Ümit Fırat
Geçen haftaki yazım üzerine bana ulaşan bazı eleştiri ve soruları da dikkate alarak aynı konuya devam etmek istedim.
1982 yılında polisteki tahkikat ve sorgu işlemlerim tamamlanarak askeri savcılığa gönderilmek üzere bekletildiğim son birkaç günümü, tek başıma kapatıldığım bir askeri gözetim yerinde geçirmemi uygun bulmuşlardı. 2 ay boyunca hiç basılı kâğıt görememiştim. Orada bir soba bacasına, gazete sayfalarının tıkılmış olduğu görmüştüm. Heyecanla çıkarıp baktığımda ise, 5-6 ay öncesine ait eski gazetelerin sadece ilan-reklam sayfaları olduklarını ve boşuna ümitlendiğimi anlayıp kederlenmiştim. Oysa Stefan Zweig’ın Satranç isimli eserindeki kahramanı, hücreye kapatıldığında gördüğü cama yapışık gazete sayfasında hiç değilse Ağustos 1914’teki buğday fiyatlarının yükselişiyle ilgili bir haber bulmuştu.
Neticede 68 gün sonra götürüldüğüm mahkemece tutuklanarak askeri cezaevine kapatıldıktan sonra koğuşumdaki ilk tanışma ve hoşbeşin bitmesiyle, okuyacak bir şeyler aramaya koyulmuştum. Koğuşta orta yerde duran çok az sayıda birkaç kitap vardı ve Anatole France’ın 1912’de yazdığı ünlü “Tanrılar Susamışlardı” kitabı dışında dikkatimi çeken kitap olmamıştı. Tahminimce biraz da ismindeki ilk çağrımın etkisiyle kitap pek ilgi çekmemiş gibiydi. Koğuştaki yeni arkadaşlarım epey bir zaman kitapçılık yaptığımı öğrendikleri için kitap hakkında verdiğim bilgileri dikkate aldılar ve sonraki günlerde de sırayla okumuşlardı.
Fransız gazeteci Mallet du Pan’ın 1793 yılında kaleme aldığı, “Fransız Devriminin doğası ve sürecini uzatan nedenler” başlıklı çalışmasındaki, ünlü “Satürn gibi, devrim kendi çocuklarını yiyor…" ifadesini kullanmıştı. (Satürn, Roma mitolojinde kendi yerine geçeceklerinden duyduğu korku nedeniyle bütün çocuklarını doğar doğmaz yiyen tanrı.)Fransız İhtilali sonrasındaki kanlı hesaplaşmaları anlatan kitabın isminin de bu sözden etkilenilerek verilmiş olduğu akla geliyordu.
Bu söz, Robespierre’in yakın arkadaşlarından ve Fransız Devrimin en etkili önderlerinden Danton’un Nisan 1794’te giyotinle öldürülmesinden sonra yaygın olarak kullanılmaya başlanmış. Neredeyse 200 yılı aşkın bir zamandan beridir de adeta devrimlerin kaçınılmaz birer kaderiymiş gibi ifade edilmektedir. Nerede bir devrim gerçekleşmiş ve birileri iktidara el koyup otoriter bir yapı kurmuşlarsa, tanrılar da susamışlıklarını oralarda gidermişlerdi. Artık gerçekleşen istisnasız bütün devrimlerin ardından bir Jakobenizm dönemi gelmiş ve bütün devrimler kendi evlatlarını yemişlerdir.
David Priestland, “KIZIL BAYRAK - Bir Komünizm Tarihi” (2017) kitabında Robespierre için, ‘Destek tabanı giderek azaldı, Devrimi kitle desteği olmadan sürdürme çabasıyla, geleceğin komünist rejimlerinde yansımaları olacak yöntemlere yöneldi. “Karşıdevrimci” olmakla suçlananların cezalandırılması, propaganda ya da Jakoben dilinde “Terör” ve erdemin ön plana çıkarılması…’ tespitinde bulunduktan sonra şu sözlerine yer verir:
“Halk hükümetinin temeli, barışta erdemse, devrimde hem erdem hem terördür. Terörün olmadığı yerde erdem felakettir; erdemin olmadığı yerde terör güçsüzdür… Terör tetikte duran, sert ve yumuşama bilmez adaletten başka bir şey değildir. Demek ki terör erdemden kaynaklanır ve demokrasinin ülkenin en acil ihtiyaçlarının uygulanmasının sonucudur.”
Bu inanç ve politikayla devrimi yaşatmaya kalkan Robespierre, ‘Büyük Terör’ döneminde çıkarılan özel bir kanunla “halk düşmanı” ismi verilen bir suç kategorisi yarattı. Mart 1794 ile 10 Haziran 1794 arasındaki kısa sürede Paris’te 1251 kişi giyotinle idam edildi. 10 Haziran’da çıkarılan ‘Büyük Tedhiş Kanunu’ sonrasında ise Devrim Mahkemeleri kararlarıyla 27 Temmuz 1794 tarihine kadarki çok daha kısa sürede ise 1376 kişi idam edildi.
Tarihçi Albert Soboul ise 1989 FRANSIZ İNKILABI TARİHİ (1969) kitabında bu rakamların dışında Fransa’nın Paris dışındaki birçok büyük şehrinde bazıları mahkeme bile edilmeden 35-40 bin kişinin daha öldürüldüğü bilgisini aktarır.
Netice olarak Robespierre 9 Thermidor (27 Temmuz 1794) günü alaşağı edildi ve kendisi de bir gün sonra mahkeme bile edilmeden 71 arkadaşıyla birlikte giyotinle idam edildi. Ardından Thermidor, 1. ve 2. Direktuvar dönemleri ve nihayet 18 Brumaire (9 Kasım 1799) Darbesi ile Napolyon Bonaparte sahnedeki yerini aldı. Bu arada 1789 İhtilali’nin önde gelen bütün liderlerinin bu evrelerde birbirlerini giyotine göndererek aşağı yukarı tümünün hayatının da sona erdiğini belirtelim.
Burada okuyucuya Fransız İhtilali tarihini aktarmak elbette benim haddim değil. Kaldı ki bu konularda uzmanlarınca yazılmış ve kolayca ulaşılabilecek binlerce sayfalık bilgiler de mevcut. Ancak bazı detaylara yer vermeden devrimlerin başlarına musallat olan bu “malum ve makûs talihlerini” anlatmak da olmazdı.
Karl Marx, “Jakobenler ciddi hatalar yapmıştı, fakat Jakoben dönemi hala tüm devrimci çağların deniz feneri, geleceğe giden yolu gösteren bir ışıktı” değerlendirmesinde bulunurken 20. yüzyılda ortaya çıkan devrimlerin hemen tümünün adeta değişmez kaderleri olan Jakobenizm dönemlerini pek öngörememiş ve kesinlikle yanılmıştı. David Priestland ise aynı kitabında, “Jakobenizm, bazı açılardan modern komünizm dramasının giriş sahnesidir” diyor.
Ama bence komünizm karşıtı olduğu halde Cumhuriyet ilan ederek iktidara gelmesini bir devrim olarak ifade eden Mustafa Kemal Atatürk’ün, Takriri Sükûn Kanunu’yla İstiklal Mahkemeleri’ni devreye sokarak Şeyh Said Ayaklanması ve İzmir Suikastı Vakası sonrasındaki infaz ve sürgünler gerçekleştirmiş olduğunu dikkate alındığında, elbette Fransız İhtilali’nden etkilenmemiş olduğu söylenebilir.
Nasyonal Sosyalist Partisi’nin iktidara gelişini Nazi Devrimi olarak açıklayan Hitler iktidara geldikten hemen süre sonra SS ve Gestapo’yu kurdu. Statükonun temini için Nazilerin iktidara gelmesindeki en önemli role sahip olan ve Nazilerin vurucu milis gücü olarak Kahverengi Gömlekliler olarak şöhret yapan, kısaca SA da denilen Sturmabteilung teşkilatından kurtulmanın gerekliliğine karar verdi. 30 Haziran-2 Temmuz 1934 tarihlerinde gerçekleştirilen “Uzun bıçaklar gecesi” operasyonu sonucunda başta kurucuları ve şefleri Ernst Röhm olmak üzere, SA’ların önde gelen belli başlı 400 kadar yöneticisi öldürüldüler. Buna da bir anlamda kendi çocuklarını yemek denilebilir.
Öte yandan 1917 Rus İhtilali de bu kaderden kaçamamıştı. Leon Troçki 1 Ekim 1933’te yayınladığı Sovyet Devletinin Sınıf Karakteri broşüründe, “… Bürokratik laçkalık Stalin’in kişisel plebisiter rejimi ile tamamlandığı ölçüde Sovyet Bonapartizminden bahsedilebilir. Fakat iki Bonaparte’ın Bonapartizmleri de ve onların şimdiki zavallı takipçileri de bir burjuva rejimi içinden geliştiler ve gelişmekteler; Sovyet bürokrasisinin Bonapartizmi ise Sovyet rejiminin üstünde yükselmektedir” der. 1936 yılında yazdığı İhanete Uğrayan Devrim (Köz Yayınları, İstanbul, 1980) adlı ünlü kitabında ise, Bürokrasinin Bolşevik Partisi’ni fethederek bir Sovyet Termidoru oluşturduğundan söz ederek, “Sovyet Devleti’nin, totaliter-bürokratik bir nitelik kazanmış olduğu…” tespitinde bulunur.
Tabii Fransız devrimi sonrasındaki her dönemde farklı yönetimler işbaşına gelmiş ve tasfiye ettikleri önceki yöneticileri giyotine göndermişlerdi. Ama Sovyetler Birliği’ndeki çeşitli evrelerde aktif rol almış bazı aktörlerin sahneden çekilmesi ve hayatlarının sona ermesinin yanı sıra farklı bir şey daha yaşandı. Bu evrelerin hepsini Stalin yönetti, 1953’te eceliyle ölünceye kadar hep başrolde kaldı ve kendi pozisyonunu kimseye kaptırmayarak daima yerini korudu. Geçen haftaki Kirov’un Öldürülmesi başlıklı yazımda Sovyetler Birliği’nde sürdürülen idam ve tasfiyelere değindiğim için burada tekrar detaylara girmeyeceğim.
Rus İhtilalini takip eden ve başta Mao Zedong önderliğindeki Çin devrimi olmak üzere Küba, Vietnam, Kamboçya gibi ülkelerde de aynı kaderin yaşanmasının önüne geçmek ve bir daha tekrarlanmaması için hiçbir çaba gösterilmedi. Hatta iktidar gücünü ellerinde tutanlar, kimi zaman senaryolar üreterek adeta bu “kaderin” tekrarlarını bile sahneye koydular.
Son olarak AK Parti’nin başlangıçtaki reformist kadrolarının tamamen tasfiye edilerek etkisiz hale getirilmeleri, yerlerini statükocu ve parti önderinin hiçbir fikrine itiraz etmeyen, sorgulaman ve siyasetçiden çok birer parti memuru karakterinde olan insanların almış olmaları ve yeni müttefikler edinerek hâlâ inşası sürdürülmekte olan Tayyip Erdoğan önderliğindeki 2. Cumhuriyet’in de benzer bir kaderi paylaşmakta olduğunu ifade edebiliriz. Ama tabii yukarıdaki örneklerden farklı olarak henüz ölümle biten bir tasfiye yaşanmadığını da özellikle belirtmeliyiz.
İyi haftalar diliyorum.
*kurdistan24.net/tr’de yayımlanan yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Yazılar K24 Medya’nın kurumsal bakışıyla örtüşmeyebilir. Yazıların tüm hukuki sorumluluğu yazarlarına aittir.
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
















































































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.02.2019
26.12.2018
18.12.2018
15.12.2018
29.11.2018
20.11.2018
14.11.2018
6.01.2018
30.10.2018
23.10.2018