Yıldıray OĞUR
Dün sabah Türkiye’nin artık mutadlaşan bir şafak operasyonunda gözaltına alındığı haberi gelen Şenol Karakaş adı değil, yüzü ünlü olan insanlardan.
Onu muhakkak herkes en az bir kere görmüştür.
2003’de Irak İşgali ’ne karşı mitinglerde, 301 davalarının önünde, Cumartesi Anneleri eylemlerinde, 2007’de e-muhtıra, 2008’de AK Parti kapatma davasına karşı yapılan protestolarda, Hrant Dink anmalarında, askeri vesayete karşı yürüyüşlerde, mültecilere karşı ırkçı saldırılara karşı basın açıklamalarında, köpek yasasına karşı mitinglerde ve son bir yıldır da neredeyse her gün Gazze protestolarında…
Her birinde önde elinde megafonla kitleye slogan attıran, basın açıklamasını okuyan uzun beyaz saçlı enerjik adam Şenol Karakaş.
Bu protestolara yolu en az bir kere düşmüş olanlarla arasındaki en büyük fark da bu zaten; o ayrımsız hepsinde vardı.
Türkiye’nin demokrasisine, sivil toplumuna değer katmış DSİP’in genel başkanı Şenol, Halkların Demokrat Kongresi adlı DEM Parti’ye yakın, yasal, bugünlerde çözüm sürecinde destek için Türkiye’nin farklı şehirlerinde toplantılar yapan bir meclise yönelik operasyonda gözaltında.
Vegan, şiddet karşıtı, Laz bir Troçkist’in terör soruşturmasında ne işi olabilir sorusu bugünkü hukuk anlayışı için fazla lüks kaçabilir.
Tıpkı onunla birlikte gözaltına alınan; Suriyeli mülteciler için yıllardır büyük bir emek ve mücadele veren gazeteci Ercüment Akdeniz, sivil toplum camiasında herkesin tanıdığı Diyarbakırlı avukat Nurcan Kaya’nın ve diğer pek çok sivil toplum aktivisti, gazeteci ve siyasetçinin neden terör soruşturmasına sokulduğu sorusu gibi.
Bir taraftan Öcalan’a örgütünü lağvet, PKK’ya silah bırak artık Türkiye’de herşeyi konuşmak, siyaset yapmak mümkün derken, şiddetle hiçbir ilgisi olmamış sivil aktivistleri gözaltına almak kimsenin gözünden kaçmayacak büyük bir çelişki.
Ama bu çelişkiler içinde yol aramak maalesef uzun süredir Türkiye’de bizim çaresizliğimiz.
Çünkü bu çelişkileri eleştirirken, elimizde bizi bu çaresizlikten kurtaracak bir alternatifimiz de yok.
Zaman zaman var olduğuna inanıyor gibi oluyoruz.
Ama sonra HÜDA Par’ın çalıştayına verilen ilkel tepkiler gibi ibretlik olaylar, bu hüsn-ü zanın çölde serap görmek gibi çaresizlikten kaynaklı yanılsamalar olduğu gerçeğini tokat gibi yüzünüze vurarak sizi uyandırıyor.
Uzun bir süredir iktidarın DEM üzerinden muhalefeti suçladığı gibi, muhalefet de HÜDA Par üzerinden iktidarı suçluyor.
Muhalefetin çaresiz kaldıkça eline aldığı sopa misali DEM Partisi HÜDA Par.
Ama iki suçlama arasında bariz bir fark var.
İktidarın DEM suçlamaları PKK ve terör üzerinden gidiyor, o eleştirilerde mevzu Kürtlerin haklarına, taleplerine gelmiyor. AK Parti, ne kadar güvenlikçi, devletçi politikalara sapsa da Kürt meselesinde milliyetçi, yasakçı eski devlet çizgisine kaymıyor.
Ama muhalefetin HÜDA Par suçlamaları tam tersi. Eleştirilerdeki nobranlık Kürt meselesindeki tarihi arkaik ideolojik bagajları ortaya döküyor. Az önce DEM Parti ile seçim ittifakı yapmış CHP gidiyor, tek parti devrinin Şeyh Said ayaklanmasını bastıran CHP’si geliveriyor.
Hiçbir siyasi, pragmatik, kapsayıcılık, ikna kaygısı olmayan, fikirlerini güncellemeyi liboşluk sanan muhalif gazeteciler, kanaat önderleri ise zaten hemen fabrika çıkış ayarlarına geri dönüyor.
HÜDA Par’ın benim de konuşma yaptığım Diyarbakır’da geçen hafta sonu düzenlediği “Kürt Meselesi’ne İnsani Çözüm Çalıştayı” da bunun son vesilesi oldu.
Çalıştayın içeriğini Pazartesi yazmıştım. HÜDA Par için hem farklı kesimlerden konuşmacıların davet edilmesi hem de çözümün İslami değil, İnsani olması bir açılımdı.
Tartışılan ise çalıştayın HÜDA Par tarafından hazırlanan sonuç bildirisi.
Önce sonuç bildirisini yeniden bir okuyalım:
1- Kürt meselesi, yüz yıldır çözüm beklemektedir. Çözümsüz kalması halinde gelecek nesillerin heba olmasına sebep olacaktır. Bir yüzyıl daha kaybedilmemeli, barış ve adalet ile yepyeni bir yüzyıl, birlikte inşa edilmelidir.
2- Kürtler, mevcut çatışmaların en büyük mağdurudur. Bu nedenle Kürdistan’da yaşayan tüm insanlar bölgede huzur istemektedirler. Ankara’nın saadeti, Diyarbakır’ın huzuruna bağlıdır.
3- Kürtlerin hak talepleri ve hassasiyetleri dikkate alınmadan yüzyılların oluşturduğu sorunları çözmek mümkün değildir. Bu hassasiyetlerin başında İslam gelir ve İslamî değerlere aykırı hiçbir çözüm modeli Kürt halkı nezdinde karşılık bulmayacaktır.
4- Kemalist resmi ideolojinin dayatmaları neticesinde ortaya çıkan ve bugüne kadar yüz binlerce insanın ölümüne ve büyük acıların yaşanmasına yol açan silahın ve şiddetin Kürt meselesi için bir çözüm enstrümanı olmadığı bilakis bu yöntemin Kürtlerin sahip olduğu beşeri ve siyasi gücü kriminalize ettiği ortaya çıkmıştır.
5- Savaş baronlarına ve askeri vesayetten yana olanlara bir daha fırsat verilmemelidir. Silahı bir çözüm yöntemi olarak gören anlayış, başta siyaset kurumunun tüm bileşenleri olmak üzere toplumun tamamı tarafından mahkûm edilmelidir. Kürt meselesinin çözüm adresinin siyaset kurumu olduğu asla unutulmamalı, siyasi yollarla yürütülen çalışmalar desteklenmelidir.
6- İç cephenin güçlenebilmesi için ulusçu resmi ideolojinin inkâr ve asimilasyon politikaları tamamen terk edilmelidir. Ayrımcılığın sonlandırılması için yasal ve anayasal düzenlemeler yapılmalı, temel hak ve hürriyetler hiçbir şarta bağlanmamalı ve pazarlık konusu yapılmamalıdır.
7- Bugüne kadar edebiyatı çokça yapılan kardeşliğin artık hukuku da tahakkuk ettirilmelidir.
8- Kürtlerin büyük bir saygıyla andığı Şeyh Said–i Palevigibi Kürt âlimlere yapılanlar başta olmak üzere bu güne kadar yapılan zulümlerden dolayı devlet adına özür dilenmeli ve mezar yerleri ivedilikle açıklanmalıdır.
9- Ülkemizde siyasal istikrarın ve birlikteliğin tahkim edilmesi için Millî Eğitim Bakanlığı çatısı altında yazılan Tarih ve Edebiyat kitaplarındaki resmi ideolojinin gerçeğe aykırı tezlerinden vazgeçilmelidir. Kürtlerin ve Türklerin Malazgirt, Çanakkale ve Kurtuluş Savaşı gibi kritik süreçlerdeki tarihsel birliktelikleri sahih bir surette yeniden yazılmalıdır.
10- Kürtçe anayasal güvenceye kavuşturulmalı, anadilde eğitimin önündeki bütün engeller kaldırılmalıdır. Anayasada Kürtlerin yokluğu değil varlığı güvence altına alınmalıdır.
11- Bir önceki çözüm sürecinde yapılan hatalar bir daha tekrar edilmemelidir. Toplum nezdinde çözüme yönelik güveni zedeleyecek her türlü söz, tavır ve davranıştan mutlaka kaçınılmalıdır.
12- Kürt meselesinin kaynağını oluşturan Kemalist zihniyetin ürünü olan darbe anayasası değiştirilmeli ve eşit vatandaşlık temelinde yeni bir anayasa hazırlanmalıdır.
13- Türkiye Cumhuriyeti devletine vatandaşlık bağıyla bağlı olan herkesin Türk olduğu tanımlamasından vazgeçilmelidir. Devlet diline hâkim olan ırkçı, dışlayıcı ve inkârcı söylem tüm mevzuattan, literatürden ve eğitim müfredatından çıkarılmalıdır.
14- Kürtleri birbirinden ayıran Skyes-Picot sınırları sembolik hale getirilmeli; insani, ekonomik, kültürel, sosyal ilişkilerin geliştirilmesi ve sılayı rahim hukukunun yerine getirilebilmesi için gerekli bütün kolaylıklar sağlanmalıdır.
15- Kürtlerin bireysel ve toplumsal haklarının tanınması, güvence altına alınması, barışın ve adaletin sağlanması ve güçlü ortak bir geleceğin inşası için tüm taraflar gecikmeksizin sorumluluk almalıdır.”
İşte iki gündür linç edilen, çarpıtılan, bölücülük ve ihanetle suçlanan bildiri bu.
Şiddete, silaha net bir şekilde karşı çıkan bildiride üç somut talep var; Anayasa’daki vatandaşlık tarifinin değiştirilmesi, Kürtçe anadilin önündeki engellerin kaldırılması ve Şeyh Said’den özür dilenip, mezarının açıklanması.
Anayasa’daki vatandaşlık tanımından Türk kavramının çıkarılması 2011 yılında TBMM’deki Anayasa Komisyonu’na AK Parti’nin önerdiği bir değişiklikti. Yine okullarda Kürtçe seçmeli dersi AK Parti iktidarı getirdi. Şeyh Said için olmasa da Dersim Katliamı için Başbakan Erdoğan özür diledi. Şeyh Said’in adı bir meydana verildi.
Kürtlerin oylarına talip olan CHP ise bugüne kadar ne vatandaşlık tanımı ne de anadilde eğitim için bir açılım yapamadı.
Peki, Türkiye’de DEM ve HÜDA Par dışında en çok AK Parti’nin yakın olduğu bu taleplerle sınırlı bu bildiriye ilk kim ateş açtı?
Cumhurbaşkanı’nın hukuk başdanışmanı Mehmet Uçum:
“Terör sorununun kökten ortadan kaldırılması için başlatılan yeni dönemi istismar edenler hadsizlikte zirve yaptılar. Türkiye’yi bölme hedefli Emperyalist dış Kürt sorunu projesini referans alıp güya insani çözüm çalıştayı yapanlar sonuç bildirgesiyle açıkça ve arsızca Türkiye’nin bölünmesinden yana olduklarını ilan ettiler. Terör diyemeyen, terör örgütüne karşı çıkamayan bu grup iki millet, iki vatandaşlık, iki eğitim dili, hatta iki resmi dil ve iki ülke diyerek Türkiye düşmanlığını ve bölünme niyetlerini ortaya döktüler. Cumhur İttifakı’ndan nefret edenlerin ve Ak Partili görünenlerin de içinde yer aldığı ama insani olmadığı kesin, bu ‘bölünme çözümü çalıştayı’ Terörsüz Türkiye için başlatılan yeni döneme ihanettir.”
AK Parti siyasetinin de gerisinden bu sert tepkiyi veren Uçum’un herkes 80’lerdeki Türkiye Komünist Partili geçmişini hatırlatıyor.
Halbuki Uçum daha sonra liberal olmuştu.
Özellikle de Kürt meselesinde.
Hapishanelerde eylemlerde taş attığı için bulunan Kürt çocukların affı için yürütülen kampanyanın öncüsüydü. Sonra kurduğu sivil anayasa platformuyla yeni anayasa için çalışmıştı. Ardından önce Akil İnsan oldu, sonra Başbakan Davutoğlu’na danışman, sonra AK Parti milletvekili.
Bundan 40 yıl öncesinden değil, sadece 10 yıl öncesinden, Kürt sorununun aynı sorun olduğu zamanlardan bahsediyoruz.
Peki Uçum, bugün bölücülük, arsızlık, ihanet dediği HÜDA Par’ın vatandaşlık tanımının değişmesi ve Kürtçe anadilin önündeki engellerin kaldırılması talepleri için ne diyordu?
Hala açık olan kendi sitesinde bulunan 2012 yılında Star Gazetesi’ne verdiği röportajdan okuyalım. Bu tarihte henüz HÜDA Par diye bir parti bile yoktu:
“Devletin dili olmaz, devletin resmi dili Türkçe diye değiştirilmesi gerekir. Ayrıca niye ikinci, üçüncü resmi dil olmasın ki, ne engel var bunun önünde…”
“İlk üç maddenin yarattığı ipoteğe karşı çıkanlar ne başkentin Ankara olmasına, ne devletin resmi dilinin Türkçe olmasına ne de Cumhuriyete karşı çıkıyorlar, bunu görmek gerekiyor.”
“Yeni Anayasa” Türkiye Ulusunu baştan ve Türk referansıyla tarif ederse bu eski anayasal anlayışın devamı olur. Türkiye Ulusunun bileşenleri arasında Kürt de kendini o ulusa ait hissetmeli Türk de, Çerkez de, Gürcü de, Laz da, Gayri Müslim de, Sünni de, Alevi de, Süryani de; Ermeni de…”
“Gelecek kuşakların iradesini ipotek altına almayan, geniş zamanlı bir dille kaleme alınan özgürlükçü bir siyasal felsefi anlayışı içeren bir başlangıç eğer gerekli görülürse yazılabilir. Ama bu başlangıç asla devleti ya da soyutlanmış bir milleti referans almamalıdır.”
Buna değişim bile diyemeyiz. Ne Kürt sorunu, ne AK Parti bu 10 yılda bu kadar değişmedi.
Ama bir de değişmeyenler var.
Arada değişiyormuş gibi görünen ama özü aynı kalanlar…
CHP ve ona yakın çevreler Kürt meselesinde Kürtlerin oylarını almak için bazı stratejik, pragmatik adımlar atsalar da bir fikri dönüşüme cesaret edemedikleri için karşılarına kendilerine oy vermeyen Kürtler çıktığında orijinal kutudan çıkmış versiyonlarına geri dönüyorlar.
Hatta daha da gerisine 28 Şubat’ın yalan haberlerle suç uydurmaya ceaz verilen andıç günlerine kadar geri gidebiliyorlar.
Sözcü Gazetesi dün HÜDA Par’ın bildirisi için “Cumhur’un ortağı Apo’dan fazlasını istedi” başlığını attı. Yukarıdaki 14 maddeyi yayınlayıp üzerine de “İnanılmaz talepler” başlığını attılar. “Bayrakla sorunları var” yazan bir alt başlığın altında ise yazacak hiçbirşey bulamamışlardı.
Aydınlık ve Nefes gazeteleri de benzer başlıklarla çıktılar.
En sert yayınlar ise Ekrem İmamoğlu’na yakın Halk TV’de yapıldı.
Eşi de aynı saatte iktidara yakın Kanal D ana haberlerini sunan, Halk TV anahaberlerinin yapa zekayla canlandırılmış Facebook postlarını andıran sunucusu bu kadar basit iki talebin olduğu bildiriye ateş püskürdü. Tabii bildirinin ve toplantının içeriğini çarpıtarak.
Sözcü TV’nin sabah kuşağında ekrana çıkan, daha geçen haftaya kadar bir canlı yayında söylemediği ya da yanlış ifade ettiği bir cümle için ayağında bir kelepçeyle evinden canlı yayın yapan, hepimizin uğradığı haksızlığa tepki gösterdiğimiz bir gazeteci ise milyonlarca insanın izlediği kanalının canlı yayınında HÜDA Par’ın çalıştayının sonuç bildirgesinde “Federatif bir yönetim, Türkiye’nin bayrağının değiştirilmesi, Türkiye’nin adının değiştirilmesi, üniversitelerin kadın ve erkeklere göre ayrılmasının” istendiğini iddia etti.
Üstelik cep telefonundan okuyarak. Söylediklerinin düpedüz yalan olduğu kendisine söylenmesine rağmen en ufak bir düzeltme ve özre bile ihtiyaç duymadı. İzleyicilerin bu yalanları sevdiğini o da biliyor olmalı. Karşı taraftakilerin itirazının ne hükmü olabilir!
HÜDA Par’a karşı yalan söylemek herhalde serbest olacak ki Halk Tv’nin ve Cumhuriyet gazetesinin araştırmacı gazetecilerinden biri “Taraf yazarları, DPİ’cılar diye bir grup ismi sıralayıp, onların da HÜDA Par’ın toplantısında olduğunu yazdı.
O isimlerin neredeyse hiçbiri Taraf yazarı değildi. Daha da acayibi, bahsettiği isimlerin hiçbiri HÜDA Par toplantısında da yoktu. Ama konu HÜDA Par ve liberaller, mesele Kürt meselesi ve yazılan yer Cumhuriyet olunca Google’a yazmak gibi bir araştırmacılığa bile gerek görmemişti.
Taraf, DPI, Hüda Par diye eline geçen birbiriyle ilgisiz herşeyi bu içerikten hoşlanan hazır kıta okur kitlesinin üzerine fırlatan amatör cumhuriyet savcılığına heveslenen yazar geleneksel “bütün fikirlere saygılı olmakla” başladığı cümlesinde Hüda Par’ın fikirleri için ise Cumhuriyet karşıtı olduğu için soruşturma bile istedi.
Sonra ertesi gün kürsüye CHP lideri Özgür Özel çıktı. Hüda Par bildirisini okuyacağına, Halk TV, Fatih Altaylı izleyip, Cumhuriyet okuyarak çıktığı kürsüden HÜDA Par’ı “devlet, bayrak düşmanı” ilan etti.
Bunlardan çok daha ileri talepleri savunan DEM Parti ile kent uzlaşısı yapmış, DEM’li başkanlara kayyım atanınca onlarla ortak mitingler düzenlemiş, şehirlerdeki Kürt seçmenlerinin ikinci partisi olmuş CHP’nin liderinden bahsediyoruz.
Anadilde eğitim ve Anayasa’da vatandaşlık tanımının değiştirilmesine bile bu kadar tahammülsüz olabiliyor.
Hüda Par olayıyla, Kürtlerin oyunu almak için ağzını tutan, iktidarın baskıcı politikalarına karşı çıkarken demokrat ve özgürlükçü laflar eden ama aslında esas fikirleri ve Türkiye vizyonları pek değişmeyen muhalifler resmi geçit yaptı.
Söylenmemiş cümleleri söylenmiş gibi anlatan, katılmamış insanları toplantıdaki gibi gösteren, anadilde eğitim ve anayasanın vatandaşlık tanımının değiştirilmesine bile tahammülsüz bu muhalefetin ve muhalefet anlayışının tek derdi sopayı ele geçirmek.
Yoksa çok açık ki sopayla bir dertleri yok.
Tıpkı iktidar gibi onlar için de Kürtler oylarını sessizce onlara verdikçe makbul. Ama konuşup, taleplerini dillendirince bölücü.
İfade hürriyetini sadece Mustafa Kemal’in askerleriyiz diye bağıran teğmenler için istiyorlar, anadilde eğitim hakkı istiyorum diyenler için istemiyorlar. Ve iktidarın en gerici pozisyonundaki bir başdanışmanla aslında aynı ortak duygulara ve Türkiye vizyonuna sahipler.
Bu muhalefetten ümitvar olmak ancak bir çaresizlikle mümkün.
Çünkü karşımızda ayağındaki kelepçeyi çıkarıp, başkasına takmak isteyenlerden fazlası yok.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.06.2025
18.06.2025
16.06.2025
15.06.2025
11.06.2025
8.06.2025
4.06.2025
2.06.2025
1.06.2025
26.05.2025