Yavuz BAYDAR
Osmaniye, Adana, Antalya, Mersin, Muğla, İzmir, Kayseri, Kahramanmaraş, Edirne, Kütahya, Balıkesir, Kilis, Kocaeli, Kastamonu, Sakarya, İstanbul, Hatay, Bursa, Diyarbakır, Karaman, Manisa, Çanakkale, Elazığ, Kırklareli…
Doğal yeşil dokunun fauna ve flora’sıyla, bitki örtüsü ve hayvan toplulularıyla kömürleşmesine tanıklık ediyoruz.
Orman Bakanlığı’nın son verilerine göre 80 küsur noktada çıkan yangınlar, eğer verilen bilgi doğruysa, 16 yerde halen devam etmekte.
Bu illeri haritada topluca gözlerinizin önüne getirin.
Türkiye’nin bir anda nasıl dev bir yangın alanına dönüştüğü de anlaşılıyor, temel yönetim ilkesi “şuursuzluk içinde günü kurtarmak” olan mevcut yönetimin çaresizliği de olanca açıklığıyla gözler önüne seriliyor.
Ülkenin “sağa sola çarpa çarpa sürüklenme süreci”nde yeni bir kırılma noktası, öncekilerle kıyaslanmayacak büyüklükte bir facia bilançosu…
Doğal çevre düşmanlığının, vurdumduymazlık ve şımarıklığın açtığı, kalıcı bir yara daha…
Türkiye gibi, iyice köhnemiş, din ve ideolojik dogmaların kördöğüşü gibi süren iktidar-muhalefet kavgasına maruz kalmış ülkelerde en derin hasarı, insan kadar o ülkenin doğal dokusu da alıyor.
İnsanlar yanlışlıklara haksızlıklara tepki gösterse de göstermemeyi tercih etse de doğa, bir derin bilge olarak, daima kendi diliyle birtakım alarm mesajlarını veriyor. Aynen bu son yangın zincirinde olduğu gibi.
Türkiye’nin imrenilesi parçalar içeren doğal dokusunun tahribatı uzun bir hikayedir. 1950’lerden bu yana, onyıllardır süren yozlaşmış merkezi ve yerel siyasetler, demode kalkınma modellerini açgözlülükle kemiren cahil ve gaddar iş dünyası, rüşveti rutin kılan uygulamaların, evlerde veya okullarda çocuklara kalıcı çevre bilinci sunmayan aile ve eğitim sorumlularının ülke dokusunu “yaşanamaz” noktasına hep beraber sürüklemesine yol açtı.
Madencilik veya inşaatçılık uğruna ormanlar, yaylalar, vadiler imha edildi. Kıyılar betonarmeye, nehirler zehir kanallarına dönüştürüldü. Cehalet ürünü şehirleşmeler yerleşim yerlerini sellerin ilk hedefi haline getirdi. Parayı yediren işletmeler havayı ve suyu tam gaz, hiçbir hesap vermeden zehirlemeye devam etti.
Marmara’da müsilaj patlayınca nedense herkeste bir şaşkınlık yaşandı… derken şimdi de ülkenin kaderini daha da karartan bir kömürleşme, birikmekte olan öfkeye yakıt taşıyor.
Gelinen noktada herkesin ortak kabahat ve sorumluluğu olduğunu inkar eden kitleler ve elit, yangınlarla ilgili gizli düşman arıyor ve kolayca da buluyor.
Esas soru, dönüp dolaşıp gene aynı noktaya çıkarıyor bizi oysa.
Acaba doğanın salya sümük deniz müsilajıyla, büyük yangınlarla tuttuğu ayna, çıkmazda debelenen iktidar ve muhalefetin “kömürleşmiş siyaset”ine mi ayna tutuyor?
Gezegenimizin bu parçası bize “bu köhne kafalarla siz çocuklarınıza ancak nefretle ve kinle kararmış bir gelecek bırakırsınız” diye dert mi anlatmaya çalışıyor?
Yüzleşmek kolay değil ama şart: Türkiye, devleti ve toplumuyla “iklim krizi” denilen ve her yıl yerküreyi daha beter felaketler sarmalının içine atan belanın en az farkında olan - veya oralı olmayan - ülkelerden biri.
En basitinden, yangın söndürme uçaklarının neredeyse namevcudiyeti bunu anlamak için en basit ve somut gösterge, gerisini anlatmaya gerek dahi yok.
Türkiye, iklim değişiklikleriyle mücadelede büyük önem taşıyan Paris İklim Anlaşması’nı imzalamayan 6 ülkeden biri.
Eh, hakim ve yaygın zihniyetiniz “dünya bir yana biz bir yana” veya “biz bize benzeriz” gibi tekerlemeler üzerine kurulu olursa, gezegenin en öncelikli sorununa çözüm için yardımcı olmaktan da uzak kalırsınız, böyle facialarda da debelenir durursunuz.
Dünyada yeni kuşakların hayata ve çevreye bakışı baştan aşağı değişirken, çoğulcu yönetime sahip ülkelerde siyaset kaçınılmaz bir şekilde “acilen iklim dengesi” önceliği üzerinden yeniden tanımlanırken, Türkiye’de iktidar ve muhalefetin bu konudaki aldırmazlığı “tarihi ahmaklık” bakımından tam manasıyla içler acısı.
İktidarı da muhalefeti de siyasetin alanını dinsel veya ideolojik dogmalar, asla mümkün olmayacak geçmiş döneme dönüş özlemleri, geçen yüzyıla ait müflis kalkınma modelleri ve dönüşümlü rant paylaşımından başka bir şey ifade etmeyen güç savaşları üzerinden çiziyor.
Popülizm her siyasi cenahta öyle azmış durumda ki, insancıl ve uzun vadeli bir çevre vizyonu partilerin söyleminde “oy getirmez” diye en ufak bir yer tutmuyor. Laf edilse de, “laf etmiş olmak” için değiniliyor, o kadar.
Dinci siyaset kesimi zaten bu dünyayı, “öbür dünya”dan çok daha az önemsiyor, hatta hiç. Milliyetçilik lugatında da bayrak, silah ve çakıl taşı, hava su fauna ve flora ile kıyaslanmayacak derecede öncelikli. Kendisini sol olarak tanımlayan Türk siyasetinde ise, Soğuk Savaş döneminde Sosyalist Blok’ta uygulanan emir komuta ekonomisi modelinin o coğrafyalarda doğal dokuyu nasıl bozduğuna dair süregiden bir inkarcılık dikkat çekiyor. “Önce sosyalizmi kuralım, iklim de kendiliğinden düzelir” argümanlarının ikna edici olmaması da herhalde bu sebebe dayanıyor.
Bilinç yoksunu köhne siyasetler bütünü, ülkenin ayağında bir prangadır.
Bizatihi köhnelik unsuru, mevcut siyaset sınıfının varoluş nedeni haline gelmiş ve o sınıf içinde bu konuda adeta bir konsensüs oluşmuştur.
Ama küçümsemeyelim, Yeşiller Partisi gibi bir oluşuma aylardır partileşme izni verilmemesi bu çerçevede galiba bir özel anlam taşıyor. Çünkü bu tür modern partileşmeler, yeni kuşakların diliyle ve zihniyle bir vaatler zinciri oluşturmakta. Bu yüzden de, ülkeyi beraberce kördöğüşü içinde kemiren yaşlı ve erkek hegemonyasına karşı ciddi “tehdit” olarak görülüyor olmalılar.
Gençlerle oturup konuşanlar ve onların dünyasına içtenlikle mercek tutanlar biliyor. Bugünün Türkiye’sinde sadece büyük kentlerde değil, taşrada bile gençler siyaseti ve hayatlarını bambaşka kriterlerle değerlendiriyorlar. Hemen hepsinin dünyasında iklim krizinin iyice bozmakta olduğu varoluş koşullarına dair derin bir endişe - ve angajman isteği - var.
KONDA’nın aktardığı verilere göre gençlerin büyük çoğunluğu “bu siyasetle ve bu partilerle olmaz” diyor. Kendilerine söz ve yetki verilmediği aşikar. Kafalarında gezen sorulara tatminkâr cevap verilmediği de.
18-30 yaş grubundaki gençlerin yalnızca yüzde 26’sı “gelecek” deyince 10 yıldan fazla bir süreyi hayal edebiliyor. Yüzde 10’u için gelecek 12 ay içinde, yüzde 16’sı için 1-3 yıl, yüzde 20’si için 3-5 yıl, yüzde 27’si için ise 6-10 yıl. Gelecek algıları kısa olduğu gibi beklentileri de son derece düşük.
Bu tespitler doğru ise, o zaman ülkenin çıkışı bulması için yeni ve çevre eksenli, genç bir harekete ihtiyacının alarme edici boyutlara vardığını da düşünebiliriz.
KONDA Genel Müdürü Bekir Ağırdır’ın yazdığı gibi:
“Önümüzdeki seçimlerde yaklaşık 60 milyon seçmen olacak. Bunların 20 milyona yakın kısmı 30 yaş altı, 4 milyona yakını da bugün 15-18 yaş aralığında olan ve 2023’te seçmen yaşına gelenlerden oluşacak. 100 seçmen içindeki 33 genç seçmenin bugünkü tercihlerinden bakarsak, 15-18 yaş aralığındakilerin neredeyse tümü, 18-24 yaş aralığındakilerin yarısı, 25-30 yaş aralığındakilerin üçte biri ya kararsız olduğunu ya da oy kullanmayacağını söylüyor. Ya da bugünün kararsız ve oy kullanmayacağını söyleyen seçmenlerinden bakarsak bu kümenin yarısı gençlerden oluşuyor.”
Yazarlar
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÖcalan’ın mektubu üzerine bazı gözlemler 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRLaleli Çamaşırhanesi -3- Videoya çektiler: ‘Cırt’ sesi geldikçe bağırıyor! “Maşallah, Maşallah!..” 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın ötesi… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluBüyük sorunları çözememe serisi bu kez bitecek mi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEABD, Suriye için neye karar verdi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürt Sorunu 2.0’a Hazır mıyız? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERHarakiri Bütçesi 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidarın ağzındaki bakla!... 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALEş Şara’dan yeni bir Esad çıkarmak mı? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKaçıncı CHP? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKandil’in polemikçisi şampanya sosyalistlerine karşı 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolAK Partili bir okurla sohbet 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZÖzel’in bütçe konuşmasında sürece dair mesajları 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSeçime henüz vakit varken sandık hesabı 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuCeylanpınar cinayeti… 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanAmerika çökmekte olan bir uygarlık mı? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAJohn Holloway ; Abdullah Öcalan’ın Kuramı Devrim İhtimali Fikrini Yeniden Düşünülür Hale Getiriyor! 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciEn büyük tehlike NÜFUS yokluğu 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENFeti Yıldız kime sesleniyor? 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilTürkiye neden sanayileşemiyor: Sermayenin, güvenin ve kurumların zayıflığı öyküsü 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTElveda Lenin ve Düzce Belediyesi… 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSuriye bir kere daha çözümü bozabilir mi? 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSokak çeteleri devlet kurumlarına karşı 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalHay'at Tahrir el-Şam'ın Evrimi ve Suriye'nin Geleceği 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNStratejik illüzyon! 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEÇıkış yolu 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanMüslüman dünyada yeni bir fıkhi yaklaşımın önü açılabilir mi? 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞTahmin ediyordum, artık netleşiyor galiba (Transfermarkt, karapara) 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBağımlı finansallaşmanın anatomisi ve Türkiye’nin bitmeyen kırılganlığı 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞAYM BAŞKANI AĞLIYORSA… 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçTürk ve Kürt yalnızca seçmen değil aynı zamanda insan ve yurttaş 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTeostrateji yahut Din ve Dünya ilişkisinde kalibrasyon sorunu 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt açılımı hangi barışı getirecek? Üç barış teorisi 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünMonroe Doktrini gibi bir Trump Doktrini… 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselIMF’in siyaseten can sıkıcı tavsiyeleri 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSürecin “kritik eşikleri” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye siyasetinin hastalığı: İmralı tartışmasında serinkanlılık ihtiyacı ve CHP'nin kararı 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi (7): Simit 27.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları

















































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
4.01.2022
10.11.2021
2.08.2021
13.07.2021
6.05.2021
28.04.2021
24.01.2021
20.01.2021
5.01.2021
25.12.2020