Umut ÖZKIRIMLI
Bundan önceki iki yazımda, AKP-cemaat savaşından hareketle kariyerlerini Başbakan’ın siyasi geleceğine endekslemiş görünen “konjonktürel demokratlara” toplam 31 (yazıyla otuz bir!) soru yönelttim. Tahmin edilebileceği gibi, ipe sapa gelmez komplo teorileri ve ucundan zehir damlayan kalemleri dışında hiçbir silahları olmayan bu “demokratlardan” doyurucu tek bir yanıt bile gelmedi. Tersine Machiavelli’yi mezarında ters döndürecek bir pragmatizmle“evet, işimize gelince destekledik, şimdi desteklemiyoruz” diye yazmaya devam ettiler, ediyorlar. Ne de olsa omurgasızlığın, pişkinliğin hesabını soran yok!
Konjonktürel demokratların sıkıştıklarında sığındıkları son kale ise nedense kendi tekellerinde gördükleri barış süreci. İddia şu: Yolsuzluk operasyonlarının ya da onların deyimiyle “17 Aralık darbe girişiminin” asıl hedefi çözüm süreci. Bu anlamda operasyonlar savaşın devamını isteyen odakların öncülük ettiğiGezi “kalkışmasının” devamı.Bu noktada söz konusu tezin Kürt hareketi içindeki bazı kesimlerce de desteklendiğini vurgulamadan geçmeyelim. BDP milletvekili Nursel Aydoğan’ın 18 Aralık’ta TBMM’de yaptığı konuşma bunun en güzel örneği: “…bu operasyonların arkasında da çözüm sürecini sabote etmek vardır. Evet, net söylüyorum: Hükûmetin gücünü azaltmak istiyorlar, Hükûmeti farklı şeylerle muhatap hâline getirip çözüm sürecinde daha dik durmasını, daha çözüm sürecinin arkasında durmasını engellemeye çalışıyorlar …bütün bunları çok iyi anlıyoruz.”
Bu iddia iki varsayıma dayanıyor:
1. AKP iktidarı, Kürt sorununu çözmek isteyen ve çözebilecek tek siyasi aktör.
2. Cemaat (“yargı-emniyet cuntası”, “paralel devlet”, vs.) Kürt sorununu çözmek istemiyor; ya da en azından müzakere yoluyla çözmek istemiyor.
Birinci varsayım son derece sorunlu. AKP’nin çözüm sürecini başlatarak bugüne kadar hiçbir hükümetin atmaya cesaret edemediği adımları – hangi nedenle olursa olsun – attığı doğru. Öte yandan sürecin son birkaç yıldır ciddi biçimde teklediği, bir yandan sembolik adımlar atılırken hükümetin niyetinden kuşku duyulmasına yol açacak birçok gelişmenin de yaşandığı ortada. Evet, ateşkes sürüyor, ama bunda aslan payı iktidara değil, özellikle Gezi olaylarıyla başlayan süreçte son derece sabırlı ve sağduyulu bir duruş sergileyen Kürt tarafına ait. Bu çerçevede geçtiğimiz aylarda açıklanan, Kürt tarafında da ciddi bir hayalkırıklığına yol açan demokratikleşme paketinin bir kırılma noktası olduğunusöylemek yanlış olmaz. Basit bir nedenle: Bugün artık iktidarın “istese” Kürtler tarafından uzunca bir süredir dile getirilen bazı talepleri yerine getirebilecek güce sahip olduğunu biliyoruz.
Üçörnekle yetinelim:
1. Yolsuzluk soruşturmalarının ucu Başbakanın ailesine kadar uzanıncabir gecede birçok hukukçunun anayasaya aykırı olduğunu iddia ettiği bir yönetmelik değişikliğini yapabilen bir hükümet neden bunca zaman KCK tutuklularının serbest kalmasını sağlayacak bir müdahalede bulunmaz?
2. Bir haftada yüzlerce polisi ve yargı mensubunu görevden alabilen, deyim yerindeyse emniyet ve yargıyı hallaç pamuğu gibi atabilen bir iktidar nasıl olur da Roboski, Lice ve Gewer katliamlarının sorumlularını bulamaz?
3. En önemlisi, bu kadar güçlü bir hükümet neden barış sürecinin geleceğini koruma altına alacak, süreci olası provokasyonlara karşı koruyacak yasal düzenlemeleri yapmaz?
İktidar çevreleri uzunca bir süre bu sorulara “biz aslında barış istiyoruz ama cemaat bırakmıyor” yanıtını vererek kamuoyunu ve Kürtleri oyaladı. Bu bağlamdaikinci varsayımın büyük ölçüde doğru olması, yani cemaatin (ya da cemaatin bir kanadının) retorik olarak barışı savunur gözükse de süreci baltalayacak girişimlerde bulunmasıiktidarın işini kolaylaştırdı. AKP, sıkıştıkça cemaati işaret ederek hem zaman kazandı, hem olumsuz gelişmelerin sorumluluğunu üstlenmekten kaçtı, hem de Kürt tarafını masada tuttu.Kürtlerin, Oslo müzakerelerinin kayıtlarını basına sızdıran, sürecin mimarı Hakan Fidan’ı tutuklamaya çalışan, medyadaki tetikçileri aracılığıyla “Türkiye bölünecek” korkusunu körükleyen bir güç karşısında, güvenseler de güvenmeseler de, iktidardan yana tavır almalarında şaşılacak bir şey yok.
Bu son nokta, Gezi olayları sırasında sıkça tekrarlanan bir görüşün yanlışlığını göstermek için özellikle vurgulanmalı. Kürtlerin AKP ile ipleri tamamen koparmaması, kendilerine bir şey vadeden başka bir siyasi aktör olmadığı düşünüldüğünde, son derece normal ve meşru. Cemaat, biraz önce belirttiğim gibi, sürece karşı. CHP ise içindeki ulusalcı kanat yüzünden paralize olmuş durumda. Partinin Dersimli başkanı, Dersim katliamına katliam bile diyemezken, partinin önde gelen isimleri Başbakan bir konuşmasında (o da K. Irak’a referansla) Kürdistan kelimesini kullandı diye soru önergesi vermekle meşgul. Böyle bir ortamda Kürtlerin masadan kalkmasıen başta kendi çıkarlarına aykırı.
Asıl sorulması gereken soru şu: Kürtler daha ne kadar sabredecek?AKP’nin arkasına saklandığı “cemaat barış istemiyor” varsayımının, doğru bile olsa, bugünkü konjonktürde bir önemi yok. Hükümetin “işine geldiğinde” neler yapabildiğini artık biliyoruz. Dolayısıyla iktidarın kamuoyunu ya da Kürtleri daha fazla oyalaması mümkün değil. Nitekim BDP eşbaşkanı Selahattin Demirtaş’ın Nursel Aydoğan’ın konuşmasıyla aynı güne denk gelen “süreci cemaat bozuyor, hükümet mağdurdur yaklaşımını kabul etmiyoruz”şeklindeki sözleri bu görüşü doğruluyor. Yani AKP’nin artık barışı“rehin tutmak” gibi bir lüksü yok!Erdoğan, somut adımlar atmak, barışı ne kadar istediğini göstermek zorunda.
Son söz de barış karşıtıçevrelere gelsin. T24 sayfalarında da birçok kez ifade ettiğim gibi,barış süreci geri çevrilebilir bir süreç değil. Siyasi ibre hangi yöne kayarsa kaysın, AKP-cemaat kavgasından kim galip çıkarsa çıksın müzakereler bir şekilde devam edecek, çünkücemaat destekli bir ulusalcı koalisyonun bile – bugünkü konjonktürde – kazanamayacağı kanlı bir iç savaşı göze almadan “güvenlikçi” politikalara dönme seçeneği yok. Daha önce söylemiştik, yine söyleyelim. Kürtler tarih sahnesine çıktı ve oradan haklarına kavuşmadan inmeyecekler.
http://t24.com.tr/yazi/akp-cemaat-ve-barisi-rehin-tutmak/8214
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
16.03.2020
25.02.2020
10.02.2020
16.12.2019
5.01.2019
19.10.2019
12.10.2019
6.08.2019
2.07.2019
24.03.2020