Ümit Fırat
“Irak’ın Toprak Bütünlüğü”
Her nedense Jorge Luis Borges'in 1930'larda yazdığı ‘Alçaklığın Evrensel Tarihi’ kitabındaki alçaklar arasına bile girmemiş, ismi Gertrude Bell olan ve arkeoloji meraklısı bir İngiliz casus kadın vardır. O’na alçak demek bile iltifat sayılır aslında. Biz Kürtler Sykes-Picot falan derken bu iğrenç yaratığın ismini fazla telaffuz etmeyiz. Ancak Kürt topraklarının parçalanmasının, devletinden de öte, asıl ve en büyük mimarı olarak hatırda tutulması gereken bir aktörün bu yaratık olduğunu da unutmamamız gerekir.
Bu casus kadın, İngiltere’nin yüksek emperyal çıkarları ve güya bölgede tesis edilmeye çalıştıkları dengeleri de gözeterek kendi kafasına göre bir Ortadoğu haritası çizdi. Bu haritada, tarihi, coğrafi ve sosyolojik özellikleri bakımından birbirleriyle yaşamaları pek de kolay olmayacak özelliklere sahip Kürtleri, Sünni ve Şii Arapları, Türkmenleri ve Müslüman olmayan bazı kavimleri uydurduğu Irak adındaki bir devletin sınırları içerisinde topladı. İşte o düşkün kadının çizdiği haritadaki Irak devleti, ancak Bağdat’ta hükümet eden bir takım zorbalar ve müttefikleri sayesinde100 sene ayakta kalabildi ve nihayet kaçınılmaz olan parçalanma sürecine girdi. Ne var ki, bu kez de bu devletin sınırları, adeta bir mukaddes vasiyet veya tanrı buyruğu gibi ifade edilmekte: “Irak’ın Toprak Bütünlüğünün korunması” olarak karşımıza çıkan bu devletin sınırları, batılı devletler için On Birinci Emir, Müslüman TC için İslam’ın Altıncı Şartı gibi telakki edilerek,kutsal bir emanet olarak sahiplenilir oldu.
Geçtiğimiz yıl Mayıs ayında Ahmet Davutoğlu’nun istifa ettirilmesi sonucu Başbakanlık görevine getirtilen Binali Yıldırım’ın ilk açıklamalarından biri de, “Hükümetlerinin Türkiye’nin dostlarını artırmak ve düşmanlarını azaltmak” gibi birhedefleri olduğu yönündeydi. Öncelikle de son düşmanlar hanesinde gözüken Rusya ve İsrail ile bozuk, hatta gergin giden ilişkilerin yeniden normalleşmesi hedeflendi. Tamamen kilitlenmiş olan ilişkiler, pek dostça olmasa da hiç değilse kısmen tesis edilmeye başlandı.
Ne var ki, dünya Rusya ve İsrail’den ibaret değildi. Bir taraftan Rusya ve İsrail’le ilişkileri yeniden normal bir raya oturtayım derken, öte yandan da her geçen gün düşman sayısı, -daha doğrusu Türkiye’nin düşman ilan ettiği ülke sayısı-artarak sürmeye devam etmekte. Neredeyse dost saydığı ülke sayısını da sıfırlamak üzere görülen o ki, süratle o noktaya gidilmekte.
Bu ülkenin devlet reisi, tatil -bayram - yağmur - soğuk - sıcak demeksizin hemen her gün defalarca ve ısrarla ekranlara çıkıp, büyük bir kibirle ‘Eyy!’ Diye başlayarak dünyada azarlayıp, haddini bildirmediği bir devlet yöneticisi ve siyasetçi bırakmamışsa, sonuçta başka ne beklenebilir ki? Bu sonucu tespit için elbette bir milletlerarası hukuk uzmanı ve diplomasi uzmanı olmak da gerekmiyor.
Gerçek manada kala kala Kürdistan Bölgesi Yönetimi adında bir dostu kalmıştı; O da, milletlerarası hukuk açısından henüz bir devlet statüsünde sayılmasa da, tarihi, sosyolojik ve coğrafi bir arka plana vetemele dayalı bir dostluk sürdürülebilirdi. Keza bugün Türkiye’nin Kürt nüfusu da oradaki Kürt nüfusunun dört katına tekabül ediyordu ve henüz devlet sayılmayan o bölge,100 sene öncesinde, yani emperyalist devletlerin memurlarınca bölgenin yeni sınırları tespit edilmeden önce de, Türkiye’nin sınırları içerisinde yer alıyordu.
İşte böylesi bir yakın ve dostane ilişkiye son vermek veya düşmanca bir noktaya sürüklemesini başarabilmek için, çok özel meziyetlere sahip olmak sahip olmak gerekirdi. Bunu da, ancak düşman üretmekte uzman sayılabilecek yeteneklere sahip politikacılara sahip Türkiye Cumhuriyeti yöneticileri başarabilirlerdi. Nitekim bu uzmanlar şu anda elbirliği ile bunu başarma yolundalar ve oldukça mesafe de kaydetmiş durumdalar.
Kendi iradeleri dışında, hatta iradelerine rağmen, emperyalist zorbalarca, Türkiye Cumhuriyetiyle sınır komşusu olan bir devletin sınırları içerisinde yaşamaya mahkûm edilmiş Kürtler kendi gelecekleri hakkında bir karar oluşturmak üzere bir referandum düzenleyerek sandık başına gidip oy kullandılar. Ama demek ki, resmen bağlı oldukları Bağdat’taki hükümetten ziyade, o dostça ilişkiler içerisinde ilişkide oldukları Türkiye’nin rızasını almak gerekiyormuş. Aksi halde hiçbir zaman kendi iradelerinin bir hükmü yokmuş.
Gerek Bağdat Hükümeti, gerekse de Ankara, Tahran, PKK ve Goran Hareketi’nin bütün gayretine rağmen yüzde 72 katılım ve yüzde 93 ‘Evet’ sonucu değil de, yüzde 50’nin altında bir katılım ve yine yüzde ellinin altında bir ‘Evet’ denseydi acaba nasıl karşılanırdı? Yüzde yüz eminim ki, Ankara’da büyük bir memnuniyet yatacaktı ve Türk medyasında Kürtlerin ne kadar akıllı hareket ettiklerine dair manşetler atılacak, övgüler dizilecekti. Referandumu düzenleyen ‘hainler’ lanetlenecek ve muhtemelen de haklarında TMK kapsamında yakalama fezlekesi falan bile düzenlenecekti.
Bir devletin, kendi yönetimi altında yaşayan nüfusunun en az dörtte birine sahip bir topluma karşı gösterdiği böylesi bir husumetin ve düşmanlığın başka bir örneği var mı, bilemiyorum. Ama şahsen o topluma mensup bir insan olarak böylesi bir devletin vatandaşı olmanın ne kadar ezici ve kahredici olduğunu da ifade etmek istiyorum.
***
Not:
Kürdistan siyasi tarihinde oldukça etkili ve önemli bir şahsiyet olan, değerli büyüğümüz Celal Talabani de geçtiğimiz hafta hayata veda ederek aramızdan ayrıldı. Mam Celal, Kürtler için yeri kolay kolay doldurulamayacak, yokluğuna kolayca alışamayacağımız önemli ve büyük bir kayıptı. Kürt milletine ve tüm insanlığa baş sağlığı diliyorum.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.02.2019
26.12.2018
18.12.2018
15.12.2018
29.11.2018
20.11.2018
14.11.2018
6.01.2018
30.10.2018
23.10.2018