Süleyman Seyfi Öğün
ABD’de yaşanan ve onlarca kişinin ölümü ve yüzlercesinin de yaralanmasıyla neticelenen son “terör” eyleminin bireysel bir çılgınlığın meyvası olduğu fikrinde değilim. Rûhu sakat, hasta ve hayattaki herşeyini kaybetmiş bir yaşlı Amerikalı’nın toplumdan , hayattan intikam almak için yaptığı hunharca bir katliam gibi gözükse de, yapılış tarzı; yer seçimi, o kadar silâhın bir otel odasına taşınması, aradaki bâzı tuhaf bağlantı şahısları bu eylemin en azından belli bir boyutuyla organize bir iş olduğunu düşündürüyor.
Artık merkez dünyâ terörün açık hedefi hâline geldi. Dahası, artık terörün özerkliğini düşündüren herhangi bir “davası” da mevcut değil. Evvelinde haydi haydi öyleydi; ama en yakın târih sayılabilecek 1970’lerde Filistinli militanlar, Kızıl Ordu veyâ Kızıl Tugayların; bizde de THKO veyâ THKP-C’lilerin kotardığı eylemlerin elbette terör dışında bir tanımı yoktu. Ama herkes, en azından içinde bir yerlerde, “Yahu Leyla Halid bir terörist, ama bunu yine de halkı için yapıyor” der; hattâ çok belli etmese de yine içinde bir yerlerde bu genç kadına veyâ onun gibilere sempati duyardı. En fazla moda olan ise, onların davâlarının doğru; yollarının ise yanlış olduğunu söylemekti. Meselâ Deniz Gezmiş ve Mâhir Çayan’lar için en fazla söylenen buydu.
Bugün terörün, yer yer var gibi gözükse de bir dâvası yok. Sâdece kin yüklü aşırılığı ve dehşeti var. Yâni bir şey için olan terörden; "terör olarak terör; veyâ kendisi içi terör” devrini idrâk ediyoruz. Bu örgütlere mensûbiyet artık bir dâvânın idrâkinden değil, yeterince psikopatik olmaktan geçiyor. Dâvamsı söylemler ise dünyâyı kurtarmak, insanlığı selâmete kavuşturmak gibi iddialardan çok, mistik saçmalıklarla eşlenen sözüm ona misyonlar…
Terörün bu tuhaf evrimi, aynı zamanda nasıl da, her zaman olduğundan daha fazla araçsallaştığına işâret ediyor. Evet, o dâvâlı terör zamanlarında da terör örgütlerini yöneten bir takım üst akıllar vardı. Ama dâva söylemi bu bağı örter; yenilen kazıklar ancak on seneler sonra anlaşılırdı. Bugün ise bağı anlamak her zaman olduğundan daha kolay.
Psikopat bir Amerikalının katliam yapması, ABD’yi dünyâ kamuoyu önünde “utandırmak” ve “îtibârdan düşürmek” için biçilmiş bir kaftandır. Haydi, böyle düşünen dostlarımızın hatırı kalmasın; “bu bireysel bir terördür” diyelim. Nihâî tahlilde ABD’nin, 1980’lerden sonra hızla gerileyen hegemonyasına hizmet eder. Onu biraz daha geriletir.
Amerikan hegemonyası kabalığın estetizasyonu üzerine kuruldu. Meselâ girişimcilik, rekabetçilik, kariyer başarıları ile kovboy ruhu arasında ince bir çizgi var aslında. Kovboy kaba saba bir adam. Haydutlaştı mı gözü hiçbir şey görmüyor. Onu dengeleyen ise, son tahlilde “o dilden anlayan”; yâni aslında ondan farklı olmayan; ama her nasılsa iyi kalmış bir kahraman; yürüyüşü yamuk; konuşması argo John Wayne. Rekâbetçilik, ne kadar ıslah edilse ve güzellense de, derinlerinde kovboy rûhu taşıyan bir gözükaralık. Risk almak ise kapısı bir itişte açılıveren barların, ”Saloon”ların kumar dünyâsındaki hâlet-i rûhiyenin güzellenmiş hâli.
Amerikan hegemonyasının kültürel boyutu Avrupa kadar “derinlikli “olmadı. Derinlikleri çok yücelttiğim sanılmasın. Bildiğim pek çok derinlik komplekslerimizin eseridir. Amerikan hegemonik kültürünün en az içerdiği ise utanma, arlanma duygusuydu. Avrupa’nın kompleksli dünyâsını yırtıp geçtiler. Ayıbı, endişesi, utanması ve arlanması az, sığ, kaygan, meydan okuyan bir kültürdü bu. İnsanlığın vasatlarına hitâb ediyordu. Amerikan kültürünün ürünlerinde şaşırtıcı olan ve teslim alan da buydu. İnsanı rahatlatan, zembereğinden boşaltan, umursuzlaştıran, sorumsuzlaştıran, benmerkezci kılıp kendisini kral hissettiren, içiboş da olsa geleceği bir kumar nesnesi gibi önüne koyan bir büyük illüzyon… En büyük kepazeliklerini bile ifşâ edip, yetmiyormuş gibi belgesellerini, filmlerini çekip bütün dünyâya seyrettirme becerisi. Amerikan toplumun ne kadar “açık bir toplum” olduğunu hayranlıkla düşündürmek; ama “iyi de bunun yaptırımı ne oldu?” sorusunu sordurmama başarısı…
Bunlar Amerikan eliti yoktur manâsına gelmiyor. Elbette var. Onlar Avrupa kompleksini kendi içlerinde yaşıyor; ama bu gözükmüyordu. II. Genel Savaş sonrası Paris’in jazz şehri olması bile durumu kurtarmadı. Amerika’nın Kurucu Doğu’su, biraz rahata erdikten ve birikimini tamamladıktan sonra, belki mühendislik tarafıyla değil; ama kültürel tarafıyla hep bir Avrupa kompleksi yaşadı. Belki de Orta Batı’nın veyâ Güney’in kabalıklarıyla teselli buldu. ABD’nin endüstriyel hârikalarını var eden Kurucu Doğu artık demode kalıyor. Güç; post-endüstriyel teknolojist Batı’nın elinde. Bu da yeni bir Amerikan orta sınıfı idealtipini kuruyor. Ekonomist-Teknolojist-Minimalist bir tip bu. Sterilizasyonu, çevreyi, doğayı çok önemsiyor; marjinâlizmi çok seviyorlar...
Endüstriyel vasatlarda Avrupa ABD’den geri kalmamıştı. Kültürel derinliğini ise farkı olarak koyuyordu. Ama post-endüstriyel dünyâda hem tüketimin hem de teknolojik yarışın çok gerisinde kaldılar. Hâliyle yeni ABD elitlerinin Avrupa’nın derinliğinden korkmasına da gerek kalmadı. Demokratlar devrinde ABD ile Avrupa arasındaki bağların kuvvetlenmesi bunu anlatıyordu.
İşler iyi gidiyordu. Trump gelene kadar. Trump modifiye olmuş Amerikan elitlerine veyâ bu değerleri savunan cümle Amerikalılara ayna tuttu. Amerikalılar artık hayatlarında olmadığı kadar utanıyorlar. Trump’dan utanıyorlar. Maçoluk, silâh tutkusu, meydan okuma, her yabancıyı düşmanlaştıran bir taşra obskürantizmi ve filistinizmi iktidâra geldi. Katliâmı yapan da bunun patolojik evresidir sâdece. Martin Scorsese ile Mafya filmleri yaparken rahatsızlık duymayan; ama Trump’a ağzını açıp gözünü yuman Robert de Niro ‘lar bunu anlayabilecek mi?
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
17.06.2021
29.04.2021
22.04.2021
4.06.2020
22.04.2019
4.02.2019
14.02.2019
11.02.2019
4.02.2019
28.01.2019