Uğur Gürses
Ekonomi ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın “reform programı” açıklaması beklenirken, birkaç politika adımı ile temennilerden oluşan bir çerçeve ortaya çıktı.
İtiraf baştan geldi: Bugün reform programı yok size mealinde.
Bakan Albayrak konuşmasının başında sunumda “Yeni Ekonomi Programı’nda ortaya koyduğumuz hedeflere ulaşmak için sadece 2019 yılında hayata geçirmeyi taahhüt ettiğimiz, düzenleme ve adımları sizlerle paylaşacağız” vurgusu yaparak, “2020 yılında ise önümüzdeki yıl gerçekleştirmeyi planladığımız reformlarımızı sizlerle paylaşacağız” diyerek, “bugün reform yok, 2020’de duyacaksınız” ertelemesini ilan etmiş oldu.
Albayrak “Burada şunu net bir şekilde ortaya koymak isterim ki, bu adımları hayata geçirecek iradeye ve zamana sahibiz” dese de bugün temeli atılamayan reformun birkaç yıl sonra seçim arifesinde yapılması olanaksız.
Daha önce de vurguladığım gibi, metropol seçimlerini kaybeden ve ittifak ortağı ile birlikte sayıldığı için oy kaybını da kısmen örtebilen bir iktidarın reform yapma şansı ve yeteneği olmaz. Kaldı ki hukukun üstünlüğünün altını boşaltan, keyfi bir yönetim altında yapılacak bir reform da çalışmaz.
Seçim sonrasında ekonomi politikasında sorunların çözümüne dönük yeni bir çerçeve bekleyenler ne yazık ki hayal kırıklığına uğradılar. En başta da ekonomik kriz içinde bankacılık sektörüne batık olarak yansıyan kredilerin büyümesi geliyordu.
Bakan Albayrak, “Gerçekleştirdiğimiz mali bünye analizi sonucunda BDDK da NPL olarak adlandırılan bu kredilerin oranının en yüksek yüzde 6 seviyesine ulaşabileceğini ortaya koymuştu” diyerek Ankara’nın sorunları çözmek bir tarafa, hala yokmuş gibi göstermeye çalıştığını tescil ediyordu. Kaldı ki her zaman iyimser büyüme tahmini yapan IMF’nin bile yüzde 2.5 küçüleceğini tahmin ettiği bir ekonomide batık kredilerin çığ gibi yükseleceği de çok açık.
Bankacılık sistemini güçlendirmek için atılan adımların başında, kamu bankalarına Hazine tarafından ihraç edilecek 28 milyar TL’lik tahvilin sermaye olarak konulması geliyor. İçinde tek sayı olan adım da bu. Ama ne için? Soru şu; 2018’de kamu bankalarının ihraç ettiği 11 milyar TL’lik tahviller İşsizlik Sigortası’na el altından satılarak oradan karşılığında alınan Hazine tahvilleri ile sermaye artırımı yapılmıştı, şimdi de gündeme gelen ilave 28 milyar TL’lik sermayelendirme ihtiyacı neden ortaya çıktı?
Ayrıca, sermaye olarak verilecek 28 milyar TL’lik tahvil iç borç stokuna yazılacağı gibi, nihai olarak Merkez Bankası’nda repo yapılarak parasallaştırılmış da olacak. Bir program dahilinde yapılmayan ve karşılığında dış kaynak olmayan bir adım bu.
Hani “eski hamam eski tas” denilse yeridir; Bakan Albayrak’ın açıkladığı çerçevede yapısal sorunları hedefleyen değil, bütüncül olarak tek bir hedef var; ne yapsak da kredi pompalamaya devam etsek? Kamu bankaların 28 milyar TL’lik sermaye konması da, bireysel emeklilik ve kıdem tazminatı gibi alanlarda fon oluşturma çabalarının da ardında olan bu.
Bakan Albayrak, “konkordato ve kredi yapılandırma meselesini, çok daha iyi, herkesin çıkarına olan yeni bir yasal çerçeve ile ele alacağız” derken, bunun nasıl yapılacağını henüz bilmediğini ima ediyor.
Bir başka adım da enerji ve inşaat gibi batık kredi oranın çok yüksek olduğu sektörlerdeki batık kredilerin alınıp, “borç-hisse takası ile dışarı çıkarılarak ve bankaların bilançoların temizlenmesi” planı. Bunun için de içinde kamunun olmadığı bir “Enerji Girişim Sermaye Fonu ve Gayrimenkul Fonu” kurulması planlanmış. Bunu kim alır? Sorusuna yanıt konuşmada var: “Bu yeni finansal model ile sorunlu varlıkların ayrılıp, bankaların, yerli ve yabancı yatırımcıların iştirak edeceği fonlarla yönetilmesini sağlayacağız”. Tam bir “darı ambarı rüyası”.
Yine finansal reform adı altında Bakan Albayrak’ın açıkladığı adımlardan biri de “emeklilik sisteminin reforme edilmesi” imiş; tamamlayıcı emeklilik sistemi ile.
Albayrak “Vatandaşlarımızın kazançlarına göre kesinti oranlarının belirleneceği zorunlu bir bireysel emeklilik sistemini yani tamamlayıcı emeklilik sistemini yeniden ele alacağız” derken, gönüllülüğe dayanan bireysel emeklilik sisteminin de altını boşaltıverdi. Yurttaşın tasarruflarının “etrafında dönen” bir kamu yüzü yeniden hortladı.
Muhtemelen Ankara’nın rüyası şu: Ne kaldıysa olabildiğince fonlara el atalım, olur da yaşadığımız kredi çöküntüsüne belki bir faydası olur.
Hiçbir ayrıntı ya da plan yok ortada; sadece temenni. Bakan Albayrak’ın 2020’de hayata geçeceğini ilan ettiği Kıdem Tazminatı Reformu gibi.
Sigortacılık Denetleme ve Düzenleme Kurumu kurulacağı da ilan edildi. Sanki bağımsız kurumlar kalmış, işlevsel biçimde çalışıyor gibi.
Ayrıca, bankacılık sektöründe toplam 100 milyon TL ve üzeri riski olan şirketlerin, mali yılın kapanmasının ardından 120 gün içerisinde bankalarına bağımsız denetimden geçmiş finansal tablolarını ve borç ödeme kapasitesi, likidite riski, kur riski ve karlılık gibi unsurları da içeren bir mali denetim raporu sunmak zorunda olacakları, aksi halde sektörden ek kredi alamayacaklarını ilan etti Bakan Albayrak.
Bu da bir reform değil. Zaten kredi büyüklükleri itibariyle serbest piyasa kuralları çalışıyor. Bankalar istemese de şirketlerin eğer ilave kredi ihtiyaçları varsa bunu yapıyor.
Bakan Albayrak’ın enflasyon ve bütçe disiplini hakkında söyledikleri ise gerçeklerle uyumlu değil. Enflasyonda market zincirlerine, perakendecilere, üreticiler telefon açarak enflasyon düşüşü sağlamaya çalışan ekonomi yönetiminin başında olan Albayrak, konuşmasına ekonomi politikalarındaki prensipleri arasında “serbest piyasa ilkeleri ile uyumluluk” sözünü görünce ciddiye alınabilir mi?
Ya da Merkez Bankası karının peşinen öne çekilerek Hazine’ye aktarılmasıyla bütçe görünümünün “pembeleştirilmesine” karşılık son 10 yılın en kötü program tanımlı bütçe açığının ortaya çıkmasına mı “bütçe disiplini” denilecek?
Kusura bakmasın kimse ama bu açıklananlar bir reform planı değil.
Bir icraat planı denilse bile içi boş ve “nasıl?” sorusuna yanıt vermiyor.
Başa dönelim; hukukun üstünlüğünü kaybetmişseniz reform olmaz. Seçim kaybetmiş, bunu bile olgunlukla karşılayacak bir demokratik çıtası olmayan siyasi iradenin reform yapması olanaklı değil.
Uğur Gürses
Yazarlar
-
İbrahim KirasBakü ve Erivan başardı, Türkiye kazandı 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİYargıda yine mi temizlik başlamış? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞŞimşek, ÖTV, cari açık ve gümrük birliği 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm süreci komisyonuna dair 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazBöyle mahkemenin hükmüne adalet denir mi? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUŞakülünden çıkmış bir ülke: Türkiye 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTürkiye terörsüz olacak, bölünmeyecek.. Amenna.. Ya Suriye’den gelecek tehdit? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Karamsarlık yaymak’ 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÜzgünüm, kimse Türkiye’yi bölmek istemiyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
15.12.2022
18.07.2022
18.02.2022
13.02.2022
29.01.2022
24.01.2022
17.01.2022
10.01.2022
4.01.2022
2.01.2022