Neşe Düzel
“Veto edilen şike yasasını Meclis’ten tekrar geçirerek büyük hata etti Erdoğan. Herkes, ‘Aa bu Fenerbahçe için geçti’ dediği an, algı yönetiminde rezil bir durum yarattı. Faturası Çankaya seçiminde Erdoğan’a çıkacak”
“Toplumsal değişim sürecinden geçiyoruz. Bu süreçte toplumdaki bütün değerler yıpranır. Ama o ülkenin seçkinleri bu değerleri yeniden tanımlarlar. Yeni değer üretirler. Bizde ise seçkinler eski değerleri savunuyorlar “
NEDEN AYHAN AKTAR
Şike davası sırasında ve Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım’ın mahkûm olmasından sonra yaşananlar, sadece futbolla ilgili sorunları ve soruları gündeme getirmedi bu ülkede. Toplumla da ilgili çeşitli soruları gündeme getirdi bütün bu süreç. Öyle ki, “şike” gibi utanılacak bir konuda mahkûmiyet almayı, Fenerbahçeli taraftarların bir kısmının umursamadığı görüldü. Bu umursamazlık, toplumun dürüstlük yargılarının, ahlak anlayışının sorgulanmasına yol açtı. Zira şikeye yönelik bu aldırmazlık, bu toplumda insanların bir rekabeti, yarışı, maçı kazanma isteğinin içeriğini sordurttu. Bu toplumda kazanma ile “haklı kazanma” arasındaki bağın kopup kopmadığı gündeme geldi. Futbol taraftarı kimdir, nasıl biridir merak edildi. Bütün bunları, sosyolog Ayhan Aktar’la konuştuk. Prof. Ayhan Aktar bir sosyal bilimci dikkatiyle bize, taraftarın şike iddialarını ve mahkeme sürecini nasıl algıladığını, toplumsal değişimden geçen bir ülkede ahlak anlayışının neden esnediğini, eskiden utanılan şeylerden artık niye utanılmadığını, Türkiye toplumunun ölçülerini yitirip yitirmediğini, ne yaparsak yapalım ama kazanalım anlayışının hangi süreçte bu topluma hâkim olduğunu, Türkiye’de taraftarlığın ne anlama geldiğini, insanların neden taraftar olduklarını, şehirlilikle taraftarlık arasındaki ilişkileri, siyasetin spora müdahalesini anlattı.
Türkiye’de futbolun kirli olduğu, mafyanın futbolda cirit attığı son bir yılın bilgisi değil. Türkiye’de şike yapıldığı yıllardır bilinir. Ama şikede Fenerbahçe’nin üzerine gidildi. Diğer büyük takımlar şike, teşvik ve bahisten muaf olabilirler mi peki? Siz, şike davası ve mahkemenin kararıyla ilgili ne düşünüyorsunuz? Bu olayla ilgili kişisel kanaatiniz ne?
2011 senesinin nisan ayına kadar, bu ülkede bu işleri düzenleyen bir yasa yoktu. Bütün kulüplerin temsilcileri biraraya geldiler ve bu yasayı hazırladılar. Geçen sene nisanda bu yasa Meclis’ten geçti. Nitekim mahkemenin Şike Davası kararında da, nisan ayından evvel şike yapmış olan bazı Fenerbahçe yöneticileri, “yasa geriye işlemez” gerekçesiyle beraat ettiler. Demek ki daha önce de futbolda bir sürü olay oluyordu! Ama yasa gereği, mahkemenin şikeden mahkûm ettiği maçlar Nisan 2011’den sonra oynanmış maçlar oldu.
2011 Nisan’ından önce şike yapanlar suçsuz, 2011 Nisan’ından sonra şike yapanlar suçlu, böyle bir adalet olabilir mi?
Biz burada Allah’ın adaletinden bahsetmiyoruz, hukukun adaletinden bahsediyoruz. Buradaki karar bir hukuk ve mahkeme kararıdır. Ceza vermek teknik bir iştir. Yasanın geriye işlemesi ve işlememesi diye bir şey vardır.
Siz, toplumsal davranışların nedenini araştıran birisiniz. Bir grup Fenerbahçeli’nin, şike suçundan mahkûm olan Fenerbahçe başkanını, bir kahramanı karşılar gibi karşılamaları hakkında bir sosyolog olarak ne düşünüyorsunuz?
Bu işin evveliyatı var. Geçen yıl temmuzda şike soruşturması başladığında, Fenerbahçe Kulübü’nü yönetenler, girmiş oldukları tehlikeli ilişkileri çok ustaca bir psikolojik kampanya yürüterek “Fenerbahçe’ye karşı bir operasyon yapılıyor” şeklinde kamuoyuna yansıttılar. Bir iki çatlak sesin dışında aklı başında Fenerlilerden bu kampanyaya ses çıkmadı. Çünkü bu psikolojik kampanya yeni değildi. “Herkes Fener’e karşı” ideolojisi, başarısız Fenerbahçe yönetimi tarafından taraftarlara epeydir pompalanıyordu. Zaten lafa, “herkes bize karşı” diye başladığın zaman mağdur yaratırsın. Mağduriyet duygusu kadar tehlikeli bir duygu yoktur dünyada.
Niye tehlikelidir?
Mağduriyet duygusu sonunda kesinlikle şiddete dönüşür. Sadece futbolda değil, hayatın her alanında bu böyledir. Balkan Harbi sonunda İttihat ve Terakki bütün Balkanlar’ı kaybetti. Ve bunlar, “bütün dünya bize karşı” diyerek sonra Ermeni tehciri dâhil her işi yaptılar. O yüzden dünyada mağduriyet duygusu kadar tehlikeli bir duygu yoktur. Fenerbahçe taraftarları için artık hakemler kötüydü, Federasyon kötüydü. Yani Fener yönetimi dışında her şey kötüydü. Fenerbahçe camiasındaki çok parlak insanların aklını devreye sokmak ve yönetim anlayışını değiştirmek, gayrı ahlaki işlere girişmiş yönetimi eleştirmek, Fenerbahçe kulübü ile yönetim arasında bir mesafe koymak yerine, “mağduriyet” duygusuyla davranıldı.
Fenerbahçe camiası bu şike iddialarından çok rahatsız gibi görünmüyor ama. En azından sesi çıkanlar, rahatsız değiller. Şike yapmadıklarına çok mu eminler yoksa şike yapmış olma ihtimali onlar için utanılacak bir durum değil mi, ne dersiniz?
Bağırarak utancı örtmeye çalışıyorlar. Zaten savunmada da bu yapıldı. “Herkes şike yaptı, bir biz mi suçluyuz” denildi. Doğru ama mahkemenin cevabı da, “Kusura bakmayın Nisan 2011’den sonra siz gözüküyorsunuz” oldu. Hukuk böyle bir şey çünkü. “Aslında herkes şike yaptı, biz hedef seçildik” dediklerinde, psikolojik operasyon devreye giriyor ve Aziz Yıldırım ile ekibini, büyük Fenerbahçe kulübünden ayıramıyorsunuz. O zaman da bu işi Cemaat yaptı gibi iddialar getiriliyor tabii.
Fenerbahçe meselesini biraz genelleyerek sorarsam, Türkiye’de ahlak kriterleri biraz fazla mı esniyor? Eskiden utanılan işlerden artık utanılmıyor mu?
Türkiye bir toplumsal değişimden geçiyor ve toplumsal değişim süreçlerinde bütün normlar sarsılır. Bizim normal dediğimiz şey, normlara uygun olan şeydir. Toplumsal değişim sürecinde normal kaybolur. Anormal olan normal olmaya başlar. Değişimi şöyle anlatayım. Futbolda çok büyük bir pasta var.
Evet…
Bu pastada yayıncı kuruluştan gelen para da var. Takımlar, aldıkları puana göre sıralanıyor ve bu paradan pay alıyorlar. Dolayısıyla bir sürü Anadolu takımının cebine para giriyor. Bu sene Federasyon, sırf yayıncı kuruluşu memnun etmek için playoff yaptı. Suni bir rekabet havası oluşturuldu ve tepedeki takımlar bir daha aralarında maç yaptılar. Maçlar seyredilsin ve dekoderler iade edilmesin diye yapıldı bu iş. Yani Futbol Federasyonu sanki Digitürk bayii gibi çalışmaya başladı. Futbolda pasta bu kadar büyürken, eski alışkanlıkların sürmesi de mümkün değil.
Hangi alışkanlıklar sürmez sizce?
Kulüplerde tek adam anlayışının, biat duygusunun, imparator kılıklı başkanların, ona biat eden taraftarların, “Guizza’yı 30 milyon euro’ya satın alan ağam ne yapsa doğru yapar” mantığının sürmesi mümkün değil. Şike yargılaması da zaten bize bunu gösterdi. Ağalık yönetimi duvara tosladığında, ağalar gayrımeşru ilişkiler içine girmişler. Anlayacağınız her toplumsal değişim süreci, geleneksel yapıları ve yönetim biçimlerini yıpratır ve tasfiye eder. Değişime direnenler, bu süreçte batarlar. Futbolda da tek adam mantığıyla 300-400 milyonluk bütçeleri yönetmeye kalkarsan işte sonunda böyle duvara vurursun.
Galatasaray da yaşamadı mı aynı çöküşü?
Tabii… Geçmişte Özhan Canaydın döneminde inanılmaz bir hovardalık ve tek adam yönetimi içine girdi ve mali açıdan çöktü.
Peki bu değişim sürecinde toplum ne yaşıyor?
Toplumun gündelik hayat pratikleri değişiyor. İnsanlar, geleneksel aile yapısını kırıp sokaklara çıkıyorlar ve sokaklarda birtakım şeyler yaşıyorlar. Mesela bu değişim sürecinde takım taraftarı olmak çok önemlidir! Düşünün, Fenerbahçelisin ve Sultanbeyli’de varoş çocuğusun. Fenerbahçe’nin şampiyonluk gecesinde Bağdat caddesinde askılı buluz giymiş mini etekli bir kızla göbek atma şansın var. Yani taraftarlık, kentlileşmenin de bir parçasıdır. Taraftarlıkla kentli olursun! Futbol Türkiye’de sadece futbol değildir!
Futbol, futboldan başka nedir?
Futbolun kentleşmeyle, siyasetle ve geleneksel dokularla alakası var. Niye üç büyüklerin bu kadar büyük taraftar kitlesi var sizce? Çünkü insanlar bir İstanbul takımının taraftarı olarak İstanbullu oluyorlar. Dolayısıyla bu taraftarlık meselesinin bu kadar büyümesinin sebebi kentlileşmeyle alakalıdır. Türkiye artık kentli bir toplum. Nüfusun yüzde 80’den fazlası şehirlerde oturuyor.
Taraftar olmak kentlileşmek için yetiyor mu peki?
Taraftar olmak, kentlileşmek için önemli bir adım ama, eğer kafandaki esas zihniyet değişmemişse, yeni hayat tarzınla kafan çatışmaya başlıyor tabii. Kentli olmak istiyorsun ama “alt katımda bir eşcinsel oturursa ne yapacağım” sorusu aklına geldiğinde fenalık geçiriyorsun. Mesela Çamlıca tepesine cami yapılmasının çok bir manası olmadığı hakkında fikrin var ve Cuma namazı için Çamlıca tepesine kim çıkacak diye düşünüyorsun ama benim sevdiğim lider bunu istiyorsa “yapsın “ diyorsun. Yani eleştirel bakmıyorsun, tartışmıyorsun. Bu da değişecek zamanla ve nitekim değişiyor. Siyasette de, ekonomide de, futbolda da toplumsal değişim sürecine direnmek bir yere kadar mümkündür. Bir yerden sonra mümkün değildir.
Türkiye’de “ne yaparsak yapalım ama kazanalım” anlayışı hâkim olmaya başladı.Türkiye toplumu kentlileşirken ölçülerini kayıp mı ediyor? Ölçüsüzleşiyor muyuz?
Geleneksel toplumun ölçüleri vardır. Dediğim gibi bir toplum değiştikçe bu ölçüler yıpranır ve her değişim aşamasında ölçüler yeniden tanımlanmaya başlar. Bu bağlamda bugün futbolda yaşanan dram, “geleneksel zengin başkan ve tek adam yönetimi” algısının değişmek zorunda olduğunun bir türlü kabul edilmemesidir.
Peki, Başbakan’ın futbolda şike meselesine bizzat karışmasına ne diyorsunuz?
Fenerbahçe konusunda aldığı tavır yanlıştı ve bunun siyasi bir maliyeti olacak. Bakın… Sosyal ilişkilerde hiçbir şey tabiatta olduğu gibi saf olmaz. Ölçüler yıpranır ama yüzde yüz ölçüsüzlük de olmaz. Gene de aklı selim bazı noktalarda devreye girer ve bu rezaletin faturası sonunda birine çıkar. Çıkıyor da zaten. Önce Yıldırım Demirören’e çıkacak, sonra da seçimlerde Başbakan’a çıkacak. Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanı’nın veto ettiği yasayı parlamentodan tekrar geçirerek büyük hata yaptı. Herkes, “Aa bu Fenerbahçe için geçti” dediği an, algı yönetiminde rezil bir durum yarattı.
Siyaset spora müdahale etti mi?
Siyaset spora müdahale etti. Son federasyon başkanının seçilmesi de siyasetten yeşil ışık alınarak yapıldı. Şike iddianamesinde ismi olan ve antrenörü ile bir yöneticisi mahkûm olmuş olan Beşiktaş Başkanı, federasyon başkanı oldu. Bu ülkenin siyasi kültürü uzun zamandan beri “ya hep ya hiç” prensipleri üzerinde yükseltildi.
Yani…
Yani ya tamamen haklısın ya da tamamen haksızsın! Ama gerçekler siyah ve beyaz değildir. Gerçekler hep gri alanlardadır. Kısmen haklı olabilirsin ama kısmen de haksız olabilirsin. Bizim hayata bakışımızda ise böyle bir şey yok. Bizim futbola bakışımız da amigo gibi. Siyasete bakışımız da amigo gibi. Bu amigoluk yıkıcı bir şey.
İnsanlar neden taraftar olurlar?
Bir yüzde 30’luk grup var, ben onlara açık tribün taraftarı diyorum. Bunlar fanatiktir. Onlar hayata anlam vermek için taraftar olurlar. Diğerleri için ise taraftar olmak rekabet duygusunu güçlendiren bir şeydir. Mesela ben de bir taraftarım. Galatasaray’ın kongre üyesiyim. Benim taraftarı olduğum kulüp, ligde mücadele ediyor ve başarılı olduğu zaman bir rekabet duygusu yaşanıyor. Rekabet duygusu, insanların ihtiyaçlarından biridir ve dozu kaçmadığı müddetçe çok normal bir şeydir.
Rekabet duygusunun dozu ne zaman kaçar?
Hep kazanmak istemek, kazanılmazsa çok mutsuz olmak… 18 maç oynayıp 18 maçı da kazanmak istemek… Böyle bir şey yok ki hayatta. Dünyanın en iyi takımları Barcelona da, Real Madrid de maçların hepsini kazanmıyor. Türkiye’de taraftarlığın dozu kaçtı. Sportif başarısızlığın izahı olarak, “herkes bize karşı” fikri pompalandığı için, taraftarda bir düşmanlık duygusu yaratıldı. Dünyada böyle kaç ülkede var bilmiyorum ama bizde Galatasaray ve Fenerbahçe maç yapıyor, bütün tribünler ya Fenerbahçeli ya da Galatasaraylı. Rakip takımın taraftarı yok.
Niye?
Emniyet müdürleri ve kulüp yöneticileri düşünüyorlar ki, “bunlar birbirlerinden o kadar nefret ediyorlar ki, bunları statta yan yana getirirsek sahaya inebilirler ve çıkışta birbirlerine döner bıçaklarıyla saldırırlar. Bu tuhaf bir durum.
Gerçek değil mi bu durum?
Gerçek ama bunun üzerine düşünmek lazım. Bugüne kadar döner bıçaklı kaç kişi yattı içeride? Bu soruyu sorduk mu biz? Bütün statlarda kamera denetimi var. Kaç tane taşkınlık yapan, şiddete yatkın olan taraftar hapse atıldı?
Bu şiddeti durdurmak için ne yapmak lazım sizce?
1970’lerde Liverpol ile bir İtalyan takımı Belçika’da Avrupa Kupası için maç yaptı. Liverpool’un fanatik taraftarları aradaki tel örgüyü aşarak İtalyanlara saldırdı ve otuzdan fazla insan öldü. İngiltere Başbakanı Margaret Thatcher, İngiliz futbol yöneticilerini topladı, “ne olacak şimdi” dedi. “Sayın başbakan herhalde İngiliz kulüplerine beş yıl Avrupa kupalarından men cezası verilecek” dediler. Thatcher “Peki o zaman önce ben çıkayım” dedi ve altı sene ceza verdi. “Animals” diye başlayan, “Onlar hayvandır” diye lafa giren unutulmaz bir de konuşma yaptı. Bir siyasetçi açısından ciddi bir risktir bu ama doğru bir tavırdır. Türkiye’de ise eyyam her düzeyde yapılıyor.
Kimler eyyamcılık yapıyor?
Eyyamcılık, emniyet güçleri düzeyinde yapılıyor, kulüp yönetiminde yapılıyor ve siyasette yapılıyor. Fenerli Başbakan, UEFA kongresinde çıkıp, “bu işte şahıslarla kulübü ayıralım” diyebiliyor. Ve Başkan Platini ona çok güzel cevap veriyor. “Bizim teamüllerimizde böyle bir şey yoktur” diyor. Bizde futbolda yapılan eyyamın yani “idare etmenin, nabza göre şerbet vermenin, koruma ve kollamanın” sonu yok! Ama bunun hiç kimseye bir faydası da yok. Bir senedir yaşanan şike soruşturması, davası ve mahkeme kararının bir siyasi faturası olacaktır. Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığı seçimlerinde oyunu etkileyecektir bu. Fenerli olup da bugüne dek Erdoğan’a oy vermiş olan insanlar farklı bir partiye oy vermezler ama sandığa da gitmezler.
Kulübü kollamış olan Başbakan’a niye oy vermesinler?
Oradan etkileyecek onu zaten. Kollamaya başladığın zaman bunun sonu yoktur. Otuz iki senelik öğretim üyesiyim. Bir öğrenciyi kollamaya başladığın zaman öğrenci diploma ister işin sonunda. Yani bir imtihandan geçirdin, dersten de geçirmeni ister. O dersten de geçirdin bütün derslerden torpil ister. Bütün derslerden torpil yaptın diplomayı eve yollamanı ister. İnsan tabiatıdır bu! Başbakan Fenerbahçe’yi kolladı ama unutmayın ki Fenerbahçe mahkûm oldu. Kollamayacaktı.
Peki, Türkiye ile gelişmiş ülkeler arasında ahlak değerleri açısından bir fark var mıdır?
Sosyal bilimci olarak bizler bütün toplum adına laf etmek yerine belli kritik noktalarda bulunan insan grubu üzerinde laflar söyleriz. Minibüs şoförünün ahlakıyla tüccar terzinin ahlakı arasında birçok dalgalanmalar olabilir ama biz, kıymet-i harbiyesi olan grupların ahlak değerlerine bakarız.
Hangi gruplar bunlar?
Bunlar, seçkinlerdir. Modern zamanlarda yaşıyoruz. Modern zamanlarda kamuoyunun aklı azalır. İnsanların basiretleri geç devreye girer. İnsanlar, basında, televizyonda gördüklerine, itibar ettikleri adamların ettikleri laflara inanırlar. Bu yüzden futbolda ortalama “açık tribün” seyircisinin bir günahı yoktur. Kamuoyu önderlerinin ise günahı çoktur. Çünkü kamuoyunu onlar belirler. Dolayısıyla seçkin derken, sözü dinlenen, kanaat önderi pozisyonunda olan, ekonomik anlamda güçlü olan, medyayı, siyaseti, ekonomiyi, futbol kulüplerini yönetenlerden bahsediyoruz burada.
Türkiye’nin seçkinlerini Batı’nın seçkinleriyle kıyasladığımızda ne çıkıyor ortaya?
Batı toplumları, toplumsal değişim sürecinin yavaşladığı toplumlardır. Orada her şey adeta yerine oturmuştur. Hızlı bir toplumsal değişmenin yaşandığı yerde ise değerler yıpranır. Bu kaçınılmazdır. Fakat o noktada seçkinler devreye girer. Çünkü bir toplumda değerleri savunan ve her değişim döneminde değerleri yeniden tanımlayanlar o ülkenin seçkinleridir. Bizde seçkinlerde problem var. Bizde seçkinler yeni değer üretmiyorlar. Onlar, eski değerleri savunuyorlar.
Hangi değerleri savunuyorlar?
Eski yönetim anlayışlarını savunuyorlar. Bizde seçkinler, yeni dünya ile sürekli çatışma halindeler ve sürekli duvara tosluyorlar. Son olarak futbolda da yaşandı bu. Bir toplum değişirken değerler yıpranır ve bu yıpranan değerleri o ülkenin seçkinleri yeniden tanımlarlar dedik ya… Mesela 2010 senesinin akıllı kulüp başkanı nedir sorusunu sorduğunda, kulüp başkanı, 2010’un şartlarına göre yeniden tanımlanır. 1965’in akıllı kulüp başkanıyla aynı şey değildir o tanım. Bizimkiler 1965’in akıllı kulüp başkanı tanımını yapıyorlar hâlâ. “Zengin başkan para koysun, iş bitsin” diyorlar. Bitmiyor ve duvara tosluyorlar. Elit problemi, Türkiye’ deki temel problemlerden biridir. Türkiye’nin seçkinleri problemlidir. Eğer…
Evet…
Eğer bir ülkede eğitim görmüş, iyi para kazanan, medeni görünüşlü, çağdaş yaşam tarzına sahip olan seçkinlerinin önemli bir kısmı, “Biz askerlerin darbe planı yapmasından rahatsız değiliz. Bu planları yapabilirler ve gerektiği zaman da uygulamaya koyabilirler” diye düşünüyorsa, o ülkede ortalama vatandaşın üzerine çıkarılacak bir fatura yoktur. Burada fatura elite çıkar. Bu yüzden futbolda da açık tribün taraftarından (fanatik taraftardan) çok, yönetimleri ve elitleri konuşmak gerekir. Zira Batı’yla aramızdaki temel fark budur. Batı’daki elitte açık tribün mentalitesi yoktur. Ama bizim elitte açık tribün mentalitesi vardır. Türkiye’de futbolda da, hayatın diğer alanlarında esas sorun budur.
Peki, bu toplumda çifte standart da güçlü mü?
Bütün hızlı toplumsal değişim süreçlerinde çifte standart, riyakârlık karşımıza çok çıkar. Ama çıktığı noktalarda elit devreye girer ve değerleri yeniden tanımlar. Bizde bu yapılmıyor işte.
Ahlaki değerlere çok önem verdiğini söyleyen muhafazakâr tabanın, şike yasasının iki kere değişmesine ses çıkarmamasını nasıl yorumluyorsunuz peki?
Bir tek Bülent Arınç ses çıkardı, o da ses çıkardığına pişman oldu. Türkiye’de parlamenter sistem yok ki. Parlamentodaki insanlar, Tayyip Erdoğan’ın şahsi onayıyla oraya atanmış olan insanlar. Ayrıca niye CHP ana muhalefet partisi olarak bu rezilliğin içinde yer aldı? Riyakârlık her yerde! Riyakârlık gırtlağımıza kadar...
Peki, muhafazakârlar, şike skandalında AKP’nin tutumundan rahatsız değil mi?
Korkuyorlar. Başbakan’a “Yanlış yapıyorsun” diyemediler. Yeni Şafak’ta Ali Akel’in başına ne geldi biliyorsunuz. Adam eleştirel bir yazı yazdı kapının önüne kondu. Şike yasasında yapılan değişiklik, şikeye karışmış olanları kollamadır ve bu kollamanın bir siyasi faturası olacak.
Şike rezaletinden hiç rahatsız olmayan muhafazakârların televizyondaki dizilerden rahatsız olmasını nasıl bir ahlaki ölçü ile açıklamak gerekir?
Dizilerde rahatsız oldukları nokta cinselliktir. Kurtlar Vadisi tipi dizilerdeki nefret söyleminden hiç rahatsız olmuyorlar. Muhafazakâr taban ahlakı, cinsellikle sınırlı bir şey gibi anlıyor.
Toplum, dürüstlüğü, ahlak ölçülerini, ilkelerini yitirirse ya da çok yıpratırsa ne olur?
Çözülme olur. Toplumlar da çözülür. Kaotik bir durum ortaya çıkar. Bu kaotik durum sonra yeni bir dengeye ulaşır. Şu anda Türkiye’de kaotik durum yok. Futbolda ilkeler yıprandı ama şimdi yeni bir dengeye gidiliyor. Mahkeme kararı ve beklenen UEFA kararı ve bunun getireceği çalkantı yeni bir dengeye götürecek işi. Eğer mahkeme şikeyi mahkûm etmeseydi, futbola yeni bir denge gelemezdi. Bundan sonra, nasıl her ayranı kabaran subay darbe planı yapamayacaksa, şike yapmak da artık çok zor. Mahkeme kararı pabucun pahalı olduğunu gösterdi. Fenerbahçeli bir hâkim bile Fenerbahçe’nin yöneticilerini cezalandırabiliyormuş mesajı verildi. Ve bu mesaj birileri tarafından alındı.
Yazarlar
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKBACAKİZMİT KÖRFEZİ YAKIN, DENİZ BİZE ÇOK UZAK! 17.03.2021 Tüm Yazıları
-
Ural ATEŞERANADİL... 21.02.2021 Tüm Yazıları
-
Demir Küçükaydınİki Devrimci – Türeci ve Şahin 4.01.2021 Tüm Yazıları
-
Perihan MAĞDENHayaller: ETHOS, Gerçekler: BİR BAŞKADIR BENİM MEMLEKETİM 18.11.2020 Tüm Yazıları
-
Talat ULUSOY9 Eylül 1922, İzmir’in “KURTULUŞ” Günü’nde… 9.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mahmut ÖVÜRAK Parti mi “İhvan’cı” siz mi operasyon çekiyorsunuz? 8.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mustafa Yurtsever2010 YILI REFERANDUMU’NUN BİTMEYEN HİKAYESİ 29.08.2020 Tüm Yazıları
-
Hilâl KAPLANİstanbul Sözleşmesi yaşatır mı? 7.08.2020 Tüm Yazıları
-
Eşref ÇAKARKonca Yazışmaları... 5.08.2020 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunOsmanlı Kudüs’ü 4.06.2020 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANÜmitliyim, çünkü… 26.05.2020 Tüm Yazıları
-
Kadri GÜRSELTürkiye’de darbe mi olacak gerçekten? 16.05.2020 Tüm Yazıları
-
Sinan ÇİFTYÜREKTürbülanstan mayın tarlasına dalış yapan AKP! 13.05.2020 Tüm Yazıları
-
Yaşar YAKIŞTürkiye’nin iktidar partisi yardımlaşmayı da tekeline almak istiyor 25.04.2020 Tüm Yazıları
-
Orhan PamukEski salgınlar ve bugün biz 24.04.2020 Tüm Yazıları
-
Bejan MATURÖlüm hangi boşluğu doldurur? 12.04.2020 Tüm Yazıları
-
Umut ÖZKIRIMLIKorona ve milliyetçilik 8.04.2020 Tüm Yazıları
-
Raffi Hermon Araks‘ARTSAX (Dağlık Karabağ) MESELESİ, NEDİR VE NE DEĞİLDİR? 1.04.2020 Tüm Yazıları
-
Serdar KAYAİslam, Bilim, Virüs, Kumaş 24.03.2020 Tüm Yazıları
-
Markar ESAYANKarantina günlerinde yalnızlık... 20.03.2020 Tüm Yazıları
-
Eyüphan KAYACorona Virüs bir musibettir 19.03.2020 Tüm Yazıları
-
Merve Şebnem OruçSürreel bir devrim: Gezi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Metehan DemirMoskovanın samimiyet testi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Tayfun AtayGoebbels korosu söylüyor: "Her şey mükemmel efendim!" 18.02.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın AKDOĞANBirilerini suçlama yarışı 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Hüseyin GÜLERCECHP, şimdi de İlker Başbuğu alet ediyor 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Ufuk COŞKUNCemevleri için Cumhurbaşkanı’na Çağrı! 20.01.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın ERGÜNDOĞANGökdelen hançeri tam İzmir’in kalbine saplanıyordu ki… 16.12.2019 Tüm Yazıları
-
Nihat Ali ÖzcanOrtadoğu’nun karmakarışık halleri 22.10.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TenekeciDün ve bugün 11.09.2019 Tüm Yazıları
-
Haşmet BABAOĞLUİçerisini iyi anlamak için dışarıya bak! 9.09.2019 Tüm Yazıları
-
Esat KORKMAZYOLDAŞIM YAVUZ ÇANAK 29.08.2019 Tüm Yazıları
-
Ali KİREMİTCİDÜNYADA VE TÜRKİYE’DE SİYASET YENİDEN ŞEKİLLENİYOR 13.07.2019 Tüm Yazıları
-
Tayfun TURANAYILANA GAZOZ, BAYILANA LİMON. 11.07.2019 Tüm Yazıları
-
Mustafa DAĞCIÖTEKİLEŞTİRMENİN ÖTESİ= DÜŞMANLAŞTIRMAK 3.07.2019 Tüm Yazıları
-
Gürkan-Zengin23 Haziran seçimleri: Bir vak’ayi hayriyye 25.06.2019 Tüm Yazıları
-
Celal DENİZIRKÇILIĞIN TEDAVİSİ VAR MIDIR? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Serdar ESEN"Herşey Çok Güzel Olacak" mı? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet AY14 Mayıs güzellemelerinin anlamı 15.05.2019 Tüm Yazıları
-
Salih TunaZincir sesleri 23.04.2019 Tüm Yazıları
-
Beril DEDEOĞLUİflas eden tüccar, eski defterleri karıştırırmış 27.02.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TığlıBu ne iki yüzlülük!... 26.02.2019 Tüm Yazıları
-
Nermin ALPAYİNSAN VE EKONOMİK DEĞERİ 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
Ümit FıratBir mahalli seçim hatırası 15.01.2019 Tüm Yazıları
-
Murat AKSOYUnutmayalım yerel seçime gidiyoruz 11.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ekin GÜNBİR… İKİ… İZMİR MARŞIYLA KOŞ! 4.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet SeverTürkiye bu kadar tehdit ve hakaret eden bir Cumhurbaşkanı görmedi 18.12.2018 Tüm Yazıları
-
İbrahim SEDİYANİKirletme 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
Nadi ÖZTÜFEKÇİUlusal mı Ulusalcılık mı? 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
M.Şükrü HANİOĞLUDünya “biz”i parçalamak için mi savaştı? 26.11.2018 Tüm Yazıları
-
Cemil ERTEMEkonominin geleceğini simgeler anlatır! 31.10.2018 Tüm Yazıları
-
Amberin ZAMANCemal Kaşıkçı ve Türkiye’nin itibarı 10.10.2018 Tüm Yazıları
-
Mete YararCastle International 28.09.2018 Tüm Yazıları
-
Mehmet CANFilistin ulusal sorunu-II 25.09.2018 Tüm Yazıları
-
Leyla İPEKCİAile içi eğitimin maneviyatı (1) 18.09.2018 Tüm Yazıları
-
Ümit KurtTarihçi Kieser: Modern Türkiye'nin eş kurucusu Talat Paşa 17.09.2018 Tüm Yazıları
-
Güngör UrasABD’DE BORÇ KRİZİ 10.08.2018 Tüm Yazıları
-
Serpil Çevikcan24 Haziran sonrasındaki şema 30.05.2018 Tüm Yazıları
-
Hüseyin ÇAKIRVaatlerinizi sözleşme olarak imzalayın… 27.05.2018 Tüm Yazıları
-
Kürşat BUMİNLGS Türkçe: Çocuklarla dalga mı geçiyorsunuz? 7.02.2018 Tüm Yazıları
-
Aslı AydıntaşbaşYaklaşan facia 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Özgür MumcuTutuklu yargı 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Yusuf Ziya DÖGERTürkiye Seçimlerinin Kilidi Kürdler 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Güldalı COŞKUNSeçim kritiği desem de…. 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Arife KÖSEHawaii’den sonra nükleer savaş tehdidini yeniden düşünmek 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Ergün Diler23 gizli toplantı. 8.01.2018 Tüm Yazıları
-
Ceren KENARMusul sonrası DEAŞ 14.07.2017 Tüm Yazıları
-
Okay GÖNENSİNSertleşme mi normalleşme mi? 11.07.2017 Tüm Yazıları
-
İhsan ELİAÇIKDini çoğulculuk gereği kadından imam olabilir 23.06.2017 Tüm Yazıları
-
Adil GÜRHay Allah yine çenemi tutamadım! 16.04.2017 Tüm Yazıları
-
Hüseyin SARIBAŞHAYIR, YETER ARTIK! 18.02.2017 Tüm Yazıları
-
Mustafa ARMAGANÇankaya’nın karakutusu Latife Hanım mı? 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
İlhan ÇETİNFiliz 22 gündür hayata tutunmaya çalışıyor... 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
Süleyman YAŞARVatandaşın dövizini devlete dört katı faizle satıyorlar 26.07.2016 Tüm Yazıları
-
A.Turan ALKAN40 $, hem de ‘döge döge’ 15.07.2016 Tüm Yazıları
-
İhsan YILMAZÜmmetin ortak dili: İngilizce 13.07.2016 Tüm Yazıları
-
Bülent KORUCUÖzel haber bayramı 11.07.2016 Tüm Yazıları
-
Gökhan ÖZGÜNBen HDP’ye oy veriyorum… 28.06.2016 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLUYazmaya kısa bir mola veriyorum 17.04.2016 Tüm Yazıları
-
Cemil KOÇAKVe Türkiye ‘hayır’ diyor! 16.04.2016 Tüm Yazıları
-
Sema İZOLCennette de hendek var mı anne? 15.02.2016 Tüm Yazıları
-
Lale KEMALMİT-Mossad kırılganlığı, Rusya ile IŞİD gerilimi 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Birgül HAKANAli Demirsoy 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Sanem ALTANAcılar usta, bizler çırağız.. 6.02.2016 Tüm Yazıları
-
Hadi ULUENGİNOtoriterlik yükselirken 4.02.2016 Tüm Yazıları
-
Demiray ORAL‘Serbest kötülük ortamı’nı icat ettik / Hep birlikte - Tev bi hev re* 2.02.2016 Tüm Yazıları
-
Enver SEZGİNEkrem Sezgin 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARANSUYasadışı dinleme suç değilmiş! 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Gülay GÖKTÜRKAYM’den AİHM’e cevap 12.01.2016 Tüm Yazıları
-
Yasemin YILDIRIMSayın Kılıçdaroğlu elinizi yükseltin ve “Demirtaş 15 Temmuz gecesi neredeydi?” diye sorun 5.01.2016 Tüm Yazıları
-
Ayhan BİLGENYalanın gücü tükenir, onur kavgası tükenmez 30.12.2015 Tüm Yazıları
-
Zeliha AKPINARNefretiniz elektriğe dönüştürülebilseydi bütün dünyayı aydınlatırdı 29.12.2015 Tüm Yazıları
-
Abdülkadir Küçükbayrak“Analar ağlamasın”dan “Analarını ağlatacağız”a nasıl gelindi! 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Umur COŞKUNSöz Geçmez, Top Mermisi İşlemez 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Ekrem DUMANLIGeç kaldın ey Müslüman 17.11.2015 Tüm Yazıları
-
Semra POLATFransa'nın mülteci ayarlı bombaları 14.11.2015 Tüm Yazıları
-
Ferdan ERGUTHDP içi bir PKK eleştirisi mümkün müdür? 12.11.2015 Tüm Yazıları
-
Nejat ERDİMIŞİD,KÜRTLER VE KAPIMIZDAKİ TEHLİKE! 22.07.2015 Tüm Yazıları
-
Mazlum ÇETİNKAYAEşitlik yoksa kardeşlik de yok! 26.06.2015 Tüm Yazıları
-
Hakan DEMİRCANKoalisyon hava durumu 3 21.06.2015 Tüm Yazıları
-
Tuncay TOPCamide propaganda ve ucuz taşra siyasetçiliği 27.05.2015 Tüm Yazıları
-
Mithat SANCARİnkarın bedeli 30.04.2015 Tüm Yazıları
-
Bülent KARATAŞBirol Başören 28.03.2015 Tüm Yazıları
-
Hasan ÖZTÜRKİLMİK İLMİK 26.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kelemet Çiğdem TÜRKMUNZUR’UN ŞİFASI 6.02.2015 Tüm Yazıları
-
Gürbüz Çimen2 Dil 1 Bavul 2.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kerem ALTANHayaller duşakabin 20.01.2015 Tüm Yazıları
-
Mehmet YILDIZEnseyi karartmamalı ama nasıl? 8.01.2015 Tüm Yazıları
-
Eylem YILMAZDemokratı az olan toplumlar az demokrasi ile yönetilirler! 3.01.2015 Tüm Yazıları
-
Muhteşem ÖZDAMARHDP'yi BEKLEYEN TEHLIKE 29.12.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet DOĞANHADİ KALK 7.08.2014 Tüm Yazıları
-
Haydar TOPAYSevgili Yoldaşımız, ağabeyimiz Burhanettin Çetinkaya... 13.07.2014 Tüm Yazıları
-
Erdal TALUPolitikada Yeni Paradigmanın Doğuşu 7.06.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet KIRARSLANHalklar nasıl karar verir? 20.04.2014 Tüm Yazıları
-
Yasemin ÇONGARKiev’den notlar: Avrupalılaşmak ile güdülmek arasında… 4.02.2014 Tüm Yazıları
-
Zülfikar ÖZDOĞANTarih, Tarih Olalı... 2.01.2014 Tüm Yazıları
-
Neşe DüzelHata ve devlet gazetecileri 11.12.2013 Tüm Yazıları
-
Selçuk UZUN1915/16´da Erzurum Vilayeti Valisi Tahsin Uzer (1) 25.07.2013 Tüm Yazıları
-
Dr.Sivilay GENÇSibirya ablası 2.05.2013 Tüm Yazıları
-
Nihat TAŞTANBU GÜNÜN MÜŞRİKLERİ MEKKE MÜŞRİKLERİNİ ARATMIYOR 16.03.2013 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCI-Taraf YazılarıBelirsizlikler zamanı ve ütopya zamanı 21.10.2012 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLU-Taraf yazılarıESAT’IN YENİ HAMLESİ.. 8.10.2012 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜR-Taraf yazıları1922’de Güzelim İzmir’e Kimler Kıydı? 9.09.2012 Tüm Yazıları
-
Cevdet AŞKINŞiddetli çatışma dönemi başladı 22.05.2012 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
6.12.2013
15.09.2013
23.04.2013
22.04.2013
15.04.2013
25.03.2013
18.03.2013
11.03.2013
10.12.2012
4.12.2012