Tanıl Bora
“Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli,” epeydir tartışılıyor. Örgün eğitimi dinîleştirmeye yönelik bir model bu. Tasarının haklı olarak üzerinde durulan “reform”larından biri olarak matematikte integralin ‘kapsam dışı’ bırakılması, birkaç yıl önce şu rektörün ikrar ettiği cehalet sevgisini hatıra getiriyor. “Hayatta ne işimize yarayacak” popülizminin ve “üniversite giriş sınavında ne işimize yarayacak” faydacılığının gönüllerini okşarken; dünya ilgisini, bilgi sevgisini, merakı, zihni genişletme cehdini geberten bir anlayışın timsali.[1]
Modelin öncelikle adına takılanlar oldu, yine haklı olarak. Eğitim değil, Maarif. Bu kelime, milliyetçi-muhafazakârların gözde mefhumlarından irfanla kökteştir.[2] AKP’lilerin son yıllardaki pop terimlerinden birinin Anadolu irfanı olduğunu biliyoruz. Milli Eğitim Bakanlığının mücavir alanındaki Türkiye Maarif Vakfı, eğitim düzeninin kaynaklarını, “Anadolu irfanı ile insanlığın ortak birikimi” diye tanımlıyor. Bilimi, daha doğrusu “ilim”i, muhakkak irfanla bütünleme gereği, zaten “ilim-irfan sahibi” kalıbında sabitlenmiştir. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, 2022 Kasım’ında bir törende, “Sadece kitaptan değil, yürekten öğreten, Anadolu irfanı ile ülkemizi aydınlatan öğretmenlerimize” minnetini beyan etmişti. 26 Nisan’da düzenlenen “İzmir liselerinin bilim uygulamaları” sergisinin menüsünde, mesela, “ekolojik denge, sürdürülebilirlik, yapay zekâ, alternatif enerji kaynakları, tasarım odaklı düşünme, girişimcilik ve sosyal inovasyon” yanında, “değerler ve Anadolu irfanı” “bilim-uygulamasını” görebilirsiniz.
***
“Anadolu irfanı”nın siyasî kullanımına da aşinayız. Recep Tayyip Erdoğan, birinci yıldönümüne yaklaştığımız Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde (10 Mayıs 2023) “Anadolu irfanının galip geleceğine inanıyoruz” temennisinde bulunmuş, 2. Tur seçim sonuçlarını da “Anadolu irfanı bir kez daha siyaset mühendisliklerine galip gelmiştir” sözleriyle kutlamıştı. Bundan bir ay sonra, Haziran sonunda Kurban Bayramı ziyaretleri sırasında da AKP heyetinin CHP'yi ziyareti sırasında, AKP’li Murat Alparslan, seçim sonuçlarının tadını bir kez daha Anadolu irfanı ile çıkartmıştı: “Anadolu irfanı kendini net ortaya koydu. Kimin kimle nasıl birlikte olduğunu gördü. Beğenmediğiniz Anadolu irfanı…”
***
Bir iktidar “şifresi,” bir siyasî kader kuvveti manâsına kullanılması, ve tabii müphemliği, afakîliği, Anadolu irfanı mefhumuna karşı bir tepki de doğuruyor elbette. Alaycı tepkiler… Mesela Ruşen Çakır, geçen yılki seçim iyimserliği dalgası içinde, “Anadolu irfanı galip gelecek” beklentisine meydan okuyarak, “Aradığınız Anadolu irfanına şu an ulaşılamıyor” diye bir başlık atmıştı. Murat Sevinç’in irfan mefhumunun abes bir millî kendine-hayranlığı beslemesine çattığı denemesinin tatlı bir başlığı vardır: “Anadolu irfanı Anadolu’nun tam olarak neresinde?”.[3] Mustafa Öztürk’ün, yerleşik irfan mefhumunun, heterodoks sahih irfan kaynaklarını dışlamasına da değinen bir konuşmasının başlığı, “Anadolu irfanı masalı”dır. [4] Bir arkadaşım da ekonomi-politik şuurla, “Anadolu irfanı nakit çalışır” düsturunu derc etmişti.
***
Müphemlik, afakîlik (“bir kaynağa dayanmayan, hayalî” anlamında), zaten irfan mefhumunun sahiplendiği bir nitelik. Hayat tecrübesinden ve asırlarca hayat tecrübelerinden süzülmüşlüğe, sezgiselliğe, bilgeliğe dayanan bir bilme biçimini anlatıyor. “Katı” bilimselliğin kavrayamayacağı bir bilme biçimi. İrfan kelimesinin etimolojisindeki “arf” kökü, “kokusuna erişme, yanağına dokunma” anlamlarına açılıyor. Duygularla da alışverişli bu sezgisel bilme biçiminin tanımlanması, tanım icabı, zor.
Aslında, evrensel genellemeyle bilgelik diye sadeleştirebiliriz. İrfan, -bayılınan ifadesiyle-, “bu toprakların” bilgelik mirasıdır, diyebiliriz.
***
Anadolu irfanı “söylemi,” genel olarak sağın irfan mefhumuna tutkunluğu, başkalığımızı vurgulamanın ve ‘kutlamanın’ bir ifadesi.
İrfan, kendisine yakıştığı gibi, geleneksel bir mefhumdu fakat ona yeni bir şöhret kazandıran, geç dönem yazılarıyla Cemil Meriç olmuştu. Meriç, Gökalp’in kültür’ü “hars”la karşılamaya kalkmasını bir çeşit talihsizlik sayıyor, kültürün “bizde” karşılığının olmadığını söylüyordu. Kültür “kaypak, karanlık, samimiyetsiz” bir kelimeydi, “homo ekonomikusun kanlı fetihlerini gizlemeye yarayan bir şal”dı. “Biz”de kültürün muadili değil alternatifi vardı. Bu alternatif, “düşüncenin bütün kutuplarını kucaklayan… ayırmayan, birleştiren… bir kelime” olan irfandı. Meriç, irfanı tanımlamaktan ziyade, -tanıma gelmezliğin, irfanın karakteri olduğunu söyledik-, meziyetlerini sayıyordu: “tecessüsü madde dünyasına çivilemeyen… uzun ve çileli bir nefis terbiyesi… kemale açılan kapı… insanı insan yapan vasıfların bütünü… dinî ve dünyevî diye ikiye ayrılmaz.” Son söz olarak, şu mührü vuruyordu: “Batı, kültürün vatanıdır. Doğu, irfanın.”[5]
***
Aşağı yukarı son on yılda, -gibi geliyor-, “Anadolu irfanı,” sağda irfan sevgisinin yeni sürümüdür. Cemil Meriç’in özcü yükselişlerinde bile kendini usuldan duyuran eleştirel ilgisini tamamen yitirmiş, Doğu-Batı farkının ve “bizim” bambaşkalığımızın mehterine dönüşmüş bir sürüm.
Gümüşhane yerel basınından bir alıntı, mesela:
“Anadolu irfanı, Malazgirt’ten sonra toprağı vatan yapma, bütün unsurları İslam potasında eriterek millet kılma aşamasında birleştiren, bütünleştiren, müşterek hisleri kuvvetlendiren ve bizi, batıdan, öteki unsurlardan farklı kılan ayrıcalıkların genelidir…”[6]
Milli-birlik-ve-beraberlik ve kimselere-benzemezlik… Gerisi, yani irfanın vasıfları, mahiyeti, o kadar önemli değil. İşlevi önemli.
Taşradan değil de merkezden bir kalem sahibi, Anadolu irfanı söyleminin müelliflerinden Savaş Ş. Barkçin, Anadolu İrfanı adlı kitabında (Mostar Kitap, İstanbul 2022), “Anadolu’nun bağrı” (Gümüşhane işte oradadır) romantizmine de mesafe koyar: “Anadolu bugün anladığımız bölge değildir… İslâmın, irfanın şekillendirdiği her coğrafya”dır. Barkçin, irfanı (Batılı) felsefenin soyutluğunun aksine, sözden ziyade “amel”e bakan, bir pratik-sezgisel akıl olarak tarif eder; hikmet’e komşudur. “Kalbin aklı”dır – akleden kalp, yani. “Az sözle hikmet”in de bir irfan meziyeti olduğunu söyler. (Kızıl Goncalar dizisinin Cüneyd Efendi’sinde onlardan çok var.) İrfanın okulu tasavvuftur, irfan yolları tarikatlardır ona göre. Bir ârife, bir irfan silsilesine bağlanarak, -ancak-, erişebiliyorsunuzdur irfana.
Türk-İslâm geleneğine özgülenmiş, heterodoksiye gafil, sırf bu eksiğiyle bile Anadolu’yu ‘kucaklamayan,’ zaten “Anadolu” sözüyle coğrafî, ‘somut’ Anadolu’yu kastetmediğini de söyleyen bu “Anadolu irfanı” anlatısı; esas olarak bize-özgülüğün, başkalığımızın peşindedir. Anadolu irfanının, “genetiğimizde, mayamızda” olduğunu söyler. Genetikle, mayayla teşbih edilmesi, irfanın bize (ırkî-milî-dinî) mahsusluğunu, kendiliğindenliğini, organikliğini zapta geçirir. Öğrenmeyi, merakı, en hafif tabiriyle, teşvik etmeyen bir bilme biçimidir bu. Zaten biliyorsunuzdur. Eskilerinizden, büyüklerinizden bilenler bilmiştir, siz de biliyor sayılırsınız. Bilme biçimlerini, bilmenin düzlemlerini genişletmeye talip bir mefhum olan irfan, bilgelik, böylece, anti-entelektüalizmin sancağına dönüşür.
***
“Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli”nin karşısına dikildiği, geride bırakmak istediği eğitim modelinin sembol figürü Hasan Âli Yücel de, irfan kelimesini, severek, bol bol kullanırdı. Şu terkipleri not etmiştim metinlerinden: Memleket irfanı, irfan hayatımız (veya “İzmir’in irfan hayatı”), irfan ocağı, irfan kaynağı, irfan müesseseleri-kurumları, irfan ehli, irfan emektarı, irfan hizmetkârı, irfan yayılması, irfan nuru, irfan ordusu, ilim ve irfan, irfan hazineleri…[7] Tekrar taradım, ekleyeyim: irfan yükü, irfan istikameti, ilim ve irfan kıtlığı, irfan ehli, irfan yadigârı, irfan kahramanı, “irfan velinimetleri” (iyi yazarlar için söyler bunu)… Kendisini de “irfan hizmetkârı”sayar.
Bu bolluk, bir irfan sevgisine işaret ediyor olmalı. Hasan Âli Yücel, tasavvuf meşrep birisi olarak, muhakkak mefhumun geleneksel manâsına da vakıftı. Fakat ona seküler zihniyet dünyasında da bir anlam ve yer veriyordu. İrfanı, Bildung’un karşılığı demeyelim, fakat ona komşu bir anlamda kullandığını söyleyebiliriz. Yani formel eğitimden ibaret olmayan bir formasyon, bir müktesebat, bir görgü, bir vukuftur irfan. Yücel, bu anlamda irfanı medenileşmenin, modernleşmenin, siyasî olgunluğun, hatta siyasî meşruiyetin temel koşulu addeder.[8]
Yukarıda sıraladıklarımız dışında, “Türk irfanı” terimini de kullanır Yücel. Fakat bununla –genellikle– etno-kültürel bir irfan ‘tözünü’ kastetmez, oluşmakta ve oluşacak olan modern ulusal irfanı kasteder. Mustafa Kemal’in “Maarif”e talimat niteliğindeki vecizesi var ya: “Fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür…” Popüler kullanımlarda fikir ve vicdan hürlüğü zikredilip, “irfanı hür” kısmı atlanabiliyor bazen – oysa en ‘ilgiye değer’ hürlük çağrısı odur. “İrfanı hür” olmak, bilgeliği (kitabî olmayan bilmeyi, tecrübe birikiminin mirasını, sezgisel bilişi…) herhangi bir geleneğin, herhangi bir kendiliğinden-organik, ‘fıtrî’ bağın tekelinden çıkarmayı anlatır. Mustafa Kemal’in namütenahi bir hürlüğü değil, geleneksel-dinî’den “öz Türk”e yönelmeyi aradığını biliyoruz. Fakat sözün kendisi, irfanı hür, daha fazlasını tahrik eder. Hasan Âli Yücel de, millîlik ile hümanistlik arasında esner, gerilirken, bir başka irfan terkibine başvuruyordu: İnsanî irfan… Hümanizma’ydı kastettiği.[9]
Nasıl söylüyorlardı? İrfanı sizden öğrenecek değiliz!
[1] Eğitim Reformu Girişimi Raporu
[2] Bu bağa Adnan Gümüş dikkat çekti:
[3] Anadolu İrfanı Anadolu'nun Tam Olarak Neresinde?
[4] https://www.youtube.com/watch?v=Ftf7-6bGk30
[5] Kültürden İrfana, İletişim Yayınları, 2017, 5. baskı, s. 33.
[7] Tanıl Bora: Hasan Âli Yücel. İletişim Yayınları, İstanbul 2023, 3. Baskı, s. 174.
[8] A.g.k., s. 461.
[9] A.g.k., s. 292.
Yazarlar
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları


























































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
13.12.2025
26.11.2025
13.11.2025
30.10.2025
17.10.2025
5.10.2025
20.09.2025
5.09.2025
23.08.2025
7.08.2025