Yasemin ÇONGAR
Libya’daki isyanı, her şeyden çok kendi akli ve ahlaki sınırlarını ortaya koyan bir vahşetle önlemeye çalışan Albay Kaddafi, ülkenin doğu yarısında egemenliği tamamen yitirdikten sonra, batıdaki bazı önemli kentlerden de çekilerek, paralı askerlerinin sayıca çok, mensup olduğu aşiretin de güçlü olduğu başkent Trablus’a sıkışmış görünüyor. “Birader lider” dün öğleden sonra devlet televizyonundan görüntüsüz olarak yayınlanan konuşmasında, ülkesinin durumundan Usame Bin Ladin’i sorumlu tuttu; Libya Dışişleri Bakan Yardımcısı da, El Kaide’nin Derne’de bir “İslami emirlik” kurduğunu açıkladı. Libya’dan ulaşan bağımsız bilgiler ise, isyanı “radikal İslamcı bir küresel şebekenin işi” diye etiketleme amaçlı bu açıklamalarla pek örtüşmüyor. Kaddafi’yi fiilen başlarından atmış olan Tobruk ve Bingazi’de meskûn Libyalıların uluslararası ajanslara yansıyan konuşmalarından, muhalif hareketin itici gücünün “din” değil, “ayrımcılığa ve baskıya isyan” olduğunu anlıyorsunuz... Kaddafi’nin hiçbir zaman güvenmediği, dolayısıyla da ülke kaynaklarının paylaşımında sürekli negatif ayrımcılığa maruz kalırken, siyasi baskıdan en fazla pay alan doğu aşiretlerinin isyanın öncülüğünü üstlenmesi sürpriz değil. Taraf’ın Dış Haberler Editörü Özgün Özçer’in günümüzün en önemli siyaset teorisyenlerinden Amerikalı profesör Benjamin Barber’la yaptığı söyleşiyi okursanız, Kaddafi ailesini yakından tanıyan Barber’ın, kurulu bir devlet düzenine sahip olmayan Libya’yı, Kaddafi sonrasında, aşiretlerin egemenliğinde bir bocalama döneminin beklediğine işaret ettiğini göreceksiniz.
Libya’da olup biteni New York, Londra, Roma gibi kentlerden izleyen siyasi ve mali stratejistler ise, Kaddafi sonrasının muhtemel belirsizliği kadar, Libya’dan sonra sıranın nereye geleceği üzerinde de duruyorlardı dün... Her iki açıdan da, anahtar kelimenin “petrol” olması dikkat çekiciydi. “Petrol” deyince, tabii, gözler hemen Suudi Arabistan’a çevriliyor.
Libya’daki isyan, uluslararası petrol şirketlerinin bu ülkedeki çalışmalarını aksatınca, petrolün varil fiyatı 2008’den beri ilk kez 108 dolara ulaştı. Tahminler, Libya’daki kaosun sürmesi halinde, varil başına 160 doları görebileceğimiz yönünde.
Suudi Arabistan’ın, işinin ehli Petrol Bakanı Ali İbrahim el Naimi, petrol açığının baş göstermesi halinde, bu açığı kapatmak için gerekeni yapacaklarını söyledi. El Naimi için “işinin ehli” diyorum, zira Suudi Arabistan, onun döneminde, günlük petrol üretim kapasitesini 12 milyon varile kadar çıkardı; fiili üretim ise günde 8,5 milyon varilin altında. Afrika’nın üçüncü büyük üreticisi olan Libya halen günde 1,6 milyon varil petrol pompalıyor. Velhasıl, olası bir aksama durumunda, atıl kapasiteleri, Libya’nın ürettiği petrolün iki katından fazla olan Suudiler, açığı kapatmaya ziyadesiyle muktedirler...
Böyle bakınca, Libya’daki karışıklığın, başta kraliyet ailesi olmak üzere, Suudi Arabistan’ın egemen petrol oligarşisini memnun edeceğini bile düşünebilirsiniz. Ama gerçek tam öyle değil. Tunus’ta Bin Ali’nin, Mısır’da Mübarek’in devrilmesi, ardından Libya’da Kaddafi’nin, Bahreyn’de Kral Hamad bin İsa-el Halife’nin sarsılması, ister istemez, “Sıra Suudi Arabistan’da mı” sorusunu güncel kılıyor.
Suudi Arabistan’ın 82 yaşındaki hükümranı Kral Abdullah’ın, son üç ayını Fas’ta tıbbi tedavi görüp istirahat ederek geçirdikten sonra önceki gün apar topar ülkesine dönmesi, döner dönmez de cömert bir hediye paketi açıklaması boşuna değil. Toplam 37 milyar doları bulan pakette, gençlere on milyar dolarlık evlenme ve iş kurma yardımı, işsizlik maaşına zam, faizsiz eğitim ve konut kredileri, devlete olan borçların kısmen silinmesi gibi sürprizler var. Bu sürprizler, Suudi Arabistan’ı yakından takip edenlere, “Değişim isteyenleri riyalle susturmak mümkün mü” sorusunu sorduruyordu dün ve cevaplar muhtelifti.
Bir yandan, Evet... Tebasının nispi refahı ve bu refahı arttırmaya dönük önlemleri hızla alabilme lüksü, Suudi kraliyet ailesini bir nebze rahatlatıyor. Tabii, başta Amerika olmak üzere Batı’nın, Suudilerin petrol üretimini tehlikeye atacak bir kaosa seyirci kalma lüksü olmayışı da, kraliyet ailesi için bir güvence.
Ama Suudi Arabistan’ın yapısını iyi bilenler için, bu güvencenin bir noktadan sonra pek de sağlam görünmediğini söylemeliyim. Nitekim Suudi kraliyet ailesinin “asi çocuğu,” 1931 doğumlu “Kızıl Prens” lakaplı Prens Talal Bin Abdül Aziz geçen hafta BBC’ye yaptığı açıklamada, “Bu iş riyal dağıtmakla olmaz” diyordu, “Kral Abdullah siyasi katılımı arttırıp insan haklarını koruyacak önlemler olmazsa, protesto eylemleri başlar ve çok daha kötüsü de olabilir.”
İleri yaşına rağmen, asıl hedefinin hala ülkesinde yasak olan bir şeyi gerçekleştirip, siyasi partileşmeyi başlatmak olduğunu söyleyen Prens Talal’ın sözlerini, Suudi Arabistan’ın nüfus yapısı ve Bahreyn’deki durum ışığında da değerlendirmek gerekiyor. Suudi Arabistan’ın toplam nüfusu 27 milyon; bunun Suudi tabiyetindeki kısmı 19 milyon: Vahabi çoğunluğun yanında, Vahabilerden pek hazzetmeyen bir milyondan biraz fazla bir Şii azınlık var. Toplam nüfusun yüzde 35’lik bölümü ise Çin, Hindistan, Pakistan, Vietnam gibi ülkelerden gelen göçmen işçilerden oluşuyor.
Suudi Arabistan’ı iyi bilen bazı gözlemciler, birçok haktan mahrum yaşayan kadınların, göçmen işçilerin ve Şii azınlığın, Vahabi erkeklerin yanında “ikinci sınıf” bir konuma mahkûm olmaktan ziyadesiyle mustarip, memnuniyetsiz ve patlamaya hazır bir kalabalık oluşturduğunu savunuyor. Bahreyn’deki muhalif hareketin, Suudi Arabistan’ı etkilemesi de kaçınılmaz. Nüfusunun yüzde yetmişi Şii olmasına rağmen, 18’inci yüzyıldan beri Sünni azınlığın yönettiği Bahreyn’in başkenti Manama’daki İnci Meydanı’na tam yüz bin protestocu sığmıştı geçen gün. Yüz bin protestocu demek, Bahreyn nüfusunun beşte biri demek... Ve Bahreyn’de bir ayaklanmanın, bu küçük krallığın sadece 26 kilometrelik bir körfez geçidiyle bağlandığı Suudi Arabistan’daki Şiileri de kıpırdaştırması pekâlâ mümkün. Nitekim internet kullanımının Mısır ve Tunus’tan çok daha yaygın olduğu Suudi Arabistan’da, yüzlerce isimsiz muhalifin destek verdiği bir facebook sayfasında, 11 Mart “Öfke Günü” ilan edildi ve büyük kentlerde protesto gösterisi çağrısı yapıldı.
Suudi Kralı Abdullah ile Bahreyn Kralı Hamad’ın önceki akşam buluştuklarında nelerden bahsettiklerini tahmin etmek zor değil velhasıl. İki kralın sonu, Kuzey Afrika’nın diktatörlerinin sonu gibi olur mu? “Hayır” diyen Batılılara baktım dün; gözlerinde dolar işareti, ağızlarında “petrol” kelimesi vardı... Yine de endişeli olduklarını ise, içlerinden birinin verdiği şu güvence gayet iyi anlatıyordu bence: “Suudi Arabistan’ın petrol ve gaz tesislerini hâlihazırda 35 bin kişilik bir güç koruyor.”
Yazarlar
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA“Masada Milyonlar Var” 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
5.12.2013
24.09.2013
27.07.2013
29.05.2013
1.04.2013
8.12.2012
1.12.2012
17.11.2012
10.11.2012
3.11.2012