Tayfun Atay
Binali Yıldırım’ın Ekrem İmamoğlu ile birlikte İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na aday bir “lider” olarak dün gece ekran sahnesine çıkışı, konuşmasının akışını izlerken beni onun aynı şekilde “liderlik” hedefiyle ilk sahneye çıktığı ana götürdü. Hüzünle!..
Yıldırım, ilk kez Ankara’da 22 Mayıs 2016’daki AK Parti Olağanüstü Büyük Kongresi’nde bir lider olarak sahneye çıktı. Oradaydım…
Ve üzülerek belirtmeliyim ki bir “lider” olarak o, “yok hükmünde” idi.
***
Mevzubahis kongre, esas itibarıyla Ahmet Davutoğlu’nun “saray darbesi” ile devrilmesiyle AKP içinde, zayıf ve titrek bir mum ışığı kabilinden son “farklı duruş”un da sönümlenmesinin zemini idi.
Her şeye rağmen Davutoğlu, AKP’nin hâlâ bir parti olduğuna dair son resimdir.
Bu kongre sonrasında AKP artık bir parti değil “ibadetgâh” olmuştur.
Bu kongre sonrasında AKP artık bir kült şahsiyetin Başkanlık sürecine giden yolda bir “koreografi” ünitesine dönüşmüştür.
Böylesi bir ibadetgâh ve koreografi ünitesine dönüşme durumunu o kongrede Divan Kurulu Başkanlığı’na oturtulmuş Bekir Bozdağ ne kadar güzel örneklemişti yaptığı konuşmada:
“AK Parti, Tayyib’in Partisi’dir!.. Ve var oldukça da ‘Tayyib’in Partisi olacaktır.”
Bitmedi! Parti’nin sahibi olarak kaydettiği “Tayyib”e hitaben de adeta ant içercesine şöyle seslenmişti Bozdağ:
“Size sadakatle, açtığınız yolda, gösterdiğiniz istikamette bu kutlu yolda, yolculukta yürümeye azimle devam edeceğiz.”
***
İşte Binali Yıldırım’ın liderlik serüveninin başlaması, kendisinin yeni “lider” olarak esamisinin okunmadığı böylesi bir “Tayyip Ayini” ile oldu.
Kendisini Parti’nin yeni lideri, ülkenin de başbakanı yapacak bir seremonide salonu turlarken salondakilerin“Reeeeceeeep Tayyiiiiip Erdoğaaaaann” naraları üzerinden oldu.
Hatta Parti’deki siyasi kariyeri bu kongre ile sıfırlanan Ahmet Davutoğlu’nun dahi ondan kat be kat fazla bir tezahüratla selâmlanmasıyla oldu.
Üstelik kaderin garip bir cilvesi olarak, yapılan “tiyatro” seçimle liderliği resmileşip sahnede konuşmaya başladığında da sesinin “fiziksel” olarak çıkmadığı, bu yüzden sağlıklı bir konuşma da gerçekleştiremediği bir liderlik başlangıcı yaptı Yıldırım.
Binali Bey, fiziksel olarak da siyasal olarak da sesi çıkmayan bir lider olarak başlangıç yaptı!
Diğer deyişle, başlangıcı olmayan bir lider olarak “başlangıç” yaptı.
Liderliğe başladığında bitmiş bir lider olarak başlangıç yaptı.
***
O günden bugüne, 3 yıllık bu tırnak içinde “liderlik”ler performansında; o her daim “sıfır noktası”ndaki Başbakanlık, Meclis Başkanlığı dönemlerinde onu hep hüzünle izledim ben…
Dün gece ekranda da hüznüme hüzün ekleyerek izledim Binali Bey’i.
Hüzün en çok, “kural” tâ en baştan sıkı sıkı hatırlatılmış olmakla birlikte profesyonelliğe hiç mi hiç yakışmayan şekilde Ekrem İmamoğlu’nun konuşmasını mütemadiyen kesmesi ve bu bakımdan moderatörden sürekli uyarı almasıyla katmerlendi.
Ekrem İmamoğlu hiç kesmedi, Binali Yıldırım hep kesti.
***
Tabii İmamoğlu da fırsatı kaçırmadı ve bu ha bire söz kesmeleri kâh mağduriyet vurgusu kâh mizahî motiflerle bezeli olgunluk gösterileriyle ciddi bir avantaja dönüştürdü.
Sonuçta konuşmada zikredilenler, yani yapılmış ya da yapılmamış hizmetler, bol keseden yapılacağı vaat edilenler, rengarenk posterler eşliğinde görsel veriler ve rakamlar, rakamlar, rakamlar…
Bunların hepsi uçuuuup gider.
Televizüel performans, geriye bıraktığınız imgelerle hesaba çekilir.
O yüzden tarihi buluşmadan geriye en çok kalacak olanların başında, benim 10’uncu kez olduktan sonra artık saymayı bıraktığım söz kesmeleri gelecektir Binali Bey’in…
Bunlar bir yetersizlik ve yenilgi göstergesi olarak alınacak ve anılacaktır.
***
Ekrem İmamoğlu ise başta belirtilen söz kesmeme kuralına hassasiyetle riayet etti. Yıldırım’ın dayanılmaz kışkırtıcı ifadeleri karşısında dahi soğukkanlılığını kaybetmeyip sakince bekledi. Ve tam aksi istikamette, Yıldırım’a cevap vermek üzere söz aldığında tekrar tekrar müdahaleye uğradı Yıldırım tarafından…
İmamoğlu hareketli, dinamik ve dinçti.
Yıldırım telaşlı, müdahaleci ama alttan alta, derinden derine de fark edilir olduğu üzere yorgundu.
***
Üstüne üstlük, yine bir başka unutulmayacak ve muhtemelen dünden itibaren seçime kadar ha bire işlenecek Sayıştay’la ilgili verdiği vahim açık, kendisinin en büyük avantajı olarak öne sürdüğü yılların devlet adamlığı iddiasına da fazlasıyla gölge düşürdü Yıldırım’ın.
Sayıştay raporunun “Ekrem İmamoğlu’nu yalanladığını, “Ekrem Bey’in yalan söylediğini ifade ettikten sonra, İmamoğlu, “İşte Sayıştay raporu, 753 milyon zarar var” diye elindeki metni gösterip okuduğunda İsmail Küçükkaya döndü sordu ona, “Siz okudunuz mu bu raporu” diye…
Cevap, ölümcüldü: “Hayır, okumadım.”
***
Sonuçta vücut dili, yüz jestleri, konuşma temposu, sinirsel dayanıklılık; neresinden bakarsanız bakın psikolojik üstünlük açık ara İmamoğlu’daydı.
Çünkü, yazı başında aktardıklarım doğrultusunda tamamlamam gerekirse, Binali Yıldırım, yukarıdan aşağı güdümlü bir mobilizasyonla liderlik sahnesinde karşımıza çıkmış bir figürdür.
Ekrem İmamoğlu ise aşağıdan yukarıya gürül gürül bir mobilizasyonla liderlik sahnesinde karşımıza çıkan bir figür.
Böyle olunca, İmamoğlu açısından seçimde sonuç ne olursa olsun, kazansa da kaybetse de bu onun için gelecek açısından kazanç hanesine işlenecek bir aktivite oldu.
Binali Yıldırım için de yine seçimin sonucu ne olursa olsun…
Yine aynı şekilde…
Elde var hüzün!..
Yazarlar
-
Erol KATIRCIOĞLUŞakülünden çıkmış bir ülke: Türkiye 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasBakü ve Erivan başardı, Türkiye kazandı 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTürkiye terörsüz olacak, bölünmeyecek.. Amenna.. Ya Suriye’den gelecek tehdit? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm süreci komisyonuna dair 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Karamsarlık yaymak’ 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞŞimşek, ÖTV, cari açık ve gümrük birliği 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİYargıda yine mi temizlik başlamış? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazBöyle mahkemenin hükmüne adalet denir mi? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÜzgünüm, kimse Türkiye’yi bölmek istemiyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
11.02.2020
27.01.2020
23.01.2020
9.01.2020
7.01.2020
5.01.2020
31.12.2019
26.12.2019
22.12.2019
12.12.2019