Talat ULUSOY
Anasının Nazım’ı doğurduğu tarih 15 Kasım 1900, ama babasının kütüğe yazdırması iki ay sonra: 15 Ocak 1901. Nazım Hikmet’in doğduğu günden daha önemlisi yaşadığı çağ bence. Her ülkenin tarihsel devirleri kendine özgüdür, farklıdır. Nazım Türkiye’de Yakın Çağ’da doğmuş, Türkiye’de Orta Çağ zindanlarında yaşamış ve ölmüştür. Çünkü Türkiye,İttihatçılar eliyle Aydınlanma Çağı’ndan Orta Çağ’a geriletilmiş bir ülkedir. Orta Çağ’ın alaca karanlığına haksızlık ettiğimi bile bile bu benzeştirmeyi yapıyorum.
Tarihin tekerleği geriye dönmez değil mi? Eğer tarihsel devirleri takvime bakarak değil de, yüklenen özelliklerine göre değerlendirirsek; Osmanlı milletlerinin Tanzimat’tan 1913 İttihatçı Babı Ali Baskını’na kadar geçen sürede, adalet ve eşitlik alanındaki kazanımları, siyasi özgürlük ve toplumsal zenginlikteki ilerlemeleri ile, 1913’ten günümüze kadar geçen süredeki siyasi yoksullaşması arasında uçurum olduğunu görürüz. Eğer tarih şablona göre değil de, somut durumun somut tahliline göre değerlendirilecekse, söylediklerim tarihsel materyalizmi ters yüz etmez, etse etse insanı “tarihsel determinizm”e esaretten kurtarır.
İttihatçı “milli eğitim” ile zihinlere işlenen “determinist doğru”lar vardır. Sadece insana vergi olan akla, yine insan eliyle geçirilen zincirlerdir bu doğrular: Bir, tarih bir cetveldir; iki, on santim dokuzdan ileriye yazıldığına göre 1923 de 1909’dan ileridir; üç, eğer şiddet bu tarih cetveline uygunsa ileridir, iyidir!.. İttihatçı eğitim bu üç temel ilkenin hem bilimsel ve hem determinist (!) akılcılığıyla ile büyülediği nesillere “doğru”larını kolaylıkla kabul ettirir. Özellikle “ulu kişiler hakkındaki doğru”lar hiç sorgulanmaz, ayıptır, hatta herkesin dinince günahtır. Kadere karşı gelinmez!
Tarihsel doğrulara bir örnek: Osmanlı’da askerlerden başka okumuş adam, yani münevver, yani aydın dediğimiz insan yoktu. En başta Ulu Önder, ondan sonra Milli Şef çok okumuş adamlardı ve çok ileri düşüncelerin sahipleriydiler. Böyle insanlar sayesinde kılıç ile kitap tek elde buluştu ve bizleri cumhuriyet gibi ileri bir düzene kavuşturdu. Bütün devrimler böyle öncüler sayesinde olur. Cumhuriyetin sözlükteki tanımı ile, bizde adı Cumhuriyet olan İttihatçı-darbeci düzenin aynı şey olup olmadığını sorgulamak, kadere karşı gelmektir, ilerici ve devrimci bir tutum değildir.
Sanki ispatlamaya gerek varmış gibi, bu “çok okumuş asker” efsanesini ispatlamak için “bilimsel” çalışmalar bile var! Ulu Önder’in okuduğu kitap sayısı ya 3937, ya 3397 ya da bir eksik, iki artık. Bir de hangi kitabı nerede okuduğu konusunda da, örneğin Çalıkuşu romanını 1915’te Çanakkale siperlerinde okudu gibi! Çalıkuşu Çanakkale’den sonra değil mi, allahaşkına!
Doğrulara ikinci örnek: Ulu Önder Cumhuriyet’i demokrasi ile taçlandırmayı ve düşünce özgürlüğü ile canlandırmayı “mutlaka” çok istiyordu. Ama toplum buna hazır değildi!
Demokrasi seçme ve yerleştirme sınavı mıdır, demokrasiye hazırlık kursları mı vardır? Her mahallede bu kurslar açılmıştır da, millet mi gitmemiştir? Yoksa Nazım, demokrasi sınavlarında çaktığı için mi zindanlara atılmıştır? Hayır, Nazım iyidir, “Kurtuluş Savaşı Destanı”nı yazmıştır, Atatürkçü’dür, ulusalcıdır! İyi de niye yıllarca zindanlarda tutulmuştur? Sorgulamak yok. Sorgulamak dini inancı zayıflatır!
“İçişleri Bakanlığı tarafından, polis müdüriyeti aracılığıyla dikkati çekilen İstanbul Savcılığı, şair Nazım Hikmet bey aleyhinde, şiirlerinde komünizm propagandası yaptığı suçlamasıyla dava açmıştır.
Nazım Hikmet bey, bugünkü Türkiye’nin az olan şairlerinden biridir ve büyük bir şairdir. Sanatı, düşüncesi ve kalbi çok yüksek olan bu gencin şiirlerini heyecansız okumağa imkan yoktur. İtiraf etmek gerekir ki, Nazım Hikmet’in eserleri bir komünist propagandasından ibaret olsaydı, onlardan bu heyecanı duymak güç olurdu.
…
Düşünce ve düşünceyi yayma özgürlüğünün sınırlandırılmasından çıkacak zarar, aşırıya kaçmasından doğabilecek sakıncalardan daha kabul edilebilirdir. Bunun için düşünce alanında yapılacak uygulamanın amacını ve yararını biz bir türlü anlayamıyoruz. Bir düşüncenin baskısı düşünce alanına olsa olsa güç verebilir. Hiçbir inanç hapis korkusuyla durdurulamamıştır.
…
Nazım Hikmet’in şiirlerini asırlarca sonra, yine zevkle okuyacaklarına şüphe olmayan çocuklarımız, bu büyük şairin ülküsünü özgürlüğüyle ödediğini öğrenecek olurlarsa, bilmeyiz ne düşüneceklerdir? Yalnız şunu biliyoruz: Düşünce özgürlüğü bir tehlike olamaz. Sanatın güçlü kanatlarıyla yükselen ülkünün sesini susturmak çok boş bir çabadır.”A.A.
…”
Sadeleştirilmiş ve çok az kısaltılmış başyazı burada bitiyor. Sene 1931. Okuduklarınız 8 Mayıs tarihli İzmir’in Yeni Asır gazetesinde yer alan başyazı. Bilindiği gibi başyazı, yazarıyla birlikte gazetenin görüşüdür ve okuyucu kitlesinin yakın olduğu düşünce hakkında fikir verir. “A.A.” imzalı bu başyazı, gazetenin sahibi Ali Şevket Bilgin’e ait. Aynı ideolojiyi paylaşmasa da Nazım’ı değerli bulan ve düşünce özgürlüğünü temel değer kabul eden ve cesaretle savunan bir yazı. Ama karar verici kılıçlılara göre başyazar ve Nazım demokrasiye hazır değil! Aptal, köylü, cahil milletde kesinlikle demokrasiye hazır değil!
İzmir’de alanlara sığmayan Serbest Fırka’nın kendini kapatmaya zorlanmasının (18 Aralık 1930) ve daha haftası olmadan Menemen Olayı’nın patlak (!) vermesinin (23 Aralık) ardından altı ay bile geçmemiştir Yukarıdaki başyazı “demokrasiye hazır değil” denilen toplum hakkında sanırım bir fikir verir. Serbest Fırka, İttihatçı Önder’in en yakın arkadaşı Fethi Okyar’a kurdurduğu ve yönetimine en az onun kadar muteberleri atadığı bir danışıklı partidir, ki siz bir de örgütlenme özgürlüğü ortamında partiler kurulsa ne olurdu, onu düşünün! Hala bundan korkanlar, “dağdaki çobanın oyu ile benim gibi okumuşun oyu bir olur mu” diyebiliyorsa, bunda İttihatçı “milli eğitim”in payı büyüktür. Roboski’de bombalanan otuz dört yurttaş için “ama onlar kaçakçı” diyen zihniyet de, imam hatipli de olsa aynı “milli eğitim”in eseri.
Peki, açıkça Serbest Fırka’ya yönelerek gösterdiği cesaretle, alanlara sığmayan mitinglerde gösterdiği olgunluk ve demokratik taleplerle bütün Ege’de halk böyleydi de, Doğu’’da ne haldeydi? Kürt milletinin üstüne bombalar yağıyordu. Bir farkla ki, İttihatçılar Roboski için yapıldığı gibi faili gizlemiyordu. Gazetelerinde açık açık “bomba yağdırdık” diye yazabiliyordu. Ama Cumhuriyet’in Halkçı ve Serbest Fırkacı İttihatçıları acaba halktan gizli neler konuşuyordu?
1 Ocak 1931 tarihli Meclis gizli oturumunda konuşan Başvekil İsmet İnönü’ye kulak verelim: “Genel olarak bilinen şey budur ki bu memlekette cereyan eden hava devlet kuvvetleri örselenebilir, örselenmiştir gibi bir durum meydana gelirse, bozguncular baş kaldırmak için bu havayı uygun buluyorlar. Onun için kanunlar devlet otoritesini, devlet kanunları ve kuvvetlerini her durum ve eylemde korumak ve saygın kılmak için bir çok önlemler göz önünde bulundurmuşlardır. Menemen olayında suçlu ve tertipçilerin, amaçları için bu derece cesurca harekete kalkışmak için kendilerinde kuvvet hissetmeleri devlet kuvvetlerinde ve hükümet işlemesinde bir tür zayıflık olarak değerlendirildiğini reddetmek mümkün değildir. Gerçekten böyle bir hava ve böyle bir anlamı bozguncular ve kötülüğe eğilimliler bu durumlardan çıkarmış olabilirler.” (TBMM Gizli Oturum Tutanakları)
Sanki aynı günlerde aynı ülkeden değil de, iki ayrı zaman ve dünyadan sesleniyor bu iki insan! Birincisi, bir gazetenin başyazarı, ikincisi Türkiye’nin “kurtarıcı” ve Cumhuriyet’in “kurucu”larından bir İttihatçı paşa. Hangisinin sözleri doğru diye sormayacağım, çünkü kılıçlının dedikleri için “o günün şartlarında öyle gerekiyordu” kalıbında basılmış bıktırıcı bir “bilimsel” yanıt mutlaka gelecek. Hem basmakalıp, hem de her tür ahlaksızlığa, şiddete kapıları sonuna kadar açıyor “o günün şartlarında ne yapıldıysa doğrudur, çünkü şartlar öyle gerektirmiştir” blimsel (!) anlayışı.
Her iki kişiye ait sözler de gösteriyor ki, o gün Türkiye’nin önünde iki yol var: Birincisi, gazetede savunulan,düşünce özgürlüğü içinde toplumu zenginleştirerek ilerlemek; ya da, ikincisi; “devleti güçlendirmek” gerekçesiyle özgür düşünmeyi Ceza Kanunu’nda suç olarak tanımlamak ve Faşist İtalya’dan alınan ünlü 141 v142’nci maddeleri alarak İttihatçı vesayet rejimini sürdürmek..
Bu suçlamalara, halkın açık desteğine rağmen kendi kendini kapatan SCF’nin ikinci adamı Ahmet Ağaoğlu, pişmanlık dilekçesine benzer sözlerle şu yanıtı veriyor: “Cumhuriyet, inkılap baştan başa bir dindir, bir imandır. Bu dinin, bu imanın bir kitabı olacaktı, bir ibadeti olacaktı, dahileri olacaktı, müminleri olacaktı. Cumhuriyetin erdemlerinin, düşüncelerini insanlar arasında geceli gündüzlü çalışarak herkese (okunamadı) bildirecek, bu cahil insanları yürütecek adamlar olacaktı. İşte bu alandaki görevlerimizi yerine getirmedik. Bu alanda sorumluluğumuz vardır. (1 Ocak 1931, TBMM Gizli Oturum Tutanakları)
İttihatçılar’ın inkılabı küçük ve fakat bir “kılıçlılar tekkesi”nin yalnızca kendi dinini hakim kılmak için uyguladığı engizisyon şiddetidir. Onların iktidarına “aydınlanma” demek tarihe metre ile kefen bezi biçenlerin zihniyetidir. Hatta, Avrupa Ortaçağı’nın alaca karanlığı bile yoktur bu dönemin zindan karanlığı içinde.
Nazım’ı tarihsel çağı içinde eksisiyle artısıyla sorgulayarak anlamak, onu öldüren zindancılarının eline bırakmamak gerekir, diye düşünüyorum.
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
28.01.2020
20.09.2017
18.07.2017
11.01.2017
16.09.2016
10.01.2016
29.10.2015
10.09.2015
21.04.2015
14.04.2015