Sezin ÖNEY
12 Mart 1971’in cadı avları, “Yürümek” romanıyla hedef olan yazar Sevgi Soysal’ın da hayatını mahkemeler, hapisler, sürgün ile savurmuş, yokuşlara sürmüştü. 40. ölüm yıldönümünde, onu yaşadıkları ve yazıları ile anarken, Türkiye’nin değiştikçe aynı kalan “hallerinin” de daha bir ayırdına varıyor insan...
Türkiye’nin politik dönüm noktaları, bilardo masasındaki toplara vuran ıstakalar gibi hayatlarımızı darmadağın ediyor. Neden, nasıl olduğunu da tam anlayamadan, savruluveriyoruz; durup dengeyi tam bulurken, ıstaka gene sertçe vuruyor birilerine ve yine dağılma, yine yuvarlanıp bir yerlere gidiverme halleri başlıyor...
Türkiye vatandaşlığının beraberinde getirdiği bir vergi de, darbe mağdurluğu. Nesillerdir lanetinden kurtulamadığımız bir kısır döngü...
Yaşasaydı bu yıl 80 yaşına basmış olacak teyzem Sevgi Soysal da, 12 Mart 1971 başta olmak üzere, Türkiye siyasetinin hayatını yokuşlara sürdüğü insanlardan. 1971’e kadar da yaşamı pek de kolay geçmese de, 12 Mart zaten zor koşullarını daha da güçleştiren bir dönüm noktası oldu. Yürümek romanı, “müstehcenlik” zannıyla toplatıldı. Polemik konusu olmadan önce, ilk basıldığında; yani 1970’te TRT Roman Başarı Ödülü’nü kazanan bir kitaptı bu oysa...
O dönemde, TRT’de çalışıyordu Sevgi; 1965’ten 1971’e, program uzmanı olarak çalıştığı bu kurumdan da, siyasi hedef haline getirilmesiyle uzaklaşmak zorunda kaldı. Günümüzde de, çok tanıdık olan biçimde, önce politik bir konuşmada hedef haline getirildi, ardından da, hakkında dava açıldı, sudan bir sebeple tutuklandı ve sonra da işinden oldu.
Tüm bu üst üste binen sıkıntılar, politikanın yaşamına mütecavizliği, onun henüz 40 yaşında hayata veda etmesine neden olan kanserin gelişimini tetiklemiş miydi? Bunu elbette bilemeyiz... Bildiğimiz tek şey, 12 Mart 1971’den sonraki dönemin Sevgi’ye bir sürü sıkıntı getirdiği ve 1976’da noktalanacak ömrünün bu son döneminde üzerine taşınması güç yükler bindirdiği. Ben kendi adıma, eğer, 1971 Muhtırası’nın cadı avı olmasaydı, Sevgi’nin en azından hastalığı ile mücadele edecek gücü çok daha kolay bulabileceğini düşünüyorum.
“Yürümek” ve Düşmanları
Türkiye’de, “Yürümek”, “sokakta olmak” oldum olası sakıncalı bulundu. Tabii, “yürüyenine” de bağlı bir durumdu bu; tankların yürümesi sakıncalı olmadı-tepeden tırnağa silah kuşanmış emniyet görevlileri, mafyöz kişilere de sokak serbestti; Ankara’da iktidar sahibi olanların sokağa çıkmaya, yürümeye teşvik ettikleri kesimler, kitleler ile ilgili de bir sakınca görülmedi. “Yürümek” var, yürütülmek var Türkiye’de neticede ve “üç harf(liler)in” getirdiği büyük değişiklik, büyük farklar...
1970’lerin başında, bir genç kadının kaleminden çıkmış “Yürümek” romanı, çağrıştırdığı tüm özgürlükçü imgelerden olsa gerek, birkaç beden büyük geldi Ankara erkânına.
Bugün olsa, yaklaşık yarım asır sonra, farklı mı olurdu; elbette hayır.
Dediğim gibi senaryo çok tanıdık: Bir genç kadın yazar kelli felli politikacılar tarafından hedef gösterildi. Gereği de hemen düşünüldü; adaleti getirmesi gerektiği zamanlarda sonsuz bir uykuya dalan yargı ivedilikle harekete geçti. Ne de olsa, söz konusu olan bir “milli mesele”, Türkiye’nin ahlakının tehdit edilmesiydi.
Senaryonun başka tanıdık yönleri de var...
Tabii, bütün bu olup biten, medyanın tekelleştirilmesi çabasıydı arka planda... Sevgi üzerinden, TRT’nin nispeten siyasi tahakkümden uzak yayın çizgisi eleştiriliyor, onun gibi özgür kafalı insanların, nasıl olup da bir kamu kurumunda çalışabildiği sorgulanıyordu.
“Yürümek” romanının “müstehcen bulunması, TBMM’de Komisyon kurulup üzerine tartışılması nedeniyle de, sürreal bir hal de aldı. Ordinaryus Profesör Dr. Sulhi Dönmezer ve Profesör Cahit Tanyol gibi isimler de, mahkemede bilirkişi olarak görev aldı. Sevgi için, Sulhi Dönmezer gibi akrabası da olan birinin, romanı hakkında bilirkişilik yapması da kırıcı olmuş olmalı...
Sevgi, kendisi tutuklanmadan önce, hapisteki Mümtaz Soysal ile evlenmişti. Muhalif isimler olarak çifte kavrulmuş mimli yeni evlilerdi onlar; nikahın üzerinden bir ay geçmeden, bir kontrolde, yeni soyadının kimliğinde değiştirilmediği fark edildi; bu bahane de, “emniyet güçlerine mukavemet” suçuyla tutuklanıverilmesine kadar gitti. Böylece Sevgi’nin yolu, sadece birkaç ay içinde, önce mahkemelik olmaya ve ardından da kendini hapishanede bulmaya düşüverdi.
Babası, kamuda çalışan; ailesinde değil hapishane, mahkeme hikâyesi bile olmayan biri için, devletle bu şekilde yüz yüze gelmek, bana kalırsa çok sarsıcı olmalı...
Evet, teyzem Sevgi’nin ailesinde, gerek Selanikli baba Mithat Yenen tarafında, gerekse de Alman anne Anneliese Rupp tarafında, bir çok travma, trajedi, sıkıntı var. Ama, “devleti” karşısında bulma gibi bir örnek yok; son derece dürüst, kimseyle ihtilaf yaşamayan aile geçmişlerinden bahsediyoruz. I. Dünya Savaşı, hem anneannem Anneliese (sonradan, evlenip Ankara’ya yerleşince Aliye) ve dedem Mithat’ın ailelerinin kaderini değiştirmiş; savaşların savurduğu ailelerin çocukları ikisi de...
Ancak, göçler, ayrılıklar, dağılıp toparlanmalara rağmen, kimsenin düşmanı olmamış, yasaların karşısında “zanlı” durumuna düşmemiş ailelerin çocuğu, kökenlerin parçası olarak Sevgi, bambaşka bir sıkıntıyla yüzleşmek zorunda kalıyordu: sanık, suçlu haline dönüştürülmek... Ve üstelik de, bu duruma tamamen üzerine yüklenen ve gerçekte var olmayan suçların yükümlüsü olarak düşürülüyordu: Cadı avının, masum “cadısı” olarak.
Gene de, Sevgi, hep gülecek, şakalaşacak ve mağduriyetin kurbanlığından zafer çıkaran bir “trajedi kraliçesine” de dönmeyi seçmeyecekti. Tersine, içine düştüğü hallerle dalgasını geçerken, aslında tüm gücüyle üzerine vuran dalgayı tek başına göğüsleyen de kendisi olacaktı. Yaşadığı dertleri, atlattığı ve atlatamadığı badireleri, tam manasıyla sineye çekecekti.
Şimdi, biraz Sevgi’ye söz vermek istiyorum; biraz da o anlatsın, kendini, başına gelenleri ve 12 Mart cenderesini...“Yürümek” kitabının yasaklanması üzerine kaleme aldığı “Bir Romanın Hatıratı” yazısına bırakıyorum geri kalan sözleri; bir yazar olarak dile gelsin, geçmişten bugüne değişemeyen hallerimizi, Ankara’nın o katı, kalpsiz, ceberut dünyasını o aktarsın...
“Bir yazar olarak” diye vurguluyorum zira, mahkemede işini sorduklarında ve Sevgi, “yazar” diye yanıt verdiğinde, mahkeme görevlileri aralarında “demek işsiz” diye fısıldaşıp, kayıtlara da “ev kadını” diye geçirmişler. Evet, Sevgi’nin omuzlarında olagelen yükler arasında “ev kadınlığı” da vardı; kaldı ki, ev kadınlığının hiçbir kusuru yok. Ama, Sevgi’nin kendini nasıl tanımlamak ise tercihi, mahkemenin de ona saygı duyması lazım idi. Tabii, zaten o mahkemenin Ankara’nın güçlüleri dışında bir başka şeye saygısı olsaydı, zaten Sevgi’nin, onun gibilerin yargılanması dahi söz konusu olur muydu; işte asıl mesele dün de bugün de bu. Yaklaşık 45 yıl sonra, bari biz O’nun tercihini kendi ifadesiyle kayda geçirelim ve bırakalım O, bir yazar olarak kelimelere can versin.
“Bir Romanın Hatıratı”-Sevgi Soysal
“Seviyordum "yürümek" sözcüğünü; ilerlemeyi, değişimi, durdurulmaz oluşumları gözlemeyi. Kavradıklarını, belki özümleme zorluğundan, kusanlardandım; oturmuş, ufak bir roman yazmıştım.
Her attığı adımı ilerleme sanan, bu nedenle biraz erken ve çabuk yorulan bir kadının, yanlışlara yanlış ad koya koya vardığı labirent içinde, duyduğu kaçınılmaz bunalımları, belirli ve sağlıklı kurallar içinde değişen doğayı, sağlam durumlar ortasındaki bireysel çırpınışların anlamsızlığını, o zamanlar bildiğim ve anlatmak istediğim daha birkaç şeyi sığdırmıştım bu kitaba; sığdırmak istemiştim. Elâ'nın onu bıraktığım yürümek noktasında, ilerlemenin gerçek anlamını kavrayacağını umarak.
Böyle işte, Elâ kendisinden beklenen bir yana, atabileceği adımları atadursun, safdil geçmişi umumun ahlâk ve edebini fena halde rencide etmesin mi? Ama Elâ ne de olsa bir roman kahramanıdır, "Yürümek" romanının yüz kızartıcılığından sorumlu tutulamaz. Kim sorumlu tutulacak peki koskoca Türk toplumunun genel ahlâk ve adabından?
Zaman o zamandı, pek çok suçlu ihbar ediliverdi hemen. Bir kez TRT suçluydu, bu romana ödül vererek ve memleketi 12 Mart kıyısına getirerek. Bir de, suçlu, namuslu aile kadınları yerine Elâ adlı bir hayâsızın evrak-ı metrûkesini dile getiren, hem TRT'de çalışıp hem ödül alarak TRT'yi iki kez 12 Mart'a getiren, en kötüsü şimdi; Türk erkekleri arasında, eşeklerle söylemesi ayıp şeyler yapanlar olduğunu yazmaktan hicap duymayan roman yazarı kadındı asıl suçlu. TRT ödüllerinin sorumluları, "suça teşvikten" yargılanadursunlar, TRT içinde onu asla 12 Mart'a getirmemiş masumlar da vardı.
Genel ahlâk ve âdaba son derece düşkün, 12 Mart suçlularıyla aynı çatı altında bulunmaktan bedbahtlık duyan ve Türk erkekleri arasında eşeklere, söylemesi ayıp şeyler yapanlar olabileceği iftirasını şiddetle reddedenler. Bunlar, kendilerini ve kurumlarını bu lekeden temizlemeliydiler.
Aklanma çabaları iki koldan yürütüldü:
TRT içi ve TRT dışı
Önce bir tamim yayınlandı:
Sayı: 005-7-0/1145
Konu: "Yürümek" adlı roman hakkında 3.5.1971
ÇOK Acele
Sevgi Sabuncu'nun yazdığı "Yürümek" adlı roman incelenmiş ve mevcut ahlâk kurullarımıza aykırı, bir kamu teşekkülü olan TRT mikrofonlarından yayını uygunsuz görülmüştür.
Her ne şekil ve suretle olursa olsun radyolarımızdan yayınlanmaması hususuna dikkatinizi rica ederim.
Dağıtım: Program
Etüd ve Planlama D. Bşk. Genel Müdür
Ankara Radyosu
İstanbul Radyosu
Genel Müdürlük böyle bir tamim yayınlayarak, zinde çevrelere, "Yürümek" romanı hakkındaki kişisel düşüncesini açıklamış ve gerçek TRT'nin, romana verilen TRT ödülüyle ilişiği olmadığını kanıtlamış oluyordu. Bu tamimin uygulamada bazı faydaları da oldu, ısrarla "Yürümek" sözcüğünü kullanan bir programcının programı sansür edildi.
Peki ama romancı ne olacaktı, o elini kolunu sallayarak, yeni romanlar mı yazacaktı, TRT'yi yeniden 12 Mart'a mı getirecekti? İşte TRT dışı çabalar bundan sonra yoğunlaştı.
Büyük Millet Meclisi'nde TRT bütçesi görüşülürken bu fırsat değerlendirildi. TRT bütçesini eleştirecek değerli milletvekillerine, eleştirilerinin daha bilimsel olması için Yürümek romanı el altından sunuldu. İşte böylece Yürümek romanı TRT bütçe müzakerelerine ışık tutucu belgesel niteliği kazandı.
Milletvekilleri "Yürümek"ten parçalar okuyarak bütçe eleştirilerini belgelediler. Ne boyutlar kazanıverdi romanım, bir sayfası bütçelerİ eleştiriyor, memleketi uçuruma getirenlerin iddianamesi oluveriyordu.
"Yürümek" romanım yayalıktan çoktan kurtulmuştu artık, motorize olmuştu, tank olmuştu, her coğrafyada akıl almaz bir hızla ilerleyen bir tank.
TRT bütçesi gibi önemli bir konuda, birkaç sayfayla yetinmeyecek kadar titiz olan komisyonun üyeleri resmî bir yazıyla TRT'ye başvurdular ve kitabın bütün komisyon üyelerine dağıtılmasını istediler.
İç düşmanlarından temizlenmek için, bu önemli belgeyi raportör milletvekillerinin hizmetine sunmuş olan yetkililer, adı geçen romanın TRT yayını olmadığı gibi baştan savucu bir karşılıkta bulunamazlardı. Kitap satın alma komisyonundan karar çıkartıldı ve gerekli sayıda "Yürümek" romanı, yayınevinden satın alındı.
Artık TRT bütçe görüşmeleri selâmete çıkmıştı, milletvekillerine gerekli el kitabı olan "Yürümek" romanı dağıtılmıştı.
Ah, nasıl bir roman yazmıştım ben! Artık benim hâkimiyetimden çoktan sıyrılmış olan romanım nerelere ışınlamıyordu ki beni? Bütçe müzakerelerine, ordan basına ve teeddübden teeddübe düşen sosyete salonlarına. Yine Meclis'e. Ve bütçe müzakerelerinin en titiz ve dikkatli üyesi kitabın kapağında önemli bir delil yakaladı: Bir fotoğrafımın negatifinin basılı olduğu kapakta.
Ah, nasıl söylemeli, nasıl anlatmalı? Çoktan sözümü dinlemez olmuştu romanım, ordan oraya ışınlayıp duruyordu beni. Önce Türkiye radyolarına, sonra Büyük Millet Meclisi'ne, sonra basına ışınlıyordu yüz kızartıcı görüntümü: Nankör roman! Volkanlılarla işbirliği yapıyordu romanım, kapağında bir, bir... erkek cinsiyet organı varmış gibi yapıyordu, titiz milletvekilinin gözüne, böyle bir şey gösteriyordu.
Romanımın kapağında keşfedilen phallus heyecan, tiksinti ve nefret yaratmıştı. Sözü birbirlerinin ağzından alan milletvekilleri, Kosova'dan, Malazgirt'ten, Sakarya'dan ecdatlarının tarihe yazdığı şanlı sayfalardan söz ettiler. Niçin mi? Bu sayfalarla "Yürümek" romanının bir iki sayfasını ve kapağını kıyaslamak için. Sonra, "karılarından, bacılarından, kızlarından bu romanı nereye saklayacaklarını bilemedikleri" için. Ah, yürümek derken, durmak bilmiyordu hain roman, tekmil bacılara, namuslu ev hanımlarına ve aile kızlarına ışınlıyordu yüz kızartıcı kapağını.
Yapacak bir şey yoktu benim için gerçekten, süklüm püklüm, evden işe-işten eve gitmekten başka, ama kurtulamıyordum romanımdan. Bir akşamüstü, evime doğru, herhangi, asla roman yazmamış bir memure gibi dönerken, bahçe duvarına kümelenmiş kopiller bağırdılar arkamdan... "Yürümek... Sevgi Sabuncu... Yürümek!.."
Yok yazıldığı gibi değildi bu roman artık, biçim, kılık, kalıp değiştiriyor, her taşın altından çıkıyordu karşıma. Kırk yılın birinde berbere gitsem, manikürcü kız, gözlerini süze süze soruyordu: "Yürümek romanını siz mi yazdınız abla?"
Sonra hiç roman okumadıklarını pek iyi tahmin edebileceğim kişiler, ansızın "Aşkol, bana romanından vermezsen bozulurum" diye sırnaşıveriyorlardı.
Hiçbir ananın oğluna almayacağı, hiçbir kendini bilen hanfendinin ahbaplık etmeyeceği, hiçbir ciddi ve güvenilir kurumun iş vermeyeceği, hiçbir bankanın kredi vermeyeceği, hiçbir bonosunun kırılmayacağı, hiç bir nikâha şahit olamayacak, hiçbir senede kefil olamayacak biri kılacaktı romanım beni. Adını "Yürümek" kor musun; ilerlemenin kurallarından söz eder misin? Al sana akıl almaz bir deli koşturması!
Romanımı, yeteri kadar vatanperver kınadıktan, yeteri kadar aile kadını evine sokmadıktan sonra, köklü tedbirler alınmasına sıra geldi.
O sıralar zaten hep köklü tedbirler alınıyordu, o sıralar zaten hep yuvalar kazınıyor, kökler temizleniyordu.
Böylece, "Sevgi Sabuncu tarafından yazılarak Aralık 1970 tarihinde Sevinç matbaasında bastırılan 'Yürümek' isimli Roman kitabının, 10. Sulh Ceza Mahkemesi’nin 17/6/1971 tarih, 971 sayılı kararı ile toplattırılmasına karar verildi."
Sevgi Sabuncu, 24/6/1971 tarihinde bir dilekçe ile bu karara itiraz etmek istedi ise de, adliye sarayında itiraz dilekçesini kabul edecek bir merci bulamadı.
Sonunda küf kokan, evrak dolu bir odada, kara kolluklu yaşlıca bir evrak memuru, hayatta yemiş olduğu sillelerin verdiği umursamazlıkla yüzü kızarmadan dilekçeyi aldı ve okudu. Kafasını çok yaşamış, güngörmüşçesine salladıktan sonra, indirdiği bir dosyada dilekçenin "ilgisini" buldu. İtiraz dilekçesinin ilgisi, müstehcen sayfası açılarak öteki sayfaları toptan zımbalanmış "Yürümek" romanıydı.
Evrak memuru, suç delilini okudu, bana döndü:
"Kızım doğru yazmışsın ama keşke yazmasaydın, bu adamlar cahildir anlamazlar."
Sonra karşısına kırk yılın birinde, evrak yerine canlı birinin çıkışının verdiği sevecenlikle, yardıma karar verdi. "Burda kimin kimsen var mı?" "Yok." "İyi öyleyse, bak ben senin ağabeyinim, bu belâdan kurtarayım seni."
Büyük şehirde ilaçla uyutularak bekâretini yitirmiş taşralı bir kız görüyordu karşısında, dilekçem elindeydi, ses etmedim. O önde ben arkada koridorlar geçtik, merdivenler indik-çıktık, sonunda bir mahkeme kapısına vardık. Evrak memuru, önce kendi girdi mahkemeye, sonra kapı aralığından sadece kolluklu kolunu uzatarak içeri girmemi işaret etti.
Hemen savundu beni.
"Bu kızcağız, Ankara'da yalnızmış hâkim bey, bu romanı hayâlen yazmış, kendi yaşamamış, bu seferlik mazur görün..."
Hâkim başını kaldırmasıyla ve de dilekçede adımı görmesiyle ve de beni görmesiyle: "Defol..." diye bağırarak... Adliyeden ışınlanmıştım.
Böylece Türk Ceza Kanunu'nun (TCK) 427. maddesine muhalefetten sanık Sevgi Soysal hakkında Toplu Basın Asliye Ceza mahkemesinde dava açıldı. İddianameyi tebelluğ ettim.
"Yukarda açık kimliği yazılı Sevgi Sabuncu tarafından yazılan 'Yürümek' adlı kitabın 89. sahifesinde başlayıp 91. sahifesinde sonra eren.... kısmının TCK. 427. maddesine aykırı nitelikte bulunduğu anlaşılmış ve bu kitabın toplattırılmasına Ankara 10. Sulh Ceza Hakimliği’nce 17/6/1971 tarihinde 971/56 müteferrik sayıyla karar verilmiş olup hazırlık soruşturması evrakı ilişikte sunulmuştur.
Yazar Sevgi Sabuncu'nun yargılanmasının mahkemenizde yapılarak, hareketine uyan 5680 sayılı kanunun 143 sayılı kanunla muadil 16/1 ve TCK'nin 427. maddeleri delaletiyle TCK'nin 426. maddesine göre cezalandırılmasına ve kitabın TCK'nin 427/2. maddesine göre müsadere ve imhasına karar verilmesi iddia olunur, 17.6.1971
Cumhuriyet Savcı Yardımcısı"
Büyük tirajlı gazetelerde bir manşet:
"Program Uzmanı Sevgi Sabuncu'nun TRT ödülü alan 'Yürümek' adlı romanı, hayvanlarla cinsi münasebeti övücü nitelikte bulunduğu için toplattırıldı."
Hayvanlarla cinsi münasebeti övücü nitelikte... Bozkırlar, Karadeniz, Karadeniz'deki ölü balıklar, Tirebolu miskinliği, karıncalar, Yenişehir çocukları, tavşanlar, kirpiler, tereyağ yemeyen Şenel, asma kökleri, Memet'in erkeklik gururu, fareler, şeytanı mızraklayan Aya Yorgi, sürgünleri kemiren sincaplar, Memet'i kahreden genelev, kemirmekten bıkmayan porsuk, iyi yemek yemesini bilmeyen biriyle yatmayacak kadar iyi terbiye görmüş olan Elâ, aslında insandan korkan kurtlar, Hilton Oteli'nde geçen balayı, bereketli topraklarda serpilen haşhaş tohumu, hastahane hademelerinin gözünde bir hiç olan yüzbinlerin doğumu, ölümden daha çabuk çoğalan hamam böcekleri, amansız ayrık otları, bir sinek ölür gibi gerçekleşen boşanma, deri değiştiren yılan, Elâ'nın bir türlü patlamayan bombası, Elâ'yla Memet'in sevişmesi, bozuk musluktan akan sular, İmroz, yaşlı Rum'un boğulan keçisi, her şeyden soyutlanması mümkün olmayan mutluluk, tükenmişin üstünde çoğalanlar, geri dönen som balığı, nüfus kâğıtlarının, banka ve aile cüzdanlarının yanına bırakılan cümleler, yürümek, dönüp bakmamak arkaya... Bunlar, bütün bunlar işte, uzayın belirsiz yerlerine ışınlanmış, terk etmişlerdi romanımı.
"Hayvanlarla cinsi münasebeti övücü nitelik"le kaldım mı şimdi baş başa”.
http://www.birikimdergisi.com/haftalik/8042/yuruyup-giden-sevgi#.WDVAHbKLSpo
Yazarlar
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel’e saldırı aydınlatıldı mı şimdi? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolDış politikada rasyonel zemin 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURKomisyon Suriye’yi, Suriye İsrail’i, İsrail Trump’ı…. 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEYargı CHP’ye çalışıyor 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluHerkes sözünden sorumludur; 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanBüyük Türkiye hayali böyle bir hayal miydi? 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilFanatizm ve inancın siyasallaşması 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’nin diğer dertleri… 10.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞCassandra Çığlığı* 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKBACAKİZMİT KÖRFEZİ YAKIN, DENİZ BİZE ÇOK UZAK! 17.03.2021 Tüm Yazıları
-
Ural ATEŞERANADİL... 21.02.2021 Tüm Yazıları
-
Demir Küçükaydınİki Devrimci – Türeci ve Şahin 4.01.2021 Tüm Yazıları
-
Perihan MAĞDENHayaller: ETHOS, Gerçekler: BİR BAŞKADIR BENİM MEMLEKETİM 18.11.2020 Tüm Yazıları
-
Talat ULUSOY9 Eylül 1922, İzmir’in “KURTULUŞ” Günü’nde… 9.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mahmut ÖVÜRAK Parti mi “İhvan’cı” siz mi operasyon çekiyorsunuz? 8.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mustafa Yurtsever2010 YILI REFERANDUMU’NUN BİTMEYEN HİKAYESİ 29.08.2020 Tüm Yazıları
-
Hilâl KAPLANİstanbul Sözleşmesi yaşatır mı? 7.08.2020 Tüm Yazıları
-
Eşref ÇAKARKonca Yazışmaları... 5.08.2020 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunOsmanlı Kudüs’ü 4.06.2020 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANÜmitliyim, çünkü… 26.05.2020 Tüm Yazıları
-
Kadri GÜRSELTürkiye’de darbe mi olacak gerçekten? 16.05.2020 Tüm Yazıları
-
Sinan ÇİFTYÜREKTürbülanstan mayın tarlasına dalış yapan AKP! 13.05.2020 Tüm Yazıları
-
Yaşar YAKIŞTürkiye’nin iktidar partisi yardımlaşmayı da tekeline almak istiyor 25.04.2020 Tüm Yazıları
-
Orhan PamukEski salgınlar ve bugün biz 24.04.2020 Tüm Yazıları
-
Bejan MATURÖlüm hangi boşluğu doldurur? 12.04.2020 Tüm Yazıları
-
Umut ÖZKIRIMLIKorona ve milliyetçilik 8.04.2020 Tüm Yazıları
-
Raffi Hermon Araks‘ARTSAX (Dağlık Karabağ) MESELESİ, NEDİR VE NE DEĞİLDİR? 1.04.2020 Tüm Yazıları
-
Serdar KAYAİslam, Bilim, Virüs, Kumaş 24.03.2020 Tüm Yazıları
-
Markar ESAYANKarantina günlerinde yalnızlık... 20.03.2020 Tüm Yazıları
-
Eyüphan KAYACorona Virüs bir musibettir 19.03.2020 Tüm Yazıları
-
Merve Şebnem OruçSürreel bir devrim: Gezi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Metehan DemirMoskovanın samimiyet testi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Tayfun AtayGoebbels korosu söylüyor: "Her şey mükemmel efendim!" 18.02.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın AKDOĞANBirilerini suçlama yarışı 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Hüseyin GÜLERCECHP, şimdi de İlker Başbuğu alet ediyor 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Ufuk COŞKUNCemevleri için Cumhurbaşkanı’na Çağrı! 20.01.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın ERGÜNDOĞANGökdelen hançeri tam İzmir’in kalbine saplanıyordu ki… 16.12.2019 Tüm Yazıları
-
Nihat Ali ÖzcanOrtadoğu’nun karmakarışık halleri 22.10.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TenekeciDün ve bugün 11.09.2019 Tüm Yazıları
-
Haşmet BABAOĞLUİçerisini iyi anlamak için dışarıya bak! 9.09.2019 Tüm Yazıları
-
Esat KORKMAZYOLDAŞIM YAVUZ ÇANAK 29.08.2019 Tüm Yazıları
-
Ali KİREMİTCİDÜNYADA VE TÜRKİYE’DE SİYASET YENİDEN ŞEKİLLENİYOR 13.07.2019 Tüm Yazıları
-
Tayfun TURANAYILANA GAZOZ, BAYILANA LİMON. 11.07.2019 Tüm Yazıları
-
Mustafa DAĞCIÖTEKİLEŞTİRMENİN ÖTESİ= DÜŞMANLAŞTIRMAK 3.07.2019 Tüm Yazıları
-
Gürkan-Zengin23 Haziran seçimleri: Bir vak’ayi hayriyye 25.06.2019 Tüm Yazıları
-
Celal DENİZIRKÇILIĞIN TEDAVİSİ VAR MIDIR? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Serdar ESEN"Herşey Çok Güzel Olacak" mı? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet AY14 Mayıs güzellemelerinin anlamı 15.05.2019 Tüm Yazıları
-
Salih TunaZincir sesleri 23.04.2019 Tüm Yazıları
-
Beril DEDEOĞLUİflas eden tüccar, eski defterleri karıştırırmış 27.02.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TığlıBu ne iki yüzlülük!... 26.02.2019 Tüm Yazıları
-
Nermin ALPAYİNSAN VE EKONOMİK DEĞERİ 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
Ümit FıratBir mahalli seçim hatırası 15.01.2019 Tüm Yazıları
-
Murat AKSOYUnutmayalım yerel seçime gidiyoruz 11.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ekin GÜNBİR… İKİ… İZMİR MARŞIYLA KOŞ! 4.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet SeverTürkiye bu kadar tehdit ve hakaret eden bir Cumhurbaşkanı görmedi 18.12.2018 Tüm Yazıları
-
İbrahim SEDİYANİKirletme 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
Nadi ÖZTÜFEKÇİUlusal mı Ulusalcılık mı? 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
M.Şükrü HANİOĞLUDünya “biz”i parçalamak için mi savaştı? 26.11.2018 Tüm Yazıları
-
Cemil ERTEMEkonominin geleceğini simgeler anlatır! 31.10.2018 Tüm Yazıları
-
Amberin ZAMANCemal Kaşıkçı ve Türkiye’nin itibarı 10.10.2018 Tüm Yazıları
-
Mete YararCastle International 28.09.2018 Tüm Yazıları
-
Mehmet CANFilistin ulusal sorunu-II 25.09.2018 Tüm Yazıları
-
Leyla İPEKCİAile içi eğitimin maneviyatı (1) 18.09.2018 Tüm Yazıları
-
Ümit KurtTarihçi Kieser: Modern Türkiye'nin eş kurucusu Talat Paşa 17.09.2018 Tüm Yazıları
-
Güngör UrasABD’DE BORÇ KRİZİ 10.08.2018 Tüm Yazıları
-
Serpil Çevikcan24 Haziran sonrasındaki şema 30.05.2018 Tüm Yazıları
-
Hüseyin ÇAKIRVaatlerinizi sözleşme olarak imzalayın… 27.05.2018 Tüm Yazıları
-
Kürşat BUMİNLGS Türkçe: Çocuklarla dalga mı geçiyorsunuz? 7.02.2018 Tüm Yazıları
-
Aslı AydıntaşbaşYaklaşan facia 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Özgür MumcuTutuklu yargı 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Yusuf Ziya DÖGERTürkiye Seçimlerinin Kilidi Kürdler 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Güldalı COŞKUNSeçim kritiği desem de…. 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Arife KÖSEHawaii’den sonra nükleer savaş tehdidini yeniden düşünmek 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Ergün Diler23 gizli toplantı. 8.01.2018 Tüm Yazıları
-
Ceren KENARMusul sonrası DEAŞ 14.07.2017 Tüm Yazıları
-
Okay GÖNENSİNSertleşme mi normalleşme mi? 11.07.2017 Tüm Yazıları
-
İhsan ELİAÇIKDini çoğulculuk gereği kadından imam olabilir 23.06.2017 Tüm Yazıları
-
Adil GÜRHay Allah yine çenemi tutamadım! 16.04.2017 Tüm Yazıları
-
Hüseyin SARIBAŞHAYIR, YETER ARTIK! 18.02.2017 Tüm Yazıları
-
Mustafa ARMAGANÇankaya’nın karakutusu Latife Hanım mı? 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
İlhan ÇETİNFiliz 22 gündür hayata tutunmaya çalışıyor... 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
Süleyman YAŞARVatandaşın dövizini devlete dört katı faizle satıyorlar 26.07.2016 Tüm Yazıları
-
A.Turan ALKAN40 $, hem de ‘döge döge’ 15.07.2016 Tüm Yazıları
-
İhsan YILMAZÜmmetin ortak dili: İngilizce 13.07.2016 Tüm Yazıları
-
Bülent KORUCUÖzel haber bayramı 11.07.2016 Tüm Yazıları
-
Gökhan ÖZGÜNBen HDP’ye oy veriyorum… 28.06.2016 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLUYazmaya kısa bir mola veriyorum 17.04.2016 Tüm Yazıları
-
Cemil KOÇAKVe Türkiye ‘hayır’ diyor! 16.04.2016 Tüm Yazıları
-
Sema İZOLCennette de hendek var mı anne? 15.02.2016 Tüm Yazıları
-
Lale KEMALMİT-Mossad kırılganlığı, Rusya ile IŞİD gerilimi 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Birgül HAKANAli Demirsoy 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Sanem ALTANAcılar usta, bizler çırağız.. 6.02.2016 Tüm Yazıları
-
Hadi ULUENGİNOtoriterlik yükselirken 4.02.2016 Tüm Yazıları
-
Demiray ORAL‘Serbest kötülük ortamı’nı icat ettik / Hep birlikte - Tev bi hev re* 2.02.2016 Tüm Yazıları
-
Enver SEZGİNEkrem Sezgin 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARANSUYasadışı dinleme suç değilmiş! 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Gülay GÖKTÜRKAYM’den AİHM’e cevap 12.01.2016 Tüm Yazıları
-
Yasemin YILDIRIMSayın Kılıçdaroğlu elinizi yükseltin ve “Demirtaş 15 Temmuz gecesi neredeydi?” diye sorun 5.01.2016 Tüm Yazıları
-
Ayhan BİLGENYalanın gücü tükenir, onur kavgası tükenmez 30.12.2015 Tüm Yazıları
-
Zeliha AKPINARNefretiniz elektriğe dönüştürülebilseydi bütün dünyayı aydınlatırdı 29.12.2015 Tüm Yazıları
-
Abdülkadir Küçükbayrak“Analar ağlamasın”dan “Analarını ağlatacağız”a nasıl gelindi! 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Umur COŞKUNSöz Geçmez, Top Mermisi İşlemez 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Ekrem DUMANLIGeç kaldın ey Müslüman 17.11.2015 Tüm Yazıları
-
Semra POLATFransa'nın mülteci ayarlı bombaları 14.11.2015 Tüm Yazıları
-
Ferdan ERGUTHDP içi bir PKK eleştirisi mümkün müdür? 12.11.2015 Tüm Yazıları
-
Nejat ERDİMIŞİD,KÜRTLER VE KAPIMIZDAKİ TEHLİKE! 22.07.2015 Tüm Yazıları
-
Mazlum ÇETİNKAYAEşitlik yoksa kardeşlik de yok! 26.06.2015 Tüm Yazıları
-
Hakan DEMİRCANKoalisyon hava durumu 3 21.06.2015 Tüm Yazıları
-
Tuncay TOPCamide propaganda ve ucuz taşra siyasetçiliği 27.05.2015 Tüm Yazıları
-
Mithat SANCARİnkarın bedeli 30.04.2015 Tüm Yazıları
-
Bülent KARATAŞBirol Başören 28.03.2015 Tüm Yazıları
-
Hasan ÖZTÜRKİLMİK İLMİK 26.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kelemet Çiğdem TÜRKMUNZUR’UN ŞİFASI 6.02.2015 Tüm Yazıları
-
Gürbüz Çimen2 Dil 1 Bavul 2.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kerem ALTANHayaller duşakabin 20.01.2015 Tüm Yazıları
-
Mehmet YILDIZEnseyi karartmamalı ama nasıl? 8.01.2015 Tüm Yazıları
-
Eylem YILMAZDemokratı az olan toplumlar az demokrasi ile yönetilirler! 3.01.2015 Tüm Yazıları
-
Muhteşem ÖZDAMARHDP'yi BEKLEYEN TEHLIKE 29.12.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet DOĞANHADİ KALK 7.08.2014 Tüm Yazıları
-
Haydar TOPAYSevgili Yoldaşımız, ağabeyimiz Burhanettin Çetinkaya... 13.07.2014 Tüm Yazıları
-
Erdal TALUPolitikada Yeni Paradigmanın Doğuşu 7.06.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet KIRARSLANHalklar nasıl karar verir? 20.04.2014 Tüm Yazıları
-
Yasemin ÇONGARKiev’den notlar: Avrupalılaşmak ile güdülmek arasında… 4.02.2014 Tüm Yazıları
-
Zülfikar ÖZDOĞANTarih, Tarih Olalı... 2.01.2014 Tüm Yazıları
-
Neşe DüzelHata ve devlet gazetecileri 11.12.2013 Tüm Yazıları
-
Selçuk UZUN1915/16´da Erzurum Vilayeti Valisi Tahsin Uzer (1) 25.07.2013 Tüm Yazıları
-
Dr.Sivilay GENÇSibirya ablası 2.05.2013 Tüm Yazıları
-
Nihat TAŞTANBU GÜNÜN MÜŞRİKLERİ MEKKE MÜŞRİKLERİNİ ARATMIYOR 16.03.2013 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCI-Taraf YazılarıBelirsizlikler zamanı ve ütopya zamanı 21.10.2012 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLU-Taraf yazılarıESAT’IN YENİ HAMLESİ.. 8.10.2012 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜR-Taraf yazıları1922’de Güzelim İzmir’e Kimler Kıydı? 9.09.2012 Tüm Yazıları
-
Cevdet AŞKINŞiddetli çatışma dönemi başladı 22.05.2012 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
25.04.2025
3.02.2025
29.01.2025
17.01.2025
7.11.2024
6.11.2024
24.10.2024
27.06.2024
7.06.2024
26.05.2024