Ufuk COŞKUN
Cumhuriyet, kuşkusuz insanlık tarihinin ürettiği önemli bir tecrübe. Ne var ki Türkiye’de bir kesim, cumhuriyet fikrini çok abartılı bir biçimde ele alır. Cumhuriyet, sanki ilk kez 1923 yılında keşfedilip insanlık tarihine mal edilmiş gibi takdim edilir. Cumhuriyetin eşi ve benzeri olmayan bir yönetim anlayışı olduğu sıklıkla ifade edilir. Ayrıca her şeyimizi cumhuriyete ve kazanımlarına borçlu olduğumuz için onu canımız pahasına sahip çıkmak ve bizi bundan mahrum etmek isteyecek olan dâhilî ve haricî bedhahlara da asla göz açtırmamamız gerektiği uyarıları/tehditleri yapılır. Kısacası Atilla Yayla’nın da ifadesiyle cumhuriyet neredeyse bir yeryüzü tanrısı olarak ilan edilir. Cumhuriyetin 15.yıl dönümü vesilesiyle ülke çapında açılan bir yarışmada dereceye giren öğrencilerin yazılarının ve şiirlerinin yer aldığı Cumhuriyet Halk Partisi’nin Şeref Kitabı’nda yer alan ifadeler ne demek istediğimizi net bir biçimde ifade etmektedir.
Bakın o dönem Savur İlkokulu’dan Kâzım Ökmen duygularını nasıl dile getirmiş. “Ey Türkün yaratıcısı, Cümhuriyetin yapıcısı, kurucu ve koruyucusu! Sana yan bakacak bir göz,uzanacak bir el şunu bilsin ki : On yedi milyon Türkün süngüsü o gözleri keskinliklerile değil,parlaklıklarile bakamaz eder, kör eder.. Türk yurduna, Cümhuriyetine yine yan gözle bakmak cesaretini eğer kendinde bulan varda denemeye kalkacaksa şunu iyi bilsin ki: On yedi milyon aslan her biri yüz köpek, tilki boğmadan ölmez... can vermez....Ey Büyük Ata! Ey Tanrının oğlu. On yedi milyon yetiştirdiğin, yokken varettiğin Türk gençliği senin ve yurdum için her vakit isteyerek canını vermiye hazırdır. Hepsi senin gittiğin yoldan gitmeye, hepsi uğruna can vermeğe and içmiştir...
Bir başka öğrenci de Harf İnkılabıyla ilgili olarak; “..Çünkü, yazı dilimiz yabancı kelimelerle doluydu. Anadilimize aykırı bu kelimelerden ve kargacık burgacık Arap harflerinden bizi harf ve dil devrimi kurtardı.” Bir diğeri de; Ben Atatürk'ün en büyük eseri olan «Cümhuriyet»in çocuğuyum. Beni doğuran, büyüten ve yaşatan o dur.” Bir başka öğrenci; “Onu(Cumhuriyeti) Türk yarattı, temelini Atatürk attı. Ey… Yücelerin yücesi, Atatürk.. Yüksek dehanla, ulusumu medeniyet ve hürriyetin bol ışıklı, Türkün hakkını tanımak istemiyenin kafasını ezmekte tereddüt etmiyeceğiz.” Cümhuriyeti kurdu Türkün kutsal elinde;Yaratmak, işte budur, Allahların dilinde” diyerek gittikçe dozu artan bir duygu seline tanıklık ediyoruz. Bu ifadeler o dönem öğrencilere verilen eğitimin ne denli ideolojik bir çerçevede tanzim edildiğini göstermesi açısından da manidardır. Cumhuriyet rejiminin kutsallaştırıldığı, ilahlaştırıldığı ilginç bir dönemden geçti Türkiye. O dönemde olduğu kadar olmasa da bugün de birçok okulda okutulan şiir ve kompozisyonlarda benzer duygu ve düşünceler paylaşılacaktır. Çünkü eğitim anlayış olarak hala tek parti döneminden beslenmektedir.
Bilindiği gibi Türkiye’nin Cumhuriyet devri modernleşme süreci yeni bir millet/ulus yaratma idealine dayanır. Yeni bir ulusun yaratılması projesidir bu. Harf devrimi, kıyafet ve eğitim gibi devrimler bu bakımdan önemliydi. Kısacası giyimiyle, yeni diliyle, laik yaşam anlayışıyla ve devlet kontrolünde verilen inanç biçimiyle yaratılacak bu sıfır kilometre ulusun, çağdaşlaşma yolunda durmadan ilerleyeceği düşünülüyordu! Bu konuda muhalif olanlara asla tolerans gösterilemedi. Lazca ve Kürtçe başta olmak üzere farklı diller peyderpey yasaklandı..
Harf İnkılâbıyla bir millet neredeyse birkaç günde yüzlerce yıllık tarihinden kopartıldı. Tarık Zafer Tunaya’nın ifade ettiği gibi; Harf devrimini olanaklı kılan ikinci etken her şeye rağmen Osmanlı kitaplarını dolduran hatırı sayılır birikimin büyük ölçüde bir Orta Çağ birikimi olmasaydı. Bu birikimin tarihsel bir değeri şüphesiz vardı ama 20.yüzyıl için geçerliliği hayli sınırlıydı… Atatürk ve arkadaşları yeni harfleri Tarık bin Zeyyad’ın İspanya’yı fethederken gemileri yakması gibi, bir de Osmanlı kitaplarındaki Orta Çağ birikimiyle ilişkileri kopartmak için de istemiş olabilirler.”Velhasıl bu dil imhası, medeniyete vurulmuş bir neşterdi.Yeniden bir ilim dilinin inşası ise en az 200-300 yıl geriletilmiştir.1920’de meclise istediği kıyafetleriyle gelenler, birkaç yıl sonra çıkarılan kanunlarla bu sefer meclise değil de İstiklal Mahkemeleri’ne gönderildiler. Evet, bir cumhuriyet ilan edildi ama bunun içinde arzu edilen özgürlük ve demokrasi yoktu.
Ancak bugün Türkiye çok değişti ve mesafe kat etti. Bu bakımdan içinde demokrasinin var olduğu bir cumhuriyet anlayışına belki daha yeni yeni gerçekleştirilen ciddi reformlar sayesinde kavuşmak üzereyiz. Kısacası Türkiye şekli bir cumhuriyetten özgürlük değeriyle beslenen gerçek bir cumhuriyet anlayışına doğru yol almaktadır. Bugün bir kesimin cumhuriyeti kutsallaştırmalarının altında yatan bir önemli neden de bu tür bir cumhuriyetçilik anlayışından devşirdikleri güç ve nüfuzdu. Onların da maskeleri düştü. Çünkü cumhuriyet zannedildiği gibi belirli bir kesimin tekelinde, anlayışında ve pratiğinde yer eden ve sadece bu kesimin icat ettiği sanılan bir yönetim biçimi değildir. Türkiye insan ve değerleri alanında özgürlükçü adımlar attıkça, demokratikleştikçe, farklı kesimlerle bir arada huzur ve barış içinde yaşama iradesi gösterdikçe cumhuriyet bir anlam kazanacaktır. Bu yüzden bu tür günler, militarizmden, tapınmaya vardıran söz ve söylemlerden uzak daha sivil ve demokratik bir ortama bürünmelidir.Türkiye ise reformlarına hız kesmeden devam etmelidir. Her zaman ifade ediyorum. Bu ülkenin çocuklarına bir şeref kitabı daha yazdırılmasın. Bu bakımdan ideolojik eğitimden artık vazgeçilmelidir. Çocuklarımız kimseyi ilahlaştırmasın,herhangi bir ideolojiye tapınmasınlar. Onlar bu ülkenin saygın ve özgür bireyleri olarak hem kendilerini geliştirsinler hem de ülkelerini.
twitter.com/sivildemokrat
Yazarlar
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplumun İnşası İçin Meclis Adım Atmalı: Yasa Çıkarmalı, Komisyon Öcalan’ı Dinle 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
28.06.2019
19.06.2019
14.05.2019
2.05.2019
8.02.2019
22.03.2019
7.02.2019
25.02.2019
21.02.2019
18.02.2019