Yasemin ÇONGAR
Bask bölgesinin bağımsızlığı için kırk üç yıldır savaşan ETA son demlerini yaşıyor. Dün bu sütunda, ETA’ya “silah bırak” çağrısı yapan San Sebastian konferansından ve bu noktaya nasıl gelindiğinden söz ettim. Beş yıl önce Zapatero hükümetiyle barış görüşmelerine başlayan örgütün, buna rağmen şiddeti bırakmaması üzerine, “sözün bittiğini” ve yoğun polis operasyonlarıyla ETA’nın nefesinin kesildiğini anlatmaya çalıştım. Bugünkü yazımda, farklı kesimlerin ETA’nın sonuna nasıl baktıklarından söz etmek istiyordum. Bu niyetle, İspanyol gazetelerini okurken El Pais Genel Yayın Yönetmen Yardımcısı Lluis Bassets’in yazısı dikkatimi çekti. “Liberal sol” eğilimli bir yazar olan Bassets’le yazıştım ve kendisinin de iznini aldıktan sonra, sözü, ona bırakmaya karar verdim. Bassets’in dünkü köşesinde yayımlanan “Barış ve Bedelleri” başlıklı makalesini dikkatinize sunuyorum:
“ETA ortadan kalkacak. Bunun böyle olacağı konusunda herkes hemfikir görünüyor. Ve bunun temel nedeni, ETA’nın yenilmiş olması. Komandolarını yeniden üretme temposu, yani endoktrinasyonun, yeni militan kazanımının ve eğitiminin hızı, uzun bir süredir, polisin örgütü dağıtma hızının gerisinde kaldı. Muhtelif polis yetkililerinin ve içişleri bakanlarının marifetiyle oldu bu. Ama ETA’nın yok olmasının tek nedeni bu değil: Bunun, uluslararası düzenden kaynaklı çok güçlü nedenleri var.
Eski ve değersizleşmiş bir devir olan Soğuk Savaş’ın yıllardır geçerli kalıntılarından biri, toplumun geniş bir kesiminin, cinayet yoluyla siyasi eylemi makul görmesiydi. Oysa bugün artık, eskiden böyle düşünenler dahil kimsenin kafası bu konuda karışık değil. Bu fikir yenilgiye uğradı; küreselleşmenin insan haklarının evrenselleşmesine yaptığı çok olumlu katkıya rağmen, diğer bölgelerde nispeten daha az gerilese bile, en azından Avrupa’da mağlup oldu. ETA’nın büyük yenilgisi budur: Örgütün destekleyicileri pratikte görüp anladılar ki, bugün artık Avrupa’da şiddet yoluyla ya da tehdidiyle siyasi avantaj sağlamak mümkün değil.
Demek ki, aynı anda üç yenilgi söz konusu: Örgütün silahlı yapısı askerî açıdan mağlup oldu;kendisini finanse etmek, propagandasını yapmak ve hatta seçimlerde avantaj sağlamak için şiddeti kullanan örgüt siyaseten mağlup oldu; ve örgütün insan hayatını hiçe sayarak, kendi fikirlerini ve kafalarındaki siyasi canavarları, komşularına saygı göstermenin, onlarla birarada yaşamanın üzerinde tutan militanları, destekçileri ve seçmenleri ahlâken mağlup oldular. Örgütün siyasi kanatlarının birbiri ardından, Strasburg’daki Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne kadar varan hukukî mağlubiyetler yaşamasını saymıyorum bile.
Milliyetçiler, ETA’nın yenilgisini önlemek istiyorlar zira bunun milliyetçiliğin de yenilgisi anlamına geleceğini biliyorlar ve haklılar; kendileri açısından böyle bir riskin olduğu açık. Kendisini bir soykırım projesine vakfettiği için günümüzde hâlâ safdışı kalan Alman milliyetçiliği örneğine bakınız. ETA’dan en fazla etkilenen ve zehirlenen kesimin radikal milliyetçilik olduğu aşikâr. Hem bağımsızlık fikirleri açısından böyle bu, ama hem de alçakça yöntemleri tercih etmelerinin önünde hiçbir ahlakî engel yokmuşçasına ve kendilerinin bu saldırılarla hiç ilgisi yokmuşçasına, bu saldırılardan avantaj sağlamaları açısından böyle. Ama bağımsızlıkçı radikalizmin, ETA’nın mağlubiyetinden zarar görmesi şart değil. Aksine, siyasi şiddetin yenilgisi demokratik ve barışçı bağımsızlık mücadelesini meşrulaştırma sonucunu verecektir.
San Sebastian’da dün yapılan iki saatlik barış konferansı ayrıntılı bir analizi hak ediyor. Tabii, gerektiği gibi eleştirilmeyi de. Konferansın hak etmediği şey ise, kendi sözel radikalizminden ziyadesiyle memnun olan İspanyol sağının, ETA’yı, konferansa destek veren Bask sosyalistlerini, itiraz etmeyen Zapatero hükümetini ve konferansın öncülüğünü üstlenen Kofi Annan, Gro Harlem Brutland, Gerry Adams, Berti Ahern ve Piere Joxe’u aynı kefeye koyan karalama ve hakaret bombardımanıdır.
Bu konferansın içi boş bir egzersiz olarak kalması pekâlâ mümkün. Tek işlevi, ETA’nın teslim oluşunu, üzerinde anlaşılmış bir barışın sonucu olarak göstermek olabilir. Bunun böyle olmadığını hepimiz biliyoruz. ‘Abertzale’ler (Baskça ‘yurtsever’ demek, ETA yandaşları kastediliyor) yenilgiyi taşımak ve son dönemeçteki ezilmişliklerini, seçim sonuçlarına da yansıyacak yeni bir başlangıca dönüştürmek istiyorlar. Mahkûmlar için barış ya da başka bir kazanımları olmadığı için barış için barış istemekten, seçimler uğruna barışmaktan memnun görünüyorlar. Eğer bu işi biraz daha allayıp pullarlarsa, ETA’dan fazlasıyla yorulmuş ve bir tür Stockholm Sendromu’ndan mağdur olan seçmenlerden daha fazla destek bile alabilirler.
Konferansın bildirisinde çok olumlu olan ve çarpıtılması imkânsız bir mesaj var: ‘ETA’yı silahlı faaliyetlerine nihaî bir son verdiğini halka açıklamaya çağırıyoruz.’ Bu güçlü ve açık ifadeyi takip eden her şey ise nüanslar âlemine ait ve büyük ölçüde hesaplı bir belirsizlik taşıyor. ETA ile İspanya ve Fransa hükümetleri arasında diyalog çağrısı yapıyor ama bunu ETA’nın talep etmesini istiyor. Söylenen ilk şey şu: Silahları bırakın ve iki hükümetle de görüşmeyi isteyin; uluslararası şahsiyetler, bir kez bu olduktan sonra, hükümetlere, örgütün açıklamasını olumlu karşılayıp görüşmeleri başlatmayı da tavsiye ediyorlar. Bunun nasıl yapılacağı ve ne tür görüşmeler gerçekleştirileceği konusunda ise hiçbir şey söylenmiyor.
Bildirinin üçüncü maddesinde, kurbanlarla katiller arasında ayrım yapılmadığı doğru. Metin ‘bütün kurbanlardan’ söz ediyor ama bunu öyle genel ve saygılı ifadelerle yapıyor ki, bu noktayı bazılarının iddia ettiği gibi bir pürüze dönüştürmek zor. Kurbanların (ETA’nın öldürdüğü siviller kastediliyor) ailelerinin derneklerinden biri, gayet iyi bir iş yaparak, öldürülen 800’den fazla insan hakkında ayrıntılı ve kusursuz bir belge sundu. Kurbanlarla katiller arasında bir simetri kurulması imkânsız ama burada sadece ETA’nın teslim olmasıyla değil, Bask ‘abertzale’sinin (yurtsever solunun) şiddete başvurmadan siyaset yapmayı bilmeyen geniş bir kesiminin topluma yeniden entegre edilmesi niyetiyle de karşı karşıyayız.
Ardından gelen iki madde ise daha da mütereddit. Arabulucular, çatışmaların çözümünde sahip oldukları tecrübeye atıfta bulunuyorlar ve buradan yola çıkarak, süreci ilerletmek, yani ETA’nın nihaî olarak silah bırakmasını sağlamak için bazı inisyatifler önerip uygulayabileceklerini söylüyorlar. Mesela, ‘şiddete başvurmayan aktörlerin ve siyasi temsilcilerin biraraya gelip siyasi meseleleri konuşmasını’ öneriyorlar. Yapabilecekleri katkının bir tür ‘toplumsal danışmanlık’ olacağını söylüyorlar. Ayrıca, bazı arabulucuların, yani kendilerinin, diyaloga yardımcı olmak ve süreci gözlemek için el uzatabileceğini belirtiyorlar.
Tabii, bütün bunlar tartışılabilir. Niye bunları konuşmak için öncelikle ETA’nın ilk maddeyi yerine getirmesini beklemiyoruz? Hepimiz, amacın ETA’nın silahları susturmasını sağlamak olduğunu bildiğimize göre, bizi tartışmaya sürekleyen böyle imalara ve önerilere ne gerek var? Bizim bu incelikli demokratik mantık yürütmelerimizin, şiddetin son bulmasını geciktirmesi ya da engellemesi kötü bir alışveriş olacaktır.
ETA görüntüyü kurtarmak, en azından kendi partidaşlarına ve seçmenlerine karşı bunu yapmak istiyor. Bazıları, ne kadar küçük de olsa ödenecek her bedeli vazgeçilmez bir hazine gibi görseler bile, ETA’nın görüntüyü kurtarması için ödenmesi gereken bedel, eğer böyle bir konferans bildirisiyse, bunun pek bir zararı yok.”
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplumun İnşası İçin Meclis Adım Atmalı: Yasa Çıkarmalı, Komisyon Öcalan’ı Dinle 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
5.12.2013
24.09.2013
27.07.2013
29.05.2013
1.04.2013
8.12.2012
1.12.2012
17.11.2012
10.11.2012
3.11.2012