Tuncay TOP
Akçakoca’ya kar yağıyordu…
Uzunca bir zamandır karın böyle tuttuğuna tanık olunmamıştı bu kentte.
Lapa lapa yağan kar taneleri, ince ve usûl hareketlerle salınan beyaz simler gibi, narince uçuşmaktaydı boşlukta.
Öylesine serseri, bazen dingin ama çoklukla acelesiz bir halleri var gibiydi.
Bense cam kenarında dikilmiş, tek bir kar tanesinin, beyaz salınımlı bir gelinlik tülü gibi ahenksizce gezişini seyre dalmıştım.
Milyarlarca kar tanesinden birini gözüme kestirmiş, onu sahiplenmiştim.
Minik kar tanesi, arkasına rüzgârı almış beyaz bir yelkenli misali, önce biraz sarhoşça, sonra, rotasını yitirmiş kılavuzsuz bir teknenin, dalgaların gücüne yenik düşerek kıyıya vurması gibi, kontrolsüz bir hareketle penceremin camına çarptı.
Beyaz bir kristali dikkatle işleyen kalemkârın geride bıraktığı değerli toz parçaları gibi, dağıldı sonra cama çarpan kar tanesi.
Cam yüzeyinin ıslak zemini üzerinden usulca akıp yiten bir su damlacığına dönüştü sonra.
Hayat gibi, hayatın tüm mânâsını içinde taşıyan esrarlı bir şişenin, ansızın kırılıvermesi gibi bitti her şey o kar tanesi için.
Bir varmış, artık bir yok…
Daha uzakta, çatıları, yolları ve evimizin arkasındaki fındık bahçesini beyaz bir örtü gibi kaplayan kardan evrene dikkatlice baktım.
Kar, ne de gururla sermişti hünerini.
Bereketiyle mağrur tanrıça Kibele’yi kıskandıracak bir rahmetin yatağını arsızca sermişti bu şehrin zeminine… bütün hazlardan daha hazzını verme vaadiyle.
‘Su dediniz, kuraklık dediniz, verimli hasat dediniz, alın öyleyse!’ der gibi, ne yana baksak o kadar utanacağımız bir ayıp yanımız gibi, bir damla kanı pütreretek çogaltan bembeyaz bir patiska gibi, gözümün aldığı her yerde kar vardı.
Camı açmak, avuçlarıma kar doldurmak, tek tek damlaların yüzüme çarparak gerçekten yaşadığım hissini yeniden kazanmak fırsatını kaçırmak istemedim.
Pencereyi sonuna kadar açtım…
Soğuk bir rüzgâr deydi önce yanaklarıma. Başımı daha bir sarkıttım dışarıya. Kar tanelerinin ılık bir nefes gibi boynumdan içeriye girmesiyle, beyaz bir perdeye dönüştü dünya. O anda ne gam, ne keder, ne soğuktan donanlar geldi hatırıma. Sadece kara dokundu tenim , kar oldum, karlaştım...
HAYATIN İKİ YÜZÜ
Doğa, sonsuz evrende ne kadar sıradan varlıklar olduğumuzu çok sık hatırlatıyor bize. Bazen deprem ile, bazen sel ile bazen de tipi ile kar ile…
Birkaç gün yağan karın hayatımızı tümden durdurmaya muktedir olduğunu bilmek kabulü zor bir şey. Fakat, teknik imkânlarımızın gelişmişliğiyle şişen egolarımızın bir tek doğa olayıyla yerle yeksan olduğunu görmek, insanal bencillik ve kibirden örülü zırhımızla bu olağanüstü tabiat karşısında ne denli çaresiz olduğumuzu bilmek için karın birkaç gün yağması bile kâfi…
Hayatın birbirine bakan iki yüzü var; birinde bitenin diğerinde başladığı iki aksi yüz... Yaşam ve ölüm, sevinç ve keder, güzel ve çirkin gibi birbirine deymeyen, sırasını savmayan, usûlca hayatlarımıza giren ve çıkan iki garip dünyevî sûret.
Kar, tabiat ananın yüzüne takındığı en güzel ve en işveli ifade galiba… Onda, bütün çirkinlikleri bir anda süt beyaz bir ihrama dönüştüren sihirli bir hüner ve tabiatın kendisinin bütünündeki ‘’mutlak ruhun’’ en güzel görüntüsü var.
Gel gözüm aşk ile seyreyle…
Hayatın, tüm romantik duygularımızı kışkırtan bu mucizevî yanının dışında başka bir yüzü de var maalesef…Kışların ‘’kara kış’’olarak yaşandığı coğrafyalar, göz önünden uzak yaşanan başkaca hikâyeler, yoksunluk ve çaresizlik içinde debelenen yaşam öyküleri gibi…
Mesela, naylon çadırlar altında mahsur kalmış Vanlı depremzedelerin, çocuklarıyla ilgili sıcak düşler kurması ne kadar mümkün bu şartlarda…
Evsiz oldukları için sokakları mesken tutanlar; kar aralıksız yağarken ne haldedir şimdi?
Karla kaplı caddelerde müjdeli bir haberi paylaşmaya koşar gibi garipçe bir tutkuyla, bizi sevgilinin elini tutmaya ve kar altında birlikte yürümeye iten o ‘’ambians’’, yolları kardan kapanan köylerde ölüme davetiye değilmidir şimdi?
Buz tutmuş bir gölet üzerinde hatıra resimleriyle ölümsüzleşen bembeyaz örtü, tipide mahsur kalmış bir kurtarma aracının çaresizliği değilmidir hayatın diğer yüzünde …
Kimsesizler, evsizler, yakacak yetiremeyenler, aç kalan kuşlar, kedi-köpek ve börtü böcek...Nasıl ısınacaklar diye kahırlandıklarımız… Hayatın diğer yüzündeki akneler gibi, yaşadık saydığımız hayatın ceberrut suretinde her yeni gün oluşan kara lekeler gibi, kalın bir kar tabakası altından usulca boyveren ‘’kardelenler’’ olarak, en sahici öyküleriyle çıkarak, yüzümüze çarpmakta şimdi.
Hatırlanmak ve sahip çıkılmak istercesine…
Kar yağıyor ve ben üşümüyorum… İçimde bıçak kesiği bir sızı, aklımda kardelenler var. Açık penceremin önünde kar tanelerine eşlik eden uçan bir halının düşünü kurmaktayım. En derin koyaklardan çıkıp gelen ve peşinden sürüklediği soğuk rüzgârla, yüzüne çarptığı her fâninin ruhunu biraz olsun temizleyen bir ölümsüz olarak, kardan halının üzerinde oturmuş düşlüyorum kendimi.
Tepemden aşağıya kar yağıyor ve ben nasılsa üşümüyorum bugün…
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları






























































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
11.12.2014
12.09.2014
2.04.2014
15.11.2013
29.07.2013
19.07.2012
8.07.2012
7.06.2012
7.02.2012
19.01.2012