Süleyman Seyfi Öğün
Bölgesel meseleler o kadar yakıcı ki, insanın başını kaldırıp, bunları bütünlüklü bir değerlendirmeye kavuşturması her geçen gün biraz daha zorlaşıyor. Şu suali soralım: Meselâ Birleşik Krallığın yaşadığı BREXIT bunalımı sâdece kendisine âit bir mesele midir acaba? Bunun Fransa ile İtalya arasında yaşanan gerilimle bir alâkası var mıdır? Devam edelim: Afganistan’da patlayan bombalarla, Nijerya’da patlayan bombalar arasında bir bağ kurulabilir mi? Güncel gelişmeler, parçalı hâliyle, belli bir bütünlüğe kavuşturmadan tâkip edilecek olursa, zihinlerin de dağılacağı âşikâr…
Eklemlendirilmiş “devlet” yapılarıyla “sermâye” yapılarının ayrışması temel dinamiği oluşturuyor. Bu, 1970’lerde başlayıp günümüzde zirve yapmış çok gerilimli ve kavgalı bir süreç. Bu ayrışma çok katmanlı işledi. Neo-liberalizm üzerinden devlet ve ulusal yapılar ağır bir saldırıya mâruz kaldı. Devleti küçük düşüren, etkinsizleştiren, ekonomik varlıklarını talan eden bir ideoloji bütün dünyâya zerk edildi. Elbette devletin bu saldırıları mâzur gösterecek berbât bir sicili vardı. Ama bütün bu kampanyaların adandığı gâye, söylendiği gibi insanlığın devletin baskısından kurtarılması değil, sermâyenin rahatlatılmasıydı.
Devlete mâtuf saldırılar, uluslara yapılan saldırılarla desteklendi. Doğu Avrupa’nın çözülmesi sırasında büyük bir işlev gören sivil toplumculuk, ABD ve Kanada Akademyalarında teorik olarak soslandırılıp tekmil dünyâya ihraç edildi. Gâye yine lâfta “insanlığın özgürleştirilmesiydi”. Evet her ulus inşâsının altında toplumsal ve kültürel olarak örselenmiş çok şey vardır. Bahaneler azımsanacak gibi durmuyordu. Ama reel amaç, sermâyenin iş ve işlemlerinin küçültülmüş bir dünyâda daha akıcı hâle getirilmesinden başka bir şey değildi.. Sermâyenin bu girişimlerinin ağır mâliyetleri oldu. En başta dünyâ eşitsizliklerini devâsa büyüttü. Ama bu ayrıştırıcı sermâye egemenliği, özellikle hâkim para durumunda olan ve alabildiğine şişen dolar üzerinden sürdürülebilir bir şey değildi. Nihâyet ağır bir bunalıma düştü. Bunu aşmak başlattığı “Dolar dışı bir küresel para sistemi” girişimi, hegemon devletleri alarma geçirdi. Neticede, ağır bunalımlar eşliğinde “devlet” ile “sermâye” kavgası patladı.
Finansal sermâye tercihini Çin’den yana yaptı. Bu, Atlantik Hegemonyası için kabûl edilemez bir şeydi. Var güçleriyle büyük bir küresel seferberlik başlattılar. Dünyânın fay hatları tespit edildi ve harekete geçirildi.
Şimdi bu fay hatlarını bir gözden geçirelim.Bu hatların en kritik olanlarından birisi, Çin Denizi’dir. ABD, Çin’in deniz çıkışını kapattı. Çin buna Tek Yol açılımıyla karşılık verdi. ABD’nin buna cevâbının, güdümlü terör yatağı Afganistan üzerinden olduğunu görüyoruz. İkinci fay hattı, tam da Orta Asya’da çalışıyor. Çin’e yaklaşan Pakistan tam da odakta. İran petrolüne bağımlı olan Hindistan ise henüz devreye girmiş değil. Ama, Pakistan ile arasındaki târihsel meseleler her an alevlendirilebilir.
Üçüncü fay hattı İran, Türkiye ve Rusya’yı içine alan Yakındoğu coğrafyasında yer alıyor. Bu üç devlet arasındaki yakınlaşmaların ASTANA üzerinden ortak siyâset geliştirme kaabiliyeti kazanması ABD ‘nin kabûl edebileceği bir gelişme değildi. Bu hattın karşısına Mısır, İsrâil , Suudî Arabistan, BAE ve Yunanistan-Güney Kıbrıs odaklı bir güç yığılması koydular. Bu blokta bir kaç sapma yaşandı. Misâl olarak Bin Selman üzerinden Suudi “sapması”, Katar’ın dışarıda kalması, Kuveyt’in “mızıkçılığı” ve yeni bir off-shore cenneti olmaya hazırlanan ve kapılarını bu odaklara açan Güney Kıbrıs zikredilebilir. Şu aralar var güçleriyle bu aksaklıkları tâmir etmeye ve vidaları sıkmaya çalışıyorlar. Rusya’yı Ukrayna, Kafkaslar ve İsrâil baskısı üzerinden devre dışı bırakmaya çalışmak, İran’ı ambargoya boğmak, ayrıştırarak yalnızlaştırmak ve doğrudan hedefe koymak, PKK’yı destekleyerek Türkiye’yi tehdit etmek bu kavganın göstergeleri. Trump’ın Suriye’den çekilme kararı ardından bir adım daha attılar. PKK kartını Rusya ve rejimin önüne koydular. Onlar da bu karta hesapsız bir şekilde el uzattılar. Türkiye de buna Ukrayna’ya SİHA satarak ve Ortodoks Kilisesi’nin ayrışmasına göz yumarak cevap verdi. Hâsılı, bu Üçlüyü dağıtmak için çok uğraşılıyor.
Dördüncü fat hattı ise Avrupa. BREXIT, Britanya üzerindeki ABD baskısını düşündürüyor. Birleşik Krallık küresel sermâye ile ABD arasında sıkışmış durumda. Eğer tercihi küresel sermâyeden yana adım atarsa parçalanması işten bile değil. Fiilen bitmiş olan AB ise NATO tarafından cendereye sokulmuş durumda. Ağır bir göç dalgasına mâruz bırakıldılar. Her yerden yabancı düşmanlığı yükseliyor. ABD’nin istediği Avrupa da zâten bu. Almanya ve Fransa hedefte. Bu operasyonları, hizâya getirdikleri, İtalya ve İspanya gibi PIGS Avrupası üzerinden yönetiyorlar.
ABD’deki durum için de bir şey söylemek gerekiyor. Trump, sermâye ile devlet arasındaki kavgada arada duruyor. Daha doğrusu, arada kalarak süreci yönetmek iddiasında. Ama nihâi tercihinin sermâyeden yana olduğunu düşünüyorum. Pentagon ise arada kalarak yönetmek isteyen Trump’ı yöneterek işin içinden sıyrılmak istiyor. Ama gidişâtın keskinleştiği ve sürdürülebilir olmaktan çıktığına dâir belirtiler de mevcut. Son olarak hükümetin kepenk kapatması da buna işâret ediyor. Hâsılı 2019 ustura kıvâmında..
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
17.06.2021
29.04.2021
22.04.2021
4.06.2020
22.04.2019
4.02.2019
14.02.2019
11.02.2019
4.02.2019
28.01.2019