Nuray MERT
‘Fırat Kalkanı’ operasyonu Türkiye’nin stratejik/güvenlik öncelikleri doğrultusunda, ABD ve Rusya’nın bilgisi dahilinde Cerablus’a askeri operasyon düzenlemesi olayından ibarettir. Kimse bu olayın; Türkiye açısından Ortadoğu’da radikal değişimler yaratacak bir adım olduğu hayaline kapılmamalı. PYD’nin Fırat’ın Batı’sına geçmemesi konusunda, ABD başından beri Türkiye’nin tezini dikkate alıyordu, zira Türkiye- Suriye sınırında ‘Kürt koridoru’, hele hele PYD koridoru bölgesel dengeler açısından hiç kimsenin kolayca onaylayamayacağı radikal bir statüko değişimi demekti. PYD, Batılı müttefiklerinin böyle bir gelişmeye göz yumacağını sandıysa, yanlış hesap yapmıştı, olay bundan ibaret.
Suriye’de at koşturmayan bölge ülkesi kalmamış ve dahası ABD öncülüğünde koalisyon güçleri bir yandan, Esad rejiminin onayı ile Rusya diğer yandan operasyon yaparken, PYD lideri Salih Müslim’in, Türkiye’nin Suriye’ye askeri müdahalesini uluslararası hukuka aykırı ilan etmesinin hiçbir karşılığı yok. Buna karşılık iktidarın İslamcı destekçilerinin bu olayı adeta bir fetih hamlesinin başlangıç adımı olarak görüp, göstermeye çalışmasının da bir karşılığı yok, bu sınırları belli bir operasyon, o sınır da halihazırda 40 kilometre. Operasyonda rol alan ÖSO’nun kimlerden oluştuğu, kimi, neyi temsil ettiği de hemen hemen hiçbir askeri çatışmaya girmeden Cerablus’u teslim alması da ayrı tartışma konuları. Şimdilik bu mevzuyu bir yana bırakalım.
Kürt meselesi
Diğer bir önemli konu, Türkiye’nin Kürt meselesini bölgesel siyaset çerçevesine endekslemesi, Kürtlerin bölgesel kazanımlarını öncelikli tehdit olarak algılayıp, bu yönde siyaset üretmesi. Kürt meselesinin, Kürtler ile barışın, bu çerçevede çözüm yoluna giremeyeceği açık. Ancak Kürt siyasetinin de, uzunca bir süredir benzer bir yaklaşım içinde olduğu da bir gerçek. Yok, Türkiye’de yaşayan Kürtler, bölgede yaşayanların kaderi ile hiç ilgilenmesinler, bigâne kalsınlar demiyorum, dahası ‘dememek lazım’ diye düşünüyorum. Ama barış süreci seyri içinde, bir noktadan sonra Rojava pazarlığının öne çıktığını biliyoruz. Bu süreç içinde, Kürt siyasetinin Rojava’yı, Türkiye’nin demokratikleşmesi siyasetinin önünde gördüğünü, Rojava’nın önünün açılması umudu ile, Türkiye’de antidemokratik siyasetleri geçiştirdiğini de biliyoruz, zira bu gizli saklı bir konu değildi. Barışcı ve demokratik çözümden yana olan bizler, Türkiye’de iktidara, “önceliği Türkiye’de Kürt meselesinin halline verin, Kürtlerin bölgesel kazanımlarına karşı stratejilere öncelik vermek böylesi bir çözümü zorlaştırıyor” derken Kürt siyasetinin önceliği bölgesel kazanımlar olan bir strateji üretmesini sonuna kadar mazur görmek tam bir tutarsızlık olur. Türkiye’nin Kürtlerin bölgesel kazanımlarını tehdit öncelikli tehdit olarak algılaması da, Kürt siyasetinin bölgesel kazanımları öncelik olarak görmesi de, Türkiye’de Kürt meselesinin çözümünün bölgesel denkleme endekslemesi sonucunu verdi, bunu görmek lazım. İç ve dış siyaset hele hele Kürt meselesinde fazlasıyla bağlantılı, ancak dış (bölgesel) siyasetin toptan iç siyaseti belirlemesi çıkar yol değil idi, şimdi ne desek boş. Keşke, Kürt meselesinde iç ve dış siyaset ilişkisi, Türkiye ve Kürtlerin kazanımlarının örtüşmesi şeklinde bir seyir izleseydi, ancak her iki taraf açısından da bu yönde siyaset üretilemedi, bundan sonra ne olacak belli değil.
Devamı böyle gelsin
Sonuçta, Batılı müttefiklerinin desteğini fazla abartıp kısa vadeli sevinç yaşayan Kürt siyasetine karşı, şimdi de Batılı müttefikleri ile Fırat’ın Batısı konusunda mutabakat yakalayan iktidarı destekleyen İslamcı/ milliyetçiler kısa vadeli sevinç ile sarhoş olmuş vaziyette. Meğer, savaş, dövüşe ne kadar hevesli imişler, meğer çocukluk hayallerini tanklar, toplar süsler, ergenlik öfkelerine savaşkanlık tercüman olurmuş, ‘fetih’ rüyasından hiç uyanamamışlar, dindarlık, muhafazakârlık hepsi hikâye, insanlık ve siyaset tasavvurları vurdulu kırdılı ‘Kara Murat’ filmleri kadrajı ölçüsündeymiş. Ortadoğu’da, Suriye’de yaşadıkları hezimetin büyüklüğü öfkelerini arttırmış ki, ‘kırk kilometre’de fetih hayalleri ile avunmak zorunda kalıyorlar. Bu ülkenin geleceği ne olacak, nasıl olacak, bu bölgede yaşayan her türden insan daha ne kadar felaketin dibini boylayacak kavrayan da yok, aldıran da. Çok şükür, iktidar siyaseti, halihazırda bu çizgiye mesafeli duruyor, umalım devamı da böyle gelsin.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.03.2025
23.02.2025
16.02.2025
11.11.2024
14.06.2024
5.05.2024
6.11.2023
14.10.2023
2.10.2023
24.09.2023