Vahap COŞKUN
Diyarbakır’da seçimi büyük bir sürprizle karşıladık. Tamam, “Mart kapıdan baktırır, kazma kürek yaktırır” sözünü bilmiyor değildik ama Mart sonu Nisan başında Diyarbakır’a kar yağması biraz fazla gibiydi. Kış aylarında bile nadir rastlanır cinsten bir hava vardı. Sert bir rüzgâr, güçlü bir yağmur, ara sıra bastıran ve göz açtırmayan bir kar…
Mesleki deformasyon bu olsa gerek; lapa lapa yağan karı gördüğümde aklıma ilk gelen seçime katılım oranları oldu. Hafif bir endişe uyandı içimde. Acaba kötü hava koşulları seçime katılımı düşürür müydü? Vatandaşlar karda-soğukta oy kullanmak yerine sıcak evlerinde oturmayı tercih eder miydi?
Evden çıktım, sandığa vardım ve endişeye mahal bir durumun olmadığını -mutlulukla- gördüm. Henüz erken bir vakit sayılırdı ama sandık görevlisinden bu sandıktaki seçmenlerin yarısının daha şimdiden oylarını kullandıklarını öğrendim. Seçime çok büyük bir teveccüh vardı. Vatandaşlar soğuğa, kara, yağmura aldırmadan sabahın erken saatlerinden itibaren sandıklara akın etmişlerdi. Genç-yaşlı, kadın-erkek, sağlıklı-hasta, başı örtülü-başı açık, zengin-fakir, vb. herkes sandıkların önündeydiler.
Oy verdiğim okulda tam bir demokrasi şöleni vardı. Giyimleri kuşamları, ekonomik durumları, meslekleri, siyasi görüşleri birbirinden farklı birçok kesim aynı avlunun içinde biraraya gelmişti. Ama kimsenin bir diğerini rahatsız edecek bir tavrı yoktu. Herkes sabır ve hoşgörüyle önündekini bekliyor, sıra kendisine geldiğinde oyunu veriyor, vatandaşlık vazifesini yerine getirmenin mutluluğuyla okuldan ayrılıyordu.
Renkli görüntüler de eksik değildi elbette. Kimileri yanlarında çocuklarını getirmişlerdi. Küçük çocuklar meraklı gözlerle sağa sola bakıyor ve ne yapıldığını anlamaya çalışıyorlardı. Biraz daha büyük olanlar ise ebeveynlerinin parti tercihlerini ve bunun nedenini öğrenmeye çalışıyorlardı. Onlar için uygulamalı bir vatandaşlık dersiydi. Kimileri de hasta ve yaşlı yakınlarına refakat ediyordu. Anlaşılan hasta da olsa, dizi de tutmasa kimse bugün evde durmamış, bu şölenden eksik kalmak istememişti. Gençler onlara yardım ediyor, onlar da büyük bir ciddiyetle işlerini yapıyorlardı.
Siyasallaşmış toplum
Oyumu verdim, eve döndüm, memlekette durum nedir diye haber kanalları arasında gezindim. Üç aşağı beş yukarı her yerde benzer manzaralar vardı. Seçime katılım oranı çok yüksekti. Seçime bu denli sarılmanın anlamı açıktı: İnsanlar iradelerini göstermek ve kaderlerini de kendileri belirlemek istiyorlardı.
Kerameti kendinden menkul bazı yazar-çizerlerin toplumu küçümseyen sözlerine kulak asmayın sakın. Gerçek, onların yazdıklarının ve söylediklerinin tam tersi istikamette ilerliyor. Türkiye’de artık siyasallaşmış bir toplum var. Gerçek, bu. Toplum siyaseti yakından takip ediyor, siyasi mevzularla ilgileniyor, siyasi aktörler hakkında bilgi ediniyor. Hayatını doğrudan ilgilendiren konuları tartışma masasına yatırıyor, siyasilerin tavırlarını değerlendirmeye tabi tutuyor. Toplum siyasi mekanizmaları kullanıyor, taleplerini ve beklentilerini bu mekanizmalar aracılığıyla gündeme taşıyor ve tercihini de siyasetle belirliyor.
Toplumun siyasetle bu denli içli dışlı olmasının bazı sonuçları var. Birincisi, siyasi partilerin popülizme yaslanarak bir başarı elde etme olasılıklarının zayıflamasıdır. Sadece halkın hoşuna gideceği düşünülen sözlerin biraraya getirerek siyasette mesafe kaydetmenin imkânı yoktur artık. 30 Mart’a gidilirken birçok aday “Suyu bedelsiz vereceğiz”, “Toplu ulaşım parasız olacak” vb. vaatlerle seçmenin karşısına çıktı. Ancak seçmen bunlara iltifat etmedi. Çünkü bu vaatlerin nasıl gerçekleştireceğini sorduğunda tatmin edici yanıtlar almadı. Dolayısıyla siyasetçilerin artık insanların boş vaatlere kanmadığını görmesi ve siyasi harekât planını buna göre tanzim etmesi gerekiyor.
Kimlik ve hizmet
İkincisi, Türkiye’de insanların siyasi tercihlerini belirleyen iki önemli faktör var: Kimlik ve hizmet. Seçmenlerin bazısı yalnızca kimliğe, bazısı yalnızca hizmete bakar öyle karar verir. Bazısı için ise hem kimlik hem de hizmet –değişen oranlarda- önem arz eder. Bu itibarla siyasi başarı, seçmenin kimliğine ilişkin taleplerini karşılamaktan ve yaşamını daha da kolaylaştıran hizmetleri sunmaktan geçer. Siyasi partiler bu iki talebi karşıladıkları oranda rakiplerini geride bırakırlar.
AKP deneyimi bu bağlamda son derece mühim. 12 yıllık süre zarfında AKP; üç genel (2002, 2007 ve 2011), üç yerel (2004, 2009 ve 2014) ve iki halk oylamasından istediği neticeleri alarak çıktı. AKP’yi “hâkim parti” haline getiren başarının altında yatan neden, AKP’nin bir yandan kimlikten kaynaklı talepler konusunda hamleler yapması, diğer taraftan ise insanların yaşam kalitesini artıran hizmetler üretmesidir. Yapılan bütün çalışmalar, seçmen tercihinin AKP’ye yönelmesinde, bu partinin bilhassa eğitim, sağlık, ulaşım ve konut alanlarındaki hizmetlerinin belirleyici olduğun gösteriyor.
Üçüncüsü, siyaset gerçek hayatta cereyan eder. Dolayısıyla siyasi partileri gerçek hayata bakmaları, insanlara kulak vermeleri, onların sorunlarıyla hemhal olmaları ve taleplerini göz önünde bulundurarak alternatif siyasetler geliştirmeleri lazım gelir. Elbette günümüzde teknolojinin sunduğu olanaklar dikkatle değerlendirilmelidir. Herkes gibi siyasi aktörler ve partiler de sosyal medyayı etkin bir şekilde kullanmaya çaba sarf etmelidir. Fakat Etyen Mahçupyan’ın bir yazısında isabetle belirttiği gibi “toplum, sosyal medya değildir.” Eğer bir parti, bir bütün olarak sanal ortamı toplumsal gerçekliğin kendisi olarak ele alma yanlışına düşerse, bu takdirde burnunu başarısızlık çukurundan çıkaramaz.
Pozitif mesaj: ‘Hizmete devam’
2014 seçimlerine bu perspektiften bakıldığında AKP ve CHP için şunlar söylenebilir: AKP, popülizme kaymadı. İktidarı süresince yaptıklarının altını çizdi ve halen yapılması gereken çok işin olduğunu belirtti. Bütün mitinglerinde Başbakan, seçim konuşmasını bu minval üzerinden yaptı. Yani hangi şehirde bulunuyorsa önce o şehre bugüne kadar yaptıkları hizmetleri kalem kalem saydı, ardından da bundan sonra neler yapacaklarını sıraladı. Böylelikle Başbakan, seçmene kendilerinin arkasında durmaları halinde bu hizmetlerin artarak devam edeceği yönünde pozitif bir mesaj verdi.
Ayrıca Başbakan -özelikle 17 Aralık’tan sonra- kendisinin kaderi ile kendisine destek veren kitlelerin kaderini özdeşleştiren bir siyasi dil kullandı. Seçmenlerine, hedefin salt kendisi olmadığını, aksine kendisini bugünlere getiren muhafazakâr-mütedeyyin kesimlerin hedef tahtasına oturtulduğunu söyledi. Eğer kendisi kaybederse bu kesimlerin de bugüne kadar elde ettiklerinin de tehlikeye düşeceğini belirtti. Bunun için muazzam bir seçim performansı gösterdi, Türkiye’nin dört bir yanını dolaştı, her ile gitti, sesi kısılıncaya dek derdini anlattı. İnsanlara dokundu ve onları ikna etti.
Buna mukabil CHP üç önemli yanlış yaptı: Birincisi, pozitif bir siyaset yerine negatif bir siyaset yürüttü. Kılıçdaroğlu, sürekli olarak Erdoğan’a neden oy verilmemesi gerektiğini söyleyip durdu. Ancak seçmenin kendisini tercih etmesi için herhangi bir gerekçe gösteremedi. Her ortamda Erdoğan ve AKP’nin “kötü” olduğundan bahsetti, ama kendisinin ve partisinin “iyi”liği konusunda herhangi bir ipucu veremedi. CHP, tüm kampanyasını iktidarın olumsuzluğu üzerine inşa etti ama halkın zihninde ülkeyi AKP’den daha iyi yönetebileceğine dair bir umut da uyandıramadı.
İkincisi, bir bölgesel parti gibi davrandı. 2011 genel seçimlerinde Kılıçdaroğlu, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’ya gelmiş ve “Artık hep yanınızda olacağız, her daim buraya geleceğiz, aramızda yıkılan köprüleri yeniden kuracağız” demişti. Lakin buna uygun bir tavır sergilemedi bu seçimde. Doğu ve Güneydoğu’yu ihmal etti, Diyarbakır gibi önemli merkezlerde miting bile düzenlemedi. CHP’nin parti teşkilatlarının da hiçbir siyasi faaliyeti olmadı ve CHP bu iki bölgede bir tabela partisine dönüştü.
‘Vekâleten muhalefet’
Üçüncüsü ve en vahimi, CHP siyasetini kendisi tayin etmedi, tamamen Gülen Cemaati’nin ürettiği malzemeleri kullandı. AKP ile Cemaat arasındaki mücadelede CHP adeta Cemaat’in vekili gibi davrandı. Muhalefetin asli sahibi Cemaat idi, zira muhalefet için gerekli verileri Cemaat sağlıyordu. Gözü kulağı internete düşecek olan yeni bir “tape”de olan CHP, AKP’ye karşı vekâleten bir muhalefet yürütüyordu. CHP’nin Cemaat’in bir türevi gibi iş görmesi, Cemaat’i kendisi için büyük bir tehdit olarak gören AKP tabanına seslenmesini ve oradan kendisine oy devşirmesini imkânsız kıldı.
İktidarın ve ana muhalefetin bu farklı siyaset tarzları ve söylemleri -doğal olarak- farklı sonuçlar üretti. AKP önemli bir seçim başarısına daha imza atarken, CHP bir kez daha yenilgiyi tattı. CHP’nin bu sonuçlardan çıkarması gereken önemli bir ders var: Toplumun tamamını kucaklamayan ve temel sorunlara değinmeyen bir siyaset izlediği müddetçe CHP’nin iktidar alternatifi olması imkânsızdır. Ne var ki CHP’li yöneticilerin seçim sonuçları üzerine yaptıkları değerlendirmeler, böyle bir dersin alındığına işaret etmiyor.
* 07-04-2014 tarihinde Daily Sabah’ta “The AK Party and CHP reflected in the 2014 elections” başlığıyla yayımlanan yazının Türkçesidir.
Yazarlar
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
3.09.2025
27.08.2025
23.08.2025
19.08.2025
14.08.2025
5.08.2025
29.07.2025
22.07.2025
15.07.2025
11.07.2025