Vahap COŞKUN
AKP, Meclis’teki HSYK önerisini dondurdu. Bunun iki sebebinin olduğunu düşüyorum: İlki, AKP’nin ne iç, ne de dış kamuoyunu HSYK’nın yeni yapılanması konusunda ikna edebilmesidir. İçte Cumhurbaşkanı düzenlemeden duyduğu rahatsızlığı birkaç kez dile getirdi. Muhalefet topyekûn bir karşı duruş sergiledi. AKP grubu bile tam anlamıyla tatmin olmadı, orada da ehven-i şer bir hava vardı. Dışta ise AB, endişelerini ve eleştirilerini hükümete en üst düzeyden iletti. AKP, HSYK düzenlemesine olağan dışı bir durumun varlığı gerekçesiyle haklılık kazandırmaya çalıştı ama bu argümanı içte ve dışta kimse satın almadı. Bunun AKP’nin geri adım atmasında kayda değer bir etkisi oldu.
İkincisi ve bence daha önemlisi, AKP’nin aslında yapmak istediklerinin büyük bir kısmını yasal düzenlemeye gerek kalmadan elde etmesidir. Şöyle ki: HSYK üç daire halinde çalışır ve görevleri göz önünde bulundurulduğunda en önemli daire 1. Daire’dir. Zira 1. Daire, hâkim ve savcılarla ilgili olarak atama, nakletme, geçici yetki verme, kadro dağıtma, vb. birçok yetkiye sahiptir. Bu dairede güç sahibi olmak, HSYK’daki işleyişin önemli bir bölümünü belirleyebilmek anlamına gelir.
Bekir Bozdağ’ın Adalet Bakanı olmasından sonra HSYK’da önemli bir değişiklik oldu. Genel Kurul kararıyla 1. Daire’nin iki üyesi değiştirildi ve dairedeki ibre hükümetin lehine döndü. Böylelikle hükümet, hâkim ve savcılarının görev yerini değiştirebilecek bir güce erişti. Akabinde kritik yerlere nokta atışı yaptı ve 96 kişilik bir kararnameyi 1. Daire’den çıkarttı. Dolayısıyla hükümet açısından HSYK değişikliğini zorunlu kılan acil durum ortadan kalktı.
Varılan bu sonuç -şimdilik- herkesi memnun etmişe benziyor. Hükümet kanadında kendisine yönelik tehlikeyi bertaraf etmenin mutluluğu yaşanıyor. Muhalefet ve AB kanadında ise AKP’nin yasal düzenlemeyi dondurmasından duyulan sevinç göze çarpıyor. Ama bu tablo ülkenin bir yargı sorunu olduğu gerçeğinin üzerini örtmüyor. Türkiye’de yargı çok önemli bir sorun alanı ve HSYK da bunun bir parçası. Dolayısıyla genelde yargı ve özelde de HSYK üzerine tartışmayı sürdürmekte fayda var. Bu vesileyle HSYK’ya ilişkin bazı görüşlerimi paylaşmak istiyorum:
Hâkim ve savcıların “birliği”
Türkiye’de “hâkim” ve “savcı” neredeyse “bir/aynı” olarak görülür. Aynı mekânda çalışır, aynı lojmanda oturur, aynı sosyal ortamlara takılır, mahkeme salonunda aynı masanın etrafında toplanırlar. Oysa biri “karar” verir, diğeri ise “iddia” eder. İki farklı makamın bu denli birleşmesi/aynılaşması sağlıklı bir hâl değil. Çünkü hâkim ve savcılar bir tür“blok” olduklarında, yargılamanın üçüncü ayağı olan savunma -yani avukatlar- ikincil bir konuma düşer. Teorik olarak savcı ile avukatın, hâkim karşısında eşdeğer olması gerekir. Ama gerçeğin böyle işlemediğini biliriz. Hâkim ve savcılar çoğu kez avukatlara karşı kendilerini bir işbirliği içerisinde görür ve öyle hareket ederler.
Hukuka zarar veren bu durumu değiştirmek için öncelikle, hâkim ve savcılar, hem fiziki ve hem de kurumsal bağlılık bakımından birbirinden ayrılmalı. Hâkimler ve savcılar farklı görevleri ifa ederler; gereksinimleri ve çalışma biçimleri birbirinden farklıdır. Bu nedenle hâkim ve savcıları tek bir kurula bağlamaktan vazgeçilmeli; hâkimler için ayrı, savcılar için ayrı bir kurul kurulmalı. Aslında bu konuda parlamentoda genel bir uzlaşmanın da olduğu söylenebilir. CHP ve MHP’nin anayasa taslaklarında hâkimler ve savcılar için iki ayrı kurul öngörülmüştü. AKP’nin taslağında ise tek bir kurul önerilmekle birlikte bu kurulda hâkim ve savcıların işlerinin ayrı dairelerde (“Hâkimler Dairesi” ve “Savcılar Dairesi)” görülmesi önerisi getirilmişti.
Çoğulculuk
İkincisi, bu kurulların üyeleri farklı kaynaklardan temin edilmeli. 2010’da yapılan anayasa değişikliğinde bu yolda önemli bir mesafe alındı. Yargıtay’dan, Danıştay’dan, adli ve idari yargı mensuplarından, Türkiye Adalet Akademisi’nden, akademisyenlerden ve avukatlardan seçilen üyelerle Kurul’un kaynakları çeşitlendirildi. Burada yapılması gereken seçim sistemini değiştirmektir. Geniş bir temsile dayanan, adil ve çoğulcu bir yapının oluşturulması için, kurullara üye seçiminde her bir üyenin sadece bir adaya oy vermesi esası getirilmeli. Böylelikle kurullara üye gönderecek kaynaklardan belli bir eğilimin temsilcilerinin blok halinde kurullara girmeleri ve hâkimiyet kurmalarının önüne geçilebilir.
Üçüncüsü, Türkiye’de yargı kurullarında yürütmeden kişilerin yer almasına genellikle karşı çıkılır ve bunun yargı bağımsızlığına aykırı olduğu belirtilir. Oysa yargı kurullarının yaptığı faaliyetlerin yürütmeyi de ilgilendiren boyutları vardır ve bu sebeple yürütme organından üyelerinin bu kurullarda yer alması normaldir.
Buradaki önemli sorunlardan biri, kurul başkanlığını kimin yürüteceğidir. Bu konuda yeknesak bir uygulama bulunmuyor. Yargı kurulunun başkanlığını İtalya’da Devlet Başkanı, İspanya’da Yargıtay Başkanı ve Portekiz’de Yüksek Temyiz Mahkemesi Başkanı yapıyor. İsveç’te başkan hükümet tarafından atanıyor, Hollanda vePolonya’da ise kurul üyeleri tarafından seçiliyor.
Son HSYK tartışmaları üzerine yaptığı öneride Türkiye Barolar Birliği (TBB), Adalet Bakanı’nın ve Müsteşarı’nın HSYK’daki varlığına son veriyor ve HSYK’yı ikiye ayırıyor. TBB, 17 üyeli Yargıçlar Yüksek Kurulu’na Yargıtay Başkanı’nın, 11 üyeli Savcılar Yüksek Kurulu’na ise Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nın başkanlık etmesini öneriyor. TBB’nin HSYK’nın ikiye ayrılması ve kurul üyelerinin bir kereye mahsus olarak seçilmesi önerisine katılıyorum. Ama bana göre, Adalet Bakanı’nın hâkimler kurulunda, Müsteşar’ın da savcılar kurulundaki varlığı devam edebilir. Fakat Bakan ve Müsteşar kurullara başkanlık yapmamalı. Kurulların başkanları, kurul üyelerince seçimle belirlenmeli.
Demokratik meşruiyet
Dördüncüsü, bu kurullar karma bir yapıda olmalı. Venedik Komisyonu (2007 ve 2010) ve Avrupa Hâkimleri Danışma Konseyi (2007) raporlarında, yargı kurullarına ilişkin tek bir model olmadığı vurgulanıyor ve karma bir model tavsiye ediliyor. Buna göre, yargı kurullarının üyelerinin önemli bir kısmı yargı mensuplarınca, diğer üyeleri ise parlamento tarafından seçilmelidir.
Avrupa ülkelerinde yargı kurullarının teşekkülünde, hem yasamanın hem de yürütmenin mühim rolleri var. Mesela İspanya’da yargı kurulunda görev yapacak olanlar Kongre ve Senato’nun aday gösterdikleri arasından Kral tarafından seçilir. Kral, Kongre ve Senato’nun gösterdiği adaylardan 12 hâkim ile sekiz avukat ve hukukçu üyeyi seçer.İtalya’da kurulun 16 üyesi meslektaşlarınca seçilen hâkim ve savcılardan oluşurken, sekiz üyesini ise parlamento belirler. Polonya’da parlamentonun seçtiği dört parlamento üyesi ve Senato’nun seçtiği iki senatör yargı kurulunda yer alır. Portekiz’deparlamento, yargı kuruluna dokuz üye seçer. Hollanda’da Adalet Bakanı’nın gösterdiği adaylar arasından üç hâkim üye ile iktisat, işletme, vb. mezunu iki yönetici üye Kral tarafından seçilir. İsveç’te ise 11 üyeli kurulun tüm üyeleri ve başkanı hükümet tarafından atanır.
Türkiye’de yargı kurullarının sadece yargı mensuplarından oluşmaması, bu kurullara yürütme ve yasamadan gelen kişilerin de katılması iki bakımdan çok önemli: Biri, salt yargı mensuplarını içeren bir kurul, meslek taassubunun oluşmasına, derinleşmesine ve yargının toplumla olan bağların kopmasına neden olabilir. Yargıda kendi menfaatine iş görme ve kendini koruma gibi eğilimlerin güçlenmesine yol açabilir. İkincisi, Türkiye’de yargı millet adına hüküm tesis eder ama yargının millet ile hiçbir bağlantısı bulunmaz. Bu da yargı açısından bir demokratik meşruiyet sorunu doğurur. Bu sorunun giderilmesi için, yargı mensuplarını atayan kurulların parlamento iradesiyle ilişkilendirilmesi gerekir. 2010 yılında yapılan değişikliklerin en önemli eksiği, yasama organına HSYK’ya üye seçme yetkisinin tanınmamasıydı. HSYK yeniden düzenlenirken bu eksiklik mutlaka giderilmeli ve yargı kurulları üyelerinin üçte birinin parlamentoca seçilmesi sağlanmalı.
HSYK’yı abartmayalım
Bir hususu ekleyip bitireyim. Yargı tartışmasında HSYK’nın önemli bir yer kapladığı şüphe götürmez. İyi düzenlenmiş bir HSYK’nın yargının bağımsızlığına ve tarafsızlığına hizmet edeceği de doğru. Bununla birlikte yine de HSYK, fazlaca abartılmamalı, ona gereğinden çok önem atfedilmemeli. Nihayetinde HSYK bir idari kuruldur ve ondan beklenen yargı mensuplarının çalışma koşullarını ve şartlarını, çalışma disiplini ve denetimini düzenli ve adil bir şekilde yerine getirmesidir. HSYK “ilahi bir kurul”değildir, ona yargının bağımsızlığını ve tarafsızlığını sağlayabilecek tek yapı muamelesi çekilmemeli. Zira yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı, yargı kurullarının nasıl teşekkül ettiğinden ziyade, o ülkede cari yargı geleneğine ve yargı mensuplarının zihniyetine bağlıdır. Bu ise, HSYK’nın ötesinde ciddi, köklü ve bütüncül bir yargı reformunu gerekli kılar.
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Menzile doğru bir adım daha
28.10.2025 - Mesele CHP Değil!
8.09.2025 - Yıkıcı korku değil kurucu cesaret
3.09.2025 - Hepimize Yetecek Evrensel Bir Utanç
27.08.2025 - Suriye’de dahil olunacak bir ordu var mı?
23.08.2025 - İnsan Bazen Kendi Tavsiyesine Uymalı
19.08.2025 - Niyet Hayır, Akıbet Hayır
14.08.2025 - Kalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın!
5.08.2025 - “Siz de Çekoslovakyalılaştıramadıklarımızdan mısınız?”
29.07.2025 - Çözüm Sürecinin Hukuki Mutfağı
22.07.2025
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları























































































































Hassan Kurdoglu
ben ben ben dakkka dakka dukka, ocalan gibi bir manuplatorun kurdlerin basina musallat olmasi belkide sizin gibi ben ben ben demekten baska bir halt yiyemeyen atalet timsali "liderlerden" dolayi, ben ben ben bu yasta bir admin yapacagi sey mi yahu, bu kadar kendini ogmek! ayip