Taha Akyol
Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi, bütün unsurlarıyla 9 Temmuz 2018 tarihinde yürürlüğe girmişti, iki yıl doldu sayılır. İki yıl içinde reforma muhtaç hale geldi.
Öyle ufak tefek düzeltmeler değil, reform!
Hem de sistemin devamı reformlar yapılmasına bağlı.
Söz, Devlet Bahçeli’nin:
“MHP, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin devamını da mümkün kılacak bazı reformların yapılması ve acilen çıkarılması gerektiği inancındadır.” (24 Mayıs)
İçeriğinin ne olacağını bilmiyoruz ama zaten aceleyle hazırlanıp ancak yüzde 51.41 oyla referandumdan geçirilebilmiş CB sisteminin verimli işlemediği besbelli.
SİSTEM YANLIŞLAR ÜRETİYOR
Uluslararası bilimsel indekslerde ismine en çok atıf yapılan anayasa hukukçumuz Prof. Kemal Gözler’in şu tespiti bütün tabloyu ortaya kokuyor:
“Bir buçuk yılda gerçekte 24 adet Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarılmış, çıkarılan bu 24 kararnamede değişiklik yapmak için de 31 adet Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarılmıştır!”
Toplam 55 CB Kararnamesi… Fakat bunun 31 tanesi, önceki 24 kararnamenin eksiğini, yanlışını gidermek için çıkarılmış!
Kemal Gözler’in “Türkiye Nereye Gidiyor?” adlı kitabını önemle, altını çizerek tavsiye ederim. (Ekin Kitabevi, Bursa)
Görüyorsunuz, hızlı karar alacağız, uçuracağız derken doğrudan çok yanlış yapılmış!
Sadece bu değil… Yetkiler bir kişide toplanınca kişisel duygular, öfke ve tercihler daha etkili olur, hata payı artar.
İki yılda görülmüştür ki, Türkiye için doğru sistem “şahsi idare”yi esas alan, Meclis’i ve kurumları zayıflatan bu sistem değildir.
İDARE-İ ŞAHSİYE
Meşrutiyet İslamcıları “idare-i şahsiye” diye eleştirirlerdi. Said Nursi’nin deyişiyle “rey-i vâhid”, tek kişinin iradesi…
İslam’ın “meşveret ve şûra” prensibine aykırı bulurlardı.
Bugünün İslamcıları unuttular o kavramları. Modern kuvvetler ayrılığına hiç bakmıyorlar, işlerine de gelmiyor.
İktidar hukukçuları; milletvekili adaylarını liderin tayin ettiği, milletvekillerinin de “seve seve talimat alırız, şeref duyarız” dediği bir sistemde kuvvetler ayrılığı olduğunu söyleyebilirler mi?!
Söylesinler, ben bu köşede yayınlayacağım, tarihe geçsin diye.
Türkiye için doğru sistemin “idare-i şahşiye” değil, kuvvetler ayrılığına dayalı bir kurallar ve kurumlar idaresi olduğunu son iki yılın dersleriyle artık daha iyi anlıyoruz.
Fakat hem iktidarın böyle bir niyeti yok hem ancak anayasa değişiklikleriyle mümkün olabilir: Amerikan milletinin seçme haklarını eksiksiz Türk milletine tanımak, Kongre’nin denetim yetkilerini eksiksiz Gazi Meclis’e vermek gibi…
Zaten Bahçeli anayasa değil, AK Parti ile MHP’nin anlaşacağı kanunları işaret ediyor, “siyasi partiler kanunu” diyor, seçim kanunu da sayabiliriz.
Basında da yeni partileri engelleyecek kanun değişikliklerinden bahsediliyor.
YENİ PARTİLER
Yeni partiler engellenir? Mesela 5 milletvekilliğinden oluşan daraltılmış bölgeler oluşturmak… Bu hukuken mümkün ama bütün küçük partileri cezalandırır, MHP de kayıplara uğrar.
Öyle bir sistem en çok üç partiye yarar: İki büyük parti olarak AK Parti, CHP ve bölgesel parti olduğu için HDP…
Milletvekili sayısı niye 550’den 600’e çıkarılmıştı? MHP’nin kaybedeceği düşünülen sandalye sayısını, meclisteki sandalyeleri çoğaltarak telafi etmek için değil mi?
Partiler Kanunu’nda elbette değişmesi zorunlu yönler vardır. Milletvekili adaylarının büyük çoğunluğu yargı denetiminde yapılacak önseçimlerle belirlenmeli mesela.
Bu iktidar böyle bir teklifi Meclis’e getirmez.
OYUN KURALLARI
Medya üzerindeki ağır siyasi denetimle muhalefetin sesi kısıldığı halde, şehirlerden başlayarak devam eden oy kaybını şimdi kanunlarla oynayarak değiştirmek mümkün değildir.
İYİ Parti’nin seçimlere girmesini engellemek mümkün oldu mu? Miting meydanlarında “dokunulmazlığınız yok” diyerek hapisle tehdit etmek onları korkuttu mu?
Yeni partilerin seçim sistemi oyunlarıyla engellenebileceği nereden belli?
Vahim olan şu: Türkiye’de 1949’dan bu yana seçim kanunlarındaki önemli değişiklikler iktidar-muhalefet uzlaşmasıyla yapıldı, böyle yapılmayanlar hayır getirmedi.
Yeni sistemde Meclis ve yargı dahil kurumlar zayıflatıldı. İstanbul belediye seçimleri iptal ettirilerek YSK’ye güven de ciddi surette sarsıldı…
Umarım sıra demokratik seçimlerin “oyun kurallarını” bozmaya gelmemiştir.
Seçim ve partiler yasaları muhalefetle uzlaşarak düzenlenmelidir.
Yazarlar
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları







































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
30.12.2025
28.12.2025
24.12.2025
23.12.2025
21.12.2025
19.12.2025
16.12.2025
14.12.2025
12.12.2025
10.12.2025