Süleyman Seyfi Öğün
Kimyâsal kararların dâima bir meşrûiyet meselesi vardır. Bu, sâdece modern dünyâda değil, târihte tekmil böyledir. Siyâseten en acımasız, en kabûl edilemez kararları da alabilirsiniz. Ama bunları bir şekilde meşrû kılmak mecbûriyetindesinizdir.
Aslında “siyâset “ile “meşrûiyet” arasındaki ilişki, nihâyetinde “reelpolitik” ile “morâlpolitik” arasındaki ilişkidir. Reelpolitik, terimin kendisinden de kolayca anlaşılabileceği üzere, “çıkar” ve “güç” gibi kavramlarla eşleşir; bizâtihî olarak herhangi bir değer ile değil. Eğer düz reelpolitikte ısrar edilirse, bunun tutunum ihtimâli, dolayısıyla da ömrü fazla olmayacaktır. Eğer reelpolitiğe moralpolitik çağrışımlar yapacak bir söylemle katkı yapılabilirse, bunun hayâta geçmesi ve hegemonik bir etki doğurması, daha mümkün hâle gelir. Meşrûiyeti, bir nev’i yumuşatıcı gibi de düşünebiliriz.
Geleneksel dünyâda da teb’anın rızâsı mühimdi. Ama teb’anın toplumsala tahvil edildiği modern dünyâda rızâ sağlamak, çok daha kritik bir hâle geldi. Aslında belki de teb’anın topluma dönüşmesi, rızâ sağlamanın ertelenebilir, ötelenebilir ve dolaylanabilir olmaktan çıkmasını ifâde eder. Bunun ardında da, modern demografik târihin dönüşümleri ve bunların işbölümündeki karşılıkları yattığını biliyoruz.
Modern siyâsal kararların meşrûiyetini sağlamak, geleneksel dünyâlarda olduğundan çok daha karmaşık olduğu da âşikârdır. Belki de geleneksel dünyâlarda sâdece inandırmak yeterliydi. Bana öyle geliyor ki modern dünyâda insanları iknâ etmek, onları bir şeyin doğruluğuna inandırmak için bâzı temel duyguları ayrıca yönetmek; hâsılı bir duygu mühendisliğini başarmak gerekiyor. Bunun akıl ile izâh edilebilir bir tarafı yok. Kanaâtimce ilişkiler, “siyâsal akıl” ile” toplumsal akıl” arasında değil, “siyâsal akıl” ile “toplumsal duygular” arasında kuruluyor. Meşrûiyet ise siyâsal aklın toplumsal duygularla eşlenmesini, uyumlulaştırılmasını ifâde ediyor.
“Akıl” ve “duygu” temelinde kurulan ilişkilerin eşitlikçi olabileceğinden şüphelerim olduğunu hemen kaydetmeliyim. Toplumsal-kültürel düzlemde paternalizmi çözen çok sayıda gelişmeyi gözlemlesem de; müesses dünyâ ile toplum arasındaki ilişkilerin halâ paternalizmin çeşitlemeleri olarak kaldığını düşünüyorum. Toplumlar olgunlaşmıyor. Toplumlar, ne kadar eğitseniz, donatsanız da ana gövde olarak çocuk kalıyor. Kamuoylarını akıl değil, kolay yönetilebilir duygular şekillendiriyor. Onun için de kamuoyları çoğu defâ zannedildiği üzere “oluşmuyor”, “oluşturuluyor”. Üstelik bunun 19. asırdan 20. asra; 20. asırdan 21. asra daha da kolaylaştığını düşünüyorum.
19. asrın zaman ruhunda, hiç değilse kendi tarzında olgunlaşmak, yerleşik akıllarla rekâbet etmek ve kendi aklının sâhibi olmak iddiası vardı. 20. Asrın yegâne ideali olan “emeklilik ideali” bunu iğdiş etti, dondurdu. 21. asır ise “çocukluğa dönüşün kutsandığı” bir kültürel zaman olarak şekillendi. “Toplumsal” çocuklaşınca, onu yönetmek, meşrûiyet sağlamak her zaman olduğundan daha kolay hâle geldi. Eskiden ağır propaganda teknikleri geliştirmek zorundaydı iktidârlar. Şimdi bunlara hiç gerek yok. Çocuklara hâkim olmanın en kestirme yolu onları tedirgin etmek ve korkutmaktır. Tedirgin edilmiş ve korkutulmuş çocuk kamuoyları ise en kolay yönetilebilir kamuoylarıdır. Müesses nizamlarla terör örgütleri arasında, her zaman olduğundan daha da derinleşen ilişkiler de bunun göstergesidir. Artık yönetmek için bölmek bile gerekmiyor. Bunun, öznesi belli olan kötülemekle, şeytânîleştirmekle olan alâkası da azaldı. Öznesi belli-belirsiz olan, çoğu defâ şimşek misâli zihinlerde çakıp kaybolan bir kaç imgeden-simgeden mürekkep bir kaynaktan türetiliyor korku. Sâdece yaklaşan ve görülmesi zor bir tehlike ile tedirgin et, korkut ve yönet… Fantomalar… Çocuklar somut düşünür. Somut olmayandan ise korkar, değil mi?
Özellikle yaygın orta sınıf tedirginliklerini tetiklemek için kimyasal tehlike biçilmiş bir kaftan… Gaz formunda bir tehlike… Yine fantoma… Ansızın güvenli hayâtların duvarlarını delip geçebilecek görünmezlikte... Yasaklanmış, lânetlenmiş silâhlar… Onu kullanan yandı… Büyük bir insanlık suçu… Tabiî ki öyledir… İyi ama onca başka ve çok daha ölümcül silâhlar fütursuzca kullanılmıyor mu? Olsun... Kimyâsal silâhlar bir yana, gayrısı diğer yana… Çocuk kandırmak ne kadar kolay…
Daha tuhaf olan ise; en gelişmiş, en akıllı, en ilerlemiş, en eğitimli olduğunu sandığımız modern toplumların kamuoylarında tezâhür eden kırılganlık. Ne kadar kolay kanıyorlar! Irak’a bu suçlamayla girildi. 1 milyon insan öldü. Sonradan anlaşıldı ki, meğer Saddam’ın kimyasal silâhı yokmuş... Tony Blair, yüzünden bir lâhza eksik olmayan o plâstik sırıtışıyla özür dilemişti. Sanki ölenler geri gelecekmiş gibi... Şu aralar dikkât; Rusya, son casus skandalında gaz kullanmakla suçlandı. Şimdi de Esad rejimini hedefe koydular. Onlar olağan şüpheliler… Yapabilirler mi? Evet… Yaptılar mı? Bilmiyoruz. Ama hava kirliliği, sera gazı salınımları gibi kötü çağrışımlara sâhip, maddenin gaz formu konusunda çok hassas olan temizlik hastası, hıfzıssıhha müptelâsı Batılı kamuoyları, kimyasal silâh kullanımı haberleri karşısında tedirgin oldu ve vaziyet almaya başladı…
Hamiş: Gidişât yaman…
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
17.06.2021
29.04.2021
22.04.2021
4.06.2020
22.04.2019
4.02.2019
14.02.2019
11.02.2019
4.02.2019
28.01.2019