Tuncay TOP
Abdullah Öcalan'ın geçen hafta yaptığı açıklamalar yine büyük ilgi ve tartışma yarattı.
Öcalan, Heyet’le son görüşmesinde Barış Konseyi'nin kurulması için mutabakata vardıklarını söyledi.
Bu sözlerden sonra değişik çevrelerde Barış Konseyi'ne yönelik tartışmalar başladı.
Ancak tartışmaların derinlikli ve yapıcı seyrettiğini söylemek mümkün değil.
Maalesef konseyin ne işlevine ne de yapısına yönelik sağlıklı tartışmalar yaşandı.
Tam tersine bazı kalemler işi kriminalize etme, Kürtlerin aleyhine çevirme yolunu seçti.
Öcalan'ın Barış Konseyi'ne yönelik sözlerine baktığımızda karşımıza üç boyut çıkıyor:
Birinci boyut konseyin kuruluş meşruiyeti…
Öcalan, konseyin kuruluşunun kendisiyle görüşen heyetle üzerinde vardıkları bir uzlaşma olduğunu söylüyor.
O zaman konseyin kendisine yarı-resmi bir yapı olarak da bakabiliriz.
İkinci boyut konseyin yapısı...
Öcalan, konseyin yapısını şu sözlerle açıklıyor; "Barış Konseyi ne resmi bir devlet organı olacak ne de sadece sivil bir organ olacaktır."
Üçüncü boyut konseyin işlevi...
Öcalan'ın sözlerinden konseyin barış çalışmaları, barışın gerçekleşmesi ve çözüm için çalışacağını anlıyoruz.
Öcalan'la yürütülen görüşmeleri gözlemleyen analitik düşünen çevreler, "tarafların üzerinde uzlaşmaya vardığı bir yol haritasının bulunmamasının" süreci zâfiyete uğratacağı eleştirisinde bulunuyorlardı.
Şimdi taraflar bir yol haritası üzerinde uzlaşmış ve anlaşmış görünüyorlar.
Murat Karayılan, usta gazeteci Hasan Cemal'e üç adet protokol hazırlandığını açıklamıştı.
Bunu "taraflar üzerinde uzlaştıkları bir yol haritası hazırladı" diye mütalaa edebiliriz.
Eğer taraflar bir yol haritası üzerinde anlaşmış ve uzlaşmış ise geriye bu yol haritasını hayata geçirecek mekanizma kalmış olur.
Şimdi taraflar yol haritasını hayata geçirecek o mekanizmayı da tanımlamış ve üzerinde uzlaşmaya varmış görünüyor.
Barış Konseyi bu açıdan stratejik bir önemde.
Peki bundan sonra ne olacak?
Barış Konseyi kurulacak mı?
Öcalan Barış Konseyi'nin heyet ile mutabakat sonucu olduğunu belirtiyor.
Yani konseyin oluşturulması düşüncesi aynı zamanda devlet heyetinin de düşüncesi.
Ancak bu haliyle Barış Konseyi, "atılması gereken adım" olarak masanın üzerinde duruyor.
Örneğin bu mekanizma pratikleşecek mi? Siyasi iktidar bu mekanizmanın hayata geçmesi için adım atacak mı?
Veya zamana yayıp sulandıracak mı?
Eğer konsey mekanizması hayata geçerse şu sonuçları görmüş olacağız;
Artık sürecin bir çözüm hakemi olmuş olacak. O hakem toplumun değişik kesimlerini kapsadığı için bir nevi ülke vicdanı olacak. Bir nevi siyaset üstü olacak.
O vicdan ateşkesi denetleyecek, hükümete öneriler yapacak, taraflarla görüşecek, sürecin gelişmesi ve kurumsallaşması için taraflara öneriler götürecek.
Bazı vaka ve olguları inceleyen ‘araştırma komisyonu’ işlevi görecek. Mesela ölümle biten bir çatışmayı irdeleyerek, çatışmaya kimin vesile olduğunu inceleyecek.
Hükümete yakın isim olan Emre Uslu, konseyin kurulmaması için derin savaşlar verileceğini söylüyor.
Ama Uslu, kurulmaması için derin hamlenin PKK'den geleceğini düşünüyor.
Uslu, hâlâ psikolojik propagandanın Kürtlerde bir karşılığı artık bulunmayan soğuk savaş paradigmasıyla düşünüyorsa mesele yok.
Ama "sürecin çökmesini muhatabına fatura et" niyetli postmodern psikolojik savaş paradigması ile düşünüyorsa, durum vahim.
Çünkü her ne kadar Emre Uslu, inkâr da etse polise, dolayısıyla hükümete yakın bir kaynak.
Polisin veya hükümetin sulandıracağı bir adımın sözü o zaman İmralı'da neden veriliyor?
Kürtlerin doğal olarak bu soruyu sormaları ve yanıtını beklemeleri en doğal hakları.
Emre Uslu veya Uslu gibi düşünen isimlerin bilmeleri gereken bir gerçeklik de şu ; Politik Kürt damarı onların tahayyül ettiği noktada değil artık. Biraz empati yapılır, biraz analitik zeka işletilirse çok farklı ve derin gerçekler kolaylıkla görülebilir.
Elin oğlu Atlantik ötesinden geliyor ve onların burada göremediği gerçekliği görerek şu tezi seslendiriyor:
"Artık Güneydoğu'da kendi kendine çalışan bir organizma var ve bu organizma devamlı gelişip, değişiyor."
Henri Barkey, bunları söylüyor "bizim Emre" hâlâ deve kuşu siyaseti izliyor.
Nerede bulunduğumuzu iyi görelim. Kürt sorununda artık talep eden Kürt dönemi kapanmış, "Biz ne yapmalı ve ne vermeliyiz ki Kürtleri kaybetmeyelim, Kürtler bizden kopmasın" dönemi başlamıştır.
Hiç kimse ve hiçbir siyasi kesim kof kabadayılığa düşmeden, bir arada yaşamanın anayasal güvencesine kafa yormalı, yalandan işleri bırakmalı, savaşla anılmayan bir iç barışı birlikte örmeli, son enerjisini de buna harcamalıdır.
Kimi yalaka gazetelerin yaptığı gibi, Kürtlerin siyasi geleceklerini Diyarbakır’dan belirleme çabalarını sulandırmak ve onu basit bir meclise gelme –gitme tutumu olarak algılama çabası, ne bu ülkede uygulanan zulmü kavramaya ne de Kürtleri samimi bir içtenlikle anlayabilmeye hizmet eder.
Biz Kürtleri anlamadan kınamak yerine onların kendi geleceklerini belirleme haklarına saygı duyalım yeter.
Bırakalım gerisine Kürtler karar versin.
Zira, Demokratik özerkliği ilan edecek derecede kurumsallaşmış ve darbelerle malul bir ülkeyi özgürlükçü bir anayasa yapma aşamasına getirmiş bir Kürt hareketinden Türkiye’nin öğreneceği çok şeyler var.
İleri demokrasiyi kendinde içselleştirebilmek ve amasız fakatsız bir hak kabulü ilk ders sayılabilir mesela.
Hep birlikte öğrenerek gelişeceğiz vesselam…
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
11.12.2014
12.09.2014
2.04.2014
15.11.2013
29.07.2013
19.07.2012
8.07.2012
7.06.2012
7.02.2012
19.01.2012