Ümit Fırat
12 Eylül hukukuna göre 5 senede bir yapılması belirlenen genel seçim tarihleri her defasında erkene alındıktan sora 2007’de yapılan Anayasa değişikliğiyle 4 seneye indirilmesine rağmen, 2015 ve 2018’de erkene alındı ve yine de 4 yıl kuralına uyulmadı. Oysa aynı hukukun koyduğu mahalli seçimlerin süresi hiç değiştirilemedi ve Mart 1984’den bu yana tam 35 yıldır her 5 yılda bir, hiç şaşmadan ve tartışmasız olarak tam vaktinde gerçekleştirildi. Gerçi Turgut Özal 1988’de bu kuralı bozup seçimleri erkene almak istedi ama Anayasa Mahkemesi buna izin vermedi.
Son 40-50 yılda gerek hızlı nüfus artışı nedeniyle, gerekse köylü nüfusun büyük orandaki göçleri sonucu büyüyen kentlerdeki yerel yönetimlerin önemleri ve seçimleri de giderek daha fazla önemsenmeye ve daha fazla ilgi görmeye başladı. Genel seçimler kadar ülkenin kaderini belirleyici olmasa da yine de toplumun günlük hayatının düzenlenmesinde etkileri her geçen gün artan birer kurum haline geldiler. Özellikle büyükşehir statüsüne sahip ve nüfusça kalabalık kentlerin belediyeleri, bütçeleri, görev alanları, yetki ve inisiyatifleri de arttırılınca, büyük bir toplum kesimi açısından oldukça önemsenen siyasi yapılar haline dönüştüler.
Ne var ki bu kurumların toplum nezdinde sahiplenilmeleri, yerel faaliyet alanları, yetkileri ve itibarlarının hızla artması, merkezi yönetimde bazı rahatsızlıklara da yol açtı. Her ne kadar TC Anayasası’nda ve TBMM duvarlarında “Hâkimiyet kayıtsız şartsız milletindir” yazıyor olsa da Türkiye’de her şey merkezi devlet otoritesinin yönetimde mutlak hâkimiyeti gözetilerek inşa edilmişti. Dolaysıyla mahalli idarelerde başlayan kötü yönetim ve yolsuzlukları bir tarafa, yok kendi kendini yönetebilmesiymiş, yok AB kriterleriymiş gibi demokratik gelişmeler, merkezi otoritede tahammül edilmesi zor birtakım tehdit algılarına sıkıntılara neden oldu.
2014 mahalli seçimlerinde Kürt illerinden BDP (daha sonra bir kısmı DBP’li, bir kısmı da HDP oldular) adayı olarak seçimleri kazanan başta Diyarbekir, Van ve Mardin gibi 3’ü büyükşehir statüsünde olmak üzere bütün il ve ilçe belediye başkanları görevden alınarak, yerlerine İçişleri Bakanlığı tarafından kayyumlar tayin edildi.
Keza 2014 seçimlerinde AK Parti’den seçimlere katılıp kazanmış olan başta İstanbul, Ankara, Bursa, Samsun, Ordu, Balıkesir gibi büyükşehir belediye başkanlarının yanı sıra bazı il ve ilçe belediye başkanları da liderlerinin arzusu veya baskısıyla görevlerinden istifa ettirildiler. Tabii haklarında adli ve cezai bir işlem başlatılmasa da merkezi otoritenin müdahalesiyle görevi bırakmak zorunda bırakıldılar.
Reisicumhur Tayyip Erdoğan, 7 Ekim 2018’de Kızılcahamam’da yaptığı bir konuşmada HDP’li adayları kastederek, "Bu seçimlerde, teröre bulaşmış olanlar sandıktan çıkarsa, anında gereğini yapıp, kayyum tayinleriyle yolumuza devam edeceğiz"tehdidinde bulundu.
Bu açıklamayla birlikte, önümüzdeki mahalli seçimlerde görevden alınarak yerlerine kayyum atanan belediyelere aynı politik anlayışa mensup kişilerin seçilmeleri halinde tekrar azledileceklerini ve yerlerine yine kayyumlar atanacağını öğrenmiş olduk. Böylece 2017 referandumuyla inşa edilmekte olan yeni sistemin artık böyle işleyeceğini de öğrenmiş olduk. Belediye başkanları ve mahalli yöneticilerin politik birer aktör olmaları ve temsili pozisyonlarının herhangi bir önemi kalmamış olacak; fiilen ve esas itibariyle devletçe kendilerine verilmiş görevleri yerine getirmekle yükümlü birer memur olmaları sağlanmış olacak.
Aslına bakılırsa, Türkiye’nin tek adam rejiminde bütün müesseseler Reisicumhur’un kontrol ve denetimi altına girmiş oldu. Zaten bir süredir fiilen de yaşayıp şahit olduğumuz gibi, başta güvenlik ve dış politika olmak üzere, Türkiye’nin ve Ortadoğu’nun bütün sosyal, ekonomik, mali, politik meseleleri zaten Reisicumhur’un iradeleriyle çözüme kavuşturuluyor.
Böylesi bir durumda kimsenin toplum önüne çıkıp çöpleri toplamak, suları akıtmak, ulaşım, çevre ve trafik problemlerini çözmek gibi vaatlerde bulunarak belediye hizmetine talip olmasına da fazla gerek kalmamış oluyor. Ama buna rağmen önümüzdeki mahalli seçimlere geçmiştekilere nazaran çok daha fazla önem veriliyor.
Belediyelerin pek de siyasi öneminin kalmadığı bir döneme geçilmiş olduğunu düşünmeme ve genel seçimlerin üzerinden henüz 7 ay bile geçmemiş olmasına rağmen, adayların aylarca önce tespit edilmeye başladıklarını ve bütün bu gayretlere rağmen sonuçta neyin değişeceğini de merakla bekliyorum.
Eğer gaye AK Parti’nin oy yüzdesinin düşmesi için bir çaba ise, bu çabadan bir sonuç çıkabileceğini pek tahmin etmiyorum. AK Parti’nin oyları 2009 mahalli seçimlerinde de 2007’deki yüzde 47 oranından 39’a düşmüştü ama 2011 genel seçimlerinde bu kez yüzde 50’ye çıkmıştı. Kaldı ki arada bir HDP ile görüşmediklerini söylemeye ihtiyaç duyan CHP-İYİ Parti ittifakının da muhalefet olarak AK Parti karşıtı olmalarının ötesinde, topluma “Erdoğan ve AKP gitsin!” demelerinin ötesinde ne gibi vaatlerde bulunduklarını henüz anlayabilmiş değilim.
Öte yandan Diyarbekir’de bazı Kürt partileri ile seçim ittifakı pazarlıkları neredeyse sonuçlanmak üzereyken, CHP-İYİ Parti ittifakının vebadan kaçar gibi uzak durduğu HDP’nin bir bahaneyle istifa edip güya ikna edilerek görevine devam etme özverisinde bulunan sözcüsü Ayhan Bilgen’in 5 Ocak günü Evrensel gazetesine yaptığı açıklamaları ise doğrusu hiç anlayabilmiş değilim. Bay Bilgen, bir yandan AK Parti Ankara Belediye Başkanı adayı için, “Kayseri'deki bütün dosyalarda iş dünyasının tanınan isimleri, kendilerine Özhaseki’nin aracılık ettiğini, Pensilvanya ziyaretlerini organize ettiğini açık açık anlatıyor” diyerek hakkında suç duyurunda bulunurken, bir yandan da TBMM Başkanı Binali Yıldırım’ın İstanbul adaylığı hakkında birkaç kere okuyup pek bir şey anlayamadığım bir komplodan bahsetmiş. İttifak meselesinde de yine bazı tuhaf ve pek anlayamadığım şeyler söylemiş:
“Eğer muhalefet bloğu bir bütün olarak güçlü dayanışma içinde hareket edecekse -CHP ve İyi Parti bunun kısmi anlaşmalarını yapıyorlar- orada bütün seçmeni kucaklayacak bir süreci işletmeniz gerekir. Birçok şehirde kıl payı ya kazanılacak ya da kaybedilecek. Bu nedenle ‘Ben bu seçmen kitlesini görmezden gelirim, onlar mecbur zaten verirler’ -HDP seçmeni için söylüyorum- diyorsanız, yerel seçimlerde iki ittifak şeklinde bir denklem kuruluyorsa HDP seçmeninden oy almanın gereklerini gözetmeniz gerekir.”
Özellikle Kürt partilerinin Türkiye’nin içinde bulunduğu bu günkü siyasi şartlarda belediye seçimlerinden ne beklediklerini de sormadan edemiyorum. Yasal olarak süresi gelmiş seçimlere yasal vazifelerini yerine getirip katılmaları bence yeterliydi ama bu işi abartılı bir şekilde pazarlık konusu yaparak fazla ciddiye almalarının gerekçelerini de sormadan edemiyorum.
Gerçekten mahalli seçimler esas itibariyle demokrasinin belli başlı unsurlarından biridir ama tabii ki ortada bir demokrasi yoksa bunun bir manası olduğunu da söyleyemeyiz. Öte yandan parti organları ve seçmen tercihlerinin hiçbir şekilde dikkate alınmadan, sadece liderin direktifleriyle bir tür atamayla aday gösterilenlerin, seçilseler bile ne ölçüde demokratik seçimlerle iş başına geldikleri de ayrıca tartışma konusudur.
Aslında şu günlerde yaşanmakta olan ekonomik sıkıntılara ve kötü hava şartlarına rağmen gösterilen zahmete, fedakârlığa ve enerji kaybına değecek bir seçim olmayacak. Şahsen bu belediye seçimlerinde oy verebileceğim ne bir aday, ne de bir siyasi parti var. Üstelik baraj altında kalıp oylarının rakip partiye yazılması gibi tuhaf bir durum da yok. Bu açıdan bakıldığından da kullanacağım oyun ne demokrasiye bir katkısı olacağını, ne de vicdanımın sesine uygun olacağını düşünüyorum.
İyi haftalar diliyorum.
*kurdistan24.net/tr’de yayımlanan yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Yazılar K24 Medya’nın kurumsal bakışıyla örtüşmeyebilir. Yazıların tüm hukuki sorumluluğu yazarlarına aittir.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.02.2019
26.12.2018
18.12.2018
15.12.2018
29.11.2018
20.11.2018
14.11.2018
6.01.2018
30.10.2018
23.10.2018