Yıldıray OĞUR
Suruç’taki katliamın ardından katilleri lanetlemekten önce akıllarına dış politika analizi yapmak gelenlerin canlı bombayı Türkiye’nin Suriye politikasına bağlamaları 10 dakikayı bile bulmadı.
Eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül “Daha önce dikkat çektiğimiz konular bunlar” dedi. Dış politika analisti Soli Özel “Dört yıllık gafletin, Pakistanlaşacağız diye uyaranları dinlememenin, kibirli inadın bir sonucu. Sonuncusu diyememek ne acı” diye doğrudan ilişki kurdu. Dün Cumhuriyet “Besle kargayı oysun gözünü”ye kadar saçmalama çıtasını yükseltti.
IŞİD’li Kouachi kardeşler Paris’te Charlie Hedbo’yu, Kolibali Yahudi marketini bastığında, en son IŞİD Fransa’da kafa kestiğinde Fransız siyasetçiler, uzmanlar, gazeteciler meseleyi Fransa’nın Suriye politikasındaki hatalara bu kadar hızlı bağlamayı başarabilmiş miydi acaba? “Fransa Pakistanlaştı” diyen olmuş muydu?
IŞİD laik cumhurbaşkanı olan Tunus’ta plajı denizden komşu olduğu Suriye’den gelip bastı herhalde? Kuveyt’te cuma namazında camide kendini patlatan IŞİD’li de herhalde Kuveyt’in Suriye politikaları yüzünden oraya gelmiş olmalı. Ya Suriye savaşında tarafsız kalan Lübnan’da niye saldırdı IŞİD, Mısır’a saldırmak için İsrail üzerinden geçmiş olabilirler mi?
Herhalde, anti-AKP’cilikten Esadçılığa doğru kulaç atan Türkiyeli uzmanların bu sorulara verecek de cevapları vardır.
IŞİD İngiltere’den, Almanya’dan, Fransa’dan eğitimli gençlerin, Rusya’dan Ortadoğu masteri yapan Rus kızların katıldığı, Japon, Avustralyalı militanları olan, uluslararası bir terör örgütü. Çocuklara kafa kestiren, ele geçirdiği cephaneliklerden ABD’nin Irak, Rusya’nın Suriye’ye yığdığı son model silahları elinde olan şeytani profesyonel bir terör örgütünden bahsediyoruz. İnternet üzerinden hücre gibi örgütlenen, 911 km'lik sınırınız ve bir Suriye politikanızın olup olmamasıyla ilgili olmayan bir tehlikeden…
Esad rejimi, terör örgütlerine ev sahipliği yapmış, muhaberat üzerine kurulu 40 yıllık kanlı bir diktatörlük. Kendi halkını uçaklarla bombalayan kanlı bir terör devleti.
IŞİD ve Esad rejimi gibi iki şeytani yapıyla 911 km sınıra, mültecilere açık kapı politikasına, 2 milyon mülteciye, Suriye’deki muhaliflere açıkça desteğe rağmen son dört yılda savaş Türkiye’ye girmedi, Türkiye de Pakistan olmadı.
Arkasından Esadçıların çıktığı Reyhanlı saldırısı, iki askerin öldürüldüğü Niğde’deki saldırı ve sınır kapısında patlayan bir bomba, arada sınır hattına düşüp ölümlere yaralanmalara neden olan havanlara rağmen Suriye savaşındaki cepheler Türkiye’ye taşınmadı. Türkiye savaşın bir hesaplaşma alanına dönmedi.
Ama dönme işaretleri belirdi. Ama hükümetin Suriye politikası sayesinde değil, Suriye’de PKK ve sol örgütlerle IŞİD arasındaki savaşın Türkiye’ye sıçramasıyla…
PKK/HDP’nin 6-8 Ekim’de Türkiye’de IŞİD’çi cadı avına çıkmasıyla 50 insan ölmesi ilk örnekti. Adıyamanlı Kürt Alevi kökenli bir IŞİD’linin HDP’nin Diyarbakır mitingine bomba koymasının sebebi de herhalde AKP’nin Suriye politikası değildi.
Suruç’taki katliamı hangi caninin yaptığı belli değil ama ilk tespitlere göre katil IŞİD’li bir canlı bombaysa o canlı bombanın yardım için Kobani’ye geçmek isteyen MLKP çizgisindeki sivil bir gençlik derneğinin toplantısını seçmesiyle Türkiye’nin Suriye politikası arasında silahlı bir örgüt olan MLKP’nin Suriye politikası arasında bir ilişki kurulabilir belki.
70’lerin Arnavutlukçu çizgideki bazı örgütlerinin 90’ların başında birleşerek kurduğu Marksist Leninist Komünist Parti (MLKP) silahlı bir örgüt.
MLKP’nin gençlik örgütü Komünist Gençlik Örgütü (KGÖ). Ezilenlerin Sosyalist Platformu adlı legal örgütleri ise 2010 yılında Ezilenlerin Sosyalist Partisi adını alarak partileşti. Partinin eski genel başkanı HDP’nin Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ’dı. Partinin gençlik örgütü de Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu. Yani Suruç’ta Amara Kültür Merkezi’nde basın açıklaması yaparken üyeleri bombalı saldırıya uğrayan dernek.
İzlenmesi bile korkunç saldırı anı videosunda bombanın patlamasından hemen önce kalabalığın “Arin’den Sibel’e yürüyoruz zafere” sloganları attığı duyuluyordu.
Arin Mirkan, 2014’te Kobani’de IŞİD’e intihar saldırısı düzenlemiş YPJ’li kadın militan. Sibel Bulut ise 2014 Kobani’de IŞİD’le çatışmalarda öldürülmüş bir MLKP’li.
Örgütü onun ardından kod adı 'Sarya’yla şöyle bir açıklama yapmış:
“Belki Sarya yoldaşımız zafer halaylarına katılamayacak ancak, onun izinden yürüyenler, özgürlük şarkılarını onun için de, söyleyecekler. Onun sıkı sıkı sarıldığı onur ve özgürlük nişanesi olan parti bayrağı asla yere düşmeyecek. Zaferi müjdeleyen silah sesleri arasında onun bıraktığı da olacak. Çünkü o silah şimdi yoldaşlarının elinde ve zafere kadar da susmayacak.”
MLKP, 2013’den beri Rojava’da YPG’yle birlikte savaşıyor. 2013’de Serkan Tosun’la başlayan kayıpları içinde Afrika kökenli bir Almanya vatandaşı olan 20 yaşındaki İvana Hoffman da var. Rojava’da 10’a yakın kaybı olan örgüt, törenlerle Kobani’de Serkan adlı bir tabur da kurduğunu duyurdu.
Tugay dendiğine bakıp yanılmamak gerek. Bu insanların çoğu silahla ilk kez tanışmış, şehirli öğrenciler.
Sosyoloji mezunu, Marmara Üniversitesi’nde Çalışma Ekonomisi masteri yapan ve Kobani sınırını MLKP’lilerle geçmeye çalışırken vurulan Kader Ortakkaya yine MLKP’nin şehitler listesinde geçen isimlerden:
“Kader Ortakaya. Kobanê'deki direnişe güç katmak isteyen kadın militan. Pasifizme başkaldıran bir devrimci. Kendi yolunu açan halklarımızın şehidi. Kobanê sınırını geçtikten 5-6 metre sonra vurulup şehit düştü Kader Ortakaya. Arkasında bıraktığı yılların öz eleştirisi gibiydi koşup geldiği direniş.”
MLKP’nin ailesinin itirazlarına rağmen (Örgüt aileyi uyaran bir bildiri bile yayınladı) “Kobani Şehitleri” içinde saydığı, adı en çok bilinen isim Suphi Nejat Ağırnaslı. Boğaziçi Sosyoloji Yüksek Lisans öğrencisi Ağırnaslı’nın, Türkiye’nin en iyi okullarından birini bırakıp, dünyanın en tehlikeli örgütüne karşı savaşmaya gidişi üzerine kahramanlık hikayeleri, devrimci nutuklar dışında pek bir şey söylenmedi.
Bıraktığı mektupta “Şimdi tıpkı Peter Pan gibi Neverland'e gidiyorum, asla büyümemek üzere” diyen Ağırnaslı gibi büyümemiş, heyecanlı gençlerin, hiçbir silahlı tecrübesi olmayan insanların, devrimci kahramanlık destanlarıyla cepheye sürülmesi, çocuklara kafa kestiren, rehinelerini yakan, boğan, patlatan bir örgütle karşı karşıya getirilmesi üzerinde en antimilitarist, şiddet karşıtı gruplar ve entelektüeller bile Ömer Seyfettinlere dönmüş durumda.
O yüzden kimse geçen ay Tel Abyad’da IŞİD’e karşı çarpışırken ölen Şırnaklı İsmail Hakkı Kol’un sadece 16 yaşında olmasına da takılmadı.
Ya da baraj inşaatları için asker öldüren tecrübeli PKK’lılar Türkiye’de bitmiş bir savaşı yeniden çıkarmak için bahane ararken, her ay onlarcası gelen, eline silah alır almaz cepheye sürülmüş gencecik kızların erkeklerin cenazelerine kimse henüz isyan etmedi.
“İnsanlığın umudu Rojava Devrimi” efsanesine de, Çanakkale Savaşı efsanelerine, şehitlik edebiyatına, savaş diline karşı tonlarca yazı yazmış insanlar sessizce bakıyor.
Daha bir ay once canlı bombaların katliamlar yaptığı, IŞİD’in bastığı Kobani’ye hiçbir savaş bölgesi, çatışma tecrübesi olmayan 300 insanı sokmaya çalışmak, bunu yapmaya çalışan örgütün doğrudan Suriye’de savaşın tarafı olan bir silahlı örgütün parçası olması, bu insanların hiçbir ahlaki değeri olmayan IŞİD’in hedefine, merceğine sokulması, hesaplaşmanın ortasına getirilip savunmasız bırakılması üzerine soru sormak da yasak.
(MLKP’ye yakın gençlik örgütünün organize ettiği bu 300 insanın Kobani’ye geçmesine Kobanili yetkililer, Suruç’taki HDP yöneticileri de güvenliklerini sağlamayız gerekçesiyle karşı çıkmışlar)
Çoğu genç yaşlarda 32 insanın bu kahredici ölümü karşısında bizim kınamalarımızın sinek ısırığı etkisi bile yapmayacağı katillere laf anlatmanın anlamsızlığı bir tarafa, silahı yeniden kutsayan, savaşmayı yücelten, genç insanları siyasi idealler için ölüme, ölümün kol gezdiği yerlere, çatışmaların ortasına çağıranlara belki sesimizi duyururuz;
Bu savaşı Türkiye’ye, Türkiyeli gençleri de boş hayallerin, hamasi sloganların, milliyetçiliğin peşinde savaşın içine taşımayın…
Yazarlar
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
4.08.2025
2.08.2025
28.07.2025
26.07.2025
23.07.2025
19.07.2025
16.07.2025
13.07.2025
11.07.2025
9.07.2025