Sezin ÖNEY
Batı’ya “Batı özentisi” ile yönelmek tartışılması ve eleştirilmesi gereken bir tutum olsa da, Türkiye’nin Şangay İşbirliği Teşkilatı üyeliği talebi gibi tavırlarla rotasını çevirdiği yönler ve arayışlar, yani “Batı” idealinin terkedilmesi ihtimali belirirse, onun yerine neyin seçilebileceği de ince elenip sık dokunulması gereken bir konu.
Türkiye tarihinde “Batı”, sadece, “modern olanın” benimsenmesi ve “modern olana” sahip olmak anlamında kullanılmadı; özünde evrensel olan insan hakları değerleriyle, demokratik ilkelerle kucaklaşmanın, demokratik dengeleri sağlayacak kurumsallaşmanın hem temsilcisi hem istikameti olarak da manalandırıldı.
Türkiye, “Batı” yöneliminde, arayışında yalnız değil.
Malum bugünlerde, Ukrayna’da hükümeti protesto için gösteriler düzenleniyor. Gösterileri tetikleyen, Avrupa Birliği’yle işbirliği anlaşmasını imzalamayı reddeden Cumhurbaşkanı Viktor Yanukoviç’un “Batı karşıtı” tavırları.
“Avromeydan” (Euromaidan/ Євромайдан) veya “Euro Devrim” (Єврореволюція), meydanların, ülkenin, siyasi pusulasını Avrupa Birliği’nden beriye çevirmeye karşı çıkanlarla dolup taşmasına, 21 Kasım’dan bugüne yaşanan olaylar zincirine verilen isim.
Türkiye kamuoyu, Ukrayna’da olup bitenlere, yaşananlar sanki Türkiye’ye çok yabancı, çok uzak diyarlarda olup biten, sosyal ve politik olarak çok alakasız bir vakaymış gibi, sadece göz ucuyla bakıp geçiyor.
Yazın da, hemen sınırın öte tarafı Bulgaristan’da, Gezi Protestoları ile eş zamanlı olarak süren gösteriler de, Türkiye’de yaşananlarla, Brezilya’da, hatta Mısır’da olanlar gibi karşılaştırma konusu olmadı.
Gerek Ukrayna, gerekse de Bulgaristan’daki gösterilerde, protestocuların öncelikli muhatabı “Batı” idi. Bu gösteriler, ülkedeki siyasete yönelik memnuniyetsizliğe uluslararası ilgi çekmek, protestocuların ülkelerinin “Batı’nın bir parçası” olduğu mesajını vermek için gerçekleşti.
Türkiye’de Gezi’ye yönelik uluslararası ilgiyse, başlı başına bir kutuplaşma konusu oldu, hatta sokaklara dökülenlerin “küresel komplolara alet olmak” ile suçlanmasına yol açtı.
Bugün, “Batı dünyasındaki” toplantılarda, “Gezi’den gurur duyduklarını” söyleyen yöneticiler de dâhil olmak üzere, AKP çizgisinde olan hemen her siyasetçi, yorumcu, Türkiye’deki gösterileri, “Batı komplosuna” bağladı.
Aynı dönemlerde, Bulgaristan’daki gösterilerin, Türkiye’den önemli bir farkıysa, “Batı”nın, Bulgaristan’da olumlu bir motif olarak konu edilmesi ve “Avrupa” desteğinin özellikle beklenmesi, arzu edilmesiydi. Bir AB üyesi olan Bulgaristan, siyasi krizlerine çözümü de Avrupa’da arıyordu.
“Batı”, Ukrayna ve Bulgaristan’daki gösterilerde idealize edildiği gibi bir “kurtuluş” değil belki; ama Batı kavramı ile barışık olmak da, bazı aşağılık komplekslerinden arınmış olmak demek.
Geçtiğimiz haftalarda, Hindistan’da bir toplantıya katılan Fatih Üniversitesi’nden ve Today’s Zamanyazarı siyaset bilimci İhsan Yılmaz’ın, Twitter’daki bazı yorumları dikkatimi çekmişti.
Yılmaz, Hindistan’ı önceki ziyaretlerine göre, bu seferki seyahatinde Türkiye’ye yönelik algıların negatif yönde ne denli değişmiş olduğuna dikkat çekiyordu.
Aklıma, Birleşmiş Milletler’de Filistin konusunda önemli roller alan, uluslararası hukuk uzmanlığı ve insan hakları aktivizmini birleştiren Richard Falk’la 2010’da yaptığım röportaj geldi; “Türkiye’nin dış siyasetine baktığımızda, eskisine oranla çok farklı bir ağırlığı olduğunu görüyoruz. İstanbul’a gelmeden önce Hindistan’daydım ve orada, Türkiye’nin ‘dünyada en çok hayran olunan ülke olduğu’ konuşuluyordu”.
Gene, 2000’lerin başında, bir konferansta Hindistan’dan bir katılımcının sözleri; “Türkiye olarak bize ilham veriyorsunuz; Batı dışından var sayılıp da, Batı’nın bir parçası olabilen, Batı değerlerinin olumlu olanlarını özümseyerek Avrupa’nın resmen üyeliğine ilerleyen bambaşka, alternatif bir örneksiniz”...
Nereden nereye...
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Kopukluk ve “Anadolu Kırılması”
25.04.2025 - Olağanüstü koşullardan çıkış
3.02.2025 - Lucifer etkisi: Can ve cam kırıkları
29.01.2025 - Çanlar kimin için çalıyor?
17.01.2025 - ABD seçimleri: Neden böyle oldu?
7.11.2024 - Şahinlerin barışı
6.11.2024 - Bu 'süreç' neyin süreci?
24.10.2024 - Dönüm noktası bir ziyaret
27.06.2024 - Meksika’nın ilk kadın başkanı çetelere karşı
7.06.2024 - Siyasi cinayetler: Slovakya’dan Türkiye’ye
26.05.2024
Yazarlar
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel’e saldırı aydınlatıldı mı şimdi? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolDış politikada rasyonel zemin 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURKomisyon Suriye’yi, Suriye İsrail’i, İsrail Trump’ı…. 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEYargı CHP’ye çalışıyor 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluHerkes sözünden sorumludur; 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilFanatizm ve inancın siyasallaşması 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanBüyük Türkiye hayali böyle bir hayal miydi? 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
ssss
es ser
Nükleer başlıklı yorumcu
Bu yazının en vurucu kısmı şu sözlerdir. Yanlış savaşın da, yanlış barışın da hesabını vermeyen PKK liderliği “Kürt analar çok gerilla doğuruyor dedikçe”, Kürt halkı da ölen evlatlarının hesabını PKK liderlerinden sormadığı sürece barış zor gelir
halil Çakmak
Cem kardeş,bence polis şefi dediğin şahsın yazdıklarını dikkatli okumak gerekir.memlekette köşe yazarım diye dolaşandan daha fazla bilgisi var.
cem
lütfen artık bu polis şefinin yazdığı bu saçma sapan şeyleri artık yayınlamayın gerçeklikle hiç ilgisi yok