bugüne dek Kandil’e çıkmış Kürt liderlerini kim indirebildi? Talabani ve Barzani de 15 yıl önce Kandil’deydi. Saddam indirebildi mi onları? Kandil’i kimse kuşatabildi mi? Kandil’e çıkmış Kürt liderler çözüm olmadan Kandil’den hiç inmediler.”
***
NEDEN SELAHATTİN DEMİRTAŞ
Türkiye aslında Kürt meselesinde ve PKK sorununda çok kritik bir dönemeçten geçiyor. PKK’nın silahlı eylemlerinde ve ordunun operasyonlarında otuz yıldır olduğu gibi gençlerimiz ve çocuklarımız gene ölmeye devam ediyor, yaşanan bu kan banyosu geçmişin tekrarı gibi geliyor ama öyle değil. Artık çok farklı sesler çıkıyor. Bugüne dek her PKK eyleminden sonra intikam yeminleri yapan devlet, PKK’nın Dağlıca’daki son karakol baskınından sonra, her zamanki gibi “akan kan yerde durmayacak” demek yerine daha çözüme yatkın bir ses çıkarıyor. Başbakan, “PKK silahı bırakırsa biz operasyon yapma heveslisi değiliz” diyor. Bu arada Kürt sokağının en saygın isimlerinden biri olan ve son seçimde BDP blokundan milletvekili seçilen Leyla Zana, çekinmeden konuşuyor ve bu sorunu AKP’nin çözebileceğini ve çözüm için AKP’nin desteklenmesi gerektiğini söylüyor. Bu arada KCK’nın ve Kandil’in başı olan Murat Karayılan, PKK’da bazı kontrol dışı unsurların derin devletle işbirliği yaparak İmralı’da ve Oslo’da yapılan barış müzakerelerini sabote etmiş olabileceği ihtimalini dile getiriyor. PKK’nın politikasını, “biz artık karakol baskınları yapmıyoruz. Sadece devletin operasyonlarına cevap veriyoruz” diye özetlediği bir dönemde PKK, Karayılan’ı yalanlarcasına Dağlıca’da karakol baskını yapıyor. Kürt siyasetinin temsilcisi BDP, “PKK bütün silahlı faaliyetlerini durdursun” diyerek PKK’ya çağrıda bulunuyor. Bu arada Amerika ve Irak Kürdistan’ı da hareketleniyor ve Barzani, Erdoğan’a destek veriyor. Suriye’de Esed’e karşı muhalefetin başına Türkiye’nin de onayıyla bir Kürt lider getiriliyor. Bütün bunlar ne anlama geliyor, hangi sürecin habercisi oluyor? Bu süreci, Kürt sorununun çözümünde muhataplardan biri olan BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş’a sorduk. Tartışılması gereken cevaplar aldık.
***
-2-
BDP eş başkanı Selahattin Demirtaş’la yaptığımız ve dün birinci bölümünü yayımladığımız konuşmayı kaldığımız yerden sürdürüyoruz.
NEŞE DÜZEL: AKP, bu ülkede demokratikleşme yolunda pek çok önemli adım attı. AKP için Kürt sorununun çözümünde hiçbir şey yapmadı diyebilir misiniz?
SELAHATTİN DEMİRTAŞ: 2002’de AKP’yi kuranlar, statükocu rejimden bunalmış olan toplumun değişim ve dönüşüm talebini doğru okudular. Özellikle AB süreci çok etkiliydi ve dış dinamik rüzgârını AKP’yi kuranlar doğru yakaladılar ve reform sürecini başlattılar. Ama...
Evet, ama...
Demokratik bir kültür oluşturamadıkları için bir müddet sonra güç ve iktidar delisi oldular. Devletleştiler! Aslında kendilerinin bile hayal edemeyeceği bir büyüklüğe ulaştıklarında, gücü kontrol etmek ve yönetebilmek adına yapacakları iki şey vardı. Ya devleti merkezden küçültecekler ve iktidarı demokratik yoldan yerelle paylaşacaklardı. Ya da baskıyı arttırıp hegemonik bir güce dönüşeceklerdi. Onlar, ikinci yolu seçtiler. Demokratikleşerek egemenliği dağıtmak yerine, merkezileşerek tek adamlığı öne çıkardılar.
Peki, AKP şimdi ne istiyor sizce?
Ortadoğu toplumlarında kadına bakış açısı, dünyaya bakış açısının en net hâlidir. Bu ülkelerde kadına bakış bir turnusol kâğıdıdır. Şöyle söyleyeyim. Bir insan kadın özgürlüğüne nasıl bakıyorsa, dünyaya da öyle bakıyordur. Binlerce yıllık erkek zihniyeti her alana sirayet etmiştir bu toplumlarda. Başbakan ve bakanlarına bakın...
Ne görüyorsunuz?
Kadınla ilgili kullandıkları sözler ve yaklaşımların aynısını diğer özgürlüklerle ilgili de gösteriyorlar. Başbakan’ın kürtaj tartışmasından yola çıkarak, Kürtlerle ilgili ne düşündüğünü rahatlıkla kestirebilirsiniz. “Ben sizin efendinizim” diyor. “Ruhların da, bedenlerin de halkların da efendisiyim” diyor. Kürtlerin istediği özgürlüğü ve eşitliği, bu başbakan sağlayamaz.
Leyla Zana, bu sorunu Erdoğan’ın çözebileceğini ve onun desteklenmesi gerektiğini söyledi. Siz bu sözler hakkında tam ne düşünüyorsunuz?
Leyla Hanım kişisel görüşlerini ifade etti. Biz parti olarak Leyla Hanım’ın “Başbakan desteklenmelidir, umut Başbakan’dır” görüşüne katılmıyoruz. Başbakan’ın sorunu çözmeye gücü var ama niyeti yok. Başbakan iktidarını zorda hissetmedikçe asla özgürlükler konusunda adım atmaz. Bu yüzden muhalefet, Başbakan’ın özgürlükçü ve demokrat olmadığını iyi teşhir etmeli. Başbakan oy kaybetmeye başlamalı ki, bir şeyleri değiştirebilsin. Yoksa değiştirmeyecek. “Güçlendikçe değiştirir. Biz onun arkasında durdukça ve Başbakan bizim verdiğimiz destekle güçlendikçe her şeyi değiştirir” tezi, 2007 sonrasında çöktü. Bunu artık herkes görmeli!
Bazı araştırmalar Erdoğan’ın oyunun arttığını ortaya koyuyor. Siz de kamuoyu araştırması yaptırıyor musunuz? Sizin yaptırdığınız kamuoyu yoklamaları ne gösteriyor?
Şu anda Türkiye genelinde iki partinin oyu artıyor. BDP’nin ve AKP’nin oyu artıyor. Ama AKP’nin Kürtler nezdinde oyu artmıyor. Aksine AKP, Kürtler nezdinde itibar, güven ve oy kaybı yaşıyor.
Leyla Zana sıradan biri değil. Erdoğan’ı böyle açıkça desteklemesi için bir neden olması gerekir. Siz bu nedeni biliyor musunuz?
Leyla Hanım’la telefonda biraz sohbet ettik. Yüz yüze gelmedik. Mutlaka bir açıklaması vardır.
Erdoğan’ı neden desteklediğini sormadınız mı?
Bizi ikna edememiş demek ki. Biz tatmin olmadık. Kendisinin AKP’ye ve Erdoğan’a bakışı, partimizin görüşleriyle uyuşmuyor. Sadece partimizle değil, Kürt halkının çok önemli bir kısmının görüşleriyle de uyuşmuyor. Partimizi destekleyen ya da desteklemeyen Kürt halkı, umudu Erdoğan’da görmüyor. “Ona güç ve destek verirsek, kesinlikle bu sorunu çözer” görüşü, sokakta hâkim olan bir görüş değil. Tam tersine, Roboski’de özür dilemeyi bile zulüm sayan bir başbakana Kürtler umut bağlamaz.
Zana, Hürriyet’teki röportajında, PKK’nın bölünmesinin yaratacağı olumsuz sonuçlara da dikkat çekiyor. “Sorunun çözümünü 50 yıl erteletir böyle bir bölünme” diyor. Zana, devleti mi uyarıyor?
Hükümeti uyarıyor. Çünkü 30 yılda devletin hep böyle bölme girişimleri oldu. Ama ben şu anda devletin resmî görüşünün PKK’yi bölmek olduğunu düşünmüyorum. Akıllıca olmaz bu. Şu anda devletin akıllıca davrandığını görüyorum. Devlet PKK’yi bölme girişiminde bulunmuyor.
Devlet niçin PKK’yı bölmek istemiyor?
Bölme, karşınızdaki gücü yani muhatabınızı daha tehlikeli kılar. PKK sonuçta örgütlü bir harekettir. Örgütlü bir güç her zaman muhatap alınabilir ve onunla birlikte çözüm geliştirilebilir. Bu gücün dağınık ve kontrolsüz bir hâle gelmesi ise tehlikelidir. Bu bölünme, ne Kürtlere, ne Türkiye’ye, ne de devlete yarar. PKK’nin birlik, bütünlük içinde kalması çözümü kolaylaştırır. Onun için devlet PKK’yi böleyim diye bir şeye girmez bir kez daha. PKK’yi tümden yok etmek ister ama bölme işine gitmez. Devlet daha çok BDP’yi bölmeye çalışacaktır.
Niye?
Çünkü BDP, parlamentoda grubu olan bir siyasi güç. Bu siyasi güç karşısında devlet, özellikle Kürt coğrafyasında zorlanıyor. Bu yüzden de bölmeye çalışıyor. Bir de Başbakan, hangi partiden birkaç oyu biraraya getirebiliriz de, kimseye muhtaç olmadan tek başımıza anayasamızı yapabiliriz diye bir hesabın içinde. Yüzde üç dört oyu daha olsa tek başına anayasayı referanduma götürebiliyor çünkü. Ama BDP’de ona ekmek yok. Blokla anlaşmadığı müddetçe bizden üç oy değil, tek oy bile alamaz.
Meclis Anayasa Hazırlama Komisyonu’nda BDP de var. Karayılan Başbakan’ın çok istediği başkanlık sistemini desteklediğini söyledi Avni Özgürel’e. Siz de başkanlık sistemini destekliyor musunuz?
Bu hâliyle desteklemeyeceğiz. Biz yerinden yönetim modellerini öneriyoruz. Özerklik, eyalet, federasyon tartışmaya açılmalıdır. Eğer bunlar benimsenirse, başkanlık sistemi anlamlı olur. Bizim önerdiğimiz demokratik özerklik, başkanlık sistemiyle de parlamenter sistemle de uyuşur. Yoksa bu hâliyle başkanlık sistemi diktatörlük sistemi olur.
Siz, “Kürtlerin sadece AKP’den değil, ateşkes için PKK’dan da bir şey beklememesini” söylediniz. Ateşkes için PKK’dan da bir şey beklemiyor musunuz?
Hayır, hayır... Söylediğim şey çok farklı benim. Niye sözlerim anlaşılmıyor ki! İnsanlara, “barış gelsin diye oturup beklemeyin, bir şeyler yapın” diyorum ben. Yoksa ben, “barış oralardan gelmez” demiyorum. Tabii ki bu ülkeye barışı getirecek olan PKK ile AKP’nin uzlaşmasıdır. Barış, onların anlaşmasıyla gelir. Ama onların oturup anlaşacağı günü beklemeyin diyorum ben. Sizler de barış için mücadele edin, onları barış yapmaları için zorlayın!
Zorlanmazlarsa ne olur?
Zorlamazlarsa barış gelmez. Zorlamaları lazım. Kürtler PKK’yi, Türkler de AKP’yi barışa zorlamalı. Biz zorlamazsak 50 sene daha savaşabilirler. Bunu anlatmaya çalışıyorum ben. Nasıl olsa PKK bir gün bize barışı getirir, AKP bir gün barışı getirir demeyin, tarafları barış için zorlayalım, diyorum.
Sorunu halklar çözsün, diyorsunuz. Kürt halkının temsilcisinin artık BDP olduğunu mu düşünüyorsunuz?
Kürt halkının legal alandaki, siyasal seçilmiş temsilcisidir BDP. PKK ise sadece Türkiye’de değil Ortadoğu’daki Kürtlerin de önemli desteğini sağlamış bir örgüttür. PKK, BDP’den çok daha büyük bir alana hükmediyor. Daha büyük bir nüfuz ve siyasi gücü var. BDP Türkiye’de seçimlere giriyor ama PKK’nin Suriye, İran ve Irak’taki Kürtler üzerinde de büyük bir siyasi gücü var
Irak Kürdistan’ında Barzani’nin başkanlığında yarı bağımsız bir devlet var. Bu devletin bir ordusu var. PKK ise bu ülkenin içinde Kandil’de silahlı bir güç. Üstelik siz, PKK’nın orada siyasi bir güç olduğunu da söylüyorsunuz. PKK’nın siyasi bir güç olması Barzani’yi rahatsız etmiyor mu?
Söylemlerinde bunu ifade ediyor. “Kandil’de barındırmayız” diyor. PKK’nın Kandil’de üç dört bin gerillası var. Bunun siyasi etki yaratmadığı düşünülebilir mi? PKK, büyük bir siyasi güçtür orada.
Kendi devletinin topraklarında ayrı bir silahlı gücün dolaşmasına izin verebilir mi Barzani?
Vermezse ne yapacak?
PKK’yı Kandil’de barındırmaz.
Bugüne kadar Kandil’e çıkmış Kürt liderlerini kim indirebildi? Talabani ve Barzani de on beş yıl önce Kandil’deydi. Saddam’a karşı savaş yönetiyorlardı. Saddam indirebildi mi onları? Kuşatabildi mi kimse Kandil’i? Barzani herhâlde herkesten daha iyi biliyor Kandil’in ne olduğunu? Bugüne kadar Kandil’e çıkmış Kürt liderler çözüm olmadan Kandil’den inmediler. Kim Kandil’e çıkmışsa, Kandil’i mesken tutmuşsa çözüm olmadan oradan inmediler. Çünkü Kandil zaptedilemez bir coğrafyadır. Kaldı ki PKK orada siyasi ve askerî olarak tümüyle kontrolü ele geçirmiş durumda.
Anlamadım...
PKK sonuçta sadece beş bin gerilladan ibaret bir örgüt değil. Avustralya’dan Amerika’ya, Avrupa’dan Ortadoğu’da Kürtlerin yaşadığı coğrafyanın tamamında siyasi olarak etkisi var PKK’nin. Siyasetin belirlenmesinde etki gücü var. Kandil bölgesinde onbinlerce nüfus, PKK’nın sempatizanıdır aynı zamanda. Hewler’deki, Süleymaniye’deki Kürtler PKK’ye sempati duyuyorlar. Bunları gidip yerinde gözlemleyebiliyoruz biz.
Son zamanlarda herkes “Kürt sorunu global bir hâle geldi” diyor. Bununla ne kastediliyor sizce?
Artık bölgesel bir sorun Kürt sorunu. Küresel güçlerin de etkili olduğu ve etki etmek istediği bir sorun bu. İşin Suriye, İran ve Irak boyutu var. Mesela Suriye’de şu anda Kürt nüfusun yüzde 80’i PKK sempatizanıdır. Ve oradaki Kürt nüfus, Esat rejiminin geleceğini belirleyebilecek bir pozisyondadır. Esat’a muhalefetin lideri de bir Kürt oldu şu anda.
Türkiye’ye rağmen mi oldu?
Olmadı tabii ki. Türkiye, Kürtlerin desteğini almak istiyor. Ama Türkiye, Suriye Kürtlerinin güvenini kazanmak istiyorsa, işe Türkiye Kürtlerinden başlamak durumundadır. Önce Türkiye Kürtleriyle güven ilişkisi kuracak ki, Suriye Kürtleri ona güvenebilsin. Bu işler çözülmeye Türkiye’den başladığı takdirde, Türkiye’nin Suriye’de manevra olanağı güçlenir. Dolayısıyla Kürt denklemi artık “Biz Kürt realitesini tanıyoruz. Kürt kardeşlerim, canlarım, ciğerim” demenin çok ötesine geçti! Kürtler Ortadoğu’da şu anda siyasete yön veren bir aktör. Kürtler bir güç artık. Ortadoğu siyasetini hesaplayan herkes Kürtleri hesaba katmak zorunda.
BDP’ye dönersek... Türkiye’de BDP ateşkes için Kürt halkı adına tek başına mı konuşacak bundan sonra?
Hayır, tek başımıza biz konuşamayız. Öcalan bir realitedir. Kesinlikle kendisiyle görüşülmesi ve konumunun değiştirilmesi lazım. İmralı’da bu şekilde rehine muamelesi gördüğü müddetçe BDP’nin de eli kolu bağlanır. Biz de bir şey yapamayız. O nedenle KCK, Öcalan ve BDP eş zamanlı olarak devreye girmeli. Çünkü artık şu bir gerçek. BDP’yi, Öcalan’ı ve KCK’yi birbirinden izole ederek müzakere yapmaya çalışırsanız bu iş yürümüyor. Hükümet üçüyle de temasta olmalı.
Peki, BDP olarak Kürt ve Türk halkına önerdiğiniz bir çözüm paketiniz var mı?
Var. Biz defalarca kendi yol haritamızı hazırladık, madde madde sıraladık. Küçük küçük adımlarla başlamak lazım. Biz sorunu bir haftada çözelim ve çözeriz iddiasında değiliz. Bir iki küçük adım herkesin işini inanılmaz kolaylaştırır. Ama o küçük adımlar atılmıyor ve atılmadığı müddetçe de çözüm yolunda yürümek imkânsızlaşıyor.
O küçük adımlar neler? Silahsız bir çözüm olması gerektiğine mi inanıyorsunuz siz?
Kesinlikle. Terörle Mücadele Kanunu bir facia. Türk Ceza Kanunu’nda ifade özgürlüğü önündeki engeller de facia. Tutuklamalara neden oluyor bunlar. Bu yüzden birinci küçük adım, yasal değişiklikler olmalı. Tutuklananlar serbest kalmalı. Biz şiddeti teşvik eden, şiddeti kullanan, şiddete karışan ve alenen övenleri cezalandırın diyoruz. Bunlar, ifade özgürlüğü değil.
İkinci adım ne olmalı?
İkinci adım, Öcalan’ın konumu değiştirilmeli ve sürece katkı sunabilmeli. Üç, ortak bir diyalog mekanizması kurulmalı. Bu adımlar, silahların susmasını sağlar. Silah bırakılmasının yolunu açar. Süreç böyle gelişirse, bence Öcalan, PKK’yi sınır dışına çıkarma talimatını verir.
Kürt sorununun çözümü için AKP ile diyalog başlatan CHP, size de geldi mi?
Hayır gelmedi. CHP gibi bir parti sonuçta barış için bir hamle yaptı ama Başbakan’ın açıklamalarından anlaşılıyor ki, CHP’yi biraz kendi kuyruğuna takıp bu meselede biraz zaman kazanmak istiyor. CHP’ ile başlatılan süreç için “İki üç ay bekleyeceğiz... Bir şey çıkmazsa blöf yapmışlar” diyeceğiz” diyor. İki üç ay niye bekliyorsun? Bu mesele, böyle beklemeleri kaldıracak bir mesele değil ki! Çocuklar ölüyor! Sen başbakan olarak meseleye bugün el atmak zorundasın.
Peki... PKK, sizin “silahlı faaliyetlere son verin” çağrılarınıza cevap vermezse ve silahlı saldırılarını sürdürürse, ki sürdürüyor, siz ne yapacaksınız?
Ortada bir savaş var. Birbirini öldürmeye çalışan iki güç var. Biz gene de bu savaşı durdurmaya çalışırız. Ama savaşı durdurmayı, PKK’yi durdurmayı, PKK’yi bitirmek olarak algılamamak lazım.
Nasıl algılamak lazım?
Savaşı durdurmak, savaşan iki tarafı durdurmaktır. Bakın... Silvan olayının üzerinden bir yıl geçti. PKK, ordu ve polis güçleri arasında bir yıldır her yerde savaş durumu var. Oysa Silvan olayının öncesinde PKK tarafından tek taraflı bir ateşkes vardı. Hükümet bu ateşkese cevap vermedi ve Silvan olayından sonra ateşkes fiili olarak bitti. Anlayacağınız, bir tarafı durdurmak, savaşı durdurmuyor. İki tarafı da durdurmamız lazım. Savaşı durdurmak, savaşan iki tarafı durdurmaktır!..
Başbakan Erdoğan da böyle düşünüyor olmalı ki, “PKK silahlı eylemini bitirirse, ordu da operasyon heveslisi değil” diye açıklama yaptı.
Ben Başbakan’ın sözlerine güvenmiyorum. Aksine operasyona meraklı olduğuna inanıyorum. Kış boyunca PKK eylem mi yapıyordu? 2002’den bu yana PKK birkaç defa ateşkes ilan etti, sınır dışına çekildi. Sen o dönemde operasyonları hiç durdurmadın. PKK’lileri hep öldürdün. Lütfen Neşe Hanım karşılaşırsanız Başbakan’a şunu sorun. Bu ülkede vicdanlı bir gazeteci lütfen Başbakan’a şunu sorsun.
Neyi sorsun?
Bu kış Bitlis’te 15 kadın gerilla bir mağarada bekliyorlardı. Ne eylem hazırlıkları ne de bir planları vardı. Gittiniz, o 15 kadını mağarada birarada öldürdünüz. Bu savaşın tarihinde ilk kez 15 kadını topluca öldürdünüz. Operasyon merakınız yoksa, niye karların içindeki o 15 kadını öldürdünüz?
Konuşmamızın başında, Başbakan’ın “PKK silahlı eylemini bitirirse, ordu da operasyon heveslisi değil” sözlerini, böyle yorumlamadınız. Başbakan’ın bir PKK saldırısına ilk kez daha yumuşak bir üslupla cevap verdiğini söylediniz. Çelişkiye düşmüş olmuyor musunuz?
Başbakan Sri Lanka modelinin tutmayacağını, PKK’yi bitiremeyeceğini anladı ve bu yüzden daha yumuşak bir üslupla cevap veriyor şimdi.
Yazarlar
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
6.12.2013
15.09.2013
23.04.2013
22.04.2013
15.04.2013
25.03.2013
18.03.2013
11.03.2013
10.12.2012
4.12.2012