Nihat TAŞTAN

Nihat TAŞTAN
Nihat TAŞTAN
Tüm Yazıları
İSLAM DİNİ YERİNE BEŞERİ DİN
19.09.2011
3537

Birinci ve İkinci dünya savaşı sonrası yıkılan imparatorluklar, yerini diktatörlere bırakınca her ülkede farklı diktatörler baş göstermiştir. Osmanlı saltanatının sarsıldığını fark eden Mustafa Kemal ve arkadaşları, bunu kendi lehlerine kullanmışlardır.

           Batıdan taklit edilen ulusalcılık ve laiklik bir din gibi kurgulanıp, modernitenin seküler değerleri ve ulus devlet, kutsal ilan edilip putlaştırılmıştır. Laik Kemalizm ve ulusalcılık, İslam ve ümmet bilinci yerine ikame edilince de İslam ve ümmetçilik, kırmızı kitaplarda irtica adı altında birinci öncelikli tehdit ve düşman kategorisine sokulmuştur.

Yaklaşık 85 yıldır askeri ve sivil eğitimde, tüm kültür müesseseleri ve medyada, sürekli bu resmi dinin propagandası yapılmış, bu resmi dinin ayinleri mahiyetindeki törenlere de bütün toplum katılmak zorunda bırakılmıştır. Toprak, vatan, ulusal bayrak, ulusal marş, ulusal sınırlar, anıtkabir, bu ulusal dinin seküler kutsalları kabul edilmiştir. Vatandaşlar, bu seküler dinin “mü’minleri” olmak zorunda bırakılarak, bütün hayat alanlarında ve ömür boyu bu dinin kutsallarına tazime zorlanmışlardır. Başta okullar, kışlalar ve resmi kurumlar olmak üzere bütün vatan sathı da bu seküler dinin tapınakları haline getirilmiş; resmi törenler, resmi bayram ve yas günleri, ulusal marş ve bayrak törenleri de bu dinin ayinleri olarak bütün topluma dayatılmıştır.

Özgürlük hediye edilmez, ancak bedeli ödenerek fethedilir. Bilmeliyiz ki, yaşanan bu büyük zulmü kanıksayarak, kendilerine ve çocuklarına yönelik bunca kuşatmayı, dayatmayı, baskı ve yasakları sorgulamayı, bunlara itiraz etmeyi ve temel hak ve özgürlüklerini talep etmeyi başaramayan, zulme dayalı bu statükoyu değiştirme iradesini göstermek yerine; pasif, silik ve edilgen bir tutumla egemenlerin “lütfettikleriyle” yetinen toplumların özgürleşmesi mümkün değildir.

 Zulmedenlerin yaptıkları zulümden nadim olup, gasp ettikleri hak ve özgürlükleri kendiliğinden, zulme rıza gösteren kitlelere armağan olarak iade ettikleri hiç görülmemiştir. Bu bakımdan, despot oligarşinin arzu ve isteklerine göre dizayn edilmiş, sömürüye dayalı düzene uyumlu ve itaatkâr vatandaşlar yetiştirmeyi hedefleyen “zorunlu ideolojik eğitim”, “Kemalizm dinine zorunlu kulluk” kuşatmasını fark edip, öncelikle bu temel sorunu çözmeye yönelik bir özgürlük mücadelesi vermek gerekmektedir.

 Eğitim-öğretim faaliyetinin genel ve zorunlu bir devlet fonksiyonu olarak ortaya çıkması, kendi mahiyetinin zorunlu kıldığı bir “gelişme” değildir. Bireylerin kişisel tercihleri göz ardı edilerek halkların yaşama hakkı elinden alınmış, inanç özgürlüğü sözde kalmış, mistizim kasıtlı olarak ön plana çıkarılmıştır...

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar