Umut ÖZKIRIMLI
Ünlü İtalyan yazar ve düşünür Umberto Eco, 1995 yılında The New York Review of Books’da yayımlanan “Ur-Fascism” başlıklı makalesinde kişisel tarihi ve deneyimlerine dayalı bir faşizm analizi yapar.
Eco’ya göre İkinci Dünya Savaşı’ndan önce Avrupa’da örneklerini gördüğümüz faşist-totaliter rejimlerin başka tarihsel koşullar altında başka yerlerde aynı şekilde ortaya çıkmalarını beklemek gerçekçi değildir. Başka bir deyişle, Hitler Almanyası ya da Mussolini İtalyası belirli bir dönemin ürünüdür ve rengini içinde türediği siyasi-kültürel ortamdan alır – tıpkı bir bukalemun gibi.
Bu, faşizmin tekrarlanmayacağı anlamına gelmez, çünkü faşist rejimlerin altında “bir düşünme ve hissetme şekli, bir dizi kültürel alışkanlık, karanlık dürtüler ve tanımlanması zor eğilimler” yatar. Faşizm teriminin dilbilimdeki anlamıyla bir “kapsamlayış” (bir kavramı daha dar veya daha geniş anlamda başka bir kavramla ifade etme usulü, Türk ordusu yerine Mehmetçik denmesi gibi. İngilizcesi “synecdoche”) niteliği kazanmasının nedeni de budur. Faşizm farklı siyasi ve felsefi düşüncelerin birleşiminden oluşan bir kolaj, Eco’nun terimiyle “çelişkiler yumağı bir arı kovanıdır”. Faşizm bir oyunsa, bu oyunu oynamanın bin bir biçimi vardır ama kurallar değişse de oyunun adı değişmez.
Eco bu makalesinde faşizmi faşizm yapan özellikleri de sayar. Bunlar sırasıyla gelenek kültü, modernizmin reddi, eylem için eylem yapma eğilimi (eylemi düşünceden önemli görme), analitik düşünce karşıtlığı, farklılığa tahammülsüzlük, kişisel ya da toplumsal mutsuzluklardan, hayalkırıklıklarından beslenme, milleti yüceltme, düşmanları aşağılama, hayatı sürekli bir mücadeleden ibaret görme, zayıf olanı küçük gören bir elitizm, kahraman kültü, maçoluğun yüceltilmesi, seçici bir popülizm (bireyleri ortak iradeye tabi kılan bir bakış açısı) ve gerçekleri çarpıtan, basit ve simgesel bir dil kullanımı (Orwell’den esinle “newspeak”).
Umberto Eco’nun kısaca özetlemeye çalıştığım makalesini temel alarak soralım. 2020 yılı dünyasında faşist-totaliter rejimler var mıdır? Eğer faşizmi paramiliter örgütler, korporatist bir siyasi-ekonomik düzen, yayılmacı, hatta soykırımcı bir dış politika gibi özelliklere sahip Hitler Almanyası ya da Mussolini İtalyası’na indirgeyecek olursak elbette yoktur. Totaliterliğe en yakın örnekler olarak aklımıza gelebilecek İran, Suudi Arabistan, Kuzey Kore, Çin ve Rusya gibi ülkeler birçok yönden 1930’lar faşizminden ayrılırlar.
Peki, faşizmi belirli bir döneme özgü katı bir siyasi yapı, bir rejim türü olarak değil de Eco’nun tanımladığı gibi bir düşünce biçimi olarak kabul edersek? Faşizm sadece karizmatik liderleri, iktidarı elinde bulunduran siyasi elitleri etkisi altına alan bir dünya görüşü müdür? Ya o liderleri destekleyenler? Sıradan bireyler ya da kitleler? Onların desteği olmadan faşist liderlerin iktidarı ele geçirmesi ya da iktidarda kalması mümkün müdür? Sadece paramiliter yapılara dayanan bir rejim ayakta kalabilir mi?
Bu soruların cevaplarını çoğumuz biliyoruz. Ama halk dediğimiz kitle siyasetin kutsalı olduğu için açık cevap vermekten kaçınıyoruz. Demokrasiden daha iyi bir yönetim biçimi olmadığı, varsa da bunu henüz keşfetmediğimiz için susuyoruz. Elitist damgası yemekten korktuğumuz için sesimizi çıkarmıyoruz. Oysa halk sadece sıradan bireylerden, “sessiz çoğunluktan” oluşmuyor, elitleri de içeriyor. Yani popülizm-elitizm ikiliği yapay bir ikilik. Popülistlerin anti-elitizm üzerinden siyasi rant üretmesini, elitlerin de tüm suçu kitlelere yükleyerek siyasi sorumluluk üstlenmekten kaçınmasına yarayan bir siyasi rant üretme aracı.
Somutlaştıralım. Yüzlerce kişinin can verdiği, binlercesinin evsiz kaldığı Elazığ depreminden sonra HDP Genel Merkezi – diğer tüm partiler gibi – bir başsağlığı mesajı yayınladı. Mesajın içeriğinde garip bir şey yoktu: “Elazığ’da yaşanan ve pek çok ilde hissedilen 6.8 büyüklüğündeki depremden dolayı bütün halkımıza büyük geçmiş olsun diliyoruz. Yetkilileri derhal harekete geçmeye ve gerekli tedbirleri almaya çağırıyoruz. Halkımıza acil dayanışma çağrısı yapıyor ve heyetlerimizi oluşturuyoruz.”
Bu mesaja Twitter’da verilen ilk yanıt şu oldu:
“Gelecek yardım senden gelecekse ölelim daha iyi.”
Bu yanıtı başkaları takip etti (imla bozukluklarına dokunmuyorum):
“Devlet gereken tedbiri alır sen kafanı yorma. Kızarız küseriz ama devletin varlığını böyle zamanda hissederiz biz. Boş yapmayın.”
“Gerekli çabalarınız için yorulmayın. Türkiye size mi kaldı.”
“Ülkemizde sizi görmektense depreme razı oluruz.”
“Ne tedbiri alıyosun acaba milleti toplayıp dağa mı kaçırıcan şerefsiz?”
“Kanlı elleriniz ile sadece kirli bedenlerinize dokunun.”
“Sizden hiç geberen olmadı mı?”
“Ülkücüler diyarı Elazığlı kardeşlerimizin sizin taziyenize de yardımına da ihtiyacı yok köpekler.”
“Oturun oturduğunuz yerde. Ya da oturmayın terk edin ülkeyi kendi başımızın çaresine bakarız biz.”
“Her depremzedeye karşılık bir PKK’lı intihar etse bu MSB bütçesine katkı, dolayısıyla da depremzedelere gerçek bir desteğe dönüşür. Hadi barış (!) güvercini! Kafana bir mermi sık, cehenneme git ve depremzedelere gerçek bir katkıda bulun.” (Bu twit’leri atanların çoğunun anonim hesap olmadığını belirtelim.)
Bu cevapları Umberto Eco’nun sıraladığı faşist “düşünme ve hissetme şekli”nin 14 özelliği üzerinden düşünelim. Farklılığa tahammülsüzlük, devleti ve milleti yüceltme, düşman olarak algıladığı ötekini aşağılama, hatta insandan saymama (“köpekler”), ötekinin “memleketi terk etmesini” ya da yok olmasını (“gebermesini”) dileme, kendini (ve “ötekini içermeyen” milleti) her tür melanetle basa çıkabilecek bir kahraman olarak görme (“kendi başımızın çaresine bakarız biz”) ve elbette koyu bir maçoluk (“Ülkücüler diyarı”).
Bu şekilde düşünen ve hisseden bireyleri faşist olarak tanımlamayacaksak ne şekilde tanımlayacağız? Irkçı, ayrımcı? Irkçılık ve ayrımcılık faşizmi faşizm yapan temel özellikler değil mi? Bu bireylerin destekleyeceği siyasi hareket, parti, lider klasik, dar anlamıyla da faşist olmaz mı? Daha da ileri gidelim. Türkiye’de adı konmamış da olsa paramiliter örgütlenmeler yok mu? Son bekçi alımlarını nasıl değerlendirmeliyiz örneğin? Sözlük tanımıyla korporatist bir ekonomik düzen yok, evet. Ama bürokrasiden yargıya, medyadan iş dünyasına hemen her alan tek bir ideolojinin ve liderin emrine tabi değil mi?
Ve daha da önemlisi. Faşizm sadece “cahil”, “eğitimsiz”, yoksul kitlelere mi özgü? Peki, yine Elazığ depreminden sonra atılan şu twite ne dersiniz? “Elazığ Tr’nin en bağnaz, en cahil, en paranoyak, cinsel saplantılı, maddi ve manevi tecavüz kültürü gelişkin kentidir. Gasp edilmiş emlak üzerine kuruludur, inkâr edilmiş kimliklerden örülü bir hapishanedir. İdolü Mehmet Ağar’dır. Çocuklara yazık tabii, onlar suçsuz.”
Sosyal medyayı düzenli takip etmiyorsanız bu twiti atanın özellikle liberal-sol camianın entelektüel birikimi nedeniyle el üzerinde tuttuğu, benzer skandallarını “delidir ama bizdendir” diye geçiştirdiği biri olduğunu not edelim. Ve lafı daha fazla uzatmadan bitirelim.
Faşizm sadece 1930’lara özgü bir rejim tipi değil, aynı zamanda bu tür rejimlerin altyapısını oluşturan bir “düşünce ve hissetme biçimi”. Elit ya da entelektüel olmak faşist olmaya, faşizan düşünce biçimini yeniden üretmeye engel değil.
Ve faşizm bugün de en az eskisi kadar canlı ve güçlü.
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları


































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
16.03.2020
25.02.2020
10.02.2020
16.12.2019
5.01.2019
19.10.2019
12.10.2019
6.08.2019
2.07.2019
24.03.2020