Tuncay TOP
Atasözümüz var ‘’Dost başa düşman ayağa bakar’’ diye. Bunlar tamamen bacak arasına odaklılar... Muvzuyu açan başbakan’a göre kız ve erkek öğrencilerin aynı evde kalmaları yanlışmış. Mazallah tehlikeli şeyler yapasılarmış. Zinhar müdahale edilesiymiş. Makbul komşu ihbarlarına itibar edilerekten, kolluk gücü tarafından işlem yapılmalıymış. Zaten valiler de gerekli müdahaleleri yapacaklarmış; yeni yasalar, mevzuat ve düzenlemeler yoldaymış vs.vs...
Kürtajdı, üç çocuktu, içki yasaklarıydı derken, sıra geldi üniversite gençliğinin cinselliğine. Bu mantık zincirinin dizilimi üzerinden bakarsak, bir sonraki halkanın, kadın ve erkek öğrencilerin farklı dersliklerde öğrenim görmesi ve farklı toplu taşıma araçlarıyla yolculuk etme düzenlemelerinin geleceğini söylemek abartı olmaz.
Yaşananlar şaka değil…Dinsel bir ideolojinin öngördüğü toplumsal yapıyı inşa edeceğine inanmış, arkaik ahlak ve mahremiyet algısıyla görenekleşen fiillerden destek alan ve feodal bağnazlığın beslediği bir örfe sırtını dayamış bir politika tarzı var karşımızda. Farklılıklara tahammülsüz muktedirlerin edilgen muhatapları olmanın ötesinde, bundan da mühimi bir toplumsal dönüşüm projesi olarak, üç dönemdir muhafazakâr toplumun ezici desteğine sahip olmanın özgüveniyle mağrurlaşan otokratik bir şımarma hâliyle karşı karşıya bulunuyoruz.
Bu tavır ve söylemlerin benzerlerine yeterince aşina olunmakla birlikte, son dönemde Başbakan’ın ağzından çıktığı biçimin taşıdığı kabalık ve sertlik bir yana, kendi liderlerini düzeltme kaygısıyla sahneye atılan ve paparayı yiyerek yerlerine oturan Başbakan’ın yardımcı ve danışmanlarının sergiledikleri tiyatroya bakılırsa, bu meselenin sunî bir seçim gündemi oluşturma çabasından ibaret olmadığı; bilakis seçimler sonrasında toplumun hangi alanlarda dizayn edileceğinin ipuçlarını vermesi açısından haylice önem taşıdığını görmek gerek.
AKP’nin önümüzdeki ilk genel seçimlerde alacağı oy oranına bağlı olarak, muhafazakâr bir yaşam tarzını ne ölçüde yaygınlaştıracağı ve ‘’dinsel ahlâk’’ prensiplerini hangi ölçülerde hukukî düzenlemelere bağlayacağını tahmin etmek güç değil. Ahlak sapkınlığı(!) edimlerine karşı caydırıcı müeyyidelerle, ceza kanunlarında içerilmiş yüksek hapis cezalarına; ahlâk polisi/zabıtası gibi emniyet tedbirlerine hazırlıklı olmak gerekecek.
ACELEYE MAHAL VERİLMEYECEK!..
Ağır ağır işletilecek her şey... Her bir paket, açılım, sandık ve benzerleriyle biraz daha inilecek mahrem derinliklerimize. Her yasakla bir sonrakine daha hazır hâle getirileceğiz. Oy hesaplarına kurban verilecek tüm masumiyetler... Tebessümler, mutlu aile pozları oda duvarlarımızı süslemeyecek artık. Kadın ağzıyla atılan kahkahalar gündelik yaşamdan çıkartılacak. Günah olacak gülüşmeler, sevişmeler ise hep yasak… Kadını erkekten, erkeği kadından tecrit edecekler. Sevgili sözcüğü mimlenecek. Renkler azalacak hayatımızda; gri rengin tonlarında hep birlikte tükeneceğiz.
Kadını erkeğin mülkiyetinde ve ona bağlı olarak kabul eden, miras ve tanıklık başta olmak üzere, dibacesi kadını tekinsiz görmek üzerine kurulu bir öğretinin mensubiyetinde yürüyecek bu işler.
Ailenin el atılmadık bir şeyi kalmayacak. Ev içi emek sömürüsü üzerine bina edilmiş ‘’kutsal aile’’ mefhumu ve erkeğe tâbiyetin kutsandığı bir ilkelliğe karşı ailenin yüceliği yalanlarını duyacağız. Özgürlük çeperleri erkeğine koşulsuz biat etmekle çevrilmiş kadınların hak gaspından beslenen bir tutuculuk ve o tutuculuğun zihin dünyalarını kodladığı bir mühendislik çalışmasıyla topluma ayar verilecek gün be gün.
Her bir mahremiyet vurgusu insan ilişkilerimizin sıcaklığına karşı yükseltilen bir duvar gibi dikilecek önümüze. Her yeni gün kadınlar ve erkekler olarak biraz daha ayrışacağız.
Aşk ile ile yazılmış şiirlerimiz yakılacak sonra. Sevgi sözcükleri kaldırılacak lügatımızdan. Bir insan teninde uyarılan bedenler, aşka uzak kaldıkça çürümeye terk edecek kendini. Küçük dokunuşlar olmayacak artık hayatımızda, hakeza küçücük öpmeler...
Sevmekten feyz alan her masum temas fişlenecek. Barbarlığın işliğinde bilenmiş bir kılıç tarafından kesilip atılacak gülüşlerimiz; aşk ile gülmek yasaklanacak.
Aşkı bilmeden sevişen yabanıllar gibi üreyeceğiz sadece. İktidarların usta elleriyle ördükleri ‘’utanç’’duvarları ise daima yükselecek.
Namusu kadın cinsinin bacak arasından ibaret sayan uçkur kafalı muktedir takımı kuşkusuz daha fazla kir tutacak üzerlerinde… Madımak’ta Roboski’de ve Gezi eylemlerinde öldürülen yurttaşların anılarına dâhi tahammülsüz yasa koyucular, o cinayetlerin vebaliyle kirlenen vicdanlarını asla pür-ü pak tutamayacaklar.
Ya biz... birlikte yaşamak sevdalıları!..Her gece renkli ekranlardan gözlerimizin içine alaycı bakarak iffet dersi veren badem bıyık namus bekçilerinin kararttığı bir ülkede, edep duvarlarına çarpmadan nasıl yürüyeceğiz.
En son Nusaybin’de kardeş halklar arasına çekilmeye çalışılan upuzun bir utanç duvarı inşaatı başlatıldı. Hangi temiz ağızla ve küfür etmeden, nasıl o duvarın yükselişini seyredeceğiz.
Yazarlar
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları


















































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
11.12.2014
12.09.2014
2.04.2014
15.11.2013
29.07.2013
19.07.2012
8.07.2012
7.06.2012
7.02.2012
19.01.2012