Yavuz BAYDAR
2020 yılı, Korona salgınının yanısıra, ülkedeki muhalefetin bir ‘çözüm paketi’ değil, bir ‘sorunlar yumağı’ olarak iyice su yüzüne çıktığı, toplum içindeki umutsuzluğa damgasını vurduğu, paramparça halin iyiden iyiye müzminleştiği bir yıl olmuştu.
2021’e daha yeni başlarken, muhalefetin ‘sorun olmaya devam ediyorum’ mesajları peşpeşe gelmeye başladı.
Böyle giderse bir koca yıl daha heba olacak, iktidarın rahatlığı sürecek.
Yeni yıla tam hoşgeldin dediğimiz sıralarda, CHP eski milletvekili Fikri Sağlar’ın sözleri ortalığı dalgalandırdı. Bir TV programında, ‘Türbanlı bir hakimin karşısına çıktığım zaman adaleti yerine getireceği konusunda kuşkum var,’ diyordu Sağlar.
Krizle iyice bunalmış olan, muhafazakar kitleleri bir arada tutma derdine düşmüş iktidara muhteşem bir can simidi atılmış oldu.
Tam da tahmin edileceği üzere, mal bulmuş mağribi gibi üzerine atladılar. Başladılar sağından solundan çekiştirmeye.
Dağılan gündemi sığ bir cümle üzerinden kilitlemek için bundan daha münasip bir fırsat olamazdı.
Laf üstüne laf yetiştirdikleri yetmiyormuş gibi, sözlerin sahibi hakkında, (iktidar güdümünde bir infaz aygıtına dönüştüğü artık çocuklar tarafından dahi bilinen) Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından Türk Ceza Kanunu’nun 216’ncı maddesi kapsamında ‘halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama’ suçundan soruşturma da başlatıldı.
Soruşturmanın saçmasapanlığı aşikar.
Ağzını açan insanlara yıllar boyu sular seller gibi yağdırılan manasız soruşturmalara sadece bir yenisi eklendi. Sağlar’ın sözlerinin normal şartlarda ifade özgürlüğü kapsamında olduğunu tartışmak abes.
Ama sorun orada değil. Sorun, laik merkez sol diye tanımlanabilecek bir ideolojik çerçevede, kamusal kimliği olan, tanınmış bir siyasetçinin, asla sağını solunu ötesini berisini düşünmeden sarfettiği sözlerin muhalefetin aleyhine, iktidarın beka hesabına yazılması ile ilgili. Nitekim, olan da bu oldu ve olmaya devam edecek.
Tam da bu sıralarda, Millet İttifakı diye adlandırılan, adı var kendisi var mı belirsiz ‘muhalefet kesimi’nin bileşeni İyi Parti’nin Genel Başkan Yardımcısı Yavuz Ağıralioğlu’nun sözleri yankılandı duvarlarda.
Katıldığı bir TV programında alenen şunları söylemekteydi Akşener’in yardımcısı:
‘HDP'lilere Selahattin, Sırrı, Hasip, Fatma, Emine ismini çok görüyorum. Çünkü bu isimler bir arada yaşama irademizin bin yıllık terkibi. Yüz binlerce Emine, Hasip, Selahattin vardır. Türklüğün, Müslümanlığın ortak şöhretli isimleridir bunlar. Biri peygamber kızıdır, biri şöhretli kumandaların ismidir. Bu topraklardaki aidiyet dünyamızın kültür dünyamızın isimleridir. O yüzden ben birkaç defa zikrettim ki, ya annelerinizin babalarınızın sizin kulaklarınıza okuduğu bu isimlerin mânâsına sadakat gösterin, milletin beraberliğine yürüyün ya da yaptığınız şenaate uygun isimler alın kendinize...’
Bu sözleri aşırı milliyetçi Türk sağının DNA’sında yatan lumpenlikle de açıklayabilirsiniz, gene aynı aynı kesimin bilinçaltının dışa vurumu da diyebilirsiniz.
Ama hiç de o kadar basit değil. Sağlar’ın sözleri ne kadar yüzeysel ifade tarzının örneği ise, Ağıralioğlu’nun buram buram nefret söylemi kokan cümleleri, ittifak kurduğu sanılan laik ve sağcı partilerin kimyasının birbirini tutmaktan ne kadar uzak olduğunu da anlatıyor bizlere.
İki ifadeyi yanyana getirdiğimizde şu hazin manzarayı görüyoruz:
Türkiye’nin siyaset sınıfı, bir yandan çürümeyi sürdürürken, ülkenin zihin kilitleyen iki temel sorununda kendi kuyruğunu kovalamakla meşgul.
İnsanı hüzünlendiren şey, her ikisi de anayasal güvence ve insan hakları temelinde çoktan çözülmesi gereken özgürlükçü laiklik ile Kürt sorunu konusunda hiçbir şeyin değişmemiş olduğu düşüncesinin, bizzat mevcut muhalefet tarafından teyit edilmiş olması.
Sağlar başörtüsü gibi bir alt unsur yerine konuyu genel olarak Türkiye’nin (zaten köküne kadar sorunlu iken) iyice tarumar edilen laiklik yapısına getirip mezhepçiliğe, devletteki kesif tarikat kadrolaşmasına, Diyanet’in tek mezhepçiliğe dayalı kurumsal tahakkümüne, Aya Sofya’nın camiye dönüştürülmesinin tüm dünyaya simge olarak sunduğu diğer inançlara (nefret demeyelim) saygısızlığa, dinin siyasette ahlaksızca tepe tepe kullanılmasına, İhvancı ve İslamcı sponsorluğuna getirseydi, kurduğu geniş çerçevede yerden göğe haklı olurdu.
Neden haklı olurdu?
Basit.
Türkiye 18 yıldır gitgide kötüleşen ve yozlaşan, seçmeni ağırdan da olsa Milli Görüş damgalı Siyasal İslamcılık modelinden soğutmakta olan bir acı ‘yönetim deneyimi’ yaşıyor. Eğer gerekli dersleri çıkartabilirsek acı da olsa değerli bir deneyimi arkada bırakacağız, safra gibi atacağız.
Sonu gelecek, ama ancak ve ancak muhalefetin tüm toplumu bir arada tutacak bir ileri model seçmenin ağırlıklı bölümünü ikna edebilirse. Siz tutup söylemi sadece türbana indirgerseniz, o taraftaki bezgin, iktidar yorgunu seçmeni soğuduğu o iktidara yeniden kenetlersiniz.
Bu kadar derin, büyük ve acil bir konuda kendinizi bu kadar sarsakça ifade ederseniz, kusura bakmayın, onun çürümüş dinci iktidar yapıları tarafından suyunun çıkarılmasına da hazır olacaksınız. Bunca yıl siyaset yaptıktan sonra bu kadar hoyratça sergilenen dil acemiliğinin anlayışla karşılanacak bir yanı yok.
Gelelim Ağıralioğlu’ya. Bu zatın arka planındaki manzarada hayli derin bir devletçi-milliyetçilik ışıldıyor. Kendisini tanıyanlar, onun Akşener’in partisine boşu boşuna yerleşmediğini öne sürmekteler. Normal şartlarda, her konuşmasında yeri göğü yıkan nitelikte bir Türkçülük sergileyen bu zat, eğer iddialar doğru ise, son sözlerini boşuna sarfetmedi.
Amaç ‘Bakın MHP’deki ülküdaşlarımızın itlaf ve kapatmadan söz ettiği şu HDP’ye kapıları açmaya kalkmayın, onlar şeytandır, haindir, öyle de kalacaklardır, yüce devletim bunların kökünü kazımaya ahdetmiştir, işi karıştırmayın’ mesajını içeriye ve dışarıya münasip dille anlatmaktır.
CHP ve çeperindeki zevat, klişe kavramlarla eski otoriter-laik devletin ezbercisi...
Kısmen MHP’nin, kısmen de (milliyetçi militan devlet erkanı tarafından yeniden şekillendirilmiş) DYP’nin türevi olan İyi Parti de, aleni bir Kürt düşmanlığının sözcüsü.
Böyle sayıklayıp duran bir muhalefetten, ne dersiniz, seçmeni bir araya getirecek bir ittifak çıkar mı? Bezmeye başlamış mütedeyyin seçmeni, öbür yandan ensesinde devamlı boza pişirilen, anasından emdiği süt burnundan getirilen Kürt seçmenini aşağılayıp dışlayarak çürümüş bu iktidara meydan okumak mümkün mü?
Değil elbette. Ama sözde ittifak içindeki kafalar birbirinden o kadar uzak, o kadar mahalli ve o kadar şark kurnazı ki, siyasetteki ‘deep freeze’ (derin donma) hali aynen devam ediyor.
Bakın ülkede bir avuç vicdan ve akıl sahibi insan, çürük iktidarın seçimle altedilmesi için kaç yıldır karınca gibi çalışıyor. Ama bunca zaman sonra, 2021’e gelindiğinde hala ortada duran bu derin donma ve dediğim dedik hali karşısında havlu atmaktan başka çare de kalmayacak yakında. Onların havlu atması demek, bir alternatif cephenin demokrasi çerçevesinde mümkün olmadığı gerçeğinin de kabulü demek. Son günlerde bazı sözde kanaat önderi meczupların ‘bu iktidarı darbe veya doğal felaket yıkar’ söylemlerinin ‘normalleşmesi’ demek.
Ne istiyor bu ittifak, eğer varsa?
Oya Baydar, Ağıralioğlu hakkındaki öfke dolu makalesinde haklı olarak şunları yazıyor:
‘Asıl soru ittifakın amacıdır. Bu amaç bir kişiyi -diyelim tek adam Tayyip Erdoğan'ı- iktidardan uzaklaştırmakla sınırlıysa, şu soruyu sorarım: Sizin ittifakınız iktidara geldiğinde, Türkiye'nin ve demokrasinin en önemli konularında, mesela içine düşürüldüğümüz korkunç bölünme, cepheleşme ortamında ortak yaşamın yeniden kurulması için adım atmayacaksa, tek adam gitmiş çift adam gelmiş ne anlamı var!’
‘Millet İttifakı'nın bütün paydaşları külahlarını önlerine koyup düşünmek zorundadırlar. Hele de demokrasi ittifakı gibi büyük sözler söylüyorsanız daha da derin düşünmek zorundasınız.’
Bakın, ben de şunları hatırlatayım:
'Bundan sonra seçim olmaz’ demek fazla iddialı olur, ama girilecek seçim bu iktidarın araçlarını manipüle edeceği bir sistem içinde olacaktır. Kesin gözüyle bakmak gerekir.
Muhalefet ise, hala bir sonraki seçimin gayet normal olacağı varsayımıyla gün sayıyor. Mansur Yavaş, Meral Akşener, Ekrem İmamoğlu... hepsi kendi köşesinde bir gün cumhurbaşkanı seçilme rüyaları içinde.
Rüya ile sadece ‘muhalefetçilik’ olur.
Kendi kum havuzunuzda oynar, başkaları yanınıza gelsin diye bekler durursunuz.
Aynı soru 2021'de geçerli olacaktır:
Oyun oyunu bozar, derler. Eğer CHP, İyi Parti ve HDP, artık hiçbir işlevi kalmamış TBMM’den ‘halka dönme zamanı’ diye istifa edip çekilirse, iktidar erken seçim ilan etmek zorunda kalacaktır. Millet İttifakı bu ‘krize krizi büyüterek cevap veriyorum, bu ülkenin kaybedecek zamanı yok, çekiliyoruz’ hamlesine hazır mıdır?
Yoksa, ‘büyük bir göçük olsun, sonra ne olursa olsun’ gibi bir şark kurnazlığı mı ağır basıyor?
Yazımı değerli siyasetçi Abdülbaki Erdoğmuş’un çağrısıyla bitiriyorum:
‘Bugüne kadar ‘demokrasi ve hukuk’ ortak paydasında bir araya gelemediğimiz ve yan yana duramadığımız ortadadır. 2020 yılını da, iktidar ve sisteme alternatif siyaset geliştirilmediği bir “ziyan yılı” olarak geride bıraktık. Artık polemiklerle, hamasetle zayi edecek yıllarımızın kalmadığını düşünüyorum. Demokratik kazanımlar açısından bir izmihlal korkusu yaşadığımı itiraf etmeliyim.
Bu durumda 2021 yılını, ‘siyasette bir inşa yılı’ olarak fırsata nasıl çevrilebileceğini düşünmek, müzakere etmek zorundayız.’
Yazarlar
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları

























































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
4.01.2022
10.11.2021
2.08.2021
13.07.2021
6.05.2021
28.04.2021
24.01.2021
20.01.2021
5.01.2021
25.12.2020