Taha Akyol
Anayasa Hukukçusu Prof. Dr. Ergun Özbudun, Taha Akyol’a konuştu.
İHM kararları bağlayıcı mıdır?
Özellikle İkinci Dünya Savaşından sonra insan haklarının korunması, sadece milli hukukların konusu olmaktan çıkıp evrensel karakter almış, milletlerarası hukukun da koruması altına alınmıştır. Avrupa Konseyi bünyesinde 4 Kasım 1950’de imzalanan “İnsan Hakları ve Temel Hürriyetlerin Korunmasına İlişkin Sözleşme” (AİHS), bunun en önde gelen örneğidir.
Türkiye, bu Sözleşmeye baştan itibaren katılmış, Sözleşmenin kurduğu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) bireysel başvuru hakkını 1987, AİHM kararlarının bağlayıcılığını da 1989 yılında kabul etmiştir. Dolayısıyla AİHM kararlarının bağlayıcılığının kabulü, Türkiye bakımından uyulması zorunlu bir milletlerarası taahhüttür. 2004 Anayasa değişikliği ile bu yükümlülük, iç hukuk bakımından da teyid edilmiştir.
Bu değişiklikle 90. maddeye eklenen cümleye göre, “Usulüne göre yürürlüğe giren milletlerarası antlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası antlaşma hükümleri esas alınır.”
Dolayısıyla AİHM kararlarının bağlayıcılığı konusunda bir tereddüt olmaması gerekir. İhtilaf, bağlayıcılık kavramına atfedilen farklı anlamlardan doğmaktadır. Bir görüşe göre, bağlayıcılığın tek hukukî sonucu, ihlâlin tespit edildiği davanın yeniden görülmesidir.
Ancak yerel mahkeme, ilk kararını değiştirebileceği gibi, bunda ısrar da edebilir. Benim de katıldığım ikinci görüşe göre ise kararın bağlayıcılığının anlamı, AİHM kararında tespit edilen hak ihlâlinin tümüyle giderilmesidir.
YAPTIRIMLAR VAR
‘AİHM kararları bizi bağlamaz’ diye devam edersek ne olur?
“AİHM kararları bizi bağlamaz.” görüşünde ısrar edildiği ve ihlâl giderilmediği takdirde, Sözleşmenin 46. maddesi gereğince, Mahkemenin kesinleşmiş kararı, infazını denetleyecek olan Bakanlar Komitesi’ne gönderilir.
Elbette ne AİHM’nin ne Bakanlar Komitesi’nin elinde kararın cebren infazını sağlayacak bir araç vardır. Avrupa Konseyinin en yüksek siyasal karar organı olan Bakanlar Komitesi de siyasal bir organdır ve uygulayabileceği müeyyideler de ancak siyasal nitelikte olabilir. Ancak bunlar, durumun vahametine göre Avrupa Konseyi üyeliğinden geçici çıkarma veya tamamen çıkarma gibi çok ağır müeyyideler olabilir.
Türk yetkililerin, “Türkiye Avrupa için çok önemli bir ülkedir. Komite nasıl olsa bize böyle bir müeyyide uygulamaz.” kolaycılığına kapılmamaları gerekir. Türkiye Avrupa için önemli olduğu kadar, Avrupa da Türkiye için önemlidir. Bakanlar Komitesi’nin Avrupa Konseyi’nin ruhunu temsil eden AİHS’nin sistemli ihlâline karşı sessiz kalması da beklenemez.
MİLLİ EGEMENLİK VE AİHM
AİHM kararlarını bağlayıcılığını savunmanın milli egemenlik ve milli bağımsızlığa aykırı olduğunu, bunun milli egemenliğin yargı yetkisinin uluslararası bir yargıya devretmek olduğunu söyleyenler var. Ne dersiniz?
Bu iddialar tamamen temelsiz ve gerçek dışıdır. AİHM’nin denetim yetkisinin kabulü, hiçbir şekilde, milli egemenliğin ve yargı yetkisinin milletlerarası bir kuruluşa devredildiği anlamına gelmez. Bildiğim kadarıyla hiçbir ciddi hukukçu böyle bir iddiada bulunmamıştır.
Gerçekten AİHM, milli yargı mercilerinin üstünde bir üst temyiz mercii değildir. AİHM’nin ihtilaf konusunda milli yargı mercilerinin yerine geçip kesin karar verme gibi bir yetkisi yoktur. AİHM’nin yetkisi, bu işlemle Sözleşmenin ihlâl edilmiş olup olmadığını tespitten ibarettir. İhlâli gidermek, milli mercilerin görevidir. Bu anlamda AİHM denetiminin “ikincil” nitelikte olduğu konusunda da bir tereddüt yoktur.
Öte yandan AİHS’yi imzalamış ve AİHM kararlarının bağlayıcı etkisini kendi serbest iradesiyle kabul etmiş bir üye devletin, ihlâli giderme yolunda hukukî bir yükümlülüğü olduğu da açık bir gerçektir. Tüm Avrupa Konseyi üyesi devletler, bu denetimi kabul etmekle, milli egemenliklerini veya yargı yetkisini devretmiş olduklarını düşünmemişlerdir.
Öte yandan AİHM’nin Türkiye aleyhindeki bazı son kararlarında AİHS’nin 18. maddesine atıfta bulunmuş olmasını, Mahkemenin siyasallaştığı, Türkiye aleyhinde siyasi projelere alet olduğu şeklinde yorumlamak da, tamamen temelsiz bir iddiadır.
AİHS’nin 18. maddesine göre, “Anılan hak ve özgürlüklere bu Sözleşme hükümleri ile izin verilen kısıtlamalar öngörüldükleri amaç dışında uygulanamaz.” Burada kastedilenin, kısıtlamaların “siyasi” amaçlarla kullanılması olduğu açıktır.
AİHM’nin elbette, bu açık hükme dayanarak, kanıtlar böyle bir durumun varlığını gösterdiği takdirde, bu tür bir tespitte bulunma yetkisi vardır. Bunu, Mahkemenin, adeta bir siyasi komplonun aleti haline gelmesi şeklinde nitelendirmek, akıl ve insafla bağdaşamaz.
ANAYASA 90. MADDE
Anayasa’nın 90 maddesinde 2004’te yapılan “uluslararası anlaşmaların üstünlüğü” fıkrasının anlamı nedir?
Anayasanın 90. maddesinde 2004 yılında yapılan değişiklik, insan haklarının korunması açısından bir devrim niteliğindedir. Gerçekten bu, Anayasanın Cumhuriyetin değiştirilemez nitelikleri arasında saydığı “insan haklarına saygılı devlet” olmanın da bir gereği sayılabilir.
Bu hükmün, sadece norm uyuşmazlıklarını konu aldığı, AİHM kararlarının uygulanması sorunu ile ilgisi bulunmadığı iddiası da, geçerlilikten tamamen yoksundur. AİHM kararları AİHS hükümlerini yorumlayan, aydınlatan, somutlaştıran kararlardır. Bu itibarla AİHS hükümleri ile AİHM kararları bir bütün teşkil eder. AİHM kararlarının nazara alınmaması, AİHS hükümlerinin nazara alınmamasıyla aynı şeydir.
Anayasa hükmünde değinilen uyuşmazlıkların esas itibarıyla yargı kararları alanında çıkacağı açıktır. Bu konuda Türk yargı mercileri maalesef 2004 yılından bu yana tutarlı bir tutum izlememişlerdir. Bazı mahkemeler Anayasanın bu emrine uygun hareket ettikleri halde, bazıları çok tartışmalı gerekçelerle milli kanunu uygulamayı tercih etmişlerdir.
Oysa, bir uyuşmazlık halinde milletlerarası antlaşma hükmüne üstünlük tanımak, yani AİHM kararına uymakAnayasanın açık bir emridir. Bu hükme uymayan hâkimlerin bir disiplin suçu, hatta görevin kötüye kullanılması gibi daha ağır bir suç işledikleri söylenebilir.
KUVVETLER BİRLİĞİ
Bugünkü sistemde ‘kuvvetler ayrılığı’ ilkesi ne durumdadır?
Bugün Türkiye’de uygulanmakta olan sistem, bir kuvvetler ayrılığı değil, tam bir kuvvetler birliği sistemidir. Bütün yetkiler Cumhurbaşkanında toplanmış, yasama ve yargı denetimi tamamen etkisizleştirilmiştir.
Oysa fikir öncülüğünü Locke ve Montesquieu’nün yaptığı kuvvetler ayrılığı ilkesi, yaklaşık üç yüz yıldır anayasalcılık akımının özünü oluşturmuştur. Daha yakın dönemlerde İngiliz düşünürü Lord Acton’un çok veciz şekilde ifade ettiği gibi “İktidar ifsad eder (bozar) mutlak iktidar ise mutlak surette ifsad eder.”
Kuvvetlerin ayrılmadığı ve birbirlerini dengelemediği bir ülkede birey hak ve hürriyetlerinin korunması imkansızdır.
‘TARAFLI’ CUMHURBAŞKANI
“Cumhurbaşkanı siyaseten tarafsız değildir, taraftır; hukuken tarafsızdır” diyorlar. Siz ne diyorsunuz?
Bu iki kavramın pratikte ayırt edilmesi kolay değildir. Cumhurbaşkanının elbette bir siyasi görüşü olabilir. Ancak yetkilerini kullanırken mutlaka parti ayrımı gözetmeksizin, hukuka uygun davranmak zorundadır. Başkanlık sisteminde başkan, şüphesiz siyasi bir taraftır.
Ancak parlâmenter rejimlerde bu sorun, pratikte önemini kaybetmektedir. Çünkü bu sistemlerde Cumhurbaşkanı, yetkisiz ve sorumsuz, tamamen sembolik konumda olan bir kişidir ve hiçbir devlet yetkisini tek başına kullanamaz.
HSK İKTİDARA BAĞIMLI
Yargı bağımsızlığında yaşanan sorunların temel mekanizması nedir?
Yargının siyasal organlar karşısında bağımsızlığı, hükümet sistemi ne olursa olsun, hukuk devletinin dolayısıyla demokratik bir rejimin vazgeçilmez şartıdır. Yargı bağımsızlığının gerçek güvencesi ise hâkimlik teminatı, yani hâkimlerin atama, terfi, nakil, disiplin cezaları ve azil gibi özlük işlerinin, siyasal iktidardan bağımsız, özerk kurullar tarafından yürütülmesidir.
Meslekî kaderinin siyasal makamların takdirine bağlı olduğu bir hâkimin, kararlarında bağımsız ve tarafsız olabileceği tasavvur edilemez. Bu nedenle son on yıllarda Avrupa’nın iki önemli uzman hukuk kuruluşu olan Venedik Komisyonu ve Avrupa Hâkimleri Danışma Konseyi, bu konuda ayrıntılı raporlar yayınlamışlardır.
Bu raporların ortak noktası, hâkimlerin özlük işleri hakkında karar verecek olan yüksek yargı konseylerinin siyasal makamlardan tamamen bağımsız olmalarıdır. Bunun için de bu konseylerin üyelerinin çoğunluğunun veya hiç değilse önemli bir bölümünün, hâkimlerin kendi eşitleri arasından seçilmiş hâkimlerden oluşması tavsiye edilmiştir.
Türkiye’de HSK’nin 2017 Anayasa değişikliği öncesindeki yapısı, bu kriterlere büyük ölçüde uygundu; üyelerin büyük çoğunluğu, kendi eşitleri tarafından seçilmiş hâkimlerden oluşuyordu. Ancak 2017 değişikliği ile bu tablo tamamen tersine dönmüştür. Halen HSK’nin on üç üyesinden altısı doğrudan veya dolaylı olarak Cumhurbaşkanı, yedisi ise TBMM çoğunluğu tarafından seçilmektedir. Kurulda, kendi eşitleri tarafından seçilmiş tek bir hâkim üye dahi yoktur.
Böylece Kurul, tamamen siyasal iktidara bağımlı hale gelmiştir. HSK’nin yapısının siyasal rejimin niteliği üzerindeki belirleyici etkisi, göz ardı edilemez. HSK’ya hâkimiyet, tüm yargı organına hâkimiyet demektir. Çünkü iki Yüksek Mahkeme olan Yargıtay ve Danıştay’ın tüm üyeleri HSK tarafından seçilmektedir. Ayrıca HSK’ye hâkimiyet, diğer iki önemli anayasal organın, Anayasa Mahkemesi ve Yüksek Seçim Kurulunun yapısını da siyasal iktidar lehine etkilemektedir.
REFORM: ALGI YÖNETİMİ
‘Reform’ deniliyor, ne bekliyorsunuz? Neden?
Adalet reformu vaatlerini ciddi ve samimi bulmadığımı çeşitli vesilelerle ifade etmiştim. Yargı alanında gerçek bir reform, ancak HSK’nin yapısının kökten değiştirilmesi ve bu Kurulun siyasal iktidar karşısında tamamen özerk ve bağımsız bir statüye kavuşturulması ile mümkün olabilir.
Mevcut iktidarın böyle keskin bir (U) dönüşü yapacağı kanısında değilim. Dolayısıyla yapılabilecek reformlar, ancak algı yönetimi amaçlı birtakım rötuşlarla sınırlı kalacaktır.
PARLAMENTER SİSTEME DÖNÜŞ
Parlamenter sisteme geçmeden bugünkü sistemin kuvvetler ayrılığına göre reforme edilmesi fikrine ne dersiniz?
Aynı nedenlerle bu önerileri de gerçekçi bulmuyorum. Başkanlık sisteminin demokratik bir versiyonunun dahi Türkiye’ye uygun bir hükümet sistemi olduğuna hiçbir zaman kani olmadım.
Bu sistemin nispeten başarılı şekilde işlediği tek ülke, çok kendine özgü tarihsel, sosyolojik ve kültürel özelliklere sahip olan ABD olmuştur. Onun dışında Latin Amerika ve Afrika örnekleri başarısızlıklarla doludur. Türkiye için tek gerçekçi çıkış yolu, gerçek bir parlâmenter rejime geçiş olacaktır.
Yazarlar
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları


























































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
30.12.2025
28.12.2025
24.12.2025
23.12.2025
21.12.2025
19.12.2025
16.12.2025
14.12.2025
12.12.2025
10.12.2025