Serdar KAYA
İstatistik derslerinde bahsi mutlaka geçen bir prensip vardır: İki vakanın sürekli aynı anda gözleniyor olması, aralarında bir nedenselliğin bulunduğu (yani birinin, diğerinin sonucu olduğu) anlamına gelmez. Bu konuda verilen belki de en meşhur örnek, dondurma tüketimi ile boğulma vakalarının hep aynı dönemlerde artış ve azalış gösteriyor olmasıdır. Haliyle, sırf bu örtüşmeden hareketle, dondurma tüketiminin boğulmaya neden olduğu sonucuna varılamaz. Zira her iki gerçekliği de aynı anda etkileyerek birlikte artıp azalmalarına neden olan asıl faktör, hava sıcaklığıdır.
Dondurma-boğulma ilişkisi, hatalı olduğu bariz olan bir örnek. Birbirleri ile ilişkilendirilmeye daha müsait gerçeklikler söz konusu olduğunda ise, insanların korelasyondan hareketle nedenselliğe hükmetme hatasına düşmeleri kolaylaşır.
Mesela, nüfusu Müslüman olan ülkelerde diktatörlüklerin yaygın olmalarından hareketle İslam dininin demokrasi açığına neden olduğu sonucuna varmak böyle bir hatadır. Zira zengin doğal kaynaklara sahip olmayan Müslüman ülkelere bakıldığında, ilgili korelasyonun gücü önemli ölçüde azalır. Bu konuda sayısız örnek verilebilir. Ama çıkarılacak sonuç hep aynıdır: Hayat, ilk bakışta anlaşılabilecek kadar basit değildir. Dahası, insanların çoğu da, görünenin ardına bakmak isteyecek kadar meraklı ve çalışkan değildir. Bu iki gerçek, tartışmaların çoğunun bilgiye dayalı olmaması sonucunu verir.
Sorular
Bugün itibariyle işçi hakları (ve daha genel anlamda da insan hakları) kapitalist ülkelerde çok daha iyi durumda. Ancak sırf bu veriden hareketle, bu durumun kapitalizmin bir sonucu olduğuna hükmetmek mümkün değil. Geçmişte yaşananlar dikkate alındığında ise, böyle bir hükme varmak daha da zor. Çünkü, işçilerin endüstriyelleşmenin ilk dönemlerinde maruz kaldıkları uygulamalar, vahşi olarak nitelendirilmeye müsait.
Bu durumda, kapitalist ülkelerde bugün itibariyle demokrasi ve insan haklarının daha ileri bir seviyede olmasının nedeni kapitalizm değilse nedir? Bu ülkelerde, kapitalizmin vahşi yıllarından bu yana yaşanan değişimde ne(ler) etkili olmuştur? Bu ülkelerin daha oturmuş bir yargı sistemine sahip olmaları mı? Kapitalizmin de beslendiği liberal düşünce geleneği mi? Sendikaların ve diğer proleter grupların mücadeleleri mi? Bu konuda herhangi bir sonuca varmadan önce bu soruların üzerinde durmak gerekiyor.
Diğer yandan, asıl neden ne olursa olsun, şu soru değişmiyor: Benzeri bir süreç sosyalist ülkelerde neden yaşanmadı? Neden hiçbir sosyalist tecrübe, demokratikleşemedi? Neden sosyalist ülkelerde işçi hakları bir yana, genel anlamda insan haklarından dahi söz etmek mümkün olmadı? Bu durum, sosyalizmin doğası ile mi ilgili? Yani sosyalizm, uygulamada, tek parti diktatörlüğüne dönüşmeye fazlasıyla müsait bir yapıya mı sahip? Eğer sorun bu değil ise, o zaman, yaşanan sosyalizm tecrübelerinde neden denge ve kontrol mekanizmaları ortaya çıkmadı?
Bu noktada daha hayati sorular da sorulabilir: Eğer daha az kapitalizm, daha fazla işçi hakkı anlamına gelmiyorsa, bu durum, işçi haklarının kapitalizm ile çok da ilgili olmadığı (ya da en azından, sadece kapitalizm ile açıklanamayacağı) anlamına gelmez mi? Yani eğer işçi haklarını (ve genel anlamda da insan haklarını) mümkün kılan liberal demokrasi, örgütlenme hakkı ve hukukun üstünlüğü gibi prensiplerse ve bu gibi prensipler kapitalist bir ülkede de varolabiliyorsa, o zaman hak taleplerini bu prensipler üzerinden değil de kapitalizm karşıtlığıyla dile getirmek ne kadar makul? Eğer özel teşebbüs hakkı gibi işçi hakları da gücünü büyük ölçüde liberal demokrasiden alıyorsa, o zaman her iki hak konusunda da kötü bir sabıkası olan sosyalizme dayanan bir tecrübenin daha iyi sonuçlar vereceğini nereden biliyoruz?
Ezberlerle ve bilgiye dayanmayan çıkarsamalarla hareket etme alışkanlığında olan ideolojik yaklaşım, bu türden analitik sorularla ilgilenmediği gibi, bunlardan rahatsızlık da duyuyor. Çünkü bu gibi sorular, her türlü kötülüğü keyfî bir tavırla karşıt ideolojiye atfetme alışkanlığını düşünce zannetmenin yüzeyselliğini ortaya koyuyor.
Sonsöz
Dünya üzerinde kusursuz bir siyasi ya da ekonomik bir politikalar bütünü (ve dolayısıyla da, kusursuz bir sistem) yok. Spesifik olarak, kapitalizm de, sosyalizm de, tıpkı diğer sistemler gibi ciddi açıklara sahip. Çünkü her politika tercihi, belli artı ve eksileri beraberinde getirir. Zaten politika tercihleri de, bu artı ve eksilere (trade-off) bakılarak yapılır. Eksileri bulunmayan, yani her durumda olumlu sonuç veren politikalar ya da sistemler ise, sadece ideolojilerin dünyasında bulunur.
Yazarlar
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları






































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.06.2019
17.06.2018
6.04.2015
23.03.2015
16.03.2015
20.01.2015
15.01.2015
17.11.2014
1.10.2014
12.08.2014